27 Nisan 2016

Hz. Ömer'in Şehit Edilişi



Hz. Ömer'in Şehit Edilişi

Said b. Müseyyeb anlatıyor: Hz. Ömer (son haccmda) Mina'dan ay­rıldıktan sonra Mekke'deki EI-Ebtah denen yerde devesini çökertip oradaki çakılları toplayıp istif yaptı, sonra sırtını yaslayıp ellerini se­maya kaldırarak "Allah'ım yaşım ilerledi, gözüm azaldı, tebaam yer­yüzüne dağıldı. Daha fazla yoyulmadan, terk edilmeden beni huzuruna al!" diye dua etmişti. Daha Zilhicce ayı çıkmamıştı ki vurularak şehit oldu.[945]
Ebu Salih es-Semmân anlatıyor: Ka'bu'l-Ahbar, Hz. Ömer'e: Ben seni Tevratta "şehid olarak öldürülecek" şeklinde buluyorum, dedi. Ömer (r.a.)da: Ben Arap yarımadasında oturuyorum -savaş olan yer­lerde değil- bana şehitlik nereden nasib olacak, dedi.[946]
Eşlem de, Ömer'in: "Allah'ım bana senin yolunda şehitlik ver, ölü­mümü Peygamberinin beldesinde nasib et."dediğini, Bu haberi Buhari nakleder.[947]

Ma'dân b. Ebu Talha el-Ya'murî der ki: Hz. Ömer Cuma günü hut­beye çıktı. Peygamber (s.a.v.)'i ve Ebu Bekr'i andı sonra da: Rüyamda sanki bir horozun beni bir ya da iki defa gagaladığını görür gibi ol­dum. Ben bu rüyayı ecelimin geldiğine yorumluyorum. Bir kısım in­sanlar benden yerime halife atamamı istiyorlar. Allah dinini ve hilafe­tini zayi edecek değildir. Eğer bana ölüm acele gelecek olursa hilafet işi, şu Peygamberin ölürken kendilerinden razı olduğu altı kişilik gru­bun şûra yapmasıyla belirlenecek. (Ben kesinlikle biliyorum ki, ben­den sonra bazı kimseler bu işe karşı geleceklerdir. Ben onları şu elimle İslâm üzerine dövmüştüm. Eğer böyle yaparlarsa bunlar Allah düş­manı sapıklardır.

 Sonra ben. bana göre Kelâle (çocuğu babası olmayan kimsenin ölümündeki mirashk)'den daha önemli bir mesele bırakma­dım. Bu konuda hiçbir meselede, bununla kadar ısrarla Peygambere gidip gelmedim. Hatta Peygamber parmağım karnıma dürtüp: "Sana Nisa süresindeki son ayetler yeter." buyurdu. Yaşarsam bu konudaki hükmü öyle bir belirleyeceğim ki, Kuran'ı okuyan da okuyamayan da onunla hüküm verebilecek. Sonra Hz. Ömer şöyle devam etti: "Al­lah'ım şehirlerdeki valilerine seni şahit tutarım. Zira ben onları bu gö­reve sadece, insanlara dinlerini, Peygamberin sünnetini öğretip, halka adaletle davranıp, ganimeti aralarında pay etsinler, kendilerine zor gelen işleri bana havale etsinler, diye getirdim.)[948]

Zühri der ki: Hz. Ömer müşrik esirlerinden buluğ çağına gelenlerin Medine'ye girmesine izin vermezdi. Bu iş ta Muğira b. Şu'be'nin Küfe valisi iken Hz. Ömer'e bir mektup yazarak onda birçok sanatı bulunan bir köleyi anlatarak Medine'ye girmesi için izin isteyinceye kadar sürdü. Muğira mektupta "Bu gençte çok işler var ki, insanlar bundan çok yararlanır. Zira o demircidir, süslemecidir, oymacıdır ve maran­gozdur." diyordu. Hz. Ömer de izin verip göndermesini istedi. Muğira b. Şu'be ona her ay yüz dirhem vergi vermesi şartını koymuştu. 

