04 Mayıs 2016

Arap Baharları Neyi Değiştirebilir?


Arap Baharları Neyi Değiştirebilir? 

Giriş Tunus’tan başlayan halk hareketlerinin esas nedeni, doyumsuz aktörlerin kontrolüne giren Küresel Ekonomik Sistemdir. Bu sistem, Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan siyasi güç boşluklarından ve doğu blokundaki ekonomik çöküşten istifade ile Amerikan Finans-Kapital Sistemi tarafından kurulmuştur. Finans-Kapital Sistem, emperyal amaçlı ABD Global Doktrininin üç temel1 unsurundan biridir. 

Bunlar;  Finans-Kapital Sistem (FK-S)  Petrol Endüstrisi  Silah Endüstrisidir Birbirlerine bütünleşmiş ve etkileşim içinde çalışan, Petrol ve Silah endüstrisini, bunlardan bağımsız konumdaki FK Sistem kontrol etmekte ve yönlendirmektedir. En tepede FK bulunur, diğer unsurlarsa, birbiriyle içiçe geçmiş hissedarlık ilişkileri ve monarşik politik yapılar vasıtasıyla FK’e eklemlenir. FK, bankacılık ve sigorta sektörünü de kontrol ederek küresel sermayeye yön verir. 
İnanılmaz büyüklükteki servetleri kontrol eden dev petrol tekelleri, bu serveti kasasında tutan FK Sistemin bankalarına girift bağlarla bağlıdır..2 İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü’nün yaptığı bir araştırmada, küresel sistem üzerinde orantısız bir şekilde aşırı güç sahibi olan 43 bin uluslararası şirketin analizi yapılmıştır. Bu analizde 1318 şirketin hisse senetleri aracılığıyla küresel gelirin % 60’na sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Süper Entity (Süper Varlık) adı verilen 147 şirket ise küresel gelirin % 40’nı elinde tutmaktadır. Bunların çoğu finansal kurumlar. 

Bu 147 şirket az veya çok birbirleriyle organik ilişki içindedirler. 

İlk 10 sıralaması aşağıdadır.
1. Barclays plc 
2. Capital Group Companies Inc 
3. FMR Corporation 
4. AXA 
5. State Street Corporation 
6. JP Morgan Chase & Co 
7. Legal & General Group plc 
8. Vanguard Group Inc 

 1 Bunlara Tarım ve İlaç Endüstrisi de ilave edilebilir 
2 Harpal Brar- Ella Rule, Ortadoğu ve Emperyalizm, Papürüs Yayınları 2004 s. 71 3 
http://www.newscientist.com/article/mg21228354.500-revealed--the-capitalist-network-that-runs-theworld.html 
9. UBS AG 
10. Merrill Lynch & Co Inc4 Sistem, kendi yarattığı karşılığı olmayan finansal kredilerle büyük karlar sağlamıştır. 

Sonunda dünya üretiminin 10 katına varan kredi köpüğü nedeniyle 2008’de dünya çapında ekonomik kriz patlak vermiştir. 

Sonu belli olmayan kriz hala devam etmektedir. Küresel ekonomik sistem, siyasal sistemleri ne olursa olsun tüm devletlerdeki mikro ekonomik dengeleri bozarak bireyleri modern köle hale getirmiştir. 

Makro dengeler ise, FK Sistemin daha iyi işlemesi için, (sermayenin korunması ve yatırımların geri döndürülmesi ) IMF, DTÖ, Dünya Bankası ve sistemin ürettiği uluslararası kontrol ve derecelendirme şirketleri ile koruma altına alınmıştır. 
Borçlandırılan ülkeler, kurallara da uymakla yükümlü kılınmıştır. 

Modern Sömürgecilik veya Emperyalizm denilen bu sistemde, insan emeği sömürülerek insan hakları ihlal edilmektedir. Yönetimler ile halklar ekonomik olarak birbirinden kopartılmıştır. Avro, para kısıtlaması ve yüksek işsizlik pahasına ayakta kalabiliyor. Almanya dışındaki ülkeler borçlanamaz hale geldiler. 

