05 Mart 2015

KADER İNANCI * Her Şey Allah'ın Kontrolündedir





KADER İNANCI

* Her Şey Allah'ın Kontrolündedir


Allah Teâlâ buyurdu:
'De ki: Allahım! Ey mülkün/otoritenin sahibi! Sen dilediğine mülkü verir ve dilediğinden mülkü alırsın, dilediğini aziz kılar ve dilediğini zelil kılarsın, hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye kadirsin.
Sen geceyi gündüze bağlarsın ve gündüzü de geceye bağlarsın, ölüden diri çıkartırsın ve diriden de ölü çıkartırsın. Sen dilediğine hesapsız rızık verirsin.' (Âiü İmrân 3/26-27).[1]
1/152- Abdullah b. Amr b. Âs'tan (Radıyaliahü anhumâ):[2]
Allah Rasûlü'nün (SaiMiahü aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim: "Allah  gökleri ve yeri yaratmadan  elli  bin sene önce,  kâinatın programını takdir etmişti."[3]
2/153- Abdullah b. Amr b. Âs'tan (Radıyaliahü anhümâ):[4]
Allah Rasûlü'nün (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:
İzzet ve celâl sahibi olan Allah buyurdu ki:
"Allah kâinatı karanlıkta/yoklukta yarattı. Sonra o gün, nurunu her tarafa saçtı. Kime bu nurdan isabet ettiyse hidâyeti bulmuştur ve kime de isabet etmemişse o dalâlettedir. Bu yüzden derim ki izzet ve celâl sahibi olan Allah'ın ilmine uygun olarak (kâinat takdir edildi ve) kalem kurudu, (hüküm kesinleşti.)"[5]
3/154- Tavûs b. el-Yemânî'den (Radıyaitaha anh):[6]
Rasûlullah'ın (Sallalhhü aleyhi ve seilem) sahabesinden birçok kişiyle karşılaştım; 'Her şey Allah'ın takdiri ile olur' diyorlardı. Hz Ömer (Radıyaüahü anh) dedi ki:
Rasûlullah'ın şöyle dediğini işittim:
"Her şey Allah'ın takdiri ile olur, hatta zaaf ve kuvvet[7] hâli bile..."[8]

* Cennet Ve Cehennemliklerin Takdiri

Allah Teâlâ buyurdu :
'Eğer biz dileseydik, her nefse kendi hidâyetini bahşederdik. Fakat benim, cehennemi cin ve insanlardan (inkarcı olanlarla) tamamıyla dolduracağım, sözüm gerçekleşecektir/doğrudur.' (Secde 32/13)
Allah Teâlâ buyurdu :
'O   (Allah),  yaptıklarından  sorulmaz,  oysa  onlar  sorguya çekilirler.' (Enbiyâ21/23)
Allah Teâlâ buyurdu:
Tâğuta kulluk etmekten çekinen ve Allah'a içten yönelenlere müjdeli (haberler) vardır, kullarıma müjdele!
Onlar ki sözü dinler ve en güzel şekilde tâbi olurlar. İşte onlar Allah'ın hidâyete erdirdiği ve gerçekten aklını kullanan kişilerdir.
Azap   üzerine   kesinleşmiş   (zâlimler)   bunlarla   bir  tutulur mu? Ateşte olanı sen mi kurtaracaksın yoksa ?..' (Zümer 39/17-19).[9]
4/155- Ebu'd-Derdâ'dan (RadıyaüaM anh):[10]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seilem) şöyle buyurdu: "Allah Âdem'i yarattığı gün onun sağ omuzuna vurdu ve zerreler gibi beyaz nesiller çıkarttı. Sol omuzuna vurdu ve kömür gibi kara nesiller çıkarttı.
Sağdaki gruba:
'Bunlar (kazandıkları ile) cennete gidecek, ben sorumlu değilim,[11] Soldaki gruba:
'Bunlar da (hataları ile) cehenneme  girecek,   ben sorumlu değilim,' dedi."[12]
5/156- Ebû Hüreyre'den (Radıyaiiahu anh):[13]
Hz. Peygamber (Saiiaiiahüaleyhi vesellem) buyurdu ki:
"Bir kişi uzun zaman cennetliklerin amellerinden işler, (kötü niyetinden dolayı) Allah, hayatının sonunu cehennemliklerin amelleriyle tamamlatır ve cehennemlik olur. Bir başka kişi de uzun zaman cehennemliklerin amellerinden işler, (iyi niyetinden dolayı) Allah, hayatının sonunu cennetliklerin amelleriyle tamamlatır ve cennetlik olur."[14]

* Son Nefeste İmanın Önemi

Allah Teâlâ buyurdu:
'Ey İman edenler, Allaha karşı gerçekten/doğru olarak takva sahibi olun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.' (Âlü İmrân 3/102)
Allah Teâlâ buyurdu:
"(Ölüm) zamanında bizim dayanılmaz azabımızı görünce; sadece Allah'a iman ettik ve ona ortak koştuklarımızı da inkâr ettik, derler.
Bu dayanılmaz azabı gördükleri zaman, artık imanları faydalı olmaz. Bu kulları arasında Allah'ın bir kanunudur. İşte orada kâfirler hüsrana uğramışlardır.' (Mümin 40/84- 85).[15]
6/157- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaitahuanh):[16]
RaSÛlullah (Sallaİlahü aleyhi ve sellem) buyurdu kİ :
"Son anına bakmadan biri hakkında (sadece) hoşunuza gittiği için hemen karar vermeyin. Kişi, uzun zaman ya da bir dönem iyi işler yapar ki bu hâlde ölse  cennete gidecek. Sonra bozulur ve kötü işler yapar.
Başkası da bir dönem kötü işler yapar ki o hâlde ölse cehenneme gidecek... Sonra düzelir ve iyi işler yapar. Allah, kişinin (temizliğinden dolayı) hayrını isterse ölümünden önce onu yönlendirir."
Oradakiler:
'Allah nasıl yönlendirir?' deyince
Peygamberimiz:
"Ona iyi işler yapma imkânı verir ve o hâlde ruhunu  alır" buyurdu.[17]
7/158- Hz. Âİşe'den (Radıyallahü anhû):[18]
RasÛlullall (Sailalhhü aleyhi ve sellem) ŞÖVİ buyurdu '.
"Bir kişi cehennemlik olarak yazıldıysa; bir süre cennetlik işler yapsa da sonunda bozulur ve cehennemlik işler yapar, o hâlde ölür ve ateşe (cehenneme) gider.
Bir başkası cennetlik olarak yazıldıysa; bir süre cehennemlik işler yapsa da sonunda düzelir ve cennetlik işler yapar, o hâlde ölür ve cennete aidpr" gider."[19]
8/159- Ebû Nadre'den (Radıyaiiahü anh):[20]
Rasûluliah'ın ashabından biri hastalanmıştı. Sahabe onu ziyarete gitti, (baktılar ki) o ağlıyor ve sordular:
'Ey Ebû Abdullah, seni ağlatan şey nedir? Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi w sellemj sana; 'Bıyığını kısalt[21] ve bana ulaşıncaya kadar buna devam et' demedi mi? (Yani bu kişinin cennetlik olacağına işaret edilmiştir.) '
O da dedi ki:
'Evet, ancak ben Rasûluliah'ın:
"Allah Teâlâ bir eliyle (varlıkların bir kısmını) tutar ve bunlar (kazançlarından dolayı) şurası içindir, ben sorumlu değilim, diğer eliyle de kalanları tutar, bunlar da (hatalarından dolayı) şurası içindir, der," sözünü işitttim. Şimdi ben, iki taraftan hangisinde olduğumu bilmiyorum, (onun için ağlıyorum.)[22]
9/160- Muâz b. Cebel'den (Radıyaiiahüanh):[23]
Rasûlullah (Saiiaiiahü aleyhi ve se/tem), ashâb-ı yemîn[24] ve ashâb-i şimal[25] ile ilgili âyeti okudu, sonra dedi ki:
"Allah varlıkları elleriyle tutar ve şöyle der: Bunlar (kazançlarıyla)[26]
cennette olacak, ben sorumlu değilim ve bunlar da (hatalarıyla) cehennemde olacaklar, ben sorumlu değilim. "[27]
10/161- İbn Abbas'tan (Radıyaiiahü anhümâ):[28]
EbÛ Hüreyre'nİn (Radıyallahü anh) RaSÛluIlall'tan (Sallallahü aleyhi ve sellem) rivayet ettiği şu (hadis) kadar, küçük günahı açıklayan[29]   başka bir şey yoktur:
"İzzet ve celâl sahibi olan Allah'ın, insanoğluna takdir ettiği zina imkânı mutlaka gerçekleşecektir. Gözün zinası bakmak ve dilin zinası konuşmaktır. Nefis, (imkân bulduğunda) İster ve arzu eder, cinsel uzvu da buna katılır/onaylar ya da katılmaz/karşı çıkar."
NOT: Her insanın içinde günahtan bir hisse/nasib vardır ve o kişi bu imkânı ya kullanır ya da kullanmaz.
Peygamber Efendimizden bu hisse alınmış ve kalbi temizlenmiş, içi iman ve hikmetle doldurulmuştur. Bunları iki defa gerçekleşen şakk-ı sadr (göğsünün yarılması) hadisesinde görüyoruz.[30]

* Allah'ın Takdiri Çok Yönlüdür/Boyutludur

Allah Teâlâ buyurur ki:
'Biz her şeyi bir sistem/ölçü ile yarattık.' (Kamer 54/49)[31]
11/162- EbÛ Huzâme'detî (Radıyallahüanh):[32]
Bir keresinde Rasûlullah'a (Sallallahü aleyhi ve setiem) dedim ki (Süfyan'dan gelen rivayette ise; şunu sordum:)
'Ey Allah'ın Rasûlü! Kendisiyle tedavi olabileceğimiz bir ilâç, istifade edebileceğimiz dua ya da kendisiyle korunabileceğimiz bir amel hakkında ne düşünüyorsun, Allah'ın takdirini bunlar durdurur mu ?'
Rasûlullah dedi ki:
"Bunlar da  Allah'ın takdiri olan şeylerdendir."[33]
12/163- İbn Abbas'tan (Radıyaliahü anhümû):[34]
(Abdullah) bir gün Rasûlullah'in (SaUaiiahü aleyhi ve sellem) terkisine binmişti, Peygamberimiz ona dedi ki:
"Ey delikanlı! Sana birtakım cümleler aktaracağım ki bunlarla Allah sana yararlı şeyler bahşedecek:
Allah'ın (dinini) koru ki O da seni korusun! Allah'ın (dinini) koru ki O'nu (her zaman) yanında bulasın! Bir şey istediğinde Allah'tan iste! Yardıma  muhtaç olduğunda  (sadece) Allah'tan yardım  iste!  Şunu  bil ki bütün toplum sana faydalı olmak için toplansa, Allah'ın takdiri dışında faydalı olamaz. Ayrıca bütün toplum sana zarar vermek için toplansa, Allah'ın takdiri dışında hiçbir şeyde zarar veremez. Bu konuda kalemler (yeni bir şey) yazmaz, sayfalardaki  yazılar)   kurumuştur, (değişmez.)"
gibn Abbas'tan (Radıyaliahü anhümâ) gelen İkinci rivayette benzeri nakledildi ve ek olarak; "Rahatlık/bolluk anında Allah'ı tanırsan, sıkıntılı anında O da seni tanır. Şunu bil ki bütün varlıklar sana faydalı olmak için toplansa, Allah'ın takdiri dışında bir şeye güçleri yetmez. Ayrıca bütün toplum sana zarar vermek için toplansa, Allah'ın takdiri dışında hiçbir şeye güçleri yetmez. Şunu unutma, sıkıntılara sabretmede büyük hayırlar vardır. Zafer/başarı sabırla (kazanılır). Kurtuluş (bazen) sıkıntı ile elde edilir. Her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır."[35]
13/164- Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahü anh):[36]
RaSÛlllllah (Sallallahü aleyhi ve sellem) ŞÖyle dedi:
"Âdem ve Mûsâ (Aleyhimesseiâm) tartıştılar. Mûsâ dedi ki:
'Ey Âdem, sen bizi hayal kırıklığına uğratan ve cennetten çıkmamıza sebep olan atamızsın,'(Bir başka rivayette: 'Sen, işlediği hata ile cennetten çıkmasına sebep olan Âdem'sin' dedi.) Âdem de:
'Ey Mûsâ, sen de Allah'ın kendi sözü/vahyi için seçtiği (görevlendirdiği) kişisin. (Allah sana vahyi ile hitâb etti ve) eliyle bunu yazdı. Sen beni, yaratılışımdan kırk yıl önce Allah'ın takdir ettiği bir şeyle mi kınıyor/suçluyorsun?' diye karşılık verdi.
(Bunları anlattıktan sonra) Peygamberimiz:
"İşte Âdem Musa'ya böyle delil getirdi, işte böyle mağlûp etti" buyurdu.[37]