Medi­ne'de Hz. Ömer'e bu haracın ağırlığını şikayete geldi. (Hz. Ömer ona ne iş yaptığını sorup o da sanatlarını söyleyince) işine göre bu vergi çok değil", deyince, öfkeyle homurdanarak geri döndü.
Bir kaç gün sonra köle yine uğradı. Hz. Ömer onu yanına çağırıp, senin "Ben dilesem, yel ile dönen bir değirmen bile yaparım", dediğini duymadım mı? deyince köle asık bir suratla Ömer'e bakıp "Ben sana öyle bir değirmen yapacağım ki hep insanlar onu konuşacak." dedi. Köle gidince Ömer yanındakilere: "Az önce köle beni tehdit etti!" dedi. Bir kaç gün sonra bu Ebu Lü'lü denen köle kabzası ortada, iki uçlu bir hançeri kuşandı. Sonra seher vakti mescidin bir köşesinde gizlendi.[949]

Amr b. Meymun el-Evdî anlatıyor: Bu Ebu Lü'lü denen kişi Muğİra b. Şu'benin kölesi olup, yanında taşıdığı iki uçlu bir hançerle Hz. Ömer'i yaralayıp, onunla beraber namaza gelen on İki kişiyi daha ya­ralamıştı. Onların altısı bu yaradan öldüler. Irak halkından biri, kaç­maya çalışan katilin üzerine bir bornuz attı. Etrafı sarıldığını gören köle kendini de öldürdü.[950]

Abdullah b. Zübeyr'in torunu Âmir, babası Abdullah'tan rivayet ediyor: Ömer bana dayanarak çarşıdan gelmişti. Ebu Lü'lü'e yanımıza uğradı. Ömer'e öyle çirkin bir bakışla baktı ki, eğer ben orada olma­sam ona saldıracak sandım. Daha sonra şafak vakti mescide geldim. Ben uykuyla uyanıklık arası bir haldeyken bir de Ömer'in "Köpek! Beni öldürdü." dediğini duydum. İnsanlar bir müddet dalgalanıp dur­dular. Daha sonra bir de Abdurrahman b. Avf in sabah namazmdaki okuyuşunu duyduk. [951]

Sabit el-Bünanî anlatıyor: Ebu Rafı der ki: Ebu Lü'lü'e denen köle Muğira'nın kölesi olup değirmen yapardı. Muğira ondan her gün dört dirhem elde ediyordu. Köle Hz. Ömer'e rastladı ve: "Ya Emira'l-Mu'minin, Muğira bana çok ağır vergi koydu, onunla konuşsan!" dedi. Hz. Ömer'in niyeti konuyu Muğira ile konuşmak idi. Ona "Sen Efen­dine iyi davran!" dedi. Köle öfkelendi ve "Adaleti benden hariç bütün insanlara yetiyor" deyip, içinden Hz. Ömer'i öldürmeye karar verip bir hançer satın alarak onu bileğledi ve zehir içirdi. Ömer tekbir almadan önce cemaata "saflarınızı düzeltin" diyordu. Ebu Lü'lü'e gelip safta tam karşısına durdu ve hançeri hem omuzuna hem de böğrüne sapladı.

Ömer (r.a.) yere yığıldı. Adam Ömer'in yanındakilerden on üç kişiyi daha bıçakladı. Onların altısı öldü. Ömer hemen ailesinin yanına götü­rüldü, neredeyse gün doğacaktı. Sabah namazını iki kısa sûre ile Abdurrahman b. Avf (r.a.) kıldırdı. Hz. Ömer'e hurma şerbeti getirip içirdiler. Onu içti. Nebiz onun yarasından dışarı çıktı ama tam anlaşı lamadı. Sonra süt içirdiler. O da yaradan çıktı. Kendisine "Yaran o ka­dar kötü değil" dediler. Hz. Ömer de: "Eğer katil de bir sakınca varsa işte ben öldürüldüm." dedi. 

