AHIAK
İnsanın iyi veya kötü olarak
vasıflandırılmasına yol açan
manevî nitelikleri, huyları
ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu
iradeli davranışlar bütünü;
bu konularla ilgili ilim dalı.
L J
Ahlâk Arapça'da "seciye, tabiat, huy"
gibi mânalara gelen hulk veya huluk kelimesinin
çoğuludur. Sözlüklerde çoğunlukla
insanın fizik yapısı için halk, mâ-
nevî yapısı için hulk kelimelerinin kullanıldığı
kaydedilir (Lisânü'l-cArab, "hlk"
md)
Başta hadisler olmak üzere İslâmî
kaynaklarda hulk ve ahlâk terimleri genellikle
iyi ve kötü huylan, fazilet ve
reziletleri ifade etmek üzere kullanılmış;
özellikle iyi huylar ve faziletli davranışlar
hüsnü'l-huluk, mehâsinü'l-ahlâk,
mekârimü'l-ahlâk, el-ahlâku'I-hasene,
el-ahlâku'l-hamîde, kötü huylar ve
fena hareketler ise sûü'l-huluk, el-ahlâku'z-zemîme,
el-ahlâku's-seyyie gibi
terimlerle karşılanmıştır.
Ayrıca ahlâk
yanında yeme, içme, sohbet, yolculuk
gibi günlük hayatın çeşitli alanlarıyla ilgili
davranış ve görgü kurallarına, terbiyeli,
kibar ve takdire değer davranış
biçimlerine, bunlara dair öğüt verici kı-
sa ve hikmetli sözlere ve bu sözlerin
derlendiği eserlere edep veya âdâb da
denilmiştir.
İslâmî literatürde edep terimi
ilk dönemlerden itibaren özel davranış
alanları hakkında kullanılırken ahlâk,
tutum ve davranışların kaynağı
mahiyetindeki ruhî ve mânevî melekeleri,
insanın ruhî kemalini sağlamaya
yönelik bilgi ve düşünce alanını ifade
etmiştir.
Bu sebeple, İslâm'da önceleri
İran kaynaklı edep literatürü hâkimken
daha sonra bunun yerini ahlâkın aldığı
şeklindeki görüş (bk. El2 (Fr.), I, 336)
gerçeği yansıtmamaktadır.
Cahiliye Döneminde Ahlâk. İslâm Öncesinde
Araplar'ın ahlâk anlayışı hakkındaki
kaynaklar, Câhiliye şiiri ve atasözleriyle
Kur'an ve Sünnet gibi İslâmî belgelerdir.
Bu kaynaklardan edinilen bilgilere
göre Câhiliye edebiyatında ahlâk
kelimesine rastlanmamaktadır. Bu kelimenin
tekili olan hulk ise nâdiren kullanılmıştır.
Bir ölçüde iyi ahlâk mânası-
nı ifade etmek üzere mürûe (mürüvvet)
tabirine daha çok rastlanır. Ayrıca hayır,
mâruf ve hak gibi ahlâkî muhteva
taşıyan kavramlar yanında Câhiliye erdemlerini
ifade etmek üzere şecaat,
kerem, sehâ, cûd ve vefâ gibi çeşitli
kavramlarla bunların zıtlarının kullanı-
mı da oldukça yaygındı.
Ancak bütün
bu kavramlar yüksek ve cihanşümul bir
ahlâk anlayışını ifade etmekten tamamen
uzak olup dünyevî ve kabileci bir
karakter taşımaktaydı. Câhiliye Arabi
ikinci hayata inanmadığı için (bk. elEnam
6/29 ; Yâsîn 36/78 ; el-Câsiye
45/24 ) bu dünyanın zevk ve safasından
olabildiğince faydalanmayı hayatın gayesi
saymıştı.
Kadın, aşk, şarap ve kabile
savaşları Câhiliye şiirindeki temaların
başında yer alır. 0 dönemin ünlü şairi
Tarafe, Muzallaka'sında, ebedîlikten
söz edilemeyeceğine göre insan için yapılacak
en iyi şeyin bütün varlığıyla hayatın
zevklerini yaşamak olduğunu belirtirken
Câhiliye döneminin bu hedonist
ahlâkını dile getiriyordu (Zevzenî, s.
82).