AB bankaları, halkın sandığından çok daha tehlikeli konumdadır. Bankaların finansı için milyarlarca Avro gerekiyor. Borçlar nasıl temizlenebilir?  Ekonomik Büyüme (Ağrısız)  Borç Silme (Sancılı, İflas)  Enflasyon Yolu ile Borcu Eritmek FK Sistem borç silmeye karşı ve enflasyondan da hiç hoşlanmıyor ve merkez bankalarına faiz konusunda baskı yapıyor. 

Merkez bankaları bu baskıya boyun eğerse ülkeler resesyona girebilir. Özetle ekonomik toparlanma tehlikede, ekonomik modeller tıkanıyor. Dünya pazarı parçalanıyor. 
Silah satışları 2008-2009’da 1trilyon dolar ile rekor kırdı. Rusya askeri modernizasyona 650 milyar dolar harcarken, Çin’in savunma bütçesi % 13 artırıldı. 
5 Demokrasinin ve kapitalizmin beşiği Avrupa’da son yapılan anketler ilginç sonuçlar vermiştir. Fransız Kamuoyu Araştırmaları Enstitüsü tarafından yapılan 10 ülkede yapılan araştırmada, Fransızların % 33’ü kapitalizmin kötü çalıştığı ve terkedilmesi gerektiğini savunurken, % 52’si kötü çalışıyor ama başka (şimdilik) seçenek bulunmadığını söyledi. 

Kapitalist iyimserlik konusunda, Çinliler % 65, Avustralya % 63, Brezilya % 57, ABD % 55 ve Polonya % 54. Karşıtlık olarak Fransızlara en yakın olanlar, İtalyanlar % 22, Hollandalılar % 20 olarak sıralanıyor.6 FK Sistem için önemli olan, güvenlik ve istikrardır. Bu nedenle dünyanın birçok yerinde sistemle bütünleşmiş edilmiş totaliter rejimlere yıllarca göz yumulmuştur. Bunlara son örnekler 25 yıldır iktidarda olan Tunus Devlet Başkanı Bin Ali ve 30 yıldır iktidarda olan Mısır Devlet Başkanı Mübarektir. Arap ülke yönetimleri bugüne kadar halkın büyük bir bölümünü kamu harcamaları ile finanse etmekteydi. Mısır’da kamu istihdamı nüfusun % 35’ini, Ürdün, 4 Zülal Kalkandelen, Dünyayı Yöneten Kapitalist Ağ, 6 Kasım 2011 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Pazar Eki. 

Bahse konu çalışma raporu New Scienstist adlı derginin 24 Ekim 2011 tarihli 2835 nolu sayısında yayınlanmıştır. 5 Ergin Yıldızoğlu, Cumhuriyet Gazetesi 7 Mart 2011 s.13. 6 Uğur Hüküm, Fransızlar kapitalizmin düşmanı, Cumhuriyet Gazetesi 6 Şubat 2011 s. 10 Cezayir, Tunus ve Yemen’de ise % 50’sini buluyor. Türkiye’de ise bu oran sadece % 13. Ekonomik kriz bu istihdamın daha fazla sürdürülmesini engellemiş bulunuyor. Ayrıca Mısır ve Tunus’ta halkın harcamalarının % 40’ı gıdaya gitmektedir. 

Sistemin doğurduğu işsizlik, çalışanlara daha az ücrete, daha az sosyal haklara ve daha uzun çalışma sürelerine razı olmayı dayatmıştır. Çaresizlik ve yüksek işsizlik karşısında büyük bir kısmı buna rıza göstermek zorunda kalmışlardır. İşsizler, geliri düşük çalışanlar ve emekliler; “Yeni bir dünya düzeni kurulmuştur. Bu düzende küresel ekonomik sisteme alternatif bir sistem yoktur” söylemine büyük oranda inandırılmıştır. Aynı sebepler nedeniyle, Türkiye’de de asgari ücret altında dahi çalışmaya razı büyük topluluklar meydana geldi. 

