06 Haziran 2015

KUR'AN-I KERİM'DE NESİH-MENSUH MESELESİ



KUR'AN-I KERİM'DE NESİH-MENSUH MESELESİ

SÖZDE HIRİSTİYAN, ÖZDE ALLAHSIZ, DİNSİZ-İMANSIZ MİSYONERLER TELEVİZYON KANALLARINDA, RADYO YAYINLARINDA AKILLARI BULANDIRIRKEN, "KURAN'DA PEK ÇOK ÂYETİN 'MENSUH' OLDUĞUNU, BU YÜZDEN DE KUR'AN'IN KENDİSİNİN İŞE YARAMAZ HÂLE GELDİĞİNİ," İDDİA ETMEKTELER!.. BÂZI CÂHIL HACI-HOCA TAKIMI DA, YAHUDİ-HIRİSTİYAN KÖKENLİ SÖZDE MÜSLÜMAN ÂLİMLERİN YAZDIKLARINA DAYANARAK BU İDDİAYA ÇANAK TUTMAKTADIRLAR. HALBUKİ HEPSİNİN DAYANDIĞI ÂYET ŞUDUR :
- "BİZ BİR ÂYETİ NESHEDER, VEYÂ UNUTTURURSAK,
DAHA HAYIRLISINI, VEYÂ MİSLİNİ GETİRİRİZ!"
(BAKARA SÛRESİ, 106. ÂYET)
VE BU ÂYETİN ANLAMI DA O YAZILANLAR DEĞİLDİR!.. KASTEDİLEN TAMÂMEN FARKLIDIR.
SÖZE DEĞER VERDİĞİMİZ DİN ADAMLARININ NESİH-MENSUH KONUSUNDA YAZDIKLARI İLE BAŞLAYALIM :
ÖMER RIZA DOĞRUL, "TANRI BUYRUĞU'NDA ŞÖYLE DEMEKTEDİR :
- "Her şeyden evvel şu noktayı belirtmek isteriz ki, Kur'an-ı Kerim'den her hangi âyetin nesih edilmiş olduğuna dair bir tek Hadîs-i şerif rivâyet edilmemektedir. Buhârî, Müslim, Ebu Dâvud, Tirmizî, İbni Mace, Darimî, Muvatta' bunları tetkik eden, bunlara Zeyd Bini Ali'nin Müsned'ini, İbni Sa'd'ın Tabakat'ını, İbni Hanbel'in Müsned'ini, Tayalisî'nin Müsned'ini, İbni Hişam'ın Siyer'ini, Vak-idi'nin Megâzi'sini ilave eden müteşerrik Wenisk'in fihristini tetkik ettim. Ve bütün bu ana kitapların ve bu mühim tarihlerin nesihten, nâsihten, mensuhtan bahseden tek bir hadis rivâyet etmediklerine emin oldum."
ABDULLAH YILDIZ VE ŞEMSEDDİN ÖZDEMİR AYNI GÖRÜŞTEDİRLER :
- “Kuran-ı Kerim’den herhangi bir âyetin neshedilmiş olduğuna dâir bir tek hadis rivâyet edilmemiştir. Sahih-i Buhârî’yi, Sahih-i Müslim’i, Ebu Dâvud’u, Tirmizî’yi, Neseî’yi, İbni Mace’yi, Darimî’yi, Mâlik’in Muvatta’sını başından sonuna kadar tetkik eder ve bunlara Zeyd bin Ali Müsnedi’ni, İbni Sad’ın Tabakat’ını, İbni Hanbel’in Müsned’ini, Tayalesi’nin Müsned’ini, İbni Hişam’ın Sireti’ni ve Vakidi’nin Meğazsi’ni ilave ederek hepsinin mufassal bir indeksini vücüda getiren değerli müsteşrik Vensisk’in eserini ve bu eseri ilâvelerle Arapça’ya nakleden Mehmet Fuad Abdulbâki’nin Meftâhu Kûnuzi Elsine’sini tetkik ettim; tüm bu kitapların nasihten ve mensuhtan bahseden bir tek hadis rivâyet etmediklerine emin oldum.” (Abdullah Yıldız ve Şemseddin Özdemir, Kuran’ı Anlamak Farzdır, sayfa 92)
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK, "KUR'AN'DAKİ İSLÂM" ADLI KİTABINDA :
- "BENİM KATIMDA SÖZ DEĞİŞMEZ! " (KAF SÛRESİ, 29. ÂYET)
İBÂRESİNİ VERDİKTEN SONRA ŞÖYLE DER:
- "Bundan da anlaşılır ki, 'zamanüstü' kelâmın zirvesi olan Kur'an'da NESH, yâni 'hükümden düşme, geçersiz olma' söz konusu edilemez!" (SF.85-86)
- "'Kur'an'da bâzı âyetler neshedilmiştir, yâni hükümden düşürülmüştür,' demek, Kur'an'a iftirâdır! Hükümden düşürülmüş hiç bir Kur'an âyeti yoktur! Burada bugün yürürlük alanı bulamazsa, bir başka yerde yarın yürürlük alanı bulur. Kur'an, bütün zamanların ve mekânların kitabıdır. Bir yer ve zamanda uygulama alanı doğmayan âyetleri 'neshedilmiş' göstermek, Kur'an'ın evrenselliğini ve zaman üstülüğünü zedelen ŞEYTÂNÎ bir aldanıştır!" (sf. 157)
YAŞAR NURİ BAKARA SÛRESİ, 106. ÂYETİ VERİR ;
- "BİZ BİR ÂYETİ NESHEDER, VEYÂ UNUTTURURSAK,
DAHA HAYIRLISINI, VEYÂ MİSLİNİ GETİRİRİZ!"
SONRA ŞÖYLE DEVÂM EDER :
- "NESH, ortadan kaldırmak, bir başka şeyle değiştirmek, bir yerden bir başka yere nakletmek anlamlarındadır. Değiştiren NÂSİH, değişen MENSUH olur. Bu anlamda her peygamberin aldığı vahiy, kendinden öncekileri , ortak ve genel esaslar saklı kalmak üzere, nesheder! Ve bu anlamda vahyin son verilerini toplayan Kur'an, kendinden önceki hüküm ve âyetleri neshetmiştir."