Bu ahlâk telakkisinin sadık bir dili
olan Züheyr'in Mu'allaka'smcla geçen
aşağıdaki beyitler, Câhiliye erdemlerinin
başında yer alan yiğitliğin ne anlama
geldiğini göstermektedir: "0 bir
arslandır, pür-silâh, keçeleşmiş/ Yeleleri;
tırnakları kesilmemiş/Yiğittir: Zulme
uğrayınca zalimce karşılık verir/
Çarçabuk (...) Zulme uğramazsa kendisi
zulme başlar" (...)/"Oymağını silâhıyla
savunmayan kişi zillete uğratılır/Ve insanlara
zulmetmeyen zulme mâruz kalır"
(Zevzenî, s. 115).
Câhiliye döneminin bütün ahlâkî faziletlerinin
arkasında kişinin veya kabilenin
gururunu (fahr), şeref (mecd), öfke
(gazap), kavmiyet (hamiyye) duygularını
tatmin etme, asâlet, cömertlik ve yiğitlikle
şöhret kazanma, saygı görme, insanlarda
hem korku hem de hayranlık
duygusu uyandırma arzusu yatmaktaydı.
Esasen bu dönemin, fer t ve kabile
gururu, kibir ve serkeşlik nitelikleri dolayısıyla
câhiliyye diye anıldığı Amr b.
Külsûm'un Mu callaka'smdan açıkça anlaşılmaktadır
(Zevzenî, s. 178).
Kur'an ve Sünnet'te Ahlâk.
İslâm dini
aşiret ruhunun, rekabet ve küçümseme
duygusuyla geçici hazlara düşkünlüğün
doğurduğu kaba ve hoyrat geleneklerin
karşısına insanın nefsini dizginlemesi,
tabiatını öfke ve şiddetten koruması
anlamına gelen hilm ve şefkati koydu;
bu suretle insana, o güne kadar kendi
dışındaki varlıklara çevirdiği mücadele
enerjisini kendi nefsinin kötü temayüllerine
karşı yöneltmesini öğretti.
1.
Goldziher'in de belirttiği gibi (Le Dogme
et la Loi de l'lslam, s. 4, 11)
Arap kabilelerinin
hayat tarzları, örfleri ve uygulamaları
üzerine bir toplum yapısı kurmak
mümkün değildi. Onların koyu ve
anlamsız putperestlikleri, yüksek bir
ahlâkın kurulmasına başlı başına bir
engel teşkil ediyordu. Bu sebeple Hz.
Peygamber, bir olan Allah'a itaat temeline
dayalı bir ahlâkî ve dinî birlik sağlama
görevini üstlenmiş (bk. Âl-i İmrân
3/103);
böylece kabile ve soy sop (hasep
nesep) anlayışı yerine Allah'a saygı
(takva), ferdî ve sosyal planda yücelmenin
ve değer kazanmanın ölçüsü haline
gelmiş; bu ölçüye uygun olarak İslâm'ın
öğretileri, Allah'ın bütün yaratıklarına
karşı merhametli olmayı, beşerî ilişkilerde
dürüstlük ve güvenilirliği, karşılıksız
sevgi ve fedakârlığı, samimiyet ve
iyi niyeti, kötü eğilimlerin bastırılmasını
ve daha birçok faziletleri ihtiva etmiş
bulunmaktadır.
İslâm ahlâkının asıl kaynağı Kur'an ve
onun ışığında oluşan sünnettir. Nitekim
Hz. Âişe bir soru münasebetiyle Hz.
Peygamber'in ahlâkının Kur'an ahlâkı
olduğunu belirtmiştir (Müslim, "Müsâfirîn",
139). Bu sebeple İslâm ahlâk dü-
şüncesi Kur'an ve Sünnet'le başlar.
Bu
iki kaynak dinî ve dünyevî hayatın genel
çerçevesini çizmiş, amelî kurallarını belirlemiş,
böylece daha sonra fıkıhçı ve
hadisçiler, kelâmcılar, mutasavvıflar,
hatta filozoflar tarafından geliştirilecek
olan ahlâk anlayışlarının temelini oluş-
turmuştur.
Kur'ân-ı Kerîm ihtiva ettiği
diğer konular gibi ahlâk konularını da
herhangi bir ahlâk kitabı gibi sistematik
olarak ele almamakla birlikte, eksiksiz
bir ahlâk sistemi oluşturacak zenginlikte
nazarî prensipler ve amelî kurallar
getirmiştir.
Konunun bu bölümünde,
doğrudan doğruya Kur'an âyetlerine ve
bu âyetlerin yorumunu ve uygulamasını
gösteren hadislere dayanılarak İslâm'ın
getirmiş olduğu ahlâk anlayışı ana hatlarıyla
tanıtılmaya çalışılacaktır.
1
Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi : Ahlâk-Amarı, Michele. --
Ankara : Türkiye Diyanet Vakfı, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. şekil, plan ; 29 cm