19 Ocak 2018

Allahın Adıyla Rahman Ve Rahim Olan Onun adıyla


Allahın Adıyla Rahman Ve Rahim Olan Onun adıyla ile ilgili görsel sonucu
“Bismillâh” Türkçe’de besmeleyi okumak ve söylemek anlamına gelir. Besmele “Bismillâhirrah-mânirrahîm” sözünün kısaltılmış şeklidir. “Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla” anlamındadır.
Besmele’nin geniş anlamı:
“Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla başlar ve ancak O’ndan yardım dileriz. Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, medih ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” demektir. Besmele de Allah’ın üç ism-i şerifi geçmektedir: “Allah, Rahman ve Rahim’dir.”
Kur’an-ı Kerim Allah’ın bu üç ismi ile başlar. Çünkü ‘Bismillâh’ her hayrın başıdır. Helal olan ve yapılmasına izin verilen bütün işleri yaparken besmele çekilir. Müslümanlar, “Besmele her hayırlı işin başıdır” diyerek bütün hayırlı işlere besmele ile başlarlar.
Hz. Peygamber (sav)’in;
“Besmele ile başlamayan her iş bereketsizdir, devam etmez ve köksüzdür.” (Müsned, 2/259)
“Besmele ile başlanmayan her önemli iş noksan kalır” (Beyhaki) emrine uyarlar. Haram bir işi yaparken besmele söylenmez olduğunu da bilirler. Çünkü besmele çekmenin yerine göre farz, vacip, sünnet, mendup, haram ve mekruh gibi hükümleri vardır. Detaya girmeden birer örnek verecek olursak; sure başlarında Besmele yazmak, namazda (Şafii Mezhebinde) Fatiha suresinden önce besmele okumak farzdır. Hanifî Mezhebinde, eti yenen hayvan kesilirken besmele çekmek vaciptir. Besmele kasten terk edilirse, o etten yemek haramdır.
Ayette “Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır” (En’am, 6/121) buyrulur. Abdest almaya, yemeye, içmeye ve her mübarek işe başlarken Besmele çekmek Hz. Peygamber Efendimizin âdet-i şerîflerinden olup sünnettir. (İbn-i Âbidîn) Kısaca bütün hayırlı işlerde besmele çekmek sünnettir.Oturma, kalkma ve yürüme gibi işlerde besmele çekmek menduptur.
İçki içmek, gasbedilen veya çalınan bir şeyi yemek gibi yasak fiillere besmele ile başlamak haramdır. Dinimizde haram olan fiillerin tamamında besmele çekmek haram kabul edilmiştir. Necaset mahallerinde besmele çekmek mekruh sayılmıştır. Yani mekruh olan işlerde besmele çekmek mekruh olarak kabul edilmiştir. Çünkü Besmele ubûdiyetin, kulluğun izhârıdır.
Levh-i mahfuzda ilk yazılan, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem (as)’a Allah tarafından ilk gönderilen besmeledir. Bismillâh’tan güç alan insan kâinata meydan okuyabilir. Çünkü Bismillâh’ta; Allah’a güvenme, O’na dayanma ve O’ndan yardım dileme vardır. Kâinatın kapısı “Bismillâh”la açılmış, her hadise “Bismillâh”la meydana gelir ve kıyamet dahi “Bismillâh” ile kopacak.
Besmele, dünyevi kapıları açan, adetleri, söz ve davranışları ibadete çeviren sihirli bir anahtardır. Besmele meşru adetleri ibadetlere çeviren bir iksirdir. Çünkü burada bir niyet söz konusudur. Besmele Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’i hatırlatır. Peygamberde Allah’ı hatıra getirir. Allah’ı hatırlamak ve emrine uymak, yasak ettiği şeylerden kaçınmak da ibadettir.
Bu mübârek kelime İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcudâtın lisân-ı haliyle vird-i zebânıdır. Bismillâh ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir berekettir. Besmele İslam’ın bir sembolü, her iyiliğin anahtarı ve Allah’ın kullarına bir ihsanıdır. Besmele öyle bir anahtardır ki, onu eline alan ve dilinden düşürmeyen, Rahmet hazinelerinin kapılarını açar ve İlahi rahmetin sırlarına erer. Besmele çekirdeği insan ruhuna ekildiği zaman, arz üzerindeki o insanı arş-ı alaya çıkarabilir ve Allah ile kul arasında bir bağ oluşturur. Besmeleyi fikre ve zikre konu eden kişi, kâinatı bir zikir hane olarak algılar. Her varlığın “Allah Allah” diye zikrettiğini hisseder ve o varlıkların zikrine ortak olur.
Bütün mevcudât’ın lisân-ı hal ile, ‘Bismillâh’ dediğini ve her varlığın ortak zikri ‘Bismillâh’ olduğu aşikârdır.
Üstad Bediüzzaman şöyle izah eder:
“Nasıl ki, görsen; bir tek adam geldi, bütün şehir ahalisini cebren bir yere sevk etti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin, o adam kendi nâmiyle, kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki o bir askerdir, devlet nâmına hareket eder, bir padişah kuvvetine istinad eder.
Öyle de, her şey Cenâb-ı Hakkın nâmına hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek her bir ağaç “Bismillâh” der; hazîne-i rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor.
Her bir bostan, “Bismillâh” der, matbaha-i kudretten bir kazan olur ki, çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor.
Her bir inek, deve, koyun, keçi gibi mübârek hayvanlar “Bismillâh” der, rahmet feyzinden bir süt çeşmesi olur. Bizlere Rezzâk nâmına en latîf, en nazîf, âb-ı hayat gibi bir gıdâyı takdim ediyorlar.
Her bir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları “Bismillâh” der, sert olan taş ve toprağı deler, geçer. “Allah nâmına, Rahmân nâmına” der; her şey ona musahhar olur.
Evet, havada dalların intişârı ve meyve vermesi gibi, o sert taş ve topraktaki köklerin kemâl-i sühûletle intişâr etmesi ve yer altında yemiş vermesi; hem şiddet-i hararete karşı aylarca nâzik, yeşil yaprakların yaş kalması, tabiiyyunun ağzına şiddetle tokat vuruyor. Kör olası gözüne parmağını sokuyor. Ve diyor ki: “En güvendiğin salâbet ve hararet dahi emir tahtında hareket ediyorlar ki, o ipek gibi yumuşak damarlar, birer asâ-i Mûsâ (as) gibi, “Asânı taşa vur!” dedik. (Bakara, 2/60) emrine imtisâl ederek taşları şakk eder. Ve o sigara kâğıdı gibi ince nâzenin yapraklar, birer âzâ-yı İbrâhim (as) gibi, ateş saçan hararete karşı, “Ey ateş! Serin ve selâmetli ol” (Enbiyâ, 21/69) ayetini okuyorlar.
Mâdem herşey mânen, “Bismillâh” der, Allah nâmına Allah’ın ni’metlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi, “Bismillâh” demeliyiz. Allah nâmına vermeliyiz. Allah nâmına almalıyız. Öyle ise, Allah namına vermeyen gàfil insanlardan almamalıyız.” (Nursî, rnk, Sözler)
Demek her varlık lisan-ı hal ve lisan-ı kalleriyle بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ der ve söylerler. Anlayabilmek için akılla düşünmek, iman gözüyle bakmak ve iman kulağıyla dinlemek lazım.
Allahın Adıyla Rahman Ve Rahim Olan Onun adıyla 
isimler unutulur İsimler unutulur Unutturur 

