KÜLLER ALTINDA YAKIN TARİH
PDF E-KİTAP
Dâvâ-i milliyemizin müdâfaasi uğrunda katlandığımız mahrumiyet ve fedakârlıklar, aynı maksadla devr-i mücâdeleye girmiş bulunan bütün Müslümân milletlerin ruhlarımizi daha yakıdan birleştirerek onlara azim ve sebât için nümune-i imtisâl teşkil eder.
İşte irâde-i milliyenin kuvveti bu mâhiyet-i hâkimiyesindendir.
Hürriyet
ve istiklâliyetinin kiymetini bilen, onun sâyesinde asirlardan beri târihine biriktirdiği zaferlerin heyecânı iftihârınını hâlâ kendisinde duyan, ve sekizyüz milyon islâmın kıble-i uhuvvetini başında tutan bir ümidin istiklâl mücâdelesi, târihin cereyân-ı hâdisâti üzerine müessir
bir vâkia-yi azimedir,
1920 şartlarında dile getirilmiş bu
"mazlum
milletler"
davası savunucusunu tanıdınız mi?
Milli Mücadele ile Müslüman milletlerin bağımsızlığa kavuşma mücadelelerini özdeq gören, ruhlarımızı birleştirerek onlara örnek olmayı hedef olarak önüne koyan, dahasi, Milli Mücadele'yi, 800 milyonluk îslam aleminin kardeşlik kiblesini başında taşıyan bir ümidin istiklal mücadelesi olarak niteleyen bu edebî sözler, Mustafa Kemal Paşa'ya aittir.
Milli Mücadele ile Müslüman milletlerin bağımsızlığa kavuşma mücadelelerini özdeq gören, ruhlarımızı birleştirerek onlara örnek olmayı hedef olarak önüne koyan, dahasi, Milli Mücadele'yi, 800 milyonluk îslam aleminin kardeşlik kiblesini başında taşıyan bir ümidin istiklal mücadelesi olarak niteleyen bu edebî sözler, Mustafa Kemal Paşa'ya aittir.
Kaldi ki, bizzat Mustafa Kemal, 1923'de TBMM'de Lozan görüşmeleri yapılırken Misak-i Milli nin çiğnendiğini iddia edenlere karşi şu sözleri söylememişmidir?
Misak-i Milli şu hat, bu hat diye hiçbir vakitte hudut çizmemiştir. O hududu çizen şey, milletin mefaati ve Heyet-i Celilenin isabet-i hazarıdır
Yoksa bu haritasi mevcut bir hudut yoktur.
(27-Subat-1338 (1923)tarihli gizli oturum zabitlarıdan.)2
Mazlum milletler söyleminin Kurtuluş Savaşı boyunca devam ettiğini, hatta daha sonraları bile, Yunus Nadi'nin 14 Haziran 1932'de Cumhuriyet'te çıkan bir yazısında rastladığımız üzere,
Misak-ı Millî'nin gizli gündem maddeleri arasıda esarete düşmüş Müslüman milletlerin kurtuluqunun da bulundugunu ögreniyoruz. Peki bu tavır nereden sirayet etmiş olabilir Misak-ı Millî'nin görünmeyen satırları arasına?
Kuşkusuz Misak-ı Millî haritası üzerindeki bu ince nokta, Osmanlı tarihi boyunca, özellikle de 19. yüzyilda belirginleşen ve dile getirilen bir Osmanlı ideolojisinin uzantısıydı. Nitekim 1850 tarihli, özellikle Avrupa'ya mesaj vermek üzere bastinlmig bir madalyonda Osmanli Devleti'nin kendisini "Mazlumlarm koruyucusu" olarak takdim ettigini görmekteyiz.4 ÇinMüslümanlarindan in-giliz kuşatmasi altındaki irlanda halkına kadar baskı ve eziyet altındaki çeşitli topluluklara Osmanli Devleti'nin yardim elini uzattığını, kurtuluş hareketlerine imkânları nispetinde destek verdiğini biliyoruz.