Bu sadece kalkınmakta olan ülkelerde olmadı. Avrupa’nın gelişmiş kategorisindeki ülkelerde de oldu. Almanya’da, Fransa’da ve diğer birçok ülkede emeklilik yaşları yükseltildi. Maaşlar düşürüldü. Halk hareketlerinin başladığı ülkelere gelince, örneğin bugün Mısır halkının % 50’si günde 2 dolarlık bir geçim şartına mahkûm edilmiş durumdadır. Bu nedenle, 2011 ile başlayan halk hareketlerini daha iyi anlayabilmek için Küresel Ekonomik Sistemin nasıl bir şey olduğunu anlamamız gerekmektedir. 

Halk Hareketleri Neyi Değiştirebilir? Arap ayaklanması, kapitalizmin can çekişmesine denk geldi. Giderek politize olan ve yayılan Arap ayaklanmasının hızlandırıcısı ve ateşleyicisi Dünya Bankası ve IMF’nin berbat liberal politikalarının sosyal sonuçları olmuştur. 7 Süreç kronolojik olarak şöyle sıralanabilir;8  2008 yılında patlak veren küresel ekonomik kriz sırasında, IMF, Batılı hükümetlere sokaklarda şiddet gösterilerine karşı hazırlıklı olmaları uyarısında bulunmuştu.  2009 yılı başlarında, Doğu Avrupa’da kemer sıkma paketlerine karşı sosyal ayaklanmalar başladı. 

Benzer gerilimler 2009 yılı boyunca Batı Avrupa’da özellikle Fransa’da yaşandı.  2009 Şubat ayı, ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Dennis Blair: Ekonomik kriz artık terörizmden bile daha tehlikeli hale geldi. Ekonomik krizler, bir ila iki yıllık bir dönemde uzarlarsa, rejimi tehdit eden istikrarsızlık riskini derinleştirirler. Ve, istikrarsızlık da, bir çok kalkınmış ülkenin hukuk ve düzenini bozacak; ardından da uluslararası topluma tehlikeli bir biçimde yayılacaktır. 

 2009 Şubat, ABD Genelkurmay Başkanı, Michael Mullen: Mali kriz, Irak ve Afganistan savaşlarından bile daha yüksek bir öncelik ve riske sahiptir.  2009 Şubat, DTÖ Başkanı: Küresel kriz, 1930’lu yıllarda yaşanana benzer şekilde siyasi isyanları tetikleyebilir. Bugünkü kriz, Büyük Buhran ile kıyaslandığında çok daha hızlı bir yayılma eğilimi gösteriyor.  2009 Şubat, Harvard Profesörü Niall Ferguson: Küresel kriz henüz bitmedi. 

Daha yeni başladı. Bu süreçte kan dökülecek. Birçok ülkenin istikrarını bozacak; şu anda 7 Angel Guerra Cabrera, Arap devrimi kimlerle karşı karşıya? Cumhuriyet Gazetesi 14 Şubat 2011 s.10 8 Andrew Gavin Marshall, TURQUIE diplomatique Aralık 2010, s. 15 uykudaki sivil savaşların patlak vermesine neden olacaktır. Ilımlı hükümetleri başa geçirecektir.  2009 Mayıs, Dünya Bankası Başkanı: Küresel ekonomik kriz, ciddi sosyal ayaklanmalara yol açabilir. 

Çünkü ciddi bir insani ve sosyal kriz riski vardır ve bunun yine çok ciddi siyasal izdüşümleri olacaktır.  2009 Aralık, Moody’s derecelendirme ajansı: Gelecekteki vergi artışları ve harcama kısıtlamaları, kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkelerde sosyal isyanları tetikleyebilir. Bu durum, siyasi ve sosyal gerilimlere yol açabilir.  2010 Mayıs, Financial Times: Bir intikam devri ortaya çıkabilir  2010 Eylül IMF Başkanı Strauss Kahn: En kötü iş krizinin ortasında bulunan Amerika ve Avrupa sosyal ayaklanmalar ile karşı karşıya  Eylül 2010, IMF Baş Ekonomisti Olivier Blanchard: Uzun süreli işsizlik alarm verici duruma ulaştı. Özetle bugün Afrika ve Ortadoğu’daki halk hareketleri en az üç yıl önceden biliniyordu. Çünkü bu küresel sistemin varlığını devam ettirebilmesi için beklenen ve bir yerde gerekli görülen kaçınılmaz bir olguydu. 