Açıklama

Bu rivayetle ilgili âlimlerin farklı yorumları olmuştur:
Hz.  Âdem'in  Hz.  Musa'ya hüccet getirmesi  konusundaki  bu  rivayette:
ayıplama ya da günaha özür beyanı söz konusu değildir. Bilâkis Hz. Mûsâ, bu zellenin sebebi neydi ki cennetten çıkmaya sebep oldu şeklindeki sorusuna, Hz. Âdem de kendisinin zelle sebebiyle değil, Allah'ın onu yeryüzüne halife tayin etmesi sebebiyle çıkartıldığını belirtir.
Ayrıca bu rivayetle ilgili olarak üç ihtimal üzerinde durulur:
a- Râvi naklederken hata yaptı ya da unuttuğu bir şey var,
b- Peygamberimiz İsrail  oğulları  arasında böyle bir haberin  olduğundan
bahsetmiş ve râvi de konuşmanın sonuna yetiştiği için İsrâi! oğulları kısmını duymamıştır, tıpkı Hz.Âişe validemizin Ebû Hüreyre'nin bazı rivayetlerini böyle düzeltmesi gibi,
c- Ya da bilmediğimiz bir gerçek vardır, zira bu hadîsi Hz.Ömer de rivayet ediyor, biz de tevekkuf ederiz.[38]
İmam Eş'arî bu hadisi Kaderiyenin, 'Allah geleceği biimez' sözlerine karşı hüccet olarak zikreder.[39]
Yukarıdaki rivayette Hz. Mûsâ ile ilgili vahyin verilmesi Kur'ân'da şöyle geçmektedir:
Allah Teâlâ buyurdu:
"Nasihat ve her şeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Mûsâ için levhalarda yazdık. (Ve dedik ki): Bunları kuvvetle tut, kavmine de onun en güzelini almalarını emret. Yakında size, yoldan çıkmışların yurdunu göstereceğim." (Ârâf 7/145).[40]

* Kader Karşısında Yapılması Gereken

Allah Teâlâ buyurdu:
'Eğer başınıza bîr belâ gelirse (bilin ki) benzer bir belâya (başka) topluluklar da uğramıştı. Biz (iyi ve kötü) günleri insanlara sırayla paylaştırırız; (Bu,) Allah'ın iman edenleri seçmesi ve içinizden   şahitleri    belirlemesi   içindir.    (Çünkü)   Allah,   zalimleri sevmez.' (Âlü İmrân 3/140)
Allah Teâlâ buyurdu :
'Eğer Allah sana bir zarar vermek isterse Kendisinden başka kimse onu gideremez, bir iyilikte de bulunursa da unutma ki O, dilediğini yapmaya kadirdir.
(Zira) yalnız O, yarattıkları üzerinde otorite sahibidir ve yalnız O, hüküm ve bilgi sahibidir.' (En'âm6/17-18).[41]
14/165- Sa'd b. Ebî Vakkâs'tan (Radıyaliahü anh):[42]
RaSÛlUİlah (Saüallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"İnsan oğlunun saadeti/başarısı, Allah'tan doğru olanı istemesine ve Allah'ın takdir ettiğini  kabullenmesine bağlıdır.
Kişinin isyanı/başarısızlığı da Allah'tan doğru olanı istememesine ve Allah'ın takdir ettiğine rıza göstermemesine bağlıdır."[43]
15/166- Suheyb b. Sinan'dan (Radıyaliahü anh):[44]
Rasûlullah (SaiMiahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Allah'ın, mü'min hakkındaki takdiri bana ilginç geliyor. Mü'minin bütün işi hayırdan ibarettir ve bu özellik sadece ona aittir. Eğer kendisine bir bolluk/güzellik gelirse şükreder ve kendisi için hayırlı olur. Ama bir sıkıntı/kötülük gelirse sabreder ve kendisi için hayırlı olur."[45]
16/167- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaliahü anh):[46]
Rasûlullah (Saliallahn aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu : "Mü'minin işleri çok ilginç , Allah'ın takdir ettiği şey mutlaka onun hayrına oluyor."[47]

* Anne Karnında Kaderin/Programın Yazılması

Allah Teâlâ buyurdu:
'Allah her dişinin neye hamile kaldığını ve rahimlerde neyin eksilip, neyin artırıldığını bilir. Her şey O'nun katında bir ölçü ile işler.
O, görünen ve görünmeyen her şeyi bilen, büyük ve yüce olandır' (Ra'd 13/ 8-9).[48]
17/168- îbn Mes'ûd'dan (Radıyaiialmanh):[49]
Sürekli doğru olan ve kendisi de tasdik edilen Allah Rasûlü (SaUallaM aleyhi ve.tellem) ŞÖyle dedi:
"Sizden birinin yaratılışı, anne karnında İlk kırk günde başiar, bir o kadar süre İçinde (alaka şeklinde) pıhtılaşır ve o kadar süre içinde de bir çiğnemlik et hâline dönüşür. Sonra ona melek gönderilir, ruh üfler ve dört hâli   yazılır/programlanır:   Rızkı,  eceli,  ameli  ve  iyi     ya  da     kötü  hâli..
Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a yemin ederim ki sizden biri cennetlik işler yapar, hatta kendisi ile cennet arasında bir arşınlık mesafe kalır, takdir ona ulaşır ve cehennemliklerin yaptığı iş ile hayatı sona erer ve cehenneme girer. Bir başkası da cehennemlik işler yapar, hatta kendisi ile cehennem arasında bir arşınlık mesafe kalır, takdir ona ulaşır ve cennetliklerin yaptığı iş ile hayatı sona erer ve cennete girer."[50]
18/169- Câbir'den (Radıyallahüanh):[51]
RaSÛlullah (Sallallalm aleyhi ve sellem) ŞÖyle dedi:
"Nutfe, rahimde kırk gön ya da   kırk gece kaldığında Allah, ona bir melek gönderir. Melek :
Ya Rabbi, rızkı ne kadar olacak?' der ve  rızkı bildirilir. 'Ya Rabbi, eceli ne zaman?' der ve eceli bildirilir. 'Ya Rabbi, erkek mi, dişi mi olacak?' der ve cinsiyeti bildirilir. 'Ya Rabbi, iyi mi, kötü mü olacak?' der ve bu hâli de bildirilir."[52]
19/170- Huzeyfeb. Esîd el-Ğıfârî'den (Radıyallahü anh):[53]
Rasûlullah'ın şöyle dediğini işittim:
"Kırk gecede nutfe rahime yerleşince,  bir melek gelir.[54] Melek:
'Ya Rabbi ne olacak; iyi mi, kötü mü?' der ve Allah Teâlâ iki hâlden birinin hükmünü verir, yazdırır.
'Erkek mi, dişi mi?'der ve Allah Teâlâ  iki hâlden birini  yazdırır.
Sonra ameli, sonu, musibeti ve rızkı yazdırılır. Ardından defteri kapatılır ve bir daha ilâve yada çıkarma yapılmaz.[55]
20/171- Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyallahü anh):[56]
Rasûlullah'ın şöyle dediğini işittim:
"Allah her kulun beş hâlini takdir eder, (bunlar;) eceli, rızkı, ameli ve iyi ya da kötü hâli..."[57]