Etrafındakiler ona övgüler yapmaya baş­layıp: "Sen şöyle idin, sen böyle idin!" dediler. Bunun üzerine o da: "Ama vallah ben bu işten ne lehime ne aleyhime, bana yetecek kadar kurtulabilmeyi ne kadar isterdim. Zira Rasulullah'ın sohbeti benim için daha selametliydi." dedi. Bunun üzerine Abdullah b. Abbas da onu överek "Sen vallahi bu işten sadece kendine yetecek kadar çıkma­yacaksın sen Peygambere en iyi arkadaşlık yapıp şu şu işleri yaptın. O senden razı olarak öldü. Sonra Ebu Bekr'le arkadaşlığı aynen öyle sür­dürdün. Sonra bu işi omuzladın öyle güzel şeyler yaptın ki...." diye konuştu. Hz. Ömer onun bu sözleriyle biraz rahatladı da "Bir daha tek­rar et!" dedi. Sonra Ömer (r.a.):

-Yeryüzünün her tarafı benim için altın olsaydı kıyamet gününün (herkesin seyrettiği) o dehşetli görünümünden kurtulmak için onu kurtuluş fidyesi olarak verirdim. Neyse ben hilafet işini, şu Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Abdurrahman ve Sa'd'a havale ettim danışacaklar. Sonra Suheybe insanlara namaz kıldırmasını emretti. Bu altı danış­mana da üç gün süre verdi.[952]

Amr b. Meymun Ömer (r.a.)'tan nakleder: (Hz. Ömer'i ilk ziyarete gelen İbni Abbas olmuştu. Ona: "Git de, bana kimin hançer vurdu­ğunu bir öğren gel!" dedi. O da gidip bunu tesbit ederek geriye geldi ve Muğira'nın sanatkar kölesi." dedi. Hz. Ömer "Allah onu kahretsin ona ne olmuş, oysa ben onun işine yarayacak olan iyiliği emretmiş­tim." deyip sonra da) "Benim ölümümü müslüman olduğunu iddia eden birinin eline vermeyen Allah'a hamd olsun." dedi. 

Sonra Abdul­lah b. Abbas'a "Sen ve baban Abbas bu acem kafirlerinin Medine'de çoğalmasını çok istiyordunuz." dedi. (Abbas içlerinde bunlara en yu­muşak davrananı idi.) Sonra öleceğini anlayınca "Ya Abdullah! Bak bakayım ne kadar borcum var?" dedi. Hesaplanınca seksen altı bin dirhem olduğu anlaşıldı. "Eğer Ömer'in malı yeterse borcu bu maldan kapat. Yetmezse Adiy oğullarından iste. Yine yetmezse Kureyş'ten olanlardan iste.

 Ama başkalarına gitme, sonra Hz. Aişe'ye var ve "Ömer iki dostuyla beraber defnedilmek için senden izin istiyor!" de" dedi. Abdullah ona vardı ve "Ömer'in sana selamı var...." diye izin is­tedi. Hz. Aişe "Ben o yeri kendim için istiyordum. Ama artık bugün onu kendime tercih ediyorum." dedi. Abdullah gelip "sana izin verdi" dedi. Ömer de Allah'a hamdu sena etti.