- "Kur'an'ın, 'Ehl-i Kitâb'ın elindekileri tasdik edici olarak geldiğini' söylemesi, (Bakara41, 91, 97 / Nisâ 47 / Mâide 48) bu tesbitle çelişmez. Çünkü genel esaslar bakımından peygamberlerinin tümünün mesajı aynıdır. Buinlarda NESH söz konusu olmaz! NESH, muamele ve pratikte olur. Bu anlamda her peygamber yeni hükümler getirmiştir."
- "Kur'an'ın kendinden öncekileri tasdik ediciliği, genel ve temel hükümler bakımındandır. Pratikler (muamelât-uygulama) söz konusu olduğunda, Kur'an kendinden önceki bütün hükümleri neshetmiştir. Bunun aksini söylemek, 'Kur'an olsa da olurdu, olmasa da' şeklinde bir sonuca götürür ki, bu, Kur'an'ın lüzumsuzluğunu ilân etmektir!"
HER ZAMANKİ GİBİ ZOR BİR KONUYA EL ATTIK. ALLAH İŞİMİZİ KOLAY EYLEYE!.. O YÜZDENDİR Kİ, BÂZEN KAYNAK OLARAK GÖSTERDİĞİMİZ KİŞİLERİ BİLE ELEŞTİRMEK DURUMUNDA KALIYORUZ. YAŞAR NURİ'NİN "KUR'AN'DAKİ MEVCUT ÂYETLERDE NESİH-MENSUH YOKTUR," FİKRİNE TAMÂMEN KATILIYORUZ. ANCAK KUR'AN'IN DİĞER PEYGAMBERLERİN VE KİTAPLARIN BÜTÜN MUAMELÂT HÜKÜMLERİNİ İPTAL ETTİĞİ KONUSUNA KATILMIYORUZ!..
TEVRAT'TAKİ HÜKÜMLER ANCAK MÜSLÜMAN OLMUŞ BİR YAHUDİ İÇİN GEÇERLİ DEĞİLDİR, O ARTIK KUR'AN'DAKİ HÜKÜMLER İLE AMEL EDECEKTİR... AYNI ŞEKİLDE İNCİL'DEKİ HÜKÜMLER, MÜSLÜMAN OLMUŞ BİR HIRİSTİYAN İÇİN GEÇERLİ DEĞİLDİR, O DA KUR'AN HÜKÜMLERİ İLE AMEL EDECEKTİR!
PEKİ, HÂLÂ TEVRAT'A, ESKİ AHİT'E İNANMAKTA OLAN YAHUDİLER, İNCİL'E, YENİ AHİT'E İNANMAKTA OLAN HIRİSTİYANLAR NE YAPACAKTIR?.. KUR 'AN ONLARA, " SİZİN İÇİN BU HÜKÜMLER NESHOLUNDU, YANDINIZ!" MI DİYOR?.. HAYIR!.. TAM TERSİNE!.. MÜSLÜMAN OLMAYANLAR DA DOĞRU YOLU BULABİLSİNLER DİYE, KENDİ KİTAPLARININ HÜKMÜNE UYMASINI İSTİYOR!.. TEVRAT HÜKÜMLERİ YAHUDİLER İÇİN, İNCİL HÜKÜMLERİ DE HIRİSTİYANLAR İÇİN GEÇERLİ!. ŞÖYLE Kİ :
- "GERÇEKTEN TEVRAT'I BİZ İNDİRDİK... ONDA YOL
GÖSTERME VE NUR VARDIR. İSLAM OLMUŞ PEYGAMBERLER
ONUNLA YAHUDİLERE HÜKÜM VERİRLERDİ. KENDİLERİNİ
TANRI'YA VERMİŞ ZÂHİDLER VE ÂLİMLER DE ALLAH'IN
KİTABINI KORUMAKLA GÖREVLENDİRİLDİKLERİNDEN ONU
GÖZETİP KORURLARDI."
- "ONDA ONLARA CANA CAN, GÖZE GÖZ, BURUNA BURUN,
KULAĞA KULAK, DİŞE DİŞ VE YARALARA KARŞILIKLI KISAS
YAZDIK... KİM BUNU BAĞIŞLARSA, O KENDİSİ İÇİN
KEFFARET OLUR. VE KİM ALLAH'IN İNDİRDİĞİYLE
HÜKMETMEZSE, İŞTE ZÂLİMLER ONLARDIR!"
- "İNSANLARDAN KORKMAYIN! BEN'DEN KORKUN!
VE BENİM ÂYETLERİMİ AZ BİR PARAYA SATMAYIN!.."
(MÂİDE SÛRESİ , 44-45. ÂYETLER)
BU İFÂDEDEN YAHUDİLERİN ELDEKİ TEVRAT’IN HÜKÜMLERİNE UYMALARI GEREKTİĞİ ANLAŞILMAKTADIR... ZÂTEN ÂYET TE ZİNÂ EDEN BİR YAHUDİNİN YAKINLARININ ONU KURTARMAK İÇİN HZ. MUHAMMED’E BAŞVURMASI ÜZERİNE İNMİŞTİR. İSLÂM’DA ZİNÂ’NIN CEZÂSI 100 DEĞNEK OLDUĞU, BUNA MUKABİL TEVRAT’TA RECM OLDUĞUNU BİLEN YAHUDİLER, PEYGAMBERİMİZE BAŞVURARAK HÜKÜM VERMESİNİ İSTEMİŞLERDİR. O DA ZÂNİYE TEVRAT HÜKMÜNÜN UYGULANMASINA KARAR VERMİŞTİR!.. BÖYLE BİR DELİL VARKEN, YAŞAR NURİ NASIL HÜKÜMLERİN TÜMDEN NESHEDİLDİĞİNİ YAZAR, ANLAYAMADIK!
