ŞAFİİ MEZHEBİ
İmam Şafii : H.150 (m.767) tarihinde Gazze'de yani Şam, Filistin beldelerinden Gazze'de doğmuştur. H.204 (m.819) tarihinde Mısır'da 54 yaşında vefat etmiştir. O el-Fustat, Kahire, Mısır adresinde gömüldü.Haşimoğullan soyundan gelir. Şafii'nin nesebi Hz Peygamberle Abdul-menafta birleşmektedir. Büyük dedesi ve onun babası sahabi idiler.
Kahiredeki imam şafi türbesi
Kendisi iki yaşındayken Mekke'ye götürüldü. Mekke müftüsü Müslüm İbni Halid'den ders aldı ve okudu. Yedi yaşındayken Kur'an-ı ezberledi ve orada lügat, şiir ve edeb fen-lerini, Kur'an, hadis ve fıkıh ilimlerini öğrendi.
Yirmi yaşma gelince Medine'ye gitti ve İmam Malık'ten fıkıh dersleri aldı ve onun hadis kitabı Muvatta'yı ezberledi,. Daha sonra Irak'a gitti ve Ebu Hanife'nin öğrencileriyle görüştü onlardan fıkıh bilgisi aldı.
Kendisine Sıffın meselesi, sorulunca şu anlamlı cevabı vermişti: "Ömer b. Abdülazîz'e Sıffîn'da ölenler sorulunca o; "Allah'ın elimi bulaşmaktan koruduğu kanlardır" demişti. Şimdi ben de dilimi bu kana bulaştırmak istemiyorum."
Hanefî ve Mâlikîlerin kabul ettiği istihsanla ameli terketti ve "istihsanı kullanan kendisi şeriat koymuştur" görüşünü ileri sürdü. İstihsanı geçersiz kılmak ve tenkid etmek için "İbtalü'l-İstihsân"isimli risâlesini kaleme almıştı.
İmam-ı Şafii, İmam-ı Malik'in ve İmam-ı Azamın talebesi İmam-ı Muhammed'in derslerine devam ederek, İmam-ı Azamın ve İmam-ı Malik'in ictihad yollarını öğrenip, bu iki yolu birleştirdi ve ayrı bir ictihad yolu kurdu.
İmam Malik’in bazı görüşlerine muhalefet etmiş ve “Hilafeti Malik” adlı bir yazmıştır. Fakat üstadı Malik’e hürmetinden dolayı bu kitabı meydana çıkarmakta tereddüt etti. Ancak bir yıl aradan sonra Allah’tan hayırlısını dileyerek kitabı açıklayıp yaydı. Bu tenkit Mısır’da fıkıhçıların şiddetli itirazlarına yol açtı. Zira İmam Malik Mısır’da müçtehitler arasında birinci mertebeyi işgal ederdi. Bu yüzden Malikiler Şâfiî aleyhinde harekete geçtiler. Onu tenkide başladılar. Hatta validen onu memleketlerinden çıkarmasını istediler.
Mısıra gitmeden önce Yemende bir süre kadılık yapmış , Yemen valisi ile ters düşünce Mısıra gitmiştir.
Hakkında söylenenler:
Zamanının en büyük âlimi olan ve üçyüz bin hadis-i şerifi ezbere bilen imam-ı Ahmed bin Hanbel, ondan ders almaya gelirdi. Çok kimse imam-ı Ahmed'e, "Böyle büyük bir âlim iken, karşısında nasıl oturuyorsun?" dediklerinde, "Bizim ezberlediklerimizin manalarını o biliyor. Eğer onu görmeseydim, ilmin kapısında kalacaktım. O, dünyayı aydınlatan bir güneştir, ruhlara gıdadır" derdi. Bir kere de, "Fıkıh kapısı kapanmıştı. Allahü teâlâ, bu kapıyı, kullarına imam-ı Şafii ile tekrar açtı" dedi. Bir kere de, "İslamiyet’e, şimdi Şafii'den daha çok hizmet eden birini bilmiyorum" dedi. İmam-ı Ahmed yine buyurdu ki: (Allahü teâlâ her yüzyılda bir âlim yaratır, benim dinimi, herkese onun ile öğretir) hadis-i şerifinde bildirilen âlim, imam-ı Şafii'dir. Hadis-i şerifte (Kureyş'e sövmeyiniz. Zira Kureyşli bir âlim, yeryüzünü ilimle doldurur) buyuruldu. İslam âlimleri bu hadis-i şerif, imam-ı Şafii'nin geleceğini bildirmiştir, demişlerdir.
İmam Ahmed Bin Hanbeli onun hakkında şöyle demiştir: "İ-mam Şafii dört şeyde deniz gibi olmuştur, a- Arap dilinde, b- Halkın ihtilaflı meselelerinde, c- Manalarda, d- Fıkıhta.
Eserleri:
Kitab-üs-Sünen vel-Müsned: Hadis ilmine dairdir.