Şimdi bunlar yaşanmaktadır. Bunun beklenen ve ümit edilen olumlu bir ekonomik sonucu olamayacaktır. Daha ziyade yeni bir ekonomik çerçeve için sanal bir siyasi yapılanma olacağa benzemektedir. Bu bağlamda, yukarıda detaylı olarak işlevsel yapısı anlatılan KS’in sürdürülebilirliği artık tartışılmaktadır. Ancak hala elle tutulabilir bir alternatif model olmaması işleri güçleştirmektedir. Hastalığın teşhisi konmuştur, ancak tedavisi ve sonrası nasıl bir hayat tarzı sürdürülmesi gerektiği bilinmemektedir. 

Hala ekonomik ve askeri açıdan dünya devi olmayı sürdüren ABD’nin, KS’i bırakması veya vazgeçmesi söz konusu değildir. Arap ülkelerinde başlayan halk hareketlerinin esas nedeni ABD’nin desteklediği neoliberal politikalardır. ABD sadece ekonomik politikalar ile değil, aynı zamanda demokrasi çatısı altında planlanan sosyo-kültürel politikalarla da temel amacı desteklemektedir. Sivil toplum örgütleri hedef ülkelerde ideolojik ve finansal olarak desteklenmiştir. 

Örneğin; El Küdüs El Erabi adlı gazete, Mısır ve Suriye’deki Müslüman Kardeşler örgütü ve sivil toplum kuruluşları için ABD’nin 1,1 milyar dolar kaynak ayırdığını ve bu örgütleri kullanarak Arap ülkelerinde darbeler hazırladığını, para ile ilgili haberlerin USA News gazetesinden alındığını da yazmıştı. 9 Bu politikalar uğruna ABD ve Batı uzun yıllar baskıcı uygulamalara göz yummuşlardır. Tabloya bir göz atalım; Cezayir Cezayir, en az S. Arabistan kadar zengin olsa da, Ortadoğu’da en vahim işsizlik oranlarından birine sahip, sosyal güvenlik yok, emeklilik güvencesi yok, halk için hiç bir şey yok, çünkü generalleri ülkenin zenginliğini yağmalayıp İsviçre’ye kaçırıyor.

10 9 Arslan Bulut 24 Şubat 2011 10 Robert Fisk, The Independent, 17 Ocak 2011, Kaynak: Dünya Gündemi 30 Ocak-6 Şubat 2011 s. 9 Suriye Halk hareketlerinde, eğer o ülkede etnik ve mezhepsel farklılıklar varsa, öncelikle bunlar çatışma faktörü olarak öne çıkmaktadır. Çünkü yönetimlerde farklı mezheplerin üstünlükleri ve hâkimiyetleri bulunmaktadır. Gerçek bir demokrasi olmadığı için politik gücün paylaşımında denge söz konusu değildir. Örneğin Suriye’de Şii merkezli Baas rejimi 41 yıldan beri görevdedir. Oysa halkın % 90’ı Sünni’dir. Sünni esaslı Müslüman Kardeşler Örgütüne üye olmanın cezası idam veya müebbet hapistir.

11 Mısır Mısır, 2007-2008 dünya gıda krizinden en çok etkilenen ülkelerden biriydi. İşçilerin ayda 60 dolar kazanabildiği Mısır’da, gençler arasında işsizlik yüzde 20-25 civarında. Peki, maden, doğalgaz, tarım ve turizm gibi çeşitli kaynakları olan, her gün 700 bin varil petrol üreten bir ülkede halk neden bu kadar fakir? Mısır’da yaşanan, aşırı zengin ve dar bir yönetici sınıfın halkı sömürmesinden başka bir şey değil. Bunlara o fırsatı veren ne? Amerika’nın desteklediği Mübarek’in halka zulmeden neo-liberal politikaları.12 Mısır’da halk gelirinin % 40’ını gıdaya ayırıyor. Petrol fiyatlarındaki artış doğrudan gıdaya yansıyor. 