(Sonra kızı Ümmu'l-mü1 minin Hafsa (r.a.) geldi. Kadınlar çevre­sinde ona sütre oluyorlardı. Biz onu görünce Ömer'in yanından ayrıl­dık. Hafsa bir süre yanında kaldı. Sonra adamlar giriş izni istediler de Hafsa öte odaya girdi, sonra ağlayışını duyduk.)[953]

Hz. Ömer'e: Ya Emira'l-Mu'minin bize tavsiyeni yap ve halifeyi ta­yin et!" denildi. O da: "Ben bu işe adam tayin etmeye Rasulullah'ın kendilerinden razı olarak öldüğü şu gruptan daha hak sahibi birini gö­remiyorum." deyip, Ali, Talha, Osman, Zübeyr, Abdurrahman ve Sa'd adını saydı. Abdullah b. Ömer de onlara şahid sıfatıyla katılacak ama bu işte onun hiçbir yetkisi olmayacak. Sanki taziyeci gibi orda olacak. Eğer başkanlık Sa'd'a verilirse ne alâ, o öyle olur. Yoksa içlerinden hangisi seçilirse, ona yardım edilsin. Zira artık ben onu acizlikten ya da hainlikten dolayı görevden azledemem." dedi.

Sonra Ömer (r.a.): Benden sonra halife olacaklara: "Allah'tan korkmalarını, muhacirlere Ensarın hak ve hürmetlerine riayeti, diğer şehir halklarına hayırla davranmalarını tavsiye ederim. Zira onlar İs­lâm destekçileri, verginin tahsildarları, düşmana yönelen öfkedir. Arapların aslı olan bedevilere de iyi davranın, zira onlar İslâm'ın ilk maddesidir. Mallarının fazlalarından alınıp yine onların fakirlerine ve­rin. Allah ve Rasulünün zimmetinde bulunan, içinizdeki gayri müslim zimmilere verdiğiniz sözünüzü tutun. Hududlarından ötedeki düş­manlarıyla savaşın. Zimmilere güçlerinin üstünde vergi teklifinde bu­lunmayın." derim, dedi.

Hz. Ömer ölünce cenazesini çıkarıp yürümeye başladık. Hz. Aişe'nin hücresine gelince Abdullah b. Ömer, Hz. Aişe'ye selam verdi ve "Ömer müsaade istiyor! dedi. Aişe de: "İçeriye alın!" deyince ce­naze içeri alınıp iki dostuyla beraber gömüldü.

Defin tamamlanınca döndüler. Şûra grubu derhal toplandı. Abdurrahman b. Avf bu işi aranızdan üç kişiye indirin, tavsiyesinde bulundu. Zübeyr, ben yerimi Ali'ye verdim, dedi. Sa'd da: Ben yerimi Abdurrahman'a verdim, dedi. Talha da: Ben de Osman'a verdim, dedi. Üçü baş başa kalınca Abdurrahman: "Ben bunu istemiyorum ama hanginiz bu işten teberri edip de kendi yerini bana verecek. Böyle ya­parsanız ben daha faziletli ve mûslümanlara daha hayırlı gelecek ola­nınızı ötekine değişmeyeceğime Allah için söz veririm." dedi. Ali de Osman da bir şey demediler. Abdurrahman: "Peki ben çıkıyorum, ama bu işin çözümünü bana bırakırsanız ben de hayırlı olanınızı tercih ede­ceğime Allah için söz veririm!" dedi. Bu kere ikisi de "olur" dediler.

Bu kere Abdurrahman, Ali (r.a.)'la baş başa bir görüşme yaptı ve Ali'ye: Senin de bildiğin gibi, senin İslama girişteki kıdemliliğin ve Peygamber (s.a.v.)'e olan akrabalığın tartışılmaz. Allah adına sana söylüyorum, ben şimdi seni halife tayin edecek olsam, insanlara ada­letli davranacak mısın, eğer Osman'ı tayin edersem ona itaat edip sö­zünü dinleyecek misin?" dedi. Hz. Ali de "evet" dedi. Sonra Osman'la baş başa kaldı, ona da: aynı sözleri tekrarladı. O da "evet" dedi. Abdurrahman ikisinden de söz alınca, Osman'a dönüp "Uzat elini" de­yip, Osman'ın elinden ona biat etti. Hz. Ali de biat edince diğer in­sanlar da biat etti.[954]

