İmâm-I Rabbânî -kuddise sırruh
İmâm-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri “Mektûbat” adlı eserinin “260. Mektub”unda Hâtem-i veli’den bahsederken şöyle buyurmuştur:
“Kutb-u irşad, ferdî kemâlâtı dahi üzerinde topladığı için pek değerli bir şahıstır.”
Allah-u Teâlâ o zamanda böyle bir kimseyi gönderecek ve kendisinde tecelli edecek.
“Nice uzun asırlardan ve çok uzun zamanlar geçtikten sonra böyle bir cevher dünyaya gelir.”
Görülüyor ki İmâm-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri çok ileriyi görmüş ve çok ileriyi tarif etmiş. Kendisinin “İkinci Bin Yılının Müceddidi” olmadığını, çok uzun asırlardan sonra geleceğini beyan ediyor. Nitekim dört asır sonra geldi.
İmam-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri “Mektubat” adlı eserinin “261. Mektub”unda bu ilmin Allah-u Teâlâ tarafından geldiğini ve bu devrin Asr-ı saâdet’e benzeyeceğini, diğer Evliyâullah hazerâtının bu ilmi açıklamadığını, gizli ve kapalı kısımların açılacağını ve izahının yapılacağını, fakat birçok kimsenin anlamayacağını beyan etmişlerdir.
Buyururlar ki:
“Bu öyle bir kemâlât, öyle bir üstünlüktür ki, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-den bin sene sonra meydana çıkmıştır. Öyle bir sondur ki, baş tarafa benzemektedir.”
Ve şu Hadis-i şerif’i delil olarak getirmişlerdir:
“Ümmetim yağmura benzer. Evvelkiler mi daha hayırlıdır, sonrakiler mi daha hayırlıdır bilinmez.” (Tirmizi)
Evvelkilerden murad Asr-ı saâdettir. Sonrakiler ise ikinci bin seneden sonra gelen ve Hâtem-i veli ile başlayan cihad devresidir.