AYNI HUSUS, HIRİSTİYANLAR İÇİN DE GEÇERLİDİR :
- "ARKADAN DA DAHA ÖNCE İNDİRDİĞİMİZ TEVRAT’I
TASDİK EDİCİ OLARAK MERYEMOĞLU İSÂ’YI GÖNDERDİK.
VE ONA İNCİL’İ VERDİK Kİ, İÇİNDE HİDÂYET VE NUR
VARDIR… KENDİNDEN ÖNCE İNEN TEVRAT'I TASDİK EDER,
VE MUTTAKİLER İÇİN BİR HİDÂYET VE ÖĞÜTTÜR.
İNCİL EHLİ ALLAH’IN İNZAL ETTİĞİ İLE HÜKMETSİN"
(MÂİDE SÛRESİ , 46-47. ÂYETLER)
İŞTE MÜSLÜMANLAR İÇİN GEÇERLİ OLANLAR :
- "SANA DA HAK OLARAK .... KUR'AN'I GÖNDERDİK. O HALDE
(İNSANLARIN)ARALARINDA ALLAH'IN SANA İNZÂL ETTİĞİ İLE
HÜKMET!.. SANA GELEN HAKTAN MEYLEDİP, ONLARIN
HEVESLERİNE UYMA!..
(EY İNSANLAR!) SİZDEN HER BİRİNİZ İÇİN BİR ŞERİAT, BİR
YOL TÂYİN ETTİK. ŞÂYET ALLAH DİLESEYDİ, SİZLERİ TEK BİR
ÜMMET YAPARDI! FAKAT (SİZLERİ) VERDİĞİ İLE DENEMEK İÇİN
(YAPMADI.) ÖYLEYSE HAYIRLI İŞLERE KOŞUN!.. HEPİNİZİN
DÖNÜŞÜ ALLAH'ADIR! O VAKİT, İHTİLÂF ETTİĞİHİZ ŞEYLERİ
SİZE HABER VERECEKTİR." (MÂİDE SÛRESİ, 48. ÂYET)
VE GENEL BİR UYARI:
- "KİM Kİ, ALLAH’IN İNZÂL ETTİĞİ İLE HÜKMETMEZSE,
İŞTE ONLAR FÂSIKLARDIR!" (MÂİDE SÛRESİ, 47. ÂYET)
YÂNİ, MÜSLÜMAN KUR’AN İLE, HIRİSTİYAN İNCİL İLE, MUSEVİ DE TEVRAT İLE İNDİRİLMİŞ OLAN İLÂHÎ HÜKÜMLERE UYMAK DURUMUNDADIR!.. ALLAH’TAN GELENE İNANMIYANA "KÂFİR", İNANIP TA UYMAYANA "FÂSIK" DENİR!.. MESELE BU KADAR BASİTKEN, YAŞAR NURİ NEDEN MENSUH BİR ŞEYLER BULMAYA ÇALIŞMIŞ VE İNCİL VE TEVRAT'A YÜKLENMİŞ, ANLAYAMADIK.
NEYSE, YAŞAR NURİ'NİN YAZDIKLARINA DEVÂM EDELİM :
- "Kur'an'ın kendi âyetlerinin birbirini neshetmesi iddiasına gelince, böyle bir şeyden ne Kur'an'ın kendisi bahsetmektedir, ne de Hazret-i peygamber bahsetmiştir!"
- "Böyle bir NESH iddiası eski (yahudi-hıristiyan kökenli, veyâ câhil iken âlim sayılmış) müfessir ve fakihlerin Kur'an'a yamattıkları bir tür entellektüel oyundur."
- "Allah'ın kitabının bir kısım âyetlerinin, diğer bir kısmını hükümsüz ve geçersiz ilân ettiğini ileri sürmek, Kur'an'da çelişmenin varlığını peşînen kabullenmek olur! Allah'ın kitabı böyle şeylerden arınmıştır!"
- "Nitekim neshin varlığını iddia eden fakih ve müfessirler değişik sayılar ileri sürmüşlerdir. Kimine göre nesih üç yerde, kimine göre elliden fazla yerde vardır!.. Böyle bir kargaşanın Allah'ın kitabına mâledilmesi, vahyin ve Kur'an'ın ciddiyeti ile bağdaşmaz!"
- "İşin aslı şudur: Kur'an'da neshedilmiş gibi görünen âyetler bir boyutta hükmü değişmiş bir manzara arzederken, daha başka boyutlarda birinci derecede hüküm ifâde edebilmektedir. Bir durum, şart ve mekâna göre kullanmadığımız veyâ kullanamadığımız bir veri, başka şartlar ve zeminlerde en ileri derecede kullanım alanı bulabilmektedir. Burada söz konusu olan NESİH değil, değişik boyutlara cevap verme esnekliğidir. Kur'an'ın kelâm mucizelerinden biri de budur!"
- "Her âyetin aynı anda bir topluma uygulanması şart değildir. Bir topluma uygulanmayan bir âyet, başka bir topluma uygulanabilir, veyâ aynı toplumda başka bir zamanda uygulanabilir." (Hüseyin Atay'ın raporundan alınmıştır)
- "Ne yazık ki, Allah'ın kitabını, kendi ürettikleri sözler gibi sürekli tasarrufa (oynamaya açık) bırakan bâzı (câhil ve artniyetli, sözde) bilginler, kendi bakış açılarına, kabullerine, mezheplerine uygun düşmeyen âyetleri 'neshedilmiş' gösterme yoluna gidebilmişlerdir. Eğer bu kapı kapatılmazsa, Kur'an'da birbirini nesheden âyetlerin sayısını 500'e, 1000'e çıkaranların zuhur etmesi, hiç te garipsenecek bir şey değildir!"
