31 Mart 2016

KUR’AN-I KERİM VE EHL-İ KİTAP



KUR’AN-I KERİM VE EHL-İ KİTAP

Ehl-i Kitabın Küfrü:

“Ehl-i kitap” kendilerine kitap verilen insanlar mânâsına gelmektedir.
Kur’an-ı kerim’de “Ehl-i kitap” terimi, vahiy yoluyla nâzil olmuş Tevrat, Zebur ve İncil gibi, kitapları bulunan yahudi ve hıristiyanları müşriklerden ayırt etmek için kullanılmıştır.
“Ehl-i kitap” daha çok Tevrat ve İncil’e inanan yahudi ve hıristiyan zümreler için kullanılan bir terimdir.
Yahudi ve hıristiyanlar ehl-i kitap olarak vasıflandırılmalarına rağmen, Allah-u Teâlâ onları Âyet-i kerime’lerinde inkârcı olarak, müşrik olarak kınamaktadır. Çünkü ehl-i kitap olmak bir kurtuluş değildir.
Meselâ Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde ehl-i kitabı küfürlerinden dolayı şöyle ikaz etmektedir.
“Ey ehl-i kitap! Görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?” (Âl-i imran: 70)
Âyet-i kerime’de görüldüğü üzere Allah-u Teâlâ inkârcı ehl-i kitabı, kendilerine has isimle anmaktadır.
Allah-u Teâlâ yahudi ve hıristiyan olan ehl-i kitap ile onların durumunda olanlara hitap ederek Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“De ki: ‘Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda eşit bir kelimeye geliniz.” (Âl-i imran: 64)
Allah-u Teâlâ “Kelime”yi açıklayarak ve bu dâvetin ana prensiplerini de belirleyerek şöyle buyurur:
“Allah’tan başkasına tapmayalım.
O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım.
Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın.” (Âl-i imran: 64)
Burada çeşitli vicdanların, muhtelif milletlerin, farklı dinlerin, çeşitli kitapların hak bir sözde nasıl birleşebilecekleri açık bir şekilde gösterilmektedir.
Sizin onları Tevhid’e dâvet edip şirki bırakmaya çağırmanıza rağmen;
“Eğer onlar yine yüz çevirirlerse: ‘Şâhit olun ki, biz müslümanlarız.’ deyin.” (Âl-i imran: 64)
Yani kendinizin bu din üzere olduğunuzu ortaya koyun ve İslâm üzere olduğunuza onları şâhit tutun.
Fakat ehl-i kitap Hakk’ı birlemekten değil, kelimeyi dağıtmaktan hoşlandılar.
Allah-u Teâlâ her ümmete bir elçi göndererek kendilerine lâzımgelen tebligâtın yapılmış olduğunu bir Âyet-i kerime’sinde şöyle haber vermektedir:
“Andolsun ki biz her ümmete: ‘Allah’a ibadet edin, Tâğut’tan sakının!’ diye bir peygamber gönderdik.” (Nahl: 36)
Allah’a kulluk edin ve O’nu birleyin. Allah’tan başkasına, şeytana, putlara ve sapıklığa çağıran önderlere uymayın.
“İçlerinden kimine Allah hidayet etti, kimine de sapıklık hak oldu.” (Nahl: 36)
Yani sapıklığı tercih ettiği ve bunu hak ettiği için, sapıklık ondan ayrılmaz bir parça oldu.
“Yeryüzünde gezin de, yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün!” (Nahl: 36)
Belki onların uğradıkları azabı düşünürsünüz de ibret alırsınız.
Ehl-i kitaba birçok peygamberler gelmiş, hepsi de onlara Allah-u Teâlâ’nın birliği inancını tebliğ etmişlerdir. Fakat onlar bu inançtan saparak Allah-u Teâlâ’yı bir olarak tanımamışlardır.
Yine peygamberleri onlara evlât edinmekten ve doğurmaktan münezzeh olan bir Allah inancı tebliğ etmişler, buna rağmen ehl-i kitap Allah-u Teâlâ’ya evlât isnad etmişlerdir.
Ehl-i kitap Kur’an-ı kerim’de çok yönlü olarak ele alınmaktadır. Her şeyden önce onlar da İslâm’ın dışında olan gruplar gibi Kur’an-ı kerim’e ve Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm’a iman etmeye dâvet edilmektedirler.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“Ey ehl-i kitap! Biz bir takım yüzleri silip dümdüz ederek enselerine çevirmezden veya onları Ashab-ı sebt’i (Cumartesi gününe saygı göstermeyen yahudileri) lânetlediğimiz gibi lânetlemezden önce, gelin o elinizdekini doğrulayıcı olarak indirdiğimize iman edin. Allah’ın emri mutlaka yerine gelir.” (Nisâ: 47)
Allah-u Teâlâ bu ilâhî beyanı ile onları çok sert bir mücadelenin ve hatta tehdidin muhatapları olarak ilân etmektedir.
Nitekim diğer bir Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah ve Resul’ünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyen kimselerle, boyunlarını büküp küçülmüşler olarak elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.” (Tevbe: 29)