Misver b. Mahreme anlatıyor: Hz. Ömer hançerlendiğinde bayılmışti. Sabah olunca oradakilerden "Eğer Ömer daha yaşıyorsa, siz onu namaz için avutabileceğiniz gibi başka bir şey diyerek ayıltamazsi-nız." diyenler oldu. Bunun üzerine: "Ya Emira'-Mu'minin, namaz, namaz kılındı!" dediler. Ömer hemen gözlerini açıp "Hay Allah, haydi öyleyse, Namaz terk eden kişinin müslümanlıkta nasibi yok!" dedi ve yarasından kanlar akarken namazını kıldı.[955]

Nadr b. Şümeyl der ki: Bize Ebu Amir el-Hazzâz İbnu Ebi Müleyke aracılığıyla Abdullah b. Abbas (r.a.)'tan şöyle dediğini haber verdi: Hz. Ömer hançerlendiği zaman Ka'b geldi ve: "Vallahi müzminlerin emiri dua edecek olsaydı, Allah onu hayatta bırakacak ve onu bu üm­metin görmesi için yükseltecek şöyle şöyle yapacak" diye hatta müna­fıkların adını da bu meyanda saydı. Ben Ka'b'a "Bu söylediğini Ömer'e ulaştırayım mı?" dedim de o "Zaten ben seni ona söylesin diye bunları söyledim." dedi. 

Ben insanları aşarak başııcuna gelip oturdum ve "Ya. Emira'I-Mu'minin!" dedim. Babam başını kaldırdı. Ben de "Ka'b Allah'a yemin ederek, eğer mü'mihlerin Emiri dua edecek olsa, Allah onu hayatta bırakacak ve onu bu ümmete arz edece..." diyor." dedim. "Ka'b'ı çağırın!" dedi. Onu çağırdılar. Gelince "Sen ne diyor­sun?" dedi. O da "Şöyle şöyle diyorum!" dedi. Bunun üzerine Ömer (r.a.): Hayır! Vallahi böyle bir dua yapmam. Lakin eğer Allah af et­mezse Ömer işte o zaman mutsuzdur." dedi. Derken Suheyb geldi ve vâh Safıyyâh, vah halîlâh, vâh Ömerûh (vay dost, vay canın vay Ömer!) diye ağlamaya başlayınca, Hz. Ömer: Yavaş ya Suheyb, sana Peygamberin "kendisine ağıt yapılan kişi, ehlinin kendisi için yaptığı ağıt sebebiyle azab görecektir." haberi yoksa sana ulaşmadı mı?" dedi.[956]

îbnu Abbas (r.a.)'ın "Ebu Lü'lü'e mecusi dininden idi." dediği söy­lenir.[957]
Zeyd b. Eşlem, babası Eslem'in şöyle dediğini anlatır: -Abdullah b. Ömer babasına: "Kendini biraz zorlayıp da müslümanlara bir halife tayin etseydin sana bir şey mi olacaktı?" dedi. Hz. Ömer: "Beni oturtun!" dedi. Abdullah der ki: "Beni oturtun." de­diğini duyunca korkumdan, 'keşke Ömer'le aramızda Medine eninde bir mesafe olaydı' dedim. Sonra bana: "Siz kendi ağzınıza göre kimi tayin ettiniz!" dedi. Ben, falancayı!" dedim. 

O "Onu seçerseniz o sizin ak saçlınızdır." deyip sonra Abdullah'ın üzerine yönelerek "Vay anası yitiresice vay, sen bebeklere bakman mı, bebek bebekle büyür, onunla orta yaşa gelir. Sen onun, kendini yaratanı bildiğini sanıyor musun?" deyince Abdullah "evet ya emiral-mu'minin" dedi. Hz. Ömer de: "İşte ben de Allah'a; bana 'onlara kimi emir tayin ettiğim' hakkında soru sorarsa, ben de: "falancayı emir yaptım diyecek değilim. Ben onun hakkında neler neler biliyorum. Hayır, vallahi ilk önce bana bu işi yükleyenlere şimdi ben geri vereceğim -ne yaparlarsa yapsınlar- bu işe benden daha hayırlı- Allah'ın bana verdiği şeylerden hiç birisini ek­siltmeyecek birinin, bu işin başına gelmesini ne kadar isterdim!" dedi.[958]