BU YAZILANLARIN HEPSİNE, BİLHASSA HÜSEYİN ATAY'IN KUŞDİLİ İLE ANLATTIKLARINA TAMÂMEN KATILIYORUZ!.. UNUTMAYALIM Kİ; KUR'AN, ALLAH KELÂMI; FAKİHLERİN YAZDIKLARI İSE İNSAN SÖZÜDÜR... İNSAN BEŞERDİR, ŞAŞAR, YANILIR!.. BIRAKIN MENSUH ÂYET MESELESİNİ, "KUR'AN'DA EKSİK-FAZLA VAR" DİYENLER DE ÇIKMIŞTIR! ONLARA DA MI İNANACAĞIZ?.. BUNLARIN HEPSİ BİZİ KUR'AN-I KERİM'DEN VE MUHAMMED'DEN SOĞUTMAYA, İSLÂM'DAN UZAKLAŞTIRMAYA YÖNELİK İSRÂİLİYAT VE HAÇLIYAT'TAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR!.. AMAN KANMAYALIM!
YAŞAR NURİ, KONUYU BİR BAŞKA AÇIDAN ELE ALARAK ŞÖYLE DEVAM ETMİŞ :
- "106. âyet ne diyor?.. Âyetin söylediğinin, NESH uydurmacılarının iddiaları ile hiç bir ilgisi yoktur! Şöyle deniyor: 'Biz, daha iyisini veyâ benzerini getirmedikçe, bir âyeti değiştirmez veyâ unutturmayız.' Klâsik müfessirlerin burada gözden kaçırdıkları çok önemli bir nokta vardır. Onlar burada geçen 'âyet' sözünü sâdece 'Kur'an âyeti' mânâsında anlayarak, büyük bir hatâya düşmüşlerdir. Ve bu hatâ, onların kuralcılık tutkularıyla da beslenerek tam bir çıkmaza girmelerine yol açmıştır. Allah onların hepsinden râzı olsun! Dikkatten kaçırdıkları husus, 'âyet'in Kur'an dilinde sâdece 'Kur'an'ın belirli parçaları' değil; 'varlık ve oluştaki her şey' anlamında olduğu gerçeğidir. Böyle baksalardı, değiştirme ve daha iyisini göndermenin kâinattaki sürekli oluşumun Kur'an diliyle bir ifâdesi olduğunu görürlerdi."
- "Kur'an'a göre, 'Allah her an yeni bir iş ve oluştadır.' (Rahman Sûresi, 29. âyet) Öte yandan Kur'an varlıkta Allah'ın dilediğini arttırdığını, ve kâinatı sürekli genişlettiğini söylüyor. (Fâtır, 1 / Zâriyat, 47) Varlık ve oluşta sürekli bir yeniden yaradılış ve yaratış (halk-ı cedîd) olduğunu ve Allah'ın kesiksiz bir biçimde yaratıp, yok etme, ve tekrar yaratma (be7, iâde, mahv, ispat) (aynı şekilde ölüyken diriltir, sonra öldürür, sonra tekrar diriltir) mekanizmasını işlettiğini de Kur'an'dan öğreniyoruz. (Yunus, 4, 34 / İbrâhim, 19 / Enbiya, 104 / Neml, 64 / Ankebut, 19 / Rum, 11, 27 / Secde, 10 / Fâtır, 16)"
- "İşte NESH, bu sürekli yaratış ve oluşun tekâmül seyri boyunca her an bir öncekinden daha iyiyi ortaya koymasını ifâde etmektedir."
BU YAZDIKLARI DOĞRU... TAMAM DA, 106. ÂYET'TEKİ "UNUTTURURUZ" İFÂDESİNİ AÇIKLAMIYOR!.. O YÜZDEN BİZ DİYORUZ Kİ, CÂHİL DE OLSA, ARTNİYETLİ DE OLSA, MÜFESSİRLERİN 106. ÂYETİ BÜYÜK ÖLÇÜDE VAHİY ÂYETLERİNE YORMALARI DOĞRU... ÇÜNKÜ UNUTTURULAN BİR ŞEY VAR!.. BUNUN ÜZERİNDE İLERİDE DURACAĞIZ. KUSURUMUZ, YANLIŞIMIZ VARSA; ARTNİYETİMİZDEN DEĞİL, CÂHİLLİĞİMİZDEN, HADDİMİZİ AŞMAKTANDIR, ALLAH AFFETSİN!
AYNI KONUDA SÜLEYMAN ATEŞ ŞÖYLE DEMEKTEDİR :
- " Kur'an'da (Bakara sûresi, 106. Âyet) kastedilen NESH, Hazret-i peygamber'e unutturulan, ve dolayısiyle yazılamayan (bizce yazılmayan) âyetlerdir. Ama Kur'an'a yazılmış olan her âyetin hükmü vardır. Hazret-i peygamber hiç bir âyet hakkında 'Bu âyet mensuhtur,' dememiştir! Ondan başka hiç kimsenin de Kur'an'ı(n bâzı âyetlerini) mensuh sayma hakkı yoktur!"
- "Hattâ, Kur'an âyetlerini neshetme yarışına girmiş olan âlimler (!) bile, mensuh saydıkları âyet için 'Bunun bir hükmü yoktur, artık bu asla uygulanamaz,' diyememişlerdir!"
- "Zâten bunu söyleyen de küstahlık etmiştir! Kur'an'da anlamsız, sırf kalıp olsun diye inmiş âyet yoktur!"
- "Yüce Allah, 'Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı, onda birbirini tutmaz bir çok şey bulurlardı,' (Nisâ Sûresi, 82. Âyet) buyurmuş, ve Kur'an âyetleri arasında birbirini tutmaz sözler olmadığını bildirmiştir. NESH, anlamları ters sözler arasında olur. Kur'an'da böyle sözler olmadığına göre, NESH de yoktur! Her âyetin uygulanacak zamanı vardır!"
- "Müfessirlerimiz asıl Kur'an'ın kastettiği Birinci Tür NESH üzerinde fazla durmamışlar, da İkinci ve Üçüncü Tür NESH için çeşitli örnekler vermişlerdir. Bunların hepsi kendi (beşerî) düşünceleridir! Peygamberin sözü değildir! Kur'an'ın ruhuna da aykırıdır!.."