* Kaderi İnkâr Edenlere Sahabenin Tepkisi

Allah Teâİâ buyurdu:
'Ha Mîm! Gerçeği olduğu gibi açıklayan Kur'ân'a yemin olsun ki Biz onu düşünüp kavramanız için Arapça kıldık. Şüphesiz bu Kur'an, katımızdaki Ana Kitapta /Programda (saklı) olan çok yüce ve hikmetli (bir kitaptır).' (Zuhm#l3-/l-4)
Allah Teâİâ buyurdu:
'Bilâkis o, Levh-i Mahfuz'da (saklı) olan şerefli bir Kur'ân'dır. (Burûc 85/21-22).[58]
21/172- Yahya b.Ya'mer'den:[59]
İbn Ömer'e (üadıyallahü anhümâ) dedim ki: 'Biz uzak bölgelere gidiyor[60] ve çeşitli topluluklarla karşılaşıyoruz, onlar; 'kader yoktur' diyorlar.' İbn Ömer:
'Onlarla karşılaştığınızda şunu haber verin: Hz. Ömer'in oğlu Abdullah, bu kişilerden ayrılmıştır ve onlar da Abdullah'tan ayrılmıştır,' dedi ve bunu üç kere tekrarladı, sonra şunları anlattı:
'Biz Rasûlullah'm (Saiiatlahu aleyhi ve sellem) yanında otururken bir kişi geldi. Râvi gelen kişinin bazı vasıflarını tek tek saydı. (Bir rivayette: O zât Allah Rasûlüne:
Ey Allah'ın Elçisi! Size yaklaşabilir miyim? dedi.
Peygamberimiz ona:
"Yaklaş!" dedi ve o kişi (bir adım) yaklaştı ve: (Ey Allah'ın Peygamberi! Size (biraz daha) yaklaşabilir miyim? dedi.)
Peygamberimiz yine :
"Yaklaş! " dedi ve o da (bir adım daha) yaklaştı.' Tekrar:
(Ey Allah'ın Rasûlü! Size (biraz daha) yaklaşabilir miyim? dedi.)
Peygamberimiz tekrar:
"Yaklaş!"   deyince   o   da   iyice   yaklaştı   ve   neredeyse   dizleri Rasûlullah'm dizlerine değecekti.' Yabancı dedi ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü, iman nedir, bana tanıt!' "îman: Senin Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine,
âhiret gününe ve hayır-şer yönüyle bütün kader (programına) inanmandır."
'O zaman, İslâm nedir?'
"Namaz kılmak, zekât vermek, Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmak, Ramazan orucunu tutmak ve cünüblük hâlinde gusletmek, (yani yıkanmaktır) ki işte bunların hepsine (İslâm denir). "
O kişi: 'Doğru söyledin, doğru söyledin' diye tasdikledi.
O anda hazır bulunanlar da: biz Rasûlullah yanında bu kişiden daha
vakarlı hareket edeni görmedik, sanki Rasûlullah'a o öğretiyor' dediler. Yabancı tekrar sordu: 'Ey Allah'ın Rasûlü, ihsan nedir, bana tanıt!'
"Senin, Allah'ı görür gibi (şuurlu bir şekilde) ibadet etmendir, Gerçekte sen Allah'ı görmüyorsan da (unutma,) O seni görüyor. İşte buna (ihsan denir)."
Biz, Rasûlullah yanında, bu kişiden daha vakarlı hareket edeni görmedik. O kişi : 'Doğru söyledin, doğru söyledin' diye tasdikledi.
Yabancı dedi ki:
'Bana o önemli zamanı/kıyameti tanıt!'
"Sorulan kişi (bu konuda) sorandan fazla bir şey bilmiyor."
O yabancı her seferinde: 'Doğru söyledin' sözünü tekrarlıyordu.
Abdullah sürekli: 'Biz, Rasûlullah  yanında bu kişiden daha vakarlı hareket edeni görmedik' diyordu. Sonra o kişi ayrıldı, gitti.
(Râvi Süfyan kendisine şu rivayetin geldiğini belirtti:) Rasûlullah dedi ki:
"Onu arayın!" Sahabe aradı, ama bulamadılar. Peygamberimiz şöyle buyurdu:
"O Cebrail'di ve size dininizin (esaslarını) öğretmek için geldi. Cebrail normalde sadece tanıdığım surette gelirdi, ancak bu sefer farklı bir surette geldi."
§ Yahya b. Ya'mer'den ikinci senedle gelen rivayette:[61]
Abdullah b. Ömer'e (Radıyaiiahü anhumâ) dedim ki:
'Bazı  kişiler  tanıyorum,   'bütün  her şey  elimizde: biz  dilersek yaparız, dilemezsek yapmayız' diye iddia ediyorlar.' İbn Ömer:
'Onlarla karşılaştığınızda şunu haber ver: Hz.Ömer'in oğlu Abdullah, bu kişilerden ayrılmıştır ve onlar da Abdullah'tan ayrılmıştır' dedi ve ekledi:
Bir gün Cibril (insan suretinde) Peygamberimiz'e (SaliaiiaM aleyhi ve sellem) geldi ve sordu:
'Ey Muhammedi İslâm nedir?'
"Allah'a ibadet eder, başka bir şeyi O'na ortak koşmazsın, namaz kılarsın, zekât verirsin, Ramazan orucunu tutarsın. Kutsal Mâbed (Kâbe)'de hac yaparsın."
'Bunları yerine getirdiğimde, ben Müslüman oluyorum, (öyle mi?)'
"Evet."
'Doğru söyledin, peki ihsan nedir?'
"Senin, Allah'ı görür gibi huşu içinde/saygılı yaşamandır, Gerçekte sen Allah'ı görmüyorsan da, (unutma) O seni görüyor."
'Bunları yerine getirdiğimde, ben muhsin oluyorum, (öyle mi?)'
"Evet.""
'Doğru söyledin, peki iman nedir?'
"Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ölümden sonraki dirilişe, cennete, cehenneme ve (hayır-şer yönüyle) bütün kader programına  inanmandır."
'Bunları yerine getirdiğimde, ben mü'min oluyorum, (öyle mi?)'
"Evet."
'Doğru söyledin,"
NOT: Bazı rivayetlerde ise: 'Cibril, (yakışıklı bir sahabî olan) Dihye (RadtyaHaha anh) suretinde geliyordu' ilâvesi bulunmaktadır.
§ Yahya b. Ya 'mer 'den üçüncü senedle gelen rivayette:[62]
Abdullah b. Ömer (Radıyaliahüanhumâ) dedi ki:
Bir gün Cibril (insan suretinde) Peygamberimiz'e (SalMiahu aleyhi ve  geldi ve sordu:
'İman nedir?'
Peygamberimiz (Satlallahü aleyhi ve sellem):
"Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve (hayır-şer yönüyle) bütün kader programına  inanmandır" dedi.
Soran kişi: 'doğru söyledin' deyince biz şaşırdık; hem soruyor, hem de doğruluyordu...
Sonra Peygamberimiz:
"O  Cebrail'di  ve  size  dininizin  esaslarını   öğretmek  için   geldi" buyurdu.
§Yahya b. Ya'mer ve Humeyd b. Abdurrahman el-UımyerVden dördüncü senedle gelen rivayette.[63]
Abdul lah b. Ömer (Radıyaiiahu animmâ) i le görüştüğümüzde, kader Konusunu ve bazılarının görüşlerini naklettik. îbn Ömer :
'Onlarla karşılaştığınızda şunu haber verin: Hz. Ömer'in oğlu Abdullah, sizden ayrılmıştır ve sizler de Abdullah'tan ayrıldınız' dedi ve bunu üç kere e rarladı, sonra babası Hz. Ömer'den (Radıyaihhüanh) şu hâdiseyi aktardı:
Onlar Peygamberimiz'in (SaiMiaha aleyhi ve sellem) yanında otururlarken, bir kişi geldi ki yüzü ve saçları çok güzel, elbisesi de bembeyazdı. Sahabe-i Kiram birbirine bakıştı, hiçbirimiz onu tanımıyordu ve bu zatta yolcu hâli yoktu. Yabancı dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Gelebilir miyim?'
Peygamberimiz: "Evet" deyince yaklaştı, dizleri Rasûlullah'm dizlerine değecek şekilde oturdu, ellerini de dizlerinin üstüne koydu...
(Râvi, hadisi İman ve İslâm konusunda[64]  geçtiği gibi zikretti.) Soran kişi ayrıldıktan sonra Peygamberimiz :
"Onu bana getirin!" dedi. Sahabe dışarı çıktı, ancak kimseyi göremediler, (dışarısı ıssızdı.) İki ya da üç gün sonra Rasûlullah bana şöyle dedi:
"Ey Hattab'ın oğlu, O sorulan soran kimdi, bilebildin mi?"
Ben:
'Allah ve Rasûlü daha iyi bilir' deyince Peygamberimiz:
"O Cebrail'di ve size dininizin (esaslarını) öğretmek İçin getdi" buyurdu.
Cüheyne (ya da Müzeyne) kabilesinden biri Peygamberimiz'e sordu: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Şu anda yaptığımız ameller, takdir edildi mi yoksa yeni bir olay mı?'[65]
Peygamberimiz:
"Onlar takdir edildi" dedi.
O kişi (ya da orada bulunanlardan biri):
'O hâlde, şu amellerimiz, (nasıl oluyor?)' diye tekrar sorunca, Rasûlullah:
"Cennetlik olanlara, cennetliklerin ameli kolaylaştırılmıştır. Cehennemlik olanlara da cehennemliklerin ameli kolaylaştırılmıştır" buyurdu.[66]
22/173- İbnü'd-Deylemî'den (Radıyallahü anh):[67]
Übey b. Kâ'b (Radryaüahüanh) ile karşılaştım ve dedim ki: 'Ebû Münzir! İçimde kaderle ilgili bir şüphe oluştu. Bana bir şeyler anlat da kalbimdeki düşünce gitsin.' Übey:
'Allah, göklerde ve yerde olanlara azap ederse haksızlık yapmadan azap eder. Onlara merhamet ederse merhameti amellerinden daha hayırlıdır.
Allah yolunda Uhud dağı kadar da çok infak etsen, kadere iman etmedikçe ve sana takdir edilenin mutlaka başına geleceğini, takdir edilmeyenin de basma gelmeyeceğini bilmedikçe Allah amellerini kabul etmez. Eğer bu inanç dışında ölürsen ateşe gidersin' dedi.
Bundan sonra Huzeyfe'ye gittim, aynı şeyleri söyledi, İbn Mesûd'a gittim aynı şeyleri söyledi ve Zeyd b. Sabit'e (Radıyallahü anMm) gittim, o da aynı şeyleri Rasûlullah'tan nakletti.[68]
23/174- Ebû'd-Derdâ'dan (Radıyaiiaha an/ı):[69]
Peygamberimiz (Sallaiiahü aleyhi ve seikm) şöyle buyurdu:
"Her şeyin bir hakikati vardır. Kui, takdir edilenin mutlaka başına geleceğini   ve  takdir  edilmeyenin  de   başına  gelmeyeceğini   bilmedikçe imanın hakikatine ulaşamaz."[70]
24/175- Ubâde babası Veiîd b. Ubâde'den:[71]
(Babam) Ubâde b. Samit'in (Radıyaihhü anh) yanına geldim, öleceğini tahmin ettiğim, ağır bir hastalığı vardı. Ona:
'Ey babacığım, bana bir şey tavsiye et, bir yol göster!' dedim.
Babam:
'Beni doğrultun V dedi ve şunları söyledi:
'Ey yavrum, hayır-şer yönüyle bütün kader (programına) inanmadıkça, imanın tadına ve Allah Teâlâ hakkındaki bilginin hakikatine ulaşamazsın.'
'Ey babacığım, kaderin hayır ve şer kısmım nasıl bilirim?'
'Takdir edilenin mutlaka başına geleceğini ve takdir edilmeyenin de başına gelmeyeceğini, bilmen yeterlidir.
'Ey yavrum,  Rasûlullah'ın (Sallallahu aleyhi ve selkm) şöyle dediğini işittim:
"Allah Teâlâ'nın ilk yarattığı Kalem'dir ve ona "Yaz !" diye emretti. İşte o andan itibaren, kıyamet gününe kadar olacak her şeyi (kalem) kayda geçti."
'Ey yavrum, bu inançta olmadan ölürsen ateşe (cehenneme) gidersin, (dikkat et!)'[72]
25/176- Ubâde b. Sâmit'ten (Radıyallahü anh):[73]
Bir kişi Rasûlullah'a (SaiiaiiaM aleyhi ve seitem) geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Peygamberi, (benim için) hangi amel daha üstündür?'
Peygamberimiz şöyle buyurdu:
"Allah'a iman ve O'nu tasdik etmek, (ayrıca) Allah yolunda cihada katılmak."
'Ben daha kolayını istiyorum, ey Allah'ın Rasûlü!'
"Cömertlik ve sabır."
'Ben daha da kolayını istiyorum, ey Allah'ın Rasûlü!' "Senin için takdir ettiği şeyden dolayı sakın Allah Teâlâ'yı suçlama, (yani kadere razı ol!)"[74]

Açıklama

Rasûlullah'a zaman zaman bazı kişiler gelir ve hangi amelin daha kıymetli olduğunu sorarlardı. Çünkü onlar bildikleriyle amel eden ve Allah'ın rızasını hedefleyen kişilerdi. Peygamberimiz de her sahabeye yapısına göre ya da onun eksiklerini tamamlamak için, kıymetli ameller tavsiye ederdi. Bazı rivayetlerde geçen: En kıymetli amel; vaktinde kılınan namaz, cihad, anne-babaya iyilik, cömertlik veya sabır şeklindeki farklılık, kişilere uygunluk arz etmesinden dolayıdır. Allah doğrusunu daha iyi bilir.[75]
26/177- Amr b. Şuayb babası kanalıyla dedesi Abdullah b. Amr'dan (Radıyallahü anhüm):[76]
Rasûlullah (Saiialiaha aleyhi ve seüem) şöyle buyurdu:
"Bir kul, hayır-şer yönüyle bütün kader (programına) inanmadıkça, iman etmiş olmaz."
(Amr'dan (Radıyallahü anhüm) rivayet eden Ebû Hâzim dedi ki: "Ben O'ndan daha büyüğüm iddiasına/inancına Allah lanet etsin!' Râvi bu sözüyle, kaderi tekzib/inkâr etmeyi kasdetmektedir.)[77]
27/178- Hz. Ebû Bekir'den (Radıyallahü anh):[78]
Rasûlullah'a (Sat/aifahüaleyhi ve sellem) şöyle sordum:
'Ey Allah'ın Rasûlü! İnsanların ameli daha önceden takdir edildi mi yoksa yeni bir olay mı?'
Peygamberimiz dedi ki:
"Bilâkis, İnsanların ameli takdir edilene uygun işler."
'O hâlde, insanların ameli (nasıl olacak?)'
"Her kişiye, yaratıldığı kadere/programa uygun, amel etme imkânı verilir."[79]
28/179- Hz. Ömer'den (RadıyaüaM anh):[80]
Cüheyne   (ya   da  Müzeyne)  kabilesinden   biri   Peygamberimiz'e (Sallallahü aleyhi ve seliem) SOrdu :
'Ey Allah'ın Rasûlü! Şu anda yaptığımız ameller, takdir edildi mi yoksa yeni bir olay mı?' Peygamberimiz: "Onlar takdir edildi" dedi. O kişi (ya da orada bulunanlar): 'O   hâlde,   şu  amellerimiz   (nasıl   oluyor)?'diye   tekrar   sorunca, Rasûlullah:
"Cennetlik olanlara  cennetliklerin ameli kolaylaştırılmıştır. Cehennemlik olanlara da cehennemliklerin ameli kolaylaştırılmıştır" buyurdu.
NOT: 21/172 no.lu rivayetlerin sonunda İbn Ömer'den (Radıyallaha onhümâ) benzen nakledilmişti.[81]
21/180- UaDir D. Abdullah'tan (Radıyallahü anlı):[82]
Sürâka b. Mâlik dedi ki:
“Ey Allah'ın Rasûlü! İnsanların ameli daha önceden takdir edildi mi yoksa yeni bir olay mı?'
Peygamberimiz (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Bilâkis, insanların ameli takdir edilene uygun işler."
'O hâlde insanların ameli (nasıl olacak)?' "
"Her kişiye, yaratıldığı kadere/programa uygun amel etme imkânı verilir.”[83]
30/181- Câbir b. Abdullah'tan (Radıyallahü ank):[84]
Rasûlullah'a (Saihiiahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
'Ey Allah'ın Rasûlü! İnsanların ameli daha önceden takdir edildi mi yoksa yeni bir olay mı?'
Peygamberimiz dedi ki:
"Bilâkis, İnsanların ameli takdir edilene uygun işler."
'O hâlde insanların ameli (nasıl olacak?)'
"Her kişiye, yaratıldığı kadere/programa uygun amel etme imkânı verilir."[85]
31/182- Hz.AH'den (Radıyallahü anh):[86]
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) bir gün oturmuş, elindeki ağaç dalı ile toprağı çiziyordu. Birden başını kaldırdı ve şöyle dedi:
"Sizden her bir kişinin, cennet ya da cehennemdeki yeri bilinmektedir."
'Peki ey Allah'ın Rasûlü! Biz niçin amel ediyoruz/çalışıyoruz?'
"Amele devam edin, her kişiye, yaratıldığı kadere/programa uygun amel etme imkânı verilir, (dedi ve Allah Teâlâ'mn şu ayetlerini nakletti:)
Kim infak eder, takva sahibi olmaya çalışır ve güzeli/doğruyu (sürekli) tasdik ederse, huzur (cennet) yolunu ona kolaylaştırırız.
Kim de cimrilik yapar, kendi-kendine yeterli olduğunu kabul eder ve güzeli/doğruyu (sürekli) yalanlarsa, sıkıntı (cehennem) yolunu ona kolaylaştırırız. (Leyi 92/5-10)"[87]