Salim b. Abdullah, babası, Abdullah b. Ömer'in şöyle dediğini an­latıyor: Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Zübeyr, Hz. Abdurrahman b. Avf ve Hz. Sa'd, Hz. Ömer'in yanına girdi. Talha o sıra yoktu. Ömer (r.a.) onlara baktı ve "Sizin bu insanların idaresi hakkınızdaki durumunu araştırdım ve insanların bu konuda hiç bir ihtilafları olmadığını gör­düm. İhtilaf olursa ancak sizin aranızda olur." dedi. Sonra da şunu ek­ledi: "Ey üç kişi sizin oymaklarınız her halde sizden birinizi emir seç­tirecek. 

Ya Osman! Eğer insanların idareciliğini omuzlayacaksan Ebu Muayt oğullarım insanların omuzuna yükleme. Ya Abdurrahman, eğer sen bu işin başına geçersen akrabalarını insanlara yükleme. Ya Ali, eğer sen idareciliği alırsan Haşimoğullarım insanlara yükleme, (yani idare işlerine hep onları atama). Haydi şimdi kalkın, birbirinizle mü­şavere edin. Birinizi emir seçin" dedi. Onlar da konuyu görüşmek üzere dağıldılar.

İbnu Ömer (r.a.) der ki: Konuyu görüşmeye başladıklarında, Osman bir iki defa çağırıp benim hilafet işine girmemi istedi. Halbuki Ömer benim adımı bunlar arasına vermemişti.

Hayır, vallahi ben sonuçta kesinlikle babamın dediği olacağını bil­diğim için onlarla olmayı asla istemedim. Vallahi onun dudaklarını birşey söylemek üzere hareket ettirip de sonra o dediğinin gerçek çık­madığı bir sözü çok az işittim. Osman daveti sıklaştinnca, onlara: "Yahu siz düşünemiyor musunuz, siz mü'minlerin emiri sağ iken emir seçiyorsunuz!" dedim. 

Vallahi sanki onları (İbni Sa'd ve îbnu Asakir'deki ibareye göre Ömer'i) uykudan uyandırdım. Ömer "Siz acele davranmayın. Bana bir şey olursa size Suheyb üç gün namaz kıldırsın. Üçüncü gün insanların eşraflanyla ordu komutanlarını topla­yın birimizi emir seçsin. Kim müslümanların müşaveresi olmadan, başkanlığı zorla almaya kalkarsa (kim olursa olsun) onun boynunu vu­run." dedi.[959]

İbnu Ömer der ki: Ömer'in başı göğsümdeydi. Bana yanağımı yere koy." dedi. Ben koyunca: "Rabbbim bana merhamet etmezse bana da yazık anama da!" dedi.[960]

Ebu'I-Huveyris der ki: Hz. Ömer ölüp de namazı kılınması için mu­sallaya konunca; "Cenaze namazını hangimiz kıldıracağız diye Ali ile Osman münakaşa etti. fîbnu Sa'd'ın aynı rivayetinde Ali ile Osman el ele tutuşarak geldiler.) Abdurrahman b. Avf: İşte bu yaptığınız emir olma hırsınızı gösterir. Siz de biliyorsunuz ki bu size ait bir iş değil. Zira bu işe başkası görevlendirildi." deyip "Ya Suheyb öne geç ve namazı kıldır!" dedi. O da namazı kıldırdı.[961]