- "Bunların bir kısmı, Kur'an'ın yalnız Kur'an ile neshedileceğini söylerken, bir kısmı da Kur'an'ın sünnet ile neshedileceğini söylemişlerdir. Aslında bu ikinci görüşün ne kadar sakat olduğu açıktır! Çünkü Kur'an (106. Âyet'te) neshedilecek âyeten daha iyi veyâ dengi bir âyet getirildiğini bildirmektedir. Hazret-i Peygamber'in kendi sözü, yüzdeyüz onun sözü olsa dahi, yine de (âyet değildir) Kur'an'ın dengi olamaz!.. Çünkü Kur'an vahiydir, sünnet (hadis) vahiy değildir! Kaldı ki, sünnetin (hadislerin) çoğu âhad haberidir. Bunlar Peygamber devrinde yazılmadığı için ... sahâbiler kendi anlayışları ile onun sözlerini nakletmişlerdir. ... Lâfzı mütevâtir hadis çok az olduğu gibi, mânevî tevâtür mertebesine ulaşan hadisler de çok değildir. Şâyet Peygamber, 'Falan âyet neshedilmiştir, artık onun hükmü yoktur,' demiş, ve bu tevâtüren bize gelmiş ise (olsa), buna hiç bir itirâzımız olamaz!.. ama ondan bu anlamda bir tek söz dahi gelmemiştir!"
- "Mensuh âyetlerin sayısını 200'e çıkaranlar olduğu gibi, 5'e indirenler de vardır. Çünkü dayandıkları kesin bir delil yoktur!" (Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri)
REŞİD RIZÂ ADLI ZAT İSE, ULEMÂNIN GÖRÜŞLERİNİ DERLEMİŞ VE ŞUNLARI NAKLETMİŞTİR :
- "Âyet, Allah'ın kesin emiridir. Naklen ve tevâtüren gelir. âyeti neshettiği söylenen hadis ise (aslında böyle bir şey yok ama) âhad haberidir. "BİZ BİR ÂYETİ NESHEDER, VEYÂ UNUTTURURSAK, DAHA HAYIRLISINI, VEYÂ MİSLİNİ GETİRİRİZ," (BAKARA SÛRESİ, 106. ÂYET) açık hükmüyle bir âyeti ancak onun dengi (âyet) neshedebilir. Kur'an'ın dengi ancak Kur'an'dır!.. Hadis mütevâtir (kaynağı sağlam) dahi olsa, Kur'an'ın dengi olmaz! Çünkü Kur'an, Allah sözüdür. Lâfzı da mânâsı da vahiydir! Oysa hadis, mütevâdir de olsa, Peygamber (insan) sözüdür. İnsan olan Peygamber'in sözü, nasıl Allah'ın sözüne denk olabilir?"
- "Ancak (haddini aşmış bâzı) Hanefiler ve Şâfî araştırıcıların çoğunluğuna göre, Kitâb'ı mütevâtir sünnet de neshedebilir. Çünkü peygamber hükümleri tebliğde mâsumdur (günahsızdır, hatâ yapmaz). ... Fakat İmam Şâfiî, ünlü Risâle'sinde Allah'ın Kitabı'ndan hiç bir hükmün, derecesi ne olursa olsun, hiç bir hadis ile NESH edilemiyeceğini söylemiştir!"
REŞİD RIZÂ'NIN İLK PARAGRAFTA SÖYLEDİKLERİ TAMÂMEN DOĞRUDUR. İKİNCİ PARAGRAFTA FİKİRLERİNİ DİLE GETİRDİĞİ HANEFÎ VE ŞÂFÎ FAKİHLERİN TÜMÜ "NESİH VARDIR," DİYE İDDİA ETSE DE, GERÇEK DEĞİŞMEZ!.. HADİS, ÂYETİN YERİNİ ALAMAZ!.. YAŞAR NURİ KİTABINDA, "İLK HANEFÎ VE ŞÂFİÎ USÛLCÜLERİN HADİSLERİN KUR'AN'I NESH EDEBİLECEĞİNİ SÖYLEMEDİKLERİNİ" BELİRTİR! ŞÖYLE DEVÂM EDER :
- "Tekrar ediyoruz: Kur'an'ın anlattığı NESH, aynı zamanda İNSÂ demektir. Yâni, yazılmadığı için unutturulmuş olan âyetler vardır. Bunların yerine daha iyisi, veyâ dengi âyetler gelmiştir. Yazılmış olan Kur'an (âyetlerinde) NESH söz konusu değildir!" (sf. 371-378)
HEMEN BURADA AÇIKLAYALIM Kİ, MİSYONERLER SEVİNMESİNLER!.. ALLAH'IN BÜTÜN ÂYETLERİ İYİDİR. "DAHA İYİSİ"NDEN KASIT, ŞARTLARA DAHA UYGUN OLANIDIR. BİR ÖRNEK VERMEK GEREKİRSE, TEVRAT'TA DEVE ETİNİN YENMESİ YASAKTIR. BUNUN SEBEBİ HER HALDE O DÖNEMDE SAYISININ ÇOK OLMAMASI, VE ÇÖLDE YAŞAMA, DOLAŞMA DURUMUNDA OLAN YAHUDİLER'İN BUNLARA NAKİL ARACI OLARAK DUYDUĞU İHTİYAÇTAN DOLAYI, KESİP YEMEKTEN MENEDİLMİŞLERDİR. AMA İSLÂMİYET GELİNCE BU YASAK KALKMIŞTIR, ÇÜNKÜ DEVE SAYISI ARTMIŞTIR. BİR ÖRNEK VERMEK GEREKİRSE, 1980 YILINDA ZİYÂRET ETTİĞİMİZ SOMALİ'NİN NÜFUSU 4 MİLYON İKEN, ÜLKEDE 16 MİLYON DEVE OLDUĞUNU ÖĞRENİNCE, ÇOK ŞAŞIRMIŞTIK!
ŞİMDİ BU İKİ ÂYETTEN HERHANGİ BİRİNE "KÖTÜ" DEMEK MÜMKÜN MÜ?