Yukaridaki örnekten de anlagilacagi gibi, Osmanh dü- zeni ile Kurtuluş Savaşı ruhunun sürekliligini tespit etmek için olaganüstü bir mesai harcamaya gerek yok. Tabiatiyla Cumhuriyet de onu kuranlarm kimligi kadar ideolojisini ve oluşturmaya çalıştırdığı çerçeveyi kendisinden önceki yapıdan, yani Osmanlı'dan miras almış, onun yarım bıraktığı modernleşme çizgisini devam ettirmiş
Misak-i Milli şu hat, bu hat diye hiçbir vakitte hudut çizmemiştir. O hududu çizen şey, milletin mefaati ve Heyet-i Celilenin isabet-i hazarıdır
Yoksa bu haritasi mevcut bir hudut yoktur.
(27-Subat-1338 (1923)tarihli gizli oturum zabitlarıdan.)2
Mazlum milletler söyleminin Kurtuluş Savaşı boyunca devam ettiğini, hatta daha sonraları bile, Yunus Nadi'nin 14 Haziran 1932'de Cumhuriyet'te çıkan bir yazısında rastladığımız üzere,
Misak-ı Millî'nin gizli gündem maddeleri arasıda esarete düşmüş Müslüman milletlerin kurtuluqunun da bulundugunu ögreniyoruz. Peki bu tavır nereden sirayet etmiş olabilir Misak-ı Millî'nin görünmeyen satırları arasına?
Kuşkusuz Misak-ı Millî haritası üzerindeki bu ince nokta, Osmanlı tarihi boyunca, özellikle de 19. yüzyilda belirginleşen ve dile getirilen bir Osmanlı ideolojisinin uzantısıydı. Nitekim 1850 tarihli, özellikle Avrupa'ya mesaj vermek üzere bastinlmig bir madalyonda Osmanli Devleti'nin kendisini "Mazlumlarm koruyucusu" olarak takdim ettigini görmekteyiz.4 ÇinMüslümanlarindan in-giliz kuşatmasi altındaki irlanda halkına kadar baskı ve eziyet altındaki çeşitli topluluklara Osmanli Devleti'nin yardim elini uzattığını, kurtuluş hareketlerine imkânları nispetinde destek verdiğini biliyoruz.
Yukaridaki örnekten de anlagilacagi gibi, Osmanh dü- zeni ile Kurtuluş Savaşı ruhunun sürekliligini tespit etmek için olaganüstü bir mesai harcamaya gerek yok. Tabiatiyla Cumhuriyet de onu kuranlarm kimligi kadar ideolojisini ve oluşturmaya çalıştırdığı çerçeveyi kendisinden önceki yapıdan, yani Osmanlı'dan miras almış, onun yarım bıraktığı modernleşme çizgisini devam ettirmiş
(mesela II. Abdülhamid'in yurdu demir aglarla örme projesinin aynen sürdürüldügüne pahit oluruz),
Osmanli'nm kurum ve kuruluşlarına sahip çıkmıştı. Hatta Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunda, o vakitler muazzam bir imtiyaz demek olan "büyük devlet" statüsünü de Osmanlı'dan devralmıştı borçlarıyla birlikte.
Velhasil, Türkiye'de yayayanlarm quuraltmda Osmanlı hala büyük ölçüde belirleyicidir. Nitekim yakınlarda Lübnan'a gidecek birliklerimiz için düzenlenen tezkere TBMM'den geçince yüksek tirajli gazetelerimizden birisi,
"Türk askeri 88 yll sonra Lübnan'da" manşetini atmıştı. Oysa bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti bu tarihten 83 yil önce kurulmuştu.
Osmanli'nm kurum ve kuruluşlarına sahip çıkmıştı. Hatta Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunda, o vakitler muazzam bir imtiyaz demek olan "büyük devlet" statüsünü de Osmanlı'dan devralmıştı borçlarıyla birlikte.
Velhasil, Türkiye'de yayayanlarm quuraltmda Osmanlı hala büyük ölçüde belirleyicidir. Nitekim yakınlarda Lübnan'a gidecek birliklerimiz için düzenlenen tezkere TBMM'den geçince yüksek tirajli gazetelerimizden birisi,
"Türk askeri 88 yll sonra Lübnan'da" manşetini atmıştı. Oysa bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti bu tarihten 83 yil önce kurulmuştu.