Allah’ın Takdiri İmkân Vermektir, Zorlamak Değil

Allah Teâlâ buyurdu:
'İnsan nefsine, onu şekillendirene ve o nefse kötülük-iyilik yapma imkânı veren (Allah'a) yemin olsun ki kim temiz olmayı seçerse, o kurtulmuştur, kim de karanlıklara gömülmeyi seçerse, o da hüsrana uğramıştır. ' (Şems 91 / 7-10).[88]
32/183- İbn Ömer'den (Radıyaliaha anhumâ):[89]
Hz. Ömer (Radıyaiiaim anh) dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü, ne dersin? İnsanların ameli daha önceden takdir edildi mi yoksa yeni bir olay mı?'
Peygamberimiz (Sallaüahü aleyhi ve seüem) şöyle buyurdu : "(Bilâkis) İnsanların ameli takdir edilene uygun işler. Ey Hattab'ın oğlu, "Amele devam et, her kişiye, yaratıldığı kadere/programa uygun amel etme imkânı verilir. Kim saadet yurdunun ehlinden ise, buna uygun amel etme imkânı verilir. Ama kim de kötüler yurdunun ehlinden ise buna uygun amel etme imkânı verilir."
NOT: Verilen imkâna tipik bir örnek için bk. H. no: 10/161 (İbn Abbas (Radıyallahü anhüma) rivayeti.)[90]
33/184- Abdullah b. Amr b. Âs (nadıyaiiahu anhümâ):[91]
Rasûlııllah  (Saiiaihhü akyhi ve sei/em), elinde iki kitap olduğu hâlde yanımıza geldi ve dedi ki:
"Bu iki kitap nedir, bilir misiniz?"
Biz:
'Hayır, biz ancak senin haber verdiklerini biliriz' dedik,
Rasûlullah, sağ elindeki için:
"Bu Âlemierin Yüce Rabbinden gelen bir kitaptır ki içinde cennetliklerin isimleri, babaları ve kabilelerinin isimleriyle birlikte bulunmaktadır. Son ferdine kadar Özetlenmiştir, artık buna ebediyyen ne ekleme yapılır ne de eksiltme."
Rasûlullah, sol elindeki için:
"Bu da Âlemlerin Yüce Rabbinden gelen bir kitaptır ki içinde cehennemliklerin isimleri, babalan ve kabilelerinin isimleriyle birlikte bulunmaktadır. Son ferdine kadar özetlenmiştir, artık buna ebediyyen ne bir ekleme ne de eksiltme yapılır deyince Rasûlullah'ın sahâbîsi sordu:
'Peki ey Allah'ın Rasûlü! Takdir edilip tamamlandığına göre neden amel ediyoruz/ çalışıyoruz?'
"Siz istikamet üzere olun ve Allah'a yaklaşmaya çalışın, cennetlik olan (iyi) kişi, önceden hangi amel işlerse işlesin, hayatı cennetliklerin ameli ile son bulur, cehennemlik olan (kötü) kişi de, önceden hangi amel işlerse işlesin, hayatı cehennemliklerin ameli ile son bulur."
Sonra Peygamberimiz o kitapları aldı, sıkıca tuttu ve;
"İzzet ve celâl sahibi olan Rabbiniz, kulları ile ilgili takdirini bitirmiştir," buyurdu. Sağ eline aldığı kitabı attı ve;
"Kulların bir bölümü cennettedir" dedi. Sol eline aldığı kitabı da attı ve;
"Bir bölümü de  cehennemliktir" dedi.[92]
34/185- Abdurrahman b. Katâde es-Sülemî'den (Radıyallahu anh):[93]
Rasûlullah'ın (SaiiaiiaimakyMveseiiem) şöyle dediğini işittim:
"Allah Âdem'i yarattığı gün onun sırtından soyunu çıkarttı/aldı ve dedi ki:
Bunların bir kısmı (kazançlarıyla) cennetliktir, ben sorumlu değilim ve işte bir kısmı da (hatalarıyla) cehennemliktir, ben sorumlu değilim. "
Birisi :
'Ey Allah'ın Rasûlü! O hâlde neye göre amel edeceğiz?' diye sorunca Peygamberimiz şöyle dedi:
"Takdir edilen yerlere uygun olarak (amel edeceksiniz)."[94]
35/186- İmrân b. Husayn'den (Radıyallahu anh):[95]
Hz. Peygamber'e (Saiiaitahüaleyhi'veseiiem) soruldu: 'Cennetlikler cehennemliklerden ayrıldı mı, biliniyor mu?'
Rasûlullah : "Evet" dedi. ft'    'O hâlde insanlar niye amel eder?'
"Her kişi yaratıldığı kadere/programa uygun amel eder, yahut bu imkân kendisine verilir."[96]
36/187- Ebü'l-Esved ed-Düelî'den:[97]
Bir gün îmran b. Husayn'ın (Radıyaliahüanh) yanma gittim, bana dedi ki:
'Ebû'l- Esved !' (....ve hadisi zikretti.)
Cüheyne   (ya  da   Müzeyne)   kabilesinden   biri   Peygamberimiz'e (Sallallahü aleyhi ve sellem) SOrdu:
'Ey Allah'ın Rasûlü! İnsanların yaptığı bugünkü amelleri ve çalışmaları takdir edildi mi yoksa peygamberlerinin getirdiği şeyle karşılaşmaları ve (kendilerine doğrular, tebliğ edildiği için) bunun (itiraz noktasında) aleyhlerine hüccet olması şeklindeki yeni bir olay mı?'
Peygamberimiz ;
"Bilâkis ameller takdir edildi" dedi.
'O hâlde, neden amel ediyoruz/çalışıyoruz' diye tekrar sorulunca, Rasûlullah buyurdu ki :
"İzzet ve celâl sahibi olan Allah, iki mekândan (cennet ya da cehennemden) birisi için yarattığı kullarına, oraya giriş için amel imkânları verir. Bunu doğrulayan Allah'ın Kitabındaki şu ayetlerdir:
'Nefse kötülük ve iyilik yapma imkânı veren (Allah'a) yemin olsun ki...'(Şems 91/8)
NOT: Bu rivayetin benzerleri için bk. Hadis no.21/172; İbn Ömer (Radıyaliahü anhiimâ)  ve  28/179 Hz. Ömer (Radıyaliahü anh) rivayetleri.[98]
37/188- Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyaliahüanh):[99]
Rasûlullah'a (SalMlahu aleyhi ve sellem) şöyle dediler:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Ne dersin, daha önceden takdir edilen şeyleri mi yapıyoruz yoksa yeni olayları mı?' Peygamberimiz dedi ki:
"Bilâkis, insanların ameli takdir edilene uygun işler." 'O hâlde, ey Allah'ın Rasûlü! insanların ameli nasıl olacak?' "Her kişiye, yaratıldığı kadere/programa uygun amel etme imkânı verilir."[100]

* Kaderi İnkâr Edenlere Müslümanların Tepkisi

Allah Teâlâ buyurdu:
'O (Allah), göklerin ve yerin otoritesi kendisine ait olandır, çocuk edinmemiştir. Bu otoritede onun bir ortağı yoktur. (Unutmayın ki) O, her şeyi yarattı ve bir ölçü ile takdir etti.'(Furkan 25/2)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Biz o insana (doğru) yolu gösterdik, bundan sonra ya şükreder (ve cennete gider) ya da inkâr eder (ve cehenneme gider).' (İnsan 76/3).[101]
38/189- Abdullah b. Ömer'den (Radıyallahüanhümâ):[102]
Rasûlullah (Saihilahu aleyhi ve sel/em) buyurdu ki :
"Her ümmetin Mecusîleri vardır. Ümmetimin Mecusîleri, kaderi inkâr edenlerdir. Onlar hastalandığında ziyaretlerine gitmeyin ve öldüklerinde cenazelerine iştirak etmeyin!"
§İbn Ömer'den (Radıyaiiahu anhümâ) başka yolla, bize ulaşan rivayette; Peygamberimizin (Saiiaiiahü aleyhi ve selkm) şu hadisi nakledildi:
"Her ümmetin Mecusîleri vardır. Ümmetimin Mecusîleri, kaderi yalanlayanlardır. Onlar öldüğünde cenazelerine iştirak etmeyin ve hastalandıklarında ziyaretlerine gitmeyin !"[103]