BU NOKTA DA, YAŞAR NURİ'NİN DE KAYDETTİĞİ, SON DERECE MAHZURLU BİR sözde NESİH OLAYINI VERMEDEN EDEMİYECEĞİZ :
- "KİM BİR MÜMİNİ KASTEN ÖLDÜRÜRSE, ONUN
CEZÂSI, (KISASA EK OLARAK) İÇİNDE SÜREKLİ
KALACAĞI CEHENNEMDİR! ALLAH, BUNU YAPANA
GAZAP ETMİŞ, ONU LÂNETLEMİŞ, VE ONUN İÇİN
KORKUNÇ BİR AZAP HAZIRLAMIŞTIR!"
(NİSÂ SÛRESİ , 93. ÂYET)
MEZHEP ÇATIŞMALARINI, TARİKAT SÜRTÜŞMELERİNİ, SİYÂSÎ İHTİRASLARI ÖN PİLÂNA ÇIKARANLAR, BU ÂYETİN DAHİ NESHEDİLDİĞİNİ ÖNE SÜRMÜŞLER, BÖYLECE DİĞER MÜSLÜMANLARI ÖLDÜRMEK İÇİN KENDİLERİNE BİR KULP İCAT ETMİŞLERDİR!.. HALBUKİ BU ÂYETİN HEMEN ARKASINDAN ŞÖYLE DENMEKTEDİR :
- "EY İYMÂN SÂHİPLERİ! ALLAH YOLUNDA SAVAŞA
ÇIKTIĞINIZ ZAMAN, İYİCE ARAŞTIRIP GERÇEĞİ
ANLAYIN! SİZE SELÂM VERENE, (Kİ SELÂM,'BARIŞ
VE SELÂMET SENİN ÜZERİNE OLSUN,' DEMEKTİR,)
DÜNYÂ HAYÂTININ GEÇİCİ MENFAATİNİ GÖZETEREK
'SEN MÜMİN DEĞİLSİN,' DEMEYİN! (ONU ÖLDÜRMEYE
KALKMAYIN!) (NİSÂ SÛRESİ , 94. ÂYET)
KUR'AN'DA NESHİN OLMADIĞINI KUVVETLE SAVUNANLARDAN BİRİ DE PROFESÖR DOKTOR HÜSEYİN ATAY'DIR... ATAY, "SİLME, ORTADAN KALDIRMA" ANLAMLARININ, NESHİN İKİNCİ DERECEDEN ANLAMLARI OLDUĞUNU, NESİH-MENSUH İDDİALARINDAN SONRA YAYGINLAŞTIĞINI, BU MÂNÂYA AĞIRLIK VERİLDİĞİNİ YAZAR. ATAY'A GÖRE, NESİH KELİMESİNE, TÜRKÇE'DE "KOPYA ETME, NÜSHA ÇIKARMA, AYNISINI YAZMA" MÂNÂLARINI VERMEK DAHA UYGUN DÜŞER. NESİH-NÜSHA AYNI KÖKTENDİR. BİR DE ÖRNEK VERİR :
- "... BİZ SİZİN İÇİN, YAPTIKLARINI
YAZIYOR, KOPYASINI ÇIKARIYORUZ."
CÂSİYE SÛRESİ , 29. ÂYET)
BU ÂYETTE "NESH" KELİMESİ "KOPYASINI ÇIKARMAK" ANLAMINDA KULLANILMIŞTIR. SANKİ YÜCE ALLAH HER YAPTIĞIMIZI İKİ NÜSHA YAZIYOR, BİR NÜSHASI İLÂHÎ KAYITLAR İÇİN SAKLANIRKEN, BİR NÜSHASI DA İLERDE YÜZÜMÜZE ÇARPILMAK İÇİN TUTULUYOR!.. (HÜSEYİN ATAY, KUR'AN'A GÖRE ARAŞTIRMALAR)
BİZİM BU AÇIKLAMADAN ANLADIĞIMIZ ŞU DUR Kİ, YÜCE ALLAH İFÂDE OLARAK ŞÂİRLERİN BİR ARAYA GELSELER DAHİ, BİR ÂYETİNİ BİLE YAZAMIYACAKLARINI BELİRTTİĞİ KUR'AN'I OLUŞTURURKEN, BİR ÂYETİ DAHA GÜZEL KELİMELERLE BEZEMİŞ, ESKİ HÂLİNİ UNUTTURMUŞ, ANCAK MÂNÂ OLARAK ONUN AYNISINI, KOPYASINI YERİNE KOYMUŞTUR!.. VAHİY SÜRECİNDE BÖYLE DEĞİŞİKLİKLER OLDUĞUNU, CEBRÂİL'İN KUR'AN'IN İNDİĞİ 22 YIL BOYUNCA HER YIL GELEREK, PEYGAMBERİMİZLE BİRLİKTE KIRAAT ETMESİNDEN ANLIYORUZ.
NESİH-MENSUH MESELESİYLE DOĞRUDAN İLİŞKİSİ YOK AMA, İSLÂM'DA BİR DEĞİŞİKLİĞİ GÖSTERDİĞİ İÇİN KIBLENİN DEĞİŞMESİ KONUSUNA DİKKATİNİZİ ÇEKMEK İSTİYORUZ... PEYGAMBERİMİZ MEKKE'DE İKEN KÂBE'YE DOĞRU YÖNELEREK NAMAZ KILARDI... 622 YILINDA MEDİNE'YE HİCRET EDİNCE, SAHRA'YA YÖNELMİŞTİ. DAHA SONRA BİR GÜN ÂYETLE KIBLE DEĞİŞTİ :
- "GERÇEKTEN YÜZÜNÜ SIK SIK GÖKYÜZUNE ÇEVİRİP
ARANDIĞINI GÖRÜYORUZ. ONUN İÇİN, HERHALDE SENİ,
HOŞNUT OLACAĞIN BİR KIBLEYE DÖNDÜRECEĞİZ.
ARTIK YÜZÜNÜ MESCİD-İ HARAM'A DOĞRU ÇEVİR!..
SİZ DE, HER NEREDE OLURSANIZ, YÜZLERİNİZ O
TARAFA YÖNELSİN!..
