Görmeniz Gereken Beş Paralel Evren
Nisan 13,
2016 Dünyanın Uçları Yorum Yapılmamış
Evren tüm gizemiyle
etrafımızı sarıyor. Aslında sarmıyor olabilir. Evrenin ne olduğu belli değil.
Ancak görebildiğimiz her şeyin içinde yer aldığı şeye evren diyoruz. Geçtiğimiz
yüzyıla kadar bilim insanları bizim evrenimiz ile uğraşmaktayken, daha sonra başka
evrenler olabileceği gibi düşünceler ürettiler. Başka evrenler öyle bir- iki
tane de değil. Sınırsız sayıda ve genişlikte oldukları düşünülüyor. Bu düşünceye
çoklu
evren ya da paralel evren deniyor. Tek gerçeklikten ziyade çoklu bir gerçeklik olduğu öteden beri
insanın gerçek arayışında belirmeye başlamıştı. Bilgi farklı paradigmalarla dönüşmüştü.
Günümüzde sanal gerçeklik ile ulaştığımız nokta evrenin o kadar da
eşsiz olmadığını düşündürüyor.Çoklu evren kuramının hem bilgi çağındaki sanal
hayatımıza hem de yanılsamaya alışkın yaşantımıza uygun olduğunu söyleyebiliriz.
Çoğu dinin benzer bir anlayışa sahip olması da örnek verilebilir. İslam
anlayışına göre Allah’ın dünyaların efendisi olması ve İslam felsefesinde
Fahreddin Er-Razi gibi düşünürlerin mümkün dünyalardan bahsetmesi bize yakın
örneklerdendir.
Görülmesi gereken evrenler deyince
gidip görmekten bahsetmiyoruz. Seyahat etmeniz gerekmiyor. Zira zihin başka
evrenlere açılıyor olabilir. Evrenleri sadece görmek yeterli olabilir. Bunun
için hayal gücünüzü
kullanmanız gerekiyor.
Cansız Olan
İnorganik
maddeden organik
maddeye geçiş hala bir sır. Bilim canlılığın nasıl oluştuğunu açıklayamıyor.
Peki canlının olmadığı bir evren nasıl olurdu? Daha önce hayat nedir başlığında benzer
sorular sormuştuk. Canlılığın ne olduğu kesin değil, ancak canlı ayrımı nerede
başlıyor? Böyle bir ayrımın olmadığı evrende hayat nasıl olurdu? Böyle bir evren
bizim için karşıt-evren olarak algılanabilir. Tabi ki hayatı bize yakın
taraflarıyla görmüyorsanız. Canlılık ayrımının muğlaklığını sorguluyorsanız
böyle bir evren gayet olağan gelecektir.
Yalansız Olan
İnsanlar ne zaman yalan söylemeye
başladı? Belli ki diğer canlılarda da bir aldatma, kandırma eğilimi var. Ancak
soylu gerçekleri ve ahlakı olan
insanın yalan söylemesi nasıl açıklanabilir? Bir kere, kendine yalan
söylenmesini istemeyen biri nasıl yalan söyler? İnsan hayatında, özellikle de modern olanında, mantık
aramak saçma olabilir. Biz yalan söylenmeyen bir evreni tahayyül edelim. Herkes
doğruları söylese nasıl bir tarih oluşurdu?
Endüstrisiz Olan
Diyelim ki Avrupa rekabet ile kaynamadı ve sömürü ileri noktalara ulaşmadı.
Gerekli olanı değil de en fazlayı üretmek için endüstri oluşmadı. Böyle bir
evrende doğal hayatlar sürmemiz daha iyi olur muydu? İnsanlığın endüstriyel
üretime bulaşmadığı, yani çılgın tüketim yolunu seçmediği bir
hayat tasarlayınız. Belki tüm bu gelişmişliğin aslında tüketmişlik olduğunu
görebilirsiniz.
Sömürüsüz Olan
Sömürünün ne olduğu tartışılabilir. Ancak bugünkü
anlamda sömürü çağdaş zamanların tüketim toplumu ile oluştu. Modernite öncesi
toplum sömürünün ötesini düşünemediği veya ilkel dürtüleri el vermediği için
sürdürüyordu. Günümüzde ise sömürü insanlığın yüz akı olmakla övünenlerce
gerçekleştiriliyor. İlkel savaş dürtüsüyle hareket etmek, gelişmiş olduğunu
iddia edip sömürmek kadar kötü değildir. Gelişmiş ülkeleri barındıran batının,
bilimsel keşifleri diğerlerini ezmede değil, aydınlatmada kullandığı bir dünya
düşünelim. Acaba teknoloji iyilik için kullanılsa insanlığın sonu bu kadar erken
olmayabilir miydi?
Nükleersiz Olan
Nükleer gücün, ya da en azından nükleer silahların
olmadığı bir dünya düşünelim. Belki daha iyi bir insanlık ve olumlu bir
hayat tasarladınız. Ancak büyük olasılıkla yanıldınız. Garip bir tezat olacak,
ama nükleer silahlar şimdiye kadar insanlara barış getirmiştir. Evet, tüm
hayatımızı saniyeler içinde yok edebilecek bu güç şu ana kadar hayatımızı
muhafaza etmede kilit önemdedir. Nükleer gücün olmadığı bir dünyada savaşlar daha sık olacaktır. Soğuk
Savaş soğuk kalmış ise bunu nükleer gerginliğe borçludur. Artık bir savaşta
herkesin kaybedeceği durumdayız. Bu yüzden savaşmıyoruz. Tarih boyunca
savaşlardaki sivil ölümlerin artarak ilerlediği göz önüne alınırsa,
ateşlenmediği sürece nükleer silahların faydalı olduğu bile söylenebilir.
Nükleer güce sahip olunmayan bir hayatta ise sürekli savaş kaçınılmaz olacaktır.
Biraz tarih okuması ile fark edeceksiniz. Bizi kendimizden koruyan sınırsız
ölümdür.