Açıklama

Hadiste, kaderi inkâr edenler Mecıtsîlere benzetilmiştir. Çünkü onlar inançlarında bir ikilem içindedirler; hayrın aydınlık (tanrısı) ve şerrin de karanlık (tanrısı) tarafından yaratıldığına inanmaktadırlar.
Kaderi inkâr edenler de yaratıcı olarak Allah ile birlikte insanı da düşünmektedirler. Çünkü onlara göre insan amellerinin yaratıcısıdır.
Ehl-i sünnet âlimlerine göre insanın, kendisine sunulan seçeneklerden birini tercih etme imkânı vardır, bunu da irade-i cüz'iyye ile gerçekleştirir, ama iradeye (isteğe) uygun olarak o fiili yaratan yine Allah'tır, çünkü ayetlerde geçtiği gibi Allah, her şeyin yaratıcısıdır.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
‘Allah, sizi ve yaptıklarınızı yaratandır' (Sâffât 37/96).[104]
39/190- İbn Ömer'den (Radıyallahü anhümâ):[105]
Rasfılullah'in (Saîtaiiahü aleyhi ve selîem) şöyle dediğini işittim:
"Bu    ümmete    de    mesh'   (yani    suretlerin    değişmesi)    cezası verilecektir. Dikkat edin, bu   ceza, kaderi inkâr edenler ve zındıklara (yani sapık düşünce sahiplerine) verilir."
NOT: Zındık, Farsçadan geçen muarrab bir kelimedir, İslâm toplumunda yaşayan ve sapık fikirlerin yayılmasına sebep olan hasta kalpli/münafık kişiler için kullanılmıştır.
İnsanları sapıklığa davet eden zındık kişiler üç kısımdır:
1- Asılda   şirk   üzerinde   bulunan   ve  küfrünü   gizlemeyen zındık,
2- Önceden Müslüman olup sonradan zmdıklaşan kişi,
3- Zimmî olup sonradan zındıklaşan kişiler.
Bunlar sapık fikirler yayma yanında, Rasûlullah ve Kur'ân gibi kutsal şeylere hakaret ederler.[106]
40/191- Huzeyfe b. el-Yemân'dan (Radıyallahüanh):[107]
Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
'Her ümmetin Mecusîleri vardır. Ümmetimin Mecusîleri, 'kader yoktur' diyenlerdir. Onlar hastalandığında ziyaretlerine gitmeyin ve öldüklerinde de cenazelerine iştirak etmeyin! Onlar deccal taraftarlarıdır ve Allah'ın bu kişileri deccal ordusuna ilhak etmesi de hakkıdır."[108]
41/192- Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyaliahü anh):[109]
Peygamberimiz (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu: "Zina eden, ana-babaya isyan eden, sihre inanan, sürekli içki içen ve kaderi inkâr edenler cennete giremeyecektir."[110]
42/193- Amr b. Şuayb babası kanalıyla dedesinden[111] (Radıyallahü ur[112] anh):
İnsanlar kader konusunda konuşurlarken, Rasûlullah (Sallallaha aleyhi ve sellem) yanlarına geldi. (Bu meseleyi konuşanlara karşı) kızgınlığından dolayı, yüzü nar tanesi gibi (kıpkırmızı) olmuştu ve dedi ki :
'Size ne oluyor, Allah'ın Kitabının bir kısmını diğerine (anlamadığınız hâlde) kıyas ediyorsunuz. Sizden önceki kavimler, bu yüzden helak oldular."
Râvi dedi ki:
'Ben Rasûlullah'ın bulunduğu herhangi bir mecliste (gazabından korkarak) bulunmaktan çekindiğim gibi bu meclisinde de bulunmayı arzu etmedim.'[113]
43/194- Ömerb. Hattab'tan (Radıyallahü anh):[114]
Hz. Peygamber (Sallallahü aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu:
"Kader    konusunda    inkârı/yanlışlıklan    olanlarla    oturmayın    ve onlarla tartışmayın! "[115]
NOT: Ahmed  b.  Hanbel'in  hocası  Ebû  Abdurrahman  b.   Abdullah  b. Yezİd'den bu hadis, Hz.Ömer'in (Radıyallahü anh) "RasÛlu İlah'tan (Sallallahü aleyhi ve  duydum..." şekliyle de rivayet edildiği nakledildi.[116]
44/195- Nâfî'den (Radıyaiiahu anh):[117]
Abdullah b. Ömer'in (Radıyallahü anhümâ), Şam bölgesinden mektuplaştığı bir arkadaşı vardı. Bir keresinde ona şunları yazdı:
'Bana gelen habere göre; sen, kader hakkında tartışmaya giriyormuşsun. Bu konuda bana    hiçbir şey yazma! Çünkü Rasûlullahın (Sallallahü aleyhi ve seîlem) ŞÖyle dediğini İşittim:
"Benim ümmetimin içinde de kaderi inkâr edenler olacaktır."[118]
45/196- Muhammed b. Ubeyd el-Mekkî'den (Radıyallahü anh):[119]
İbll Abbas'a (Radıyallahüanhümâ)'.
'Bizim yanımıza kaderi inkâr eden biri geldi' denilince : "Beni ona götürün,'dedi, o sıralarda âmâydı (görmüyordu). 'Ey Ebû Abbas, ona ne yapacaksın?' dediler, İbn Abbas:
'Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki onu yakalarsam burnunu koparacağım ve boynu elime geçerse onu da    kıracağım. Ben RaSÛlullah'tan (Sallallahü aleyhi ve selkm) ŞÖyle şittim.
"Sanki ben, Fihr kabilesinin kadınları arasındayım, (kendilerini görür gibiyim) ki onlar Hazrecde kalçaları birbirlerine değecek şekilde (kalabalıklar hâlinde)[120] müşrikçe (putları) tavaf edecekler.[121] Bu, İslâm ümmetinde görülecek ilk şirk hareketidir.
Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki bu sapık düşünce onları "Allah şerri takdir etmedi' demelerine götürdüğü gibi, y Allah hayrı da takdir etmedi' demeye kadar götürdü."
NOT: Kaderi inkâr edenlere karşı İbn Abbas'm (Radıyallahü anhümâ) tepkisi şiddetlidir ve onlara hadisle delil getirmektedir. Bu hadiste, insanların yaptıkları sebebiyle ceza ya da mükâfat alacakları konusu işlenmekte, kaderin çok boyutluluğu gerçeğine dikkat çekilmektedir. Allah insanlara imân imkânı verdiği hâlde putları ve şirki tercih etmişlerse, bunun cezasını çekeceklerdir.[122]
46/197- İbn Avn'derı (Radıyattahü anh):[123]
Kader konusunda inkârı bulunan Gaylan'ı, Şam kapısında asılmış gördüm.[124]

Açıklama

Gaylan b. Ebû Gaylan ed-Dımeşkî, kader konusunda ilk tartışmaları başlatan kişi olarak bilinmektedir. Hz. Osman'ın azadlısı olan bu kişinin evi Dımeşk'tedir.
îbn Asâkîr'm belirttiğine göre, Ömer b. Abdülaziz Gaylan'ı kaderle ilgili sapık görüşlerinden dofayı tenkit eder ve kınardı. Ömer b. Abdülaziz ölünceye kadar onunla görüşmedi. Onun ölümünden sonra, Gaylan faaliyetlerini daha da artırdı. H.106 yılında Hişam b. Abdülmelik'le yaptığı hacda insanlara çeşitli fetvalar verdi.
İmam Evzai şunları anlatır: "Kader konusunda ilk tartışma açan kişi Sûser isimli bir Irak'lıdır. Bu kişi Hristİyanlıktan İslâm'a geçti ve daha sonra yine Hristiyanlığa döndü.
Onun görüşlerini de Mabed el-Cühenî, Mabed'den de Gaylan aldı. Hişam b. Abdülmelik'in halifeliği döneminde Gaylan bize geldi ve fikirlerini anlattı. Kendisi iyi bir hatipti ve çeşitli konularda tartıştık.
Sonra insanların onun etrafında çoğaldığı görüldü, artık iş çığırından çıkmış ve Müslümanlar arasında büyük tartışma ve kargaşalar meydana gelmişti. Sonunda halife Hişam b. Abdülmelik onu yakalatıp idam ettirdi."
îbn Asâkîr, Gaylan'ın 'Allahım, eğer görüşlerim yanlışsa beni idam etsinlerV şeklinde büyük konuştuğunu rivayet eder. Her şeyin doğrusunu Allah bilir.[125]

Kadere İman

1- Kadere iman farzdır ve inkârı küfürdür.
2- Kâinattaki her şeyi yaratan Allahtır.
3- Kader, Allah'ın kâinattaki programıdır ve her şey Allah'ın kontrolündedir. Allah kâinatı yaratıp ona bir program yüklemiştir. Eğer kâinattaki olaylar tesadüfi işleseydi bir an bile bu müthiş düzen devam etmez ve sistem tümüyle çökerdi. Her olayın bir mantığı ve olaylar içinde yeri vardır. Allah'ın sistemi bu şekilde düzenlemesi, Rablık sıfatından kaynaklanmaktadır. Allah, kâinatın Rabbidir.
4 - İnsanın kaderi üç parçadır :
a- îlk yaratılış anındaki takdir/plânlama, Allah Teâiâ şöyle buyurdu :
'Yeryüzüne ve nefsinize gelen her musibet, mutlaka önceden Kitapta (yani Levh-i Mahfuzda) yazılı bulunmaktadır. Bu (plânlama da) Allah'a göre çok kolaydır/basittir.
Bunu, elinizden kaçana fazla üzülmeyin ve kazandığınıza fazla sevinmeyin diye (yaptık). Allah kibirlenip övünen kimseleri sevmez.' (Hadid 57/22-23)
b- Anne karnında bazı programların yüklenmesi,[126]
c- Dünya hayatındaki yaşantısı ve bunların melekler tarafından kaydedilmesidir ki insan hayatı ilk iki programa uygun olarak işler. İnsanı yaratan Allah, ona değişik bir program yüklemiştir. Bu sistemde birden fazla seçenekten birini tercih iradesi/seçim gücü vardır. Verilen bu imkânları doğru ya da yanlış değerlendirmesi sonucunda insan, ceza veya mükâfat elde eder.
5- Kader, insana birden fazla imkân vermektir, yani çok boyutludur ve insan bunlardan birini seçmesi ile sorumlu hâle gelir. Açlık ve tokluk, hastalık ve tedavi gibi.
Hz. Ömer (Radiyallahü anh) bulaşıcı hastalık olan bir şehre girmeyince kendisine: 'Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?' denilmişti. Büyük halifenin ünlü sözü, hâlâ kulaklarımızda çınlıyor:
'... Allah 'in kaderinden yine Allah 'in kaderine kaçıyoruz/sığınıyoruz.''[127]
Şairin dediği gibi:
Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır...
6- Kâinatta Allah'a ait küllî irade yanında, insana da sınırlı bir irade gücü verilmiştir. İnsan bu güç ile tercihde bulunur ve Allah da onun isteğine uygun olarak dilerse yaratır, dilerse yaratmaz. İşte insan bu sınırlı iradesi ile yaptığı tercihten sorumludur.
7- Kâiiyttaki bazı olaylar, insan merkezli olarak bakıldığında, iki kısma ayrıldığı görülür:
a- İsteğe bağlı olmayan fiiller; nzık, ecel, erkek ya da dişi olmak gibi...
b- İsteğe bağlı olan fiiller.
8- Kader inancı, insan karakterini düzeltir ve insanın Allah'a olan güvenini kuvvetlendirir.
9- Kader konusu, gaybla ilgili konulardan kabul edilmiş ve Rasülullah (SaiMtahü aleyhi ve seliemj başta olmak üzere selefimiz tarafından bu konulan fazlaca tartışmak yasaklanmıştır.[128]

* Yapılması Gereken Şeyler

1- İnsan temiz olarak yaratılmıştır. Onun hiçbir borcu ve suçu yoktur. Daha sonra toplum onu değiştirmiştir. Rasülullah (SaUallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
"Her doğan fıtrat (saflık/temizlik)  üzerine yaratılmıştır, sonra  anne ve babası onu Yahudileştirmiş veya Hristiyanlaştırmış ya da Mecusî yapmıştır. "[129]
2- Sürekli doğrular aranmalı.[130]
3- Niyetler samimi olmalı.[131]
4- Zulüm ve haksızlıktan kaçınmalı. Zira zalimlerin kalbi mühürlenmiştir.[132]
5- Bol bol dua edilmeli. Sevbân'm naklettiği hadiste Rasülullah (SaUallahü aleyhi ve sellem) buyurur ki:
"Kaderi sadece dua geri çevirir/önler."[133]
"(Kaderin) kazasını sadece dua geri çevirir/önler."[134]
Rasülullah (SaUallahü aleyhi ve sellem) bir başka hadisinde şöyle buyurur:
Kaderden kaçmak fayda vermez, dua etmek faydalı olur. Sanırım, kader tecelli   etmedikçe  dua   yararlı   olur.   Dua,   belâ   ile   karşılaşır ve  kıyamete   kadar birbirlerinin önüne geçmeye çalışırlar."[135]
6- Kader  karşısında Allah'a teslim olunmalı  ve tevekkül  edilmeli.  Bu şekilde her insan kul olduğunu unutmaz ve son nefese kadar tetikte/uyanık olur.[136]