KENDİLERİNİ KİTAP VERİLENLER, BUNUN RABLERİNDEN
GELEN BİR HAK OLDUĞUNU BİLİRLER. ALLAH ONLARIN
YAPTIKLARINDAN VE YAPACAKLARINDAN GAAFİL DEĞİLDİR."
(BAKARA SÛRESİ, 144. ÂYET)
BU ÂYET NÂZİL OLANA KADAR PEYGAMBERİMİZ, KUR'AN'IN TASDİK ETTİĞİ TEVRAT VE İNCİL'E UYANLAR GİBİ, KUDÜS'TEKİ BEYT-ÜL MAKDİS'E YÖNELEREK NAMAZ KILMAKTA İDİ.
EHL-İ KİTÂB, YENİ KIBLEYİ KABUL ETMEK BİR YANA, ALAY ETMEYE KALKARLAR. HALBUKİ KIBLE DEĞİŞMESİNİN DERİN BİR MÂNÂSI, İLÂHÎ BİR GÂYESİ VARDI :
- "İNSANLAR İÇİNDE BEYİNSİZLER TAKIMI,
'BUNLARI BULUNDUKLARI KIBLEDEN ÇEVİREN NE?'
DİYECEK. DE Kİ: DOĞU DA, BATI DA ALLAH'INDIR!
O KİMİ DİLERSE, DOĞRU BİR YOLA ÇIKARIR!"
- "VE İŞTE SİZİ DOĞRU BİR YOLA ÇIKARIP VASAT
(AŞIRIYA KAÇMAYAN) BİR ÜMMET KILDIK Kİ, SİZ
BÜTÜN İNSANLAR ÜZERİNDE ADÂLET ÖRNEĞİ VE HAK
ŞÂHİTLERİ OLASINIZ! PEYGAMBER DE SİZİN ÜZERİNİZE
ŞÂHİT OLSUN!"
- "VE YÖNELDİĞİN KIBLEYİ, PEYGAMBERİN İZİNCE
GİDENLERİ, AYAĞININ İKİ ÖKÇESİ ÜZERİNDE GERİYE
DÖNECEK OLANLARDAN AYIRMAK İÇİN KIBLE YAPTIK!
GERÇİ BU (KIBLE DEĞİŞİMİ) ELBET ÇOK AĞIR, ÇETİN
VE BÜYÜK BİR İŞTİR. ANCAK ALLAH'IN HİDÂYET
ETTİĞİ KİMSELER İÇİN (SORUN) DEĞİL!.."
(BAKARA SÛRESİ, 142-143. ÂYETLER)
ALLAH ALLAH!.. BU ÂYETLERİ OKURKEN, HUŞÛ İÇİNDE TİTRİYORUZ... PEYGAMBERİMİZ MEKKE'DE İKEN KÂBE'YE YÖNELEREK NAMAZ KILIYOR. MEDİNE'YE GEÇİNCE ARAPLAR'IN PUTPERESTLİĞİNİ KINAMAK, YAHUDİLER'İ İSLÂM'A İLGİSİNİ ÇEKİP HUSÛMET GÖSTERMELERİNİ ÖNLEMEK AMACIYLA SANIYORUZ, BEYT-ÜL MAKDİS'E YÖNELİYOR... AMA BİR GÜN ÖĞLE NAMAZININ İKİ REKÂTINI KUDÜS'E YÖNELİK KILDIKTAN SONRA, BU ÂYET NÂZİL OLUYOR, VE PEYGAMBERİMİZ TEKRAR KÂBE'YE YÖNELEREK NAMAZI TAMAMLIYOR!
İDRAKSİZLER, BEYİNSİZLER "BU NE BU, YAHU? BİR ORAYA, BİR BURAYA KIBLE Mİ OLUR?" DİYE İTİRÂZ EDİYORLAR. MÜSLÜMANLAR ARASINDAN MÜNÂFIKLAR ÇIKIYOR, TOPUKLARI ÜZERİNDE DÖNÜYORLAR. YAHUDİLER VE MUHTEMELEN HIRİSTİYANLAR DA PEYGAMBERE KIRILIP KINIYORLAR. AMA ALLAH BUNUN BÜYÜK BİR İMTİHAN OLDUĞUNU BELİRTİYOR!..
İMTİHAN SÂDECE MÜSLÜMANLAR İÇİN DEĞİL!.. AŞAĞIDAKİ ÂYET KIBLE'NİN KÂBE'YE DÖNDÜRÜLMESİ OLAYININ ASLINDA BÜTÜN KİTAB EHLİ İÇİN OLDUĞUNU BELİRTMEKTE...
NE VAR Kİ, ONLARIN UYMAYACAĞINI DE EKLEMEKTE :
- "KENDİLERİNE KİTAP VERİLENLERE BÜTÜN HÜCCET VE
DELİLLERİ GETİRSEN DE, GENE SENİN KIBLENE UYMAZLAR.
SEN DE ONLARINKİNE UYMAZSIN. ESÂSEN BİRİ DİĞERİNİN
KIBLESİNE UYMAZ. SANA GELEN BU İLİMDEN SONRA,
ONLARIN HEVESLERİNE UYACAK OLURSAN, İŞTE O ZAMAN,
MUTLAKA ZULMEDENLERDEN OLURSUN!"
(BAKARA SÛRESİ, 145. ÂYET)
SONRA KIBLEYE YÖNELMEDEN, YÂNİ DÂİMA AYNI YÖNE YÖNELMEDEN MAKSADIN, HAYIRLARA YÖNELMEK OLDUĞUNU, BUNU YAPMAYANIN ÖMRÜ BİLLÂH KÂBE'YE SELÂM DURSA, BİR İŞE YARAMAYACAĞINI ŞÖYLE ANLATMIŞ :
- "HERKESİN BİR YÖNETİ VARDIR, ORAYA YÖNELİR.
SİZ DE HAYDİ HAYIRLARA YÖNELİN. HAYIR İÇİN
KOŞUN, YARIŞIN! ALLAH, HER NEREDE OLURSANIZ
OLUN, HEPİNİZİ BİR ARAYA GETİRECEKTİR!"