Ebu Mi'şar, Nafı yoluyla Abdullah b. Ömer'den naklediyor: Ömer'in cenazesi Efendimizin minberi ile kabri arasına konuldu. Hz. Ali gelip safların ortasında durdu ve: "Allah sana rahmet eylesin. Amel defte-riyle -Peygamberin defteri hariç- Allah'a kavuşmayı istediğim şu elbi­sesine bürülü yatan bir başka yaratık yok." dedi. Bunun benzeri bir çok yoldan Hz. Ali'ye isnadla nakledilmiştir.[962]
 

[945] İbnu Sa'd 3/334, 335; Hakim 3/92; Belazuri, Ensabu'I-Eşraf 10/411; 412; Tarihi Dınlışk 44/396; Üsdü'1-Ğabe 3/671; Yine İbni Asakir 600'üncü sayfada bunu Zühri'den nakleder.

[946] İbnu Sa'd 3/331; 1. A.T.Dımışk 44/403; Belazuri, Ensab 10/419 

[947] Buhari, Cihad ve Siyer 56/3 muallak olarak verir ama bunu Fazailu'l-Medine'de (29/12 lı.no) I890'-nolu hadis olarak verir. Ayrıca Zeyd b. Eslem'in annesi aracılı­ğıyla, Hz. Hafsa'dan verir. Aynı haberleri İbni Sa'd daisnadlanyla nakleder 3/331; Muvatta, Cihad 34; Ebu Davud, Salat 61; Belazuri, Ensab 10/409; İ.A.T. Dımışk 44/405

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/386-387

[948] Müslim Mesacid 567 ve Feraiz  1617; Nesai no 709; Müsned   1/15, 27, 48; Humeydi29; İbni Mace 1014, 2726; Ebu Ya'la, Müsned 185 ve 256

[949] İbnu Sa'd, Tabakat 3/345;  Belazuri,  Ensabu'l-Eşraf 10/423;  İ. A. T. Dımışk 44/413. Kıssanın devamı epey uzun. Fakat Zelıebi bunları kısaltıyor. Hadiseyi çeşitli rivayetlerden naklederken mümkün mertebe birinde geçen bir olayla yetinip ikinci rivayette de aynısını tekrarlamıyor. Bu onun zekasındandır. Allah bizi onlardan fay­dalananlardan eylesin.

[950] İbnu Sa'd, Tabakat 3/337; Belazuri, Ensab 10/414; Ebu Ya'la bu Amr b. Meyimin hadisin 205 no ile nakleder. Ama burada olmayan bilgileri, zira o da her hadis alimi gibi kendine önemli geleni alır ki, bu bilgiler iki üst kaynaktaki Ma'dan hadisinde-kilerdir. İbnu Asakir, T. Dımışk 44/408 ve 415

[951] Tarihi Dımışk 44/409

[952] İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 44/410, 411, 412, 413; Hakim, Müstedrek 3/91; Heysemi, Mecme'uz-Zevaid 9/76, 77; Heysem i bir de "Bu haberi Ebıı Ya'la da ri­vayet eder. Onun ricali (Buharı) Sahih'in ricalidir." -Der. Oysa o bu haber değil üstte geçen Madan hadisidir. Dr. Abdusselam Tedmurî de haberi ibni Sa'd (37353) ve Heysem i'ye havale etmiş ki, bu fihristle yetinmeden kaynaklansa gerek. Belazııri 10/426 ve 421 konunun birazına İbni Abbas'la konuşmasını verir. Konu parça parça İbni Sa'd, Belazuri ve İbnİ Abdi'1-Berr tarafından nakledilir.

[953] Parantez arası ilave sadece İbnu Asakir'de var.