[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/188.
[2] Sened:
Sahih: Müsned, 11/169, H.no:6579; Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, es-Sünnc, 11/387-388, H.no:842; 11/394, H.no:856; Müslim, Kader, 16, Tirmizt, Kader, 18, H.no:2156 (hasen-sahîh-garib); Abd b. Humeyd, 1/136, H.no:343; İbn Hıbbân, XIV/508, H.no:6137; Bezzâr, VI/426, H.no:2456; Beyhaki, l'tikâd, i/136; Deylemî, Fırdevs, IH/208, H.no:4591. Senedinde İbn Lehîa bulunmaktadır. Bu râvî ile İlgili geniş bilgi için bk.22/64.hadis.
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/188.
[4] Sened:
Sahih: Müsned, 11/176, H.no:6644 (uzun bir hadisin ortasında nakledilmiştir): Benzer rivayet 'Çin bk. 11/197. H.no:6854, Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, es-Sünne, U/424, H.no:932; Tirmizî, îmân, 18, H.no: 2642 (hasen); İbn Ebî Âsim, 1/107-108, H.no:241-243; Taberânî, Müsnedü's-Şâmiyyîn, 1/304, H.no:532; Hallâl, es-Sünne, 111/539, H.no:891; Beyhakî. es-Sünenü'l-kübrâ, IX/4; Hâkim, Müstedrek, 1/84, H.no:83 (İsnadının sahih olduğunu söyler); Deylemî; Firdevs, 1/170, H.no:43; Herevî, el-Erbaûn fî deiâiH't-Tevhîd, 1/88-89, H.no:37; Lâlkâî, IV/604, H.no:1078-1079; Heysemî, râvîlerinin sika olduğunu ifâde eder. Bk.Mecma', VII/193-194.
[5] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/189.
[6] Sened:  
Sahih: Müsned, II/l 10, H.no:5893. Mâlik, Muvatta', Kader, 4; Ma'merb. Râşid, XI/117-118, H.no:20080; Buhârî, Halku efâli'l-ıbâd, s.47; Müslim, Kader, 18, Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, X/205; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 1/148-149, H.no:203.
[7] el-Keys; lafız olarak akıllı, uyanık ve tutarlılık mânâsındadır. Metindeki acizlik kelimesinin zıttı olarak, kuvvet anlamı tercih edildi. Bk. Nevevî, Şerhu Sahihi Müslim, XVI/167-168.
[8] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/189-190.
[9] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/190-191.
[10] Sened:
Hasen: Müsned, VI/441, H.no:2736I; Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, es-Sünne; 11/466-467, H.no:1059: Deylemî, Firdevs, III/422, H.no:5290. Hz.Ebû Bekr'in sözü olarak da nakledilir. Bk.M3 'mer b. Râşîd, XI/123, H.no:20094. Heysemî, hadisin Taberânî ve Bezzâr tarafından da rivayet edildiğini, râvîierinin ise sahih ricali olduğunu belirtir. Bk.Mecma', VII/185. Fakat seııedde yer alan Ebu'r-Rebî', Süleyman b. Utbe'dir. Heysemî'm'n "Süleyman b. Utbe'yi, Ebû HatırrTin sika; İbn Main'in ise, zayıf saydığını; diğer râvîierinin ise sika olduklarını" söyler. « M?c™a ' VII/194^ Zehebî, Süleyman b. Utbe Ebu'r-Rebî' ed-Dârânî ed-Dımaşkî hakkında sadûk" ifâdesini kullandıktan sonra, İbn Maîn'in ''bir şey değildir"; Dühaym'in "sikadır" dediklerini nakleder. &k.Kâşif. Trc.no:2115; İbn Hacer ise, aynı kanaattedir: "sadûktur, garib hadisler nakleder". Bk.Takrîb, Trc.no:2592. Bu râvî 23/174., 37/188. ve 41/192.hadislerin senedinde de yer almaktadır. Bûsirî de, bu zâtın hadisi için hasen hükmünü verir. °*Misbâhu 'z-zücâce, IV/39.
[11] Mubârekfûrî, Tuhfelü'l-ahvezî, IX/368.
[12] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/191-192.
[13] Sened: 
Sahih: Müsned, 11/484-485, H.no:10235; Müslim, Kader, II, Taberânî, eî-Mu'cemü'l-evsat, HI/222-223, H.no:2469; [11/376, H.no:2801; IV/22, H.no:3026 (Bu rivayette "uzunca bir zaman" yerine, "70 yıllık bir zaman" lafzı kullanılmıştır); Abdullah b. Vehb el-Kuraşî, Kader, I/I69, H.no:48;
a-Hz.Âişe'den (Radıyaiiahu anhâ) şahidi İçin bk. Müsned, VI/107, H.no:24643; VI/108, H.no:24648; İshâk b. Râhûye, Müsned, 11/312, H.no:837; Ebû Ya'lâ, VIII/128, H.no:4668; Heysemî, hadisin Ebû Ya'lâ tarafından da rivayet edildiğini, râvîlerinin İse sahih ricali olduğunu belirtir. Bk.Mecma', VII/211-212. Ayrıca 7/158. hadisin tahricine bk.
b-Hz. Ömer'den (Radıyaiiahu anhj şahidi için bk. Müsned, 1/44, H.no:311; Tirmizî, Tefsir, 7/2; H.no:3075; Hâkim, Müstedrek, 1/407, H.no:289; Makdisî, Muhtara, 1/407, H.no:289; Heysemî, Mevârid, 1/447, H.no:1804. Ayrıca 21/172. hadisin tahricine bk.
c-İbn Mcs'ûd'dan (Radıyaiiahu anh) şahidi için bk. Müsned, 1/382, H.no:3624; 1/414. H.no:3934; f/430, H.no:4091; 1/374-375, H.no:3553; Mâlik, Muvatia', Kader, 1; Ma'mer b. Râşid. XI/123, H.no:20093; Buhârî, Kader, 1; Enbiyâ, 1; Müslim, Kader, I; Tirmizî, Kader, 4, H.no:2137; Bezzâr, IV/35I-352, H.no:1551; V/170, H.no:1766; Humeydî, 1/69, H.no:126; Şâşt, ir/140-144, H.no:680-685; Beyhakî, es-Stinenü'l-kübrâ, V1I/421; X/266; Ebû Yala, IX/89, H.no:5157; Îbnü'1-Ca'd, Müsned, s.379, H.no:2594; Taberânî. el-Mu'cemü'l-kebîr, X/!95, H.no:10440. Ayrıca 17/168.hadisin tahricine bk.
d-Sehl b. Sa'd es-Sâidî'den (Radıyaiiahu anh) şahidi için bk. Müsned, V/335, H.no:22733; V/332, H.no:2271I; Buhârî, Meğâzî, 39; Müslim, Kader, 12; İbnü'1-Ca'd, Müsned, s.429. H.no:2929; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VI/143, H.no:5784, VI/147, H.no:5798, VI/149, H.no:5806, VI/154, H.no:5825, VI/170, H.no:5891, VI/188, H.no:5952; İbn EbîÂsım, 1/96, H.no:216.
e-Enes b. Mâlik'ten (Radıyaiiahu anh) şahidi için bk. Ebû Ya'lâ, VI/443, H.no:3829; Ayrıca 6/157. hadisin tahricine bk.
f-Urs b. Utneyra'dan (Radıyaiiahu anh) şahidi için bk. İbn Ebî Âsim, 1/54, H.no:l 19 (İsnadı sahih râvîleri sikadır); Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr.. XVII/137, H.no:340, el-Mu'cemû'l-sağîr, 1/309, H.no:512; Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 1/40, H.no:29; Heysemî, hadisin Bezzâr tarafından da rivayet edildiğini râvîlerinin ise sika olduğunu belirtir. Bk.Mecma', VII/212.
g-Eksem b. Ebi'l-Cevn'den (Radıyaiiahuanh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l- 1/296, H.no:872. (Bu hadis, savaşta cesaret ve şecaatle çarpışan bir kişi hakkında "O cehennemliktir"...hadisinin son bölümünde işlenmiştir.)
h-Amr b. el-Hamk'tan (Radıyaiiahu anh) şahidi için bk. Müsned, IV/I35, H.no: 17'51. Heysemî hadisin sahih ricaliyle rivayet edildiğini belirtir. Bk.Mecma', VII/212. Bu rivayet ileride tekrar edilecektir.
[14] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/192-193.
[15] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/193.
[16] Sened:
Sahih: Müsned, HI/120, H.no: 12153; Bu hadis. Ahmed b. Hanbel'in sülâsiyyâtmdandır. BkSefârînî, 1/799, H.no:131; Benzer rivayet için bk. 111/106, H.no: 11975; III/257. H.no: 13629; Tirmizî, Kader, 8, H.no: 2142, (hasen-sahih); Abd b. Humeyd, 1/410. H.no:1393; Ibn EbîÂsım. 1/174, H.no:393; Ebû Ya'lâ, V1/40İ-402, H.no:3756: VI/443, H.no:3829; VI/452-H.no:3840: Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, VII/219, H.no:6424; Makdisî, Muhtara, V/239. H.no:1865; VI/24-26, H.no: 1978-1980 (İsnadları sahihtir); Lâlkâî, IV/610, H.no:1089; Beyhakî, İ'tikâd, s. 157-158. Ayrıca 5/156. Hadisin tahricine bk. Heysemi, hadisin sahih ricaliylc rivayet edildiğini belirtir. Bk.Mecma\ VII/214.
[17] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/193-194.
[18] Sened:
Sahih: Müsned, VI/107, H.no:24643; Benzer rivayet için bk. VI/108. H.no:24648; Müsnedü’l-Haris (Zevaidü’l-Heysemi), II/748, H.no: 741; İshak b. Rahiye, Müsned, II/312, H.no:837; Beyhaki, İtikad, s.184; Ebu Yala, VIII/128, Hno:4668.Heysemi, Ebu Yala tsrafından rivayet edilen ravilerinin, sahih ricali olduğunu belirtir.bk.Mecma’ VII/211-212,Ayrıca 5/156. hadisin tahricine bk.
[19] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/194-195.
[20] Sened:
Sahih: Müsned, IV/176-177, H.no: 17525-17524 (Bu iki rivayet, Müsned'de "'Ebû Abdullah isimli bîr sahâbîden" başlığı altında yer alır); Benzer rivayet için bk.V/68, H.no:20546 (Bu rivayet de İsim verilmeden "bir sahâbiden" başlığı altında yer alır); V/401, H.no:23296. (Bu hadiste "Ebû Abdullah yani Huzcyfe" denilmektedir.) îbn EbîÂsım, 1/89, H.no:202; Deylemî, Firdevs, 1/174, H.no:651; Heysemî, hadisin râvîlerinin sahih ricali olduğunu söyler. Bk.Mecma\ VII/185-186. Hadîsin Müslim'de Ebû Abdullah'tan (Radıyaiiahü anh) rivayet edildiğini söyleyen Bennâ: "Müsned, Ebû Dâvûd ve Tirmizî'de Abdurrahman b. Katâde es-Sülemî'den (Radıyaiiahü anh), Ebû Ya'lâ'da (Bk.VI/144, H.no:3422; VI/172. H.no:3453) ise Enes'ten (Radıyaiiahü anh) şahidi bulunmaktadır."der. Bk.Bülûğu'l-emânî, 1/125. Heysemî, Ebû Ya'lâ'dakİ rivayette el-Hakem b. Sinan el-Bâhilî'nin bulunduğunu, bu zâtın ise pek kuvvetli olmamakla birlikte hadislerinin yazılabileceğini, diğer râvîlerin İse sika olduklarını belirtir. Bk.Mecma\ VII/186.
Bir başka rivayette hastalanıp ağlayan kişinin Muâz b. Cebel (Radıyaiiahü anh) olduğu ifade edilmektedir. Bu nakil için bk. îbn Mende, 1/239, H.no:102. Fakat Muâz b. Cebel'in (Radıyaiiahü anh) künyesi Ebû Abdurrahman olarak bilinmektedir. (Bk.İbnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, V/187, Trc.no:4960). Muhtemeldir ki, benzer bir hâdise onun da başından geçmiştir. Aksi hâlde ensârdan Akabe'de, Bedir ve Uhud gibi büyük savaşlarda bulunmuş bir sahâbîye "Ey Ebu Abdullah" diye nida olunmaz, Ahmed b. Hanbel de Müsned'de "Ebû Abdullah isimli Rasûluliah'ın ashabından birinin hadisleri" diye ayrı bir başlıkta bu hadise yer vermezdi. İbnü'1-Esîr, bu sahâbînin ismini vermemiş, Ebû Kılâbe ile Ebû Nadre'nin kendisinden hadis naklettiği bir sahâbidir demekle yetinmiştir. Bk.Üsdü'l-ğâbe. VI/191-192, Trc.no:6062. Benzer bir rivayet için bk. Bir sonraki hadis: 9/160.