Yaradan Adın Geçer Kalbe Nur Gönle Safa Eşşrefil Vera Seyyidina Hazreti Muhammet Mustafa Adın geçer Ebabil çığlığı vurur dağlarına Ve gölgesi toprağına düşer Toprak Sensiz karanlıktır mekke sensiz karanlık Karanlıkta duyulan kürek sesleri Karanlıkta açılan karanlık çukurlar Karanlıkta bir kız çocuğunun anne diyen feryadı Kranlıkta Bir kız cocugunun toprağa gömülen adı Çukurun Yani Başında terlik belliki digeri ayağındaydı Ve çukura bir yıldızın ışığı düşer bu yıldız yazar gökyüzüne adını Gökyüzüne sürünce cebrail kanadını Rengarenk melekler iner semadan Bir melek seslenir maberadan Alemlere kutlu doğum haberini yayın müjde vermedik bir varlık bırakmayın Ve ey medayin şefi titreyerek uyan İstahrabatta yanan eteşlere sön emri verilsin 

Ey Kabedeki putlar yüzünüzü toprağa gömün Ey toprak sahabe gölünün suyunu çek Ey yer altı suları çıkın ve semaveyi doldurun Ve durun durun sessiz olun Bakın yıldızlar yaklaşıyor Salkım salkım yıldızlar yaklaşıyor Annesinin yüzüne işte gözleri gözlerinde simsiyah nur denizi gözlerine Doya doya bakıyor hazreti Amine Her asra uzanacak ellerinden öpüyor Arşa reyhan kokusu salan o minik nefesini kokluyor Cennet kokuları sarıyor gökleri ve yeri Nurdan ayaklarını okşuyor annesinin eli Ve eğiliyor kulağına ismini fısıldıyor Muhammet Muhammedim Adın Geçer Beni bekliyordun beş süt kardeşten birisin Hevazin sofrasında Halimenin evinde şeref misafirisin 