Bahreyn Petrol zengini Bahreyn 1971’den beri ABD 5.Filosunun konuşlandığı bir ülke. Ancak 50 bini aşkın vatandaş ev edinme için sıra bekliyor. Nüfusun %70’i Şii olan Bahreynliler milli gelirden en az faydalanan kesim ve yönetimden dışlanıyorlar. Bahreyn, ABD ile serbest ticaret anlaşması imzalayan tek Körfez ülkesi. Bu durum Bahreyn’e ağır bir sosyal /toplumsal ve ekolojik bedel ödetti.. S. Arabistan Sünni dünyasının lideridir. Bu maksatla Ortadoğu, Kafkaslar ve Asya’daki tüm Sünni kuruluşları 1984’yılından bu yana çeşitli vasıtalarla sürekli destekledi. Ülkesindeki %17’lik Şii nüfus en korktuğu varlık. Bu bağlamda İran en büyük rakibidir. O kadar ki, İran karşıtlığı en büyük düşmanı İsrail ile bile buzları eritti. Irak’a ABD müdahalesi Irak’taki Sünni dengeyi bozdu. Irak’ta, İran’ın da desteklediği Şiiler iktidara geldi. 

S. Arabistan şimdi kendisini Şii çemberine alınmış hissediyor. Bahreyn’deki istikrarsızlık Şii nüfus üzerinden S. Arabistan’ı etkiliyor. İran bölgedeki Şiilere arka çıkıyor. Petrol zengini ve ABD’nin kadim müttefiki olması, şimdilik rejimi koruyor gibi. Ancak hiç bir şey garanti değil. ABD, aynı siyasi ve ekonomik ilişkileri sürdürecek, ancak daha özgürlükçü bir rejimi her zaman tercih edebilir. O nedenle S. Arabistan’ın halkı üzerindeki baskıyı kendi rızası ile hafifletmesi şart. S.Arabistan’ın nüfusunun % 70’i 30 yaşın altında. % 4’ü işsiz. Halkın % 90’ı rejime güvenmiyor. 11 Tarık İdris, 30 Ocak 2011 Dünya Gündemi 6-13 Şubat 2011 12 Zülal Kalkandelen, Mısır’a diyalektik bakış, 

Cumhuriyet Gazetesi Pazar Eki 13 Şubat 2011 İran Faktörü İran yüzyıllık Ortadoğu tarihinde İngiltere tarafından ustaca tasarlanış güç-mezhep odaklı siyasi coğrafyayı çok iyi kullanmaktadır. Bu bağlamda, her ülkedeki Şii gruplara politikekonomik ve hatta dolaylı askeri destek vermektedir. Dolayısıyla KS’den kaynaklanan halk hareketlerinin neden olduğu karışıklık ortamından istifade eden İran, ideolojik ve siyasi etki alanını genişletme fırsatını yakalamış gözükmektedir. 

Bunu Yemen’de, S.Arabistan’da, Irak’ta, Lübnan’da ve Bahreyn’de görmek mümkündür. Bu arada dikkatlerden kaçırmamamız gereken önemli bir nokta da, İran ve S. Arabistan’ın başını çektiği Şii ve Sünni mezhebe dayalı siyasi ideolojiler Ortadoğu’yu daha da radikal hale getirilebilir. O nedenle, başta ABD ve Batı olmak üzere Türkiye de dâhil, böyle bir yapılanmaya izin verilmemelidir. Tunus dışındaki diktatörlükler, siyasi görüşü kısıtlı muhafazakâr İslamcılığı özendirdiler. Başörtüsünü ön plana çıkardılar. Bu durum İslamlaşmayı sosyal bir hareketten ziyade bireysel olarak gören Selefi 13hareketine ön ayak oldu. 14 ABD’nin Korkusu Bin yıldır Arapların başında hep yerel liderler vardı. Şeyhler, generaller, krallar İngiltere ve ABD gibi emperyal güçler tarafından atanıyordu. Irak işgalinin paramparça ettiği siyasi, etnik ve mezhepsel dengeler şimdi bölgede en büyük çatışma riskini oluşturuyor. Bahreyn’de El Halife devrilirse, S. Arabistan tehlikeye girecek. 