[21] Peygamberimiz bıyığı uzun olanlara; bıyığın kısaltılmasını tavsiye ederdi. Zira ağız yeme ve içme mekânıdır, temiz olmalıdır. Bk. Münâvî, Feyzu 'l-Kadîr 3/347.
[22] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/195-196.
[23] sened:
Hasen: Müsned, V/239, H.no: 21976; /ön Afenrfe, 1/239, H.no:102. Heysemî, hadisin râvîieri arasında bulunan Berâ el-Ganevî'nİn, İbn Adiy tarafından zayıflığa yakın bulunduğunu nakletmiş, diğer râvîlerinin ise sika olduklarını; fakat Hasan'in Muâz'dan hadis işitmediğini belirtir. Bk.Mecma', VII/I20. Ancak, benzer bir hadisin Bezzâr tarafından Ebû Saİd el-Hudrî'den (Radıyaiiahü anh) rivayet edildiğini söyler. Bk.Mecma'. VII/186. Bennâ ise, Tenkîh sahibi îbn Hacer'in her İki hadise de (8/159, 9/160) "hasen" hükmünü verdiğini belirtir. Bk.Bülûğu'l-emânî, S/125.
[24] Ahirette kitabı sağdan verilenler, yani iyi insanlar.
[25] Ahirette kilabı soldan verilenler, yani kötü insanlar. 
[26] Bu ilaveler için bk. 10/161 nolu hadis.
[27] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/196-197.
[28] Sened:
Sahih: Müsned, U/216, H.no: 7705; Benzer rivayetler için bk. 11/317, H.no: 8199; 11/329, H.no: 8338; 11/343, H.no: 8507; 11/344, H.no: 8520; 11/349-350. H.no: 8582; 11/372, H.no: 8829; H/379, H.no: 8915; 11/411, H.no: 9302; 11/431, H.no: 9528; 11/528, H.no: 10773: N/535, H.no: 10853; 11/536, H.no: 10862; Son rivayetin lafzı şöyledir: (Bu hadis sonraki konularda tekrar edilecektir.)
Hemmâm b. Münebbih, Sahîfe, H.no: 106; Buhûrî, Kader, 9; Müslim, Kader, 20-21; Ebû Uâvûd, Nikah, 43, H.no:2152-2154 (Bu rivayette "Eller de zina eder, bunların zinası (haram °)an şeyleri) tutmak; ayaklar da zina eder, bunlarınki (haram kılınan yerlere) gitmek; ağız da zina eder, onunki ise (haram) öpüştür." (2153) Bir diğer rivayette "kulağın zinası (haram şeyleri) dinlemektir," ilavesi vardır. (2154); Hâkim, I/12I, H.no: 180; Beyhakî, es-Sünenü'l- kübrâ, VII/89, H.no: 13287; X/185; ŞuabüUmân, IV/365-366, H.no: 5427-5428; Nesâî, es- Sünenü'l-kübrâ, VI/473, H.no: 11544; Deylemî, Firdevs, 111/61, H.no:4169. İbn Mes'ûdMan (Radıyallahü anh) benzer bir rivayet için bk. Müsned, 1/412, H.no: 3912; Heysemî, hadisin Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve Taberânî tarafından da rivayet edildiğini ve ricalinin sahih râvîlerİ olduğunu söyler. Bk.Mecma', VI/256.
[29] Lafız mânâsı;'benzeyendir\ ancak 'açıklayan' olarak mânâ verildi, zira teşbih açıklamak için yapılır.
[30] İki defa gerçekleşen göğsünün yarılması  hadisesinin biri Rasûlullah küçükken, diğeri de îsrâ gecesi olmuştur.
a- Küçükken gerçekleşen şakk-ı sadrla ilgili haber;
(Bk. Müslim, İman 262; Ahmed, III/149; Hâkim, 11/575; Ebû Ya'Iâ, VV224; EbûAvâne, I/U3; İbn EbîŞeybe, Vll/330)
b-İsrâ gecesi gerçekleşen şakk-ı sadrla ilgili haber;
(Bk. Buharı, Salât 1, Hac 79, Enbiyâ 5; Müslim, İman 263; Ahmed, V/122, 143: Ebû 'id, Vl/295; Ebû Avâne, 1/119).
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/197-198.
[31] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/198-199.
[32] sened:
Sahih: Müsned, 111/421, H.no: 15411; Benzer rivayet için bk. III/421, H.no: 15412 (Senedindeki sika-müdellis olan Bakıyye b. Velîd sebebiyle bu rivayet hasendir. Müslim'in Sahihinde rivayeti bulunmaktadır); III/421, H.no: 15413-15414 (sahih); Tirmizî, Tıb. 21, H.no:2065, (hascn-sahih); Kader, 12, H.no:2148; İbn Mâce, Tıb, 1, H.no:3437: Beyhakî, es-Mmnü'l-kübrâ, !X/349; Şuabü'l-îmân, 11/79, H.no: 1208; İ'tikâd, s.141; Ahmed eş-Şeybânî, V/70, H.no:26IO; Ka'b b. Mâük'ten (Radıyallahüanh) şahidi için bk. Heysemî. Mevârid, 1/339, H-no:1396. Hakîm b. Hizânrdan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Hâkim, Müstedrek. IV/221, Iİ/İQ7431: IW446' H-no:8223; 1/85-86, H.no:87-88 (sahih); Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, '192, H.no:3090; Heysemî, Hakîm b. Hizâm'dan (Radıyallahü anh) nakledilen bu rivayeti zayıf addetmektedir.  Çünkü senedinde Salih b. Ebü'l-Ahdar bulunmaktadır.  Bu râvî ise Şiftir; ancak hadisleri itibâr edilir (  şâhid ve mütâbii var mıdır veya hadisi ferd hadis midir h!ye ara?tırılır)' Sk.Mecma', V/85. Haris b. Sa'd'ın babasından (Radıyallahü anh) şahidi için Hakim, Müstedrek, IV/221, H.no:7432; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VI/47, H.no:5468; eysemî; bu rivayetin ricalinin sika olduğunu; fakat Hâris'in mechûl olduğunu belirtir. fkMecma \ V/85.
[33] Çünkü Allah, her şeyi bir sebebe bağlamıştır, sebep oluştuğunda müsebbep meydana gelir. musîbet, dua, amel ve kurtuluş takdirin birer parçalarıdır.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/199.
[34] Sened:
Sahih: Müsned, 1/293, H.no: 2969; İkinci rivayet için bk.I/307, H.no: 2804 (Bu rivayet üç senedle gelmektedir. Bunlardan ikisi munkatı, biri de muttasıldır); Benzer rivayet için bk. 1/303, H.no: 2763; Tirmizî, Sıfatu'l-kıyâme, 59, H.no: 2516, (hasen-sahih); Tabcrânî, el-Mu'cemü'l-kebîr., XI/178, H.no:11416; XII/238, H.no:12988: Heysemî, Taberânî tarafından nakledilen bu rivayetin senedindeki A1İ b. Ebî Ali el-Kuraşi'nin zayıf olduğunu belirtir. Bk.Mecma', VII/189-I90. Ebû Yala, IV/430, H.no:2556: Makdisî, Muhtara, X/23-25, H.no:I3-15; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, 1/216-217, H.no: 195: 11/27-28, H.no: 1074; İ'tikâd, s. 140; Lâlkâî, İV/614, H.no: 1095; Abd b. Vehb el-Kuraşî, s. 129-130. Abdullah b. Ca'fer'den (Radıyaliahü anh) şahidi için bk. İbn Ebî Âsim, T/137-138, H.no:315.
[35] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/199-201.
[36] sened:
Sahih: Müsned, 11/248, H.no': 7381; Benzer rivayet için bk. 11/264, H.no: 7578-7579; Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, es-Sünne., 1/287, H.no:549; 11/506, H.no:1177; Mâlik, Kader, I; Ma'mer b. Râsid, XI/112-113, H.no:20067-20069; Buharı, Enbiyâ, 31; Tefsir, 20/1; Tevhîd, 37; Kader, 11; Müslim, Kader, 13-15; Ebû Dâvûd, Sünnet, 16. H.no: 4701, Tirmizî, Kader, 2, H.no: 2134 (hasen-sahih); Nesâî, es-Sünenül-kübrâ, VJ/284, H.no:10985; VI/308, H.no:ll060; İbn Mâce, Mukaddime, 10, H.no:80: Humeydî, 11/475, H.no:1115; Beyhakî, Şuabü'l-tmân, 1/204, H.no: 184; İ'tikâd, s. 138; Lâilkâİ, III/4I3, H.no:693; Hercvî, Erbaûn, s-73, H.no:24. Bu olayın başlangıcı, Ebû Davud'un rivayetinde şöyle nakledilir: Ömer b. Hattab (Radıyallahü anh) Allah Rasûlü'nün (Sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:
Hz. Musa dedi ki:
" Ya Rabbt, hem bizim, hem de kendisinin cennetten çıkarılmasına sebep olan (atamız) Adem 'i bana gösterir misinV Aİlah ona Adem'i (Aleyhisselâm) gösterince şöyle dedi:
'Sen atamız Adem misinV
'Evet'
'Sen, Allah 'in rûh verdiği, isimlen öğrettiği ve melekleri secde ettirdiği kişi değil misini'
'Evet'
""Peki, bizi ve kendini cennetten çıkartmaya sebep olan şey neydi?'
'Sen kimsin?'
'Ben Musa'yım.''
'Sen   Allah'ın   vahy   için   görevlendirdiği   kişi  değil   misin?...'   şeklinde  rivayet  devanı etmektedir. Bk.Ebû Dâvûd, Sünnet, 16, H.no: 4702.
[37] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/201-202.
[38] Fahreddin Râzi, Mefâtihul-gayb 1/270.
[39] Eşarî, el-lbâne 202-203.
[40] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/202-203.
[41] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/203-204.
[42] sened:
Hasen: Müsned, 1/168, H.no: 1444; Tirmizî, Kader, 15, H.no:2151 (Tirmizî, Muhammed b. Ebû Humeyd'in hadiste kuvvetli olmadığını söyler. Bir başka hadisin akabinde ise, adı geçen bu râvî için: "Hafızası sebebiyle hadis âlimlerince zayıf sayıldı" ifâdesini kullanır. Tirmizî, bu zâta "Hammâd b. Ebû Humeyd'7 denildiğini de belirtir. Bk.Tirmizî, Cuma, 2, H.no:489); Hâkim, Müstedrek, 1/699, H.no: 1903 (Hâkim, "Buhârî ve Müslim'in kitaplarına almadığı, isnadı sahih bir hadistir" demiş, Zehebî de Telhisinde "sahih" hükmünü vermiştir); Fakat Zehebî, bir başka eserinde, âlimlerin zayıf saydıklarını dile getirir. Bk.Kâşif, Trc.no:4812. Bezzâr, İV/18-19; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, 1/219, H.no: 203; Şâşî, 1/224, H.no:185; Lâlkâî, IV/619-620, H.no:1103. Heysemî seneddeki Muhammed b. Ebû Humeyd'in, İbn Adiy tarafından zayıf sayıldığını; bununla birlikte hadislerinin yazılabileceğini ifade eden sözlerini nakleder ve şöyle der: "Bu râvîyi Ahmed b. Hanbel ve Buhârî de zayıf saymıştır." Bk.Mecma', 11/279-280. Buhârî, lakabı Hammâd olan Muhammed b. Ebû Humeyd İbrahim el-Medenî el-Ensârî'iyi "münkeru'İ-hadis" sayarken; İbn Main; Ebû Zür'a, Ebû Hâtİm ve Nesâî de zayıf sayanlar halkasına katılmışlardır. Bennâ, hadisi Tirmizî ve Hâkim'in rivayet ettiğine işaret ederek, ceyyİd isnadla nakledildiğini belirtir. Bk.Bülûğu 'î-emânî, 1/128. Suyutı ise, hadise "hasen" hükmü verir. Bk.el-Câmiu's-sağir, H.no:8252. Münâvî, İbn Hacer'in hadis hakkında "senedi hasendir" dediğini belirtmiştir. Bk.Feyzu'l-kadîr, VI/20. Hadisi, mezkûr râvî sebebiyle zayıf sayanlar olmuş; ancak Hâkim, İbn Hacer, Suyûtî, Münâvı, Ahmed Muhammed Şâkir (tahkikinde) ve Berinâ gibi hadis otoriteleri, hadisi en azından hasen ka