Adın geçer Anasız kalırsın şehirlerin arasında bir elinden deden tutar Diğerinden ebu talip Seni büyütmek fatımaya nasipmiş Şefkat kanatlarını yerlere serip saçlarını toplamak Bir anne gibi saçlarını taramak ona nasipmiş, Adın geçer Haticenin kalbinde en sevgili yar Haticenin evinde hazırlık başlar Önce sadık rüyalar gece ne görürsen gündüz onunla şekillenir Ve ardından geçince yanından Ağaç yapraklarından sana selamlar gelir Sen herşeye aşinasın herşey aşina sana Ruhul kudüs inecek bugece nur dağına Ağır bir yük binecek geniş omuzlarına Adın geçer Vahyin arafesinde nur dağının zirvesinde Dünyayı teşrif buyurduğun gibi yine pazartesinde Adın geçer Hirayı vahyin kokusu sarar nur yağar nur dağına Mübarek ayağına sabahın serinliği vurur Ardından nurdan bir anafor kaplar hirayı Ve insan suretinde cebrail karşında durur Oku sen okuma bilmezsin efendim doğru Ancak sen oku ki okuma bilenleri hepsi susacak Allah seninle konuşucak 

Oku yaradan rabbinin adıyla oku O insanı bir kan pıhtısından yarattı Oku senin Rabbin kalamele yazmayı bilmeden İnsana bilmediğini öğreten bol kerem ve ihsan sahibidir İşte nur dağının Zirvesinden Eteklerine doğru inen son peygamber İnsanlığın kurtuluşu inen bu nurda Semada yıldızlar mekkede dağlar el bağlamış huzurda Sevinin ey insanlar Bu inen baştacımız ,övüncümüz ilacımız Bu inen iki dünya servetimiz sevincimiz , acımız Bu inen nur denizi verlığın en şereflisi İbrahim milletinin biricik seyyididir o Savaşların bileği bükülmemiş yiğididir o Şanını Anlatmaya kelimelerin yok sonu Çünkü onsekizbin alem onu Muhammet Mustafa diye tanır Adın geçer 

Yirmiüç yıl Süren ilahi davet Alevden bir şehirdir mekkeyi mükerreme Girdiğin kalbi ateşe vermek ister Sonra hicret bir serinlik Ana kucağı gibidir medineyi münevvere Nazarınla büyür yesribin çocukları Nazarınla taşları elmasa çevirirsin Gökyüzünden ayet yağar cibril yağmurlarıyla kalbine inenleri İnsanlığa veririsin Ve sonkez Açılır semanın kapıları Sonkez vahyi getirir cibrili emin sana Sen hüzün peygamberisin ama bu son ayette daha bir hüzünlü sesin Demekki gidiceksin efendim Gidiceksin sen medine yetim fatıma yetim kalacak 

Cebrail kapını son kez çalacak Yanında ölüm meleği azrail girmiyecek huzura sen izin verene dek Ne senden önce kimseden izin istedi nede senden sonra isteyecek Demekki gidiceksin efendim Matem şehri olacak medine kimse inanmayacak gittiğine Taki sabah ezanını okurken bilal mübarek ismine sıra gelince Ve bilalin sesi titreyince işte o an sensizlik kıyameti kopacak Yıldızlara benzettiğin ashabın birbir düşücek toprağa Ve ehlibeytin yüreği param parça olmuş gibi İşte fatıma zelzeleye tutulmuş bir dağ gibi Fatıma Hazreti Aliye bakacak ama bu bakış başka Ey hasanın babası diyecek Resulullahı toprağa gömüp dönmeye kalbin nasıl dayanır 

Onun üzerine toprak saçmaya gönlün nasıl razı oldu Oysa o rahmet ve merhamet peygamberi Fatıma zelzeleye tutulmuş bir dağ gibiydi Ve adın geçer Her asır adını hatırlatır müjdelediğin kardeşlerin gelir sonra Abdulkadir geylaniler Şah-ı Nakşibendiler ,İmamı rabbaniler Adını ezberlettiler Aşkını kalplere nakş ettiler Şah-ı haznevinin bahçesinde nurundan bir güneş doğdu Ve aydınlattı anadoluyu o güneşten güneşler doğdu Söndürmesin Allah Şimdi ne güzel güneş var semamızda Elhamdülillah Adın Geçer Bilalin bıraktığı yerden sayısız minareden ezanların yükselir Susturmasın Allah ondört asrın ardından cıkıpta vatanından 

Yeryüzüne yayılan Peygamber çiçekleri Musat bin umeyr gibi uhud kokan elleri Sevgini insanlığın kalbine merhem diye sürüyor Onlar toprağın her karışında adın geçsin diye yürüyor Durdurmasın Allah Ve gün biter saat biter vakit gelir görmez olur gözler kulaklar duymaz olur Diller tutulur dünyalık felakette biter saadette Ama Efendim inşallah son nefeste Kelime-i Şehadette Adın gecer Allahın Adıyla Rahman ve Rahim olan Onun Adıyla isimler unutulur Unutturur yaradan adın geçer Kalbe Nur Gönle Sefa Eşrefil Vera hazreti Seyyidina Muhammedinil Mustafa

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...