Bu nedenle 1000 kişilik Suudi askeri birliği Bahreyn’e girdi. % 70’i Şii olan Bahreynliler, yönetim ile anlaşırsa S. Arabistan için tehlike büyür. Bu nedenle Bahreyn’de Sünni yönetimin devamı ABD ve S.Arabistan çıkarlarına uygundur. Çünkü Bahreyn’de 60 yıldan beri Amerikan üssü vardır. ABD’nin 5. Filosu burada konuşlanmaktadır ve 4 binden fazla askeri vardır. İran’ın desteklediği ve kontrol ettiği Şii çemberi, S. Arabistan ve bölgedeki diğer Sünni yönetimleri ciddi şekilde tehdit etmektedir. ABD açısından halk hareketlerinin en korkulan yanı, bu ülkelerin siyasi ve ekonomik alanda gerçek bir bağımsızlığa kavuşmalarıdır. En büyük tehdit her zaman bağımsızlık olmuştur.

 ABD ve müttefikleri düzenli şekilde radikal İslamcıları desteklemiştir. Bazen, ulusalcılık tehdidini ve bazen de Laik milliyetçiliği engellemek için. Bilindik bir örnek S. Arabistan’dır. Radikal İslam’ın ideolojik merkezidir. Uzun liste içerisinde diğer bir isim, Pakistan diktatörlerinden en zalimi ve Başkan Reagan’ın gözdesi, radikal İslamlaştırma programı yürüten (Suudi fonlarıyla/desteği ile) Ziya ül-Hak’tır.15 13 Selefiyye mezhebi, akıl ve nakil (Kur'an ve Sünnet) konusunda mutlak nakle inanır, aklı sahih nakle tabi görür. İman esasları ile ilgili konularda Kur'an ve Sünnetteki açıklamalar ile yetinip bunları aynen kabul eder. 14 Oliver Roy, Arap âlemindeki İslamlaşma İslam’ı siyasetten soyutladı. 

Vatan Gazetesi 16 Şubat 2011 s. 20 15 Noam Chomsky, ABD’yi korkutan Radikal İslam değil, 8 Şubat 2011 Dünya Gündemi 13-20 Şubat 2011 s. 3 Sonuç olarak, Arap ülkelerinde kim iktidara gelirse gelsin gerçek anlamda ekonomik ve siyasi bağımsızlığa sahip olunmadıkça, aynı ülkelerdeki baskıcı rejimler, ABD ve Batı ile işbirliği içinde süreceklerdir. Robert Fisk bu sonucu çarpıcı bir şekilde şöyle dile getirmektedir. ...Ve polis vahşeti, işkence tezgâhları işlemeye devam edecek. Diktatörlerle iyi ilişkilerimizi sürdüreceğiz. Ordularını silahlandırıp İsrail’le barış yapmaya çalışmalarını söyleyeceğiz. Ve onlar da ne söylersek yapacaklar...

16 Halk hareketleri sonucunda insan hakları ve özgürlükleri konusunda halklar hiç şüphesiz yeni hak ve kazanımlar elde edeceklerdir. Bu hak ve kazanımlar, neo-liberal ve baskıcı politikaların esas iskeletini, işlevini bozmayacak derecede olacaktır. ABD’nin de desteklediği insan hak ve özgürlüklerinin sınırı, ABD ulusal çıkarları ile sınırlıdır. Bahse konu ülkelerde ABD ve Batı çıkarlarını tehdit edebilecek yeni siyasi ve ekonomik yapılanmalara izin verilmesi söz konusu olmayacaktır. Özetle sınırlar, yönetim sistemleri ve sosyal yapılar değişse bile KS’in hâkimiyeti devam edecektir. Bağımsız ve bağlantısız her siyasi girişim için sanal bir çatışma nedeni bulunacak ve sistem sürdürülecektir. Şubat 2011

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...