19 Nisan 2018

Bedene Bakma Zorunluluğu

bedene bakma zorunluluğu ile ilgili görsel sonucu

Bedene Bakma Zorunluluğu  

İnsan “Âdem oğullarına mükerremiyet verdik” <17-70> gereğince mükerremdir. 
Kerim olan bu emanete, yani bedenimize iyi bakmazsak emanete hıyanet etmiş oluruz ki, bu durumda; “Allah hainleri sevmez” <8-58> âyeti nedeniyle Allah'ın bizi sevmesini bekleyemeyiz. O halde insanın ilk yapması gereken şey; bedenini her türlü alışkanlığın esaretinden kurtarmak olmalıdır.

Belirli bir tasavvufi eğitim almış insan nazarında her şey Hakk'tır. Bu durumda: “Neden bazı şeyler yasaklanmıştır” sorusu insanın aklına takılır. Bunun nedeni çok basittir. Çünkü, nehy edilenlerin (Yasaklananların) hepsi insan bedeni için zararlı olan şeylerdir.
Allah'ın hiç bir şeye ihtiyacı yoktur. Kendinden başka şeylere muhtaç olan insandır, insan bedenidir. Kişi, bedenine iyi bakarsa sağlıklı yaşar. Aksi halde sıkıntıyı çekecek olan yine kendisidir. Çünkü, sağlık olmazsa, saadet olamaz. Sıhhatin de maddisi ve manevisi vardır. Maddi sıhhatin ön planda tutulmasında fayda vardır. Maddi sağlığın olmadığı yerde manevi sağlıktan bahsedilemeyeceği için biz daima: “İnsan önce bedenine bakmalıdır” diyoruz. Zira beden, emanet-i İlâhi olan ruhun muhafazasıdır. Beden sağlıklı olmadığı takdirde, insanda ne din kalır, ne diyanet, ne de dünya... Peygamberimiz'in: “İlim ikidir. Önce beden ilmi, sonra din ilmi” buyurmasının sebebi de budur.
İnsanın bir mektup, bedenin ise bunun zarfı olduğundan evvelce bahsetmiştik. Gerek mektup, gerekse zarf, ikisi de kâğıttan yapılır, ama görevleri farklıdır. Mektubu koruyabilmek için zarfa iyi bakmak gerekir. Zarfı yırtıp açan, mektubu ve mektupta yazılanları meydana çıkarır. O zaman mektubun gizliliği kalmaz. 

Okuyanlar arasında muhtevasını beğenenler olabileceği gibi, beğenmeyenler, hatt beğenmediği için yırtıp atmak isteyenler de olur. Onun için zarfı iyi korumak lazımdır.
İnsan, gençliğinde bazı aşırılıklara ve bedenine zarar verecek işlere bulaşmış olabilir ama bunlardan mümkün olduğunca çabuk vazgeçmelidir. Aksi halde, emanete hıyanet bahis konusu olur ki, Allah: “Allah hainleri sevmez” <8-58> olduğu için, bu doğru bir davranış değildir.

İnsan bedeninin muhafızlarının başında ağız gelir. Oradan geçenlere dikkat edilmezse, emanet olarak verilmiş bu beden elden gidiverir.
Gençlik çağlarında alınan gıdanın biraz fazla olması mahzurlu değildir. Ama, büyüme çağı durduktan sonra insan gıdasına dikkat etmek zorundadır. Hele hele yaşlılıkta, daha da dikkatli olmak gerekir. Halk arasında: “Can boğazdan gelir” diye bir söz vardır. Doğrudur, ama boğazdan gelen canın boğazdan çıktığının unutulmaması şartıyla...

Bu nedenle, bedene bakmanın bir yolu; hastalık halleri dışında ve sağlıklı olunduğu devrede, bedenin hayvansal taraflarını azaltmak için biraz az hayvansal gıda almaktır. Çünkü, insanın önemli olan tarafı maddi bedeni değil, manevi beden dediğimiz gerçek vücudu, yani düşünce âlemidir. Onun için, insanın biraz az yemesinde fayda vardır. Böyle yapmak, en azından hazımsızlık problemini ortadan kaldırır. Her ne kadar tıpta hazmın ağızda başladığından bahsediliryorsa da, esas hazım gözde başlar. Çünkü, güzel bir sofranın görülmesi derhal, tükrük salgısı başta olmak üzere, tüm hazım salgılarının artmasına sebep olur. Bu da hazmın gözde başladığının delilidir.
Her insan kendinden mesul olduğu için kendini bilip, ona göre hareket etmelidir. “Sultan Aziz bir oturuşta bir koyunu yermiş” diyerek, aynı şeyi ben de yapmaya kalkarsam, ya patlarım veya yarıda pes etmek zorunda kalırım.

Lokma deyip de geçmemek lazımdır. Çünkü, lokma namazdır. Lokma olmadı mı, beden olmaz. Beden olmadığındaysa, ne hayat olabilir, ne de namaz... Bedenin insana emanet edilişi ve bu emaneti koruma emrinin verilişi boşuna değildir.
Bu sebeple, bedeni küçümsememek lazımdır, çünkü, dağların, taşların dayanamadığı zati tecelliye dayanabilen yegâne yapı o bedendir.
Kuvvetlenmekten gaye, dayanma gücünü arttırabilmektir. İnsan, görse de, görmese de emanet Allah'ındır. 
Allah: “Hiç kör ile gören eşit olur mu” <6-50> demekle, gören ve görmeyenin eşit olamayacağını ifade etmiştir.

İnsanın, sağlıklı olabilmek için, helal lokma ile beslenmesi lazımdır. Kara para ile alınıp, yenen şeyler, insanın içinde kara bir duman halinden sonra ateş olup, yiyenin içini kavurur. Çünkü, insanın manevi hastalığını giderecek ilaçlar da, madde olarak vücuda girdikten sonra enerji haline dönüştürülmektedir.
İnsan, beslenmesini bilmez ve harcayabileceğinden fazla kalori alırsa, (Özellikle de karbonhidrat şeklinde) karaciğer bunları yağ haline getirip, vücudun az hareketli olan karın, kalça, bel gibi kısımlarında, adeta kışlık gıda stoku gibi biriktirir. Mafsal gibi hareketli kısımlarda yenilenme fazla olduğu için yağ birikmez. 

Çünkü, hareketli yerler, hata kabul etmeyen vücut bölümleridir. “Hareket devaların başıdır” sözü bunu anlatmak için söylenmiştir. Vücutta biriktirilen yağlar, insanın gıda bulamadığı zamanlarda işe yarar. Bu durumda, beden bu stokları kullanarak enerji açığını kapatır.
Emanet olduğu için bedene iyi bakmak, emanete hiyanet etmemek gerekir. Neden? Çünkü, bedende Beytullah vardır ve bu, Kâbe gibi kul yapısı değil, bizzat Allah yapısıdır.

Allah, merhametini kullarına da vermiş olduğu halde, insanlar çok kere kendilerine merhamet etmez ve Allah tarafından kendilerine sun-u İlâhi olarak bahşedilmiş bedenlerine iyi bakmayıp, onu harap eder, böylece de, emanete hıyanet etmiş olurlar. Hatt pek çoğu, bedenin Allah'ın eseri olduğunu dahi inkâr edip, bu büyük eseri küçümsercesine: “Bunu tabiat yarattı” demeyi marifet sayarlar. 

Bunun nedeni; böyle düşünenlerin tabiattan öteyi zevk edememeleri, ve tabiat kanunlarını kimin koymuş olduğunu anlayamamış olmalarıdır. Anlayabilmek için hidayete ermek gerekir.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...