[954] İbni Sa'd 3/337-339; Belazuri, Ensabu'I-Eşraf 10/414-416; İbnu A. Tarihi Dimi; 44/415-418

[955] Tarihi Dımışk 44/419 ve 441; İbni Sa'd 3/351; Belazuri 10/426; Taberi 2/560

[956] İbni Sa'd olayı Sııheyb'e kadar olan kısmını İbni Abbas'tan 3/361. Sonrakini de Enes'ten 3/362 verirken, İbnu Asakir bunu aynen böyle verir 44/422. Bu hadise de ğişik olarak çok çeşitli rivayet edilir. Yine İbni Sa'd Zühri'den naklettiği (3/345, 346) bu haberde "Hz Ömer'in, ağlamayın, ağlayacak olan dışarı çıksın, siz Peygam­berin [Ailesinin ağlamasından dolayı ölü azab çekecektir] hadisini duymadınız mı? dedi. Bu yüzden İbnu Ömer, kendi çocuklarından biri ölünce kendi yanında ağla­mayı kabul etmemişti." İfadeleri yer almaktadır. Buhari bu haberin Suheyb'le olan kısmını Cenaiz 32 1283 ve 1287 nolu hadiste şöyle alır: İbni Abbas der ki: Mekke'den Ömer'le ayrılıp, Beyda'ya gelince gölgelenen bir kervan görüp, beni kim olduklarını sormaya yolladı. 

Suheyb olduğunu haber verince git çağır dedi. Ça­ğırdım o da geldi. Sonra Ömer vurulunca Suheyb ağlayarak geidi ve "Vay kardeş vay dost!" diye dönünce Ömer (r.a.) "Ya Suheyb bana ağlıyor musun? Diyerek yu­karıdaki hadisi okudu. İbni Abbas der ki: Bu olay Hz Aişe'ye söylendi de: "Allah Ömer'e rahmet etsin. Rasulullah böyle değil, ama: "Ailesi ona ağlarken Allah da ka­fire azabını artırmaktadır." Şeklinde söyledi. Size Kuran'daki (Enam 164) "Hiçbir suçlu başkasının suçu ile suçlanmaz" ayeti yeter dedi. İbni Abbas tam burada "Güldüren de o Allah, ağlatan da" dedi. Ravi İbnu Ebi Müleyke der ki: Vallahi İbnu Ömer buna hiçbir şey demedi. 

[957] İbn'i Asakir 44/423; Taberani Kebir 1/71 no:77

[958] İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 44/436

Bu hadise Hz Ömer'in vurulduktan sonra geçen konuşmalar arasında olup olmadığı kesin değildir. Zehebi ve İbni Asakir konu münasebetiyle bunu buraya dahil etmiş­lerdir. Gerçi burda Hz Ömer'in "Beni oturtun!" sözünden, bu son olay olduğu kana­ati doğmaktadır. Lakin Abdullah b. Ömer'in babasının yerine halife tayin etmeyece­ğini bir seferde duyduğu ve gelince konuştuğu, yine Hafsa'nın onu bu konuda ikaz ettiği de İbni Asakir ve diğerlerinin rivayetleri arasında geçmektedir. Doğrusunu Allah bilir. Çok kere tarih kitaplarında beş altı rivayet birleştirilerek münasebet ku­rularak verilir. Hele bu rivayetler aynı şahsın ayrı ayrı ravilerden nakledilen haber­leri olursa.

[959] İbni Sa'd, Tabakat 3/344; T. Dımışk 44/438; Taberi 2/580 ile 586 sabiteleri ara­sında bu şura olayındaki rivayetleri cem ederek gayet mufassal olarak verir.

[960] İ. Sa'd, Tabakat 3/360, 361; İ. A. T. Dımışk 44/444, 445; Belazuri, EnsabıTl-Eşıaf 10/429

[961] İ. Sa'd 3/367; Hakim 3/92; İbnu Asakir 44/450; Belazuri bunu Abdullah b. Faid ve İbnu Ca'debe'den erir.

[962] Hakim 3/94; İ. Sa'd 3/369, 370; Müsned 1/109 no 865; İbnu Asakir 44/451; Fesevi, El-Ma'rife. 2/745, İbnu Asakir Zehebi'nin belirttiği çeşitleri 44/452, 453, 454'te verir.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/388-399

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...