Ta ki İslâm’ın üstünlüğü her yerde tecelli edip dursun, güneş gibi parlasın!
Âyet-i Kerime’lerle İspat:

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Ey ehl-i kitap! Allah’ın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz? Oysa Allah sizin yaptıklarınıza şâhittir.” (Âl-i imran: 98)
Buyurarak yahudi ve hıristiyanların Allah’ın âyetlerini inkâr ettiklerini;
“Ey ehl-i kitap! Niçin hakkı bâtıla karıştırıyorsunuz ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?” (Âl-i imran: 71)
Buyurarak hakkı bâtıla karıştırdıklarını,
“Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: ‘Bu Allah katındandır.’ derler. Onlar bile bile Allah’a iftira ediyorlar.” (Âl-i imran: 78)
Buyurarak kendilerine verilen mukaddes kitabı tahrif ettiklerini;
“Kitabı elleriyle yazıp da, sonra onu az bir pahaya satmak için: ‘Bu Allah katındandır.’ diyenlerin vay haline! Ellerinin yazdıklarından ötürü vay haline onların! Kazandıkları vebalden ötürü vay haline onların!” (Bakara: 79)
Buyurarak daha önce gönderilen kitapların tahrif edildiği ve bu tahrifi yapanların da kendileri olduğunu;
“Allah’ın âyetlerini inkâr edenlere, haksız yere peygamberlerini öldürenlere ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenlere elem verici bir azabı müjdele!” (Âl-i imran: 21)
Buyurarak onlara gönderilen peygamberleri öldürdüklerini;
“Onlar ne zaman bir andlaşma yapsalar, içlerinden bir güruh onu bozup arkalarına atmadılar mı? Zaten onların çoğu iman etmezler.” (Bakara: 100)
Buyurarak müslümanlarla yaptıkları andlaşmalara bağlı kalmadıklarını;
“Ey ehl-i kitap! Dininizde haksız yere taşkınlık yapıp sınırı aşmayın.” (Mâide: 77)
Buyurarak dinlerinde taşkınlık yaptıklarını;
“Kitap ehlinden bir tâife sizi saptırmak isterler. Oysa onlar ancak kendilerini saptırırlar da farkında olmazlar.” (Âl-i imran: 69)
Buyurarak Kur’an-ı kerim’e ve Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm’a inananları yollarından saptırmak istediklerini;
“De ki: ‘Ey ehl-i kitap! Niçin iman edenleri Allah yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Hak olduğuna şahit iken o yolu eğri göstermeye yelteniyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Âl-i imran: 99)
Buyurarak müslümanları küfre döndürmek istediklerini ferman buyurarak beşeriyete ilân etmektedir.
Allah-u Teâlâ diğer Âyet-i kerime’lerinde:
“Doğrusu bu Kur’an, İsrâiloğullarının ihtilâf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır.” (Neml: 76)
“Ey ehl-i kitap! Size Resul’ümüz geldi. Kitaptan gizleyip durduğunuz şeylerin birçoğunu size açıklıyor, birçoğundan da geçiyor.
Gerçekten de size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi.” (Mâide: 15)
Buyurarak onları âhir zaman peygamberi Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm’a ve ona indirilen Kur’an-ı kerim’e inanmaya ve tâbi olmaya dâvet etmektedir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde ehl-i kitab’ın imandan nasipsiz kaldıklarını, bunun için de iman etmeleri gerektiğini ve böyle yapmalarının kendi menfaatlerine olacağını açıklamıştır:
“Eğer ehl-i kitap iman edip karşı gelmekten sakınsalardı, kötülüklerini örterdik ve onları nimet cennetlerine sokardık.” (Mâide: 65)
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde ehl-i kitab’ın Allah hakkında yersiz konuşmalarını daha önceki devirlerde yaşayıp ölen imansızların sözlerine benzeterek şöyle buyurmuştur:

“Bilmeyen (cahil müşrik)ler: ‘Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi?’ dediler. Kendilerinden öncekiler de aynı şeyi söylediler. Kalpleri ne kadar da birbirine benzemiş!” (Bakara: 118)

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...