(BAKARA SÛRESİ, 148. ÂYET)
ASLINDA KÂBE'YE YÖNELMENİN ALLAH ORADA OLDUĞU İÇİN OLMADIĞINI, BÜTÜN MÜSLÜMANLAR'IN KÂBE'YE YÖNELMESİNİN SEBEBİNİ DÜŞÜNMELERİ GEREKTİĞİNİ DE ŞÖYLE DİLE GETİRMİŞ :
- "DOĞU DA ALLAH'INDIR, BATI DA! NE YANA
YÖNELSENİZ, ALLAH'IN VECHİ O YANDADIR!..
ŞÜPHESİZ ALLAHU VASÎ VE ALİYMDİR."
(BAKARA SÛRESİ, 115. ÂYET)
ALLAH HER YERDE!.. AMA SEN HAZRET-İ İBRÂHİM'İN İNŞÂ ETTİĞİ İLK BEYTULLAH'A YÖNEL, VE İBRÂHİM GİBİ BÜTÜN PUTLARI KIR!.. YÂNİ ALLAH'TAN BAŞKA HİÇ BİR ŞEYE TAPMA!.. NE PARAYA, NE MEVKİYE, NE ŞÖHRETE, NE DE PATRONA TAPMA!.. ALLAH'TAN KORK, HAYIRLARA YÖNEL!.. GERÇEK KIBLE ODUR!.
- "EVET! NEREDEN SEFERE ÇIKARSAN ÇIK,
YÜZÜNÜ MESCİD-İ HARAM'A DOĞRU ÇEVİR!
NEREDE OLURSANIZ OLUN, YÜZÜNÜZÜ O YANA
YÖNELTİN DE, ALEYHİNİZDE KİMSENİN
İSTİNAT EDEBİLECEĞİ BİR DELİL KALMASIN!.."
(BAKARA SÛRESİ, 150. ÂYET)
- "HAYIR VE TAAT YÜZLERİNİZİ DOĞUYA
VEYÂ BATIYA ÇEVİRMENİZ DEĞİLDİR. FAKAT
TAAT, HAYIR VE TEZHİB; ALLAH'A, ÂHIRET
GÜNÜNE, MELEKLERE, KİTAPLARA, PEYGAMBERLERE
İYMAN ETMEKTİR. SEVDİĞİ MALINI AKRABASINDAN
MUHTAÇ OLANLARA, YETİMLERE, YOKSULLARA,
GARİP YOLCULARA, DİLENENLERE, ESİRLERİN
ÂZÂDINA VERMEKTİR. FARZ OLAN NAMAZI EDÂ
ETMEK, ZEKÂTI ÖDEMEK, AHİTLEŞİNCE AHİTLERİNİ
YERİNE GETİRMEK, SIKINTIDA, HASTALIKTA, VE
MUHÂREBENİN KIZIŞTIĞI ZAMANLARDA SABREDİP
DÜŞMAN ÖNÜNDE SEBÂT ETMEKTİR!.. İŞTE SÂDIK
OLANLAR, VE İŞTE ANCAK MÜTTAKİ OLANLAR
BUNLARDIR!" (BAKARA SÛRESİ, 177. ÂYET)
İŞTE, YUKARIDA SÖYLEDİKLERİMİZİN AYNISI DEĞİL Mİ?.. ALLAH KENDİ ÂYETİNİ KENDİ TEFSİR ETMİŞ, BİZE BIRAKMAMIŞ!.. KIBLEYE DÖNMEK, DOĞRUYA DÖNMEKTİR!. İBRÂHİM'İN HANİF DİNİNE DÖNMEKTİR! ALLAH'IN SEVGİLİ KULLARI İŞTE BU YUKARIDA SIRALANANLARI YAPANLARDIR!.. VE BİR KERE DAHA BELİRTELİM Kİ, KIBLE TAHVİLİ DE MÜSLÜMANLAR'IN HAZRET-İ İBRÂHİM'E BAĞLILIĞINI GÖSTERİR. "İBRÂHİMÎ DİNLER" PALAVRASINI BOŞA ÇIKARIR!..
SİZ HIRİSTİYAN VE YAHUDİLER, ALLAH'IN EMRETTİĞİ GİBİ İBRÂHİM'İN İNŞÂ ETTİĞİ KÂBE'YE DÖNMEDEN NASIL İBRÂHİM'DEN SÖZ EDEBİLİRSİNİZ Kİ?
HAA, DERSENİZ Kİ, BURADA NESİH VAR MI?.. KUDÜS'TEN MEKKE'YE DÖNMEK, ASLINDA KUR'AN'A İNANANLAR İÇİN KUDÜS KIBLESİNİN DEĞİŞMESİ, O HÜKMÜN KALDIRILIP YERİNE YENİSİNİN, BENZERİNİN KONMASI DEMEKTİR! ANCAK BU KUR'AN İÇİN BİR NESİH DEĞİLDİR. KUDÜS KIBLESİ KUR'AN'DA YER ALMIYORDU! KUR'AN'A İNANAN EHL-İ KİTÂB İÇİN NESİH VARDIR, AHD-İ ATİK HÜKMÜ DEĞİŞMİŞTİR!
BİZ, İŞİNE GELMEYEN ÂYETİ "MENSUH", HÜKMÜNÜ KALDIRILMIŞ SAYANLARIN SÂDECE VE SÂDECE MİSYONERLERİN ELİNE KOZ VERDİĞİNE İNANIYORUZ... NE VAR Kİ, BU ÖYLE ZAYIF BİR KOZ Kİ, "PÜF" DEYİNCE SAMAN ALEVİ GİBİ SÖNÜYOR!.. İŞTE YUKARDA BELİRTTİKLERİMİZLE HER TÜRLÜ NESİH-MENSUH İDDİASININ TOZUNU ATTIK!..

BU DA BİTTİ!.. YENİSİ GELE!.. VAR MI YENİ BİR İDDİANIZ, MİSYONERLER???

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...