[43] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/204.
[44] sened:
Sahih: Müsned, VI/15, H.no: 23808; Benzer rivayet için bk. IV/333, H.no: 18841; IV/332, H.no: 18836; Sa'd b. Ebî Vakkâs'tan (Radıyaliahü anh) şahidi için bk. 1/173, H.no:1487, 1492; ^77, H.no:1531, 1/182, H.no:1575, Müslim, Zühd, 64; Dârimî, Rikâk, 61, H.no:2780, Beyhakî, Şuabül-îmân, IV/116, H.no:4487; VI1/189, H.no: 9949-9950; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VIIİ/40, H.no:73I6; İbn Mes'ûd'dan (Radıyaliahü anh) şahidi için bk.Deylemî, Firdevs, 111/39, H.no:4094. Heysemî, Ömer b. Sa'd'ın dışındaki râvîlerinin sahih JJÇal, olduklarını ifade eder. Bk.Mecma ', VII/209.
[45] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/205.
[46] Sened:
Sahih: Müsned, V/24, H.no:20161; Benzer rivayet için bk. 111/117, H.no:12099; Ebû Ya'lâ, '1/220, H.no:4217; VII/288, H.no:4313; Beyhakî, Şuabü'1-fmân, Vll/189. H.no: 9951; a -"'sî, Muhtara, V/194-195, H.no:1815-1816; VI/196, H.no:1817-1818 (İsnadları sahihtir); Müsnedü'ş-şihâb, 1/348, H.no:596. Bazı rivayetlerde: "Hz. Peygamber (sallalâhu -sellem) bu hadisi îrâd buyurmadan önce tebessüm etti," ziyadesi bulunmaktadır.Ebu Ya!â' VII/221' H-no:42i8- Saydâvî, Mu'cemü'ş-şüyûK s. 169. Bazı rivayetlerde ise, eyb (Radıyaliahü anh): Rasûlullah (sallalâhu aleyhi ve sellem) bize öğle (veya ikindi) namazını kıldırdı. Selâm verdikten sonra gülümseyerek bize yöneldi ve "Niye güldüğümü sormayacak misiniz?" dedi. Ashab-ı kiram: "'Allah ve Rasûlü daha iyi bilir" deyince...' şeklindeki bir ziyadeyle, yukarıda metnini verdiğimiz hadisin benzerini nakletti."
Bk.Bezzâr. VI/15. H.no:2088; Heysemî, Ahmet! b. Hanbel'in râvîlerinin sika olduğunu söyler. Bk.Mecma', VII/209-210. Suyûtî de "hasen" hükmü verir. Bk. el-Câmiu 's-sağîr, H.no:5387.
[47] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/205-206.
[48] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/206.
[49] Sened:
Sahih: Müsned, 1/382, H.no:3624; Benzer rivayet için bk.I/414, H.no:3934; 1/430, H.no:4091; 1/374-375, H.no:3553 (Son rivayetin (3553.hadisin) senedi inkıtâdan dolayı zayıftır. Çünkü, Ebû Ubeyde, babasından hadis işitmemiştir. Ali b. Zeyd de hafızası sebebiyle zayıf sayılmıştır. Bk.Heysemî, Mecma\ VII/192. Ali b. Zeyd için 29/180.hadisin tahricine bk); Mâlik, Muvatta', Kader, 1; Ma'mer b. Râşid, XI/123; Buhârû Bed'ü'1-halk. 6; Kader, 1; Er>biyâ. 1; Müslim, Kader, 1; Ebû DâvÛd, Sünnet, 16, H.no: 4708; Tinnizî, Kader, 4, II.no: 2|37, (hasen-sahih); Nesâî, es-Sümnü'l-kübrâ, VI/366, H.no:11246: İbn Mâce, Mukaddime, '0. H.no:76; Humeydî, 1/69, H.no:126; Taberânî, el-Mu'cemü'I-kebîr, IX/178, H.no:8885, x/195, H.no:10440, el-Mu'cemü's-sağîr, 1/133, H.no:200; Ebû Ya'lâ, IX/89, H.no:5157; Ibnü'1-Ca'd, Müsned, s.379, H.no:2594; Bezzâr, IV/351-352, H.no:1551; V/170. H.no:1766; Safî, 11/140-144, H.no:680-685; Hallâl, es-Sünne, 111/538-539, H.no:890; Ebn Ebî Asım, es-Sünne, 1/77, H.no:175; Isfahanı, Azame, V/1634, H.no:1077i3; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, yn/421; X/266; l'tikâd, s.137-138; Abdullah b. Vehb el-Kwafı, s.153-154, H.no:39. Ayrıca 3/156.hadisin tahricine bk.
[50] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/206-207.
[51] Sened:
Sahih: Müsned, III/397, H.no: 15205; Heysemî, senedinde Ebû Avn Husayf b. Abdurrahman el-Cezerî'nin yer aldığını, bu zâtın İse başta İbn Maîn olmak Üzere bir grup âlim tarafından sika sayıldığını belirterek, kendisinde İhtilafın bulunduğunu, diğer râvîlerinin ise sika olduğunu söyler. Bk.Mecma', VII/192. Zehebî: "Sadûk, ancak hafızası kötüdür. Ahmed b. Hanbel onu zayıf saymıştır" der. Bk.Kâşif, Trc.no:! 389; Hattab b. Kasını hakkında da birtakım tenkitler yapılmıştır. Zehebî bu râvî hakkında ise: "Harran kadısıdır. îbn Main onu sika saymıştır" der. Bk.Kâşif, Trc.no: 1394; İbn Hacer, bu zatın sika biri olduğunu; fakat ömrünün son zamanlarında ihtilât ettiğini belirtir. Bk.Takrîb, Trc.no:1724. Hadis bu senediyle zayıftır. Ancak sahih bir şâhidle kuvvet kazanarak sahih Ii gayrini seviyesine çıkar. Enes'ten (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, III/148, H.no: 12438-12439 (sahih); IH/117-118, H.no: 12096-12097; Buharı, Kader, 1; Müslim, Kader, 5.
[52] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/207-208.
[53] Sened:
Sahih: Müsned, IV/6-7, H.no: 16088; Müslim, Kader, 4: Humeydî, 11/364, H.no:826; Abdullah b. Vehb cl-Kuraşî, Kader, s. 144, H.no:33; Taberânî, el-Mu'cemü'/-kebîr, 111/176, H.no:3039; İbn Ebî Âsim, es-Sünne, 1/80, H.no:180.
[54] Râvî Siifyan bir keresinde; kırk beş gecede, diye rivayet etti.
[55] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/208-209.
[56] Sened:
Sahih: Müsned, V/I97, H.no: 21620; Benzer rivayet için bk.V/197, H.no: 21619 (Bu rivayetteki yani 21619.hadisteki isnad, mechûi bir râvî sebebiyle zayıftır. Fakat, bu zayıf rivayet. 21620. hadis ile kuvvet kazanır. Hadisin metni ise şöyledir:; İbn Ebî Âsim, es-Sünne, 1/133, H.no:304. Heysemî, hadisin Bezzâr ve Taberânî'nin el-Mu'cemü'l-kebîr ve el-Mu'cemü'l-evsat isimli eserlerinde de nakledildiğini, Ahmed b. Hanbel'in iki isnadından birinin (21620. hadis) râvîlerinin sika olduğunu söyler. Bk.Mecma', VII/195.
[57] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/209.
[58] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/209-210.
[59] Sened:
Sahih: A/ösnerf, 1/52-53,' H.no:374-375. İkinci rivayet bk.I/51-52,  üçüncü rivayetI1' I/318319' H-ııo: 2926;
H no Vfifn" T lit nH-n°:20073; M-/'m' îmân^ 8^ 4- rırmiâ, îmân, 4994; III/446 H;, III/446, H.no:5883; £ö« a: 63; Heysemî, Mevârid, no:l; Ebû Nuaym, Müstahrec, I/] 03, H.no:84; Makdisî, Muhtara, 1/328, H.no:222; Ebû Avâne, IV/193, H.no:6470; Taberânî, el-Mu'cemü'l- kebîr,   XII/430.   H.no:I3581.  Heysemî,   Taberânî'nin   râvîlerinin   sika  olduğunu   belirtir. Bk.Mecma: 1/40-41. Bu hadisi 5/47.hadisle karşılaştırınız.
[60] Bir   rivayette:   "Adamın   biri   O'na  şöyle   bir   soru   yöneltti:   "Bu   topraklarda  gezip dolaşıyoruz..."
[61] Müsned, 11/107, H.no: 5856-5857.
[62] Müsned, 1/28, H.no: 191.
[63] Müsned, 1/27, H.no: 184.
[64] Hadis için bk. 5/47.
[65] Bk. Mubârckfûrî, Avnü 'l-Mâbûd, XII/303.
[66] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/210-218.
[67] sened: .
Sahih: Müsned, V/182-183, H.no: 21629; Benzer rivayet için bk. V/189, H.no: 21546; Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, 11/388-389, H.no:843; Ebû Dûvûd, Sünnet, 16, H.no:4699: İbn Mâce, Mukaddime, 10, H.no:77; Abd b. Humeyd, s. 109, H.no:247; Lâlkâİ, IV/612-613, H.no:1093; IV/673, H.no:1232; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, X/204, Şuabü'l-îmân, 1/203, H.no:182._ Zeyd b. Sâbit'e (Radıyallahü anh) müracaatı için bk. Müsned, V/185, H.no: 21503; {bn EbîÂsım, 1/109, H.no:245; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, V/I60, H.no:4940; Deylemî, rırdevs, IH/369, H.no:5119. Bu hadis, Zeyd b. Sâbit'in (Radıyallahü anh) hadisleri arasında da j^r alır. İbnü'd-Deylemî, önce Übey b. Ka'b'a (Radıyallahü anh) anlatıyor. Sonra sırasıyla, İbn Mes'ûd, Huzeyfe b. el-Yemân ve Zeyd b. Sabit (Radıyallahü anhüm) ile karşılaştırıyor.
[68] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/218-219.
[69] Sened:
Hasen: Müsned, VI/441-442, H.no: 27363; İbn EbîÂsım, 1/110, H.no:246; Deylemî, Firdevs, III/333, H.no:4998; Kudâî, Müsnedü 'ş-şihâb, 11/64, H.no:890; Beyhakî, Şuabü Uman, 1/224, H.no:215. Heysemî, eserinin bir yerinde, râvîlerinin sika olduğunu (Bk.Mecma', VII/197), eserinin bir başka yerinde ise, Bezzâr tarafından rivayet edilen hadisin "isnadının hasen" olduğunu ifâde eder. Bk.Mecma', 1/58. Bu ikinci bilgi daha doğru gibi. Çünkü senedde yer alan Ebu'r-Rebî', Süleyman b. Ulbe'dİr. Heysemî'nin "Süleyman b. Utbe'yi, Ebû Hâtim'in sika; İbn Main'in İse, zayıf saydığını; diğer râvîlerinin ise sika olduklarını" söyler. Bk.Mecma7, VII/194. Zehebî, Süleyman b. Utbe Ebu'r-Rebî' ed-Dârânî ed-Dımaşkî hakkında "sadûk" ifâdesini kullandıktan sonra, İbn Maîn'in "bir şey değildir"; Dühaym'in "sikadır" dediklerini nakleder. Bk.Kâşif, Trc.no:21I5; îbn Hacer ise, aynı kanaattedir: "sadûktur, garib hadisler nakleder". Bk.Takrib, Trc.no:2592. Bu râvî 4/155.hadiste zikredilmişti; ayrıca 37/188. ve 41/192.hadislerin senedinde de yer almaktadır. Bûsirî de, bu zâtın hadisi için hasen hükmünü verir. Bk.Mİsbâhu 'z-zücâce, IV/39.
[70] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/219-220.
[71] sened:
Hasen: Müsned, V/3I7, H.no: 22604; Benzer rivayet için bk. V/317, H.no: 22606; Ebû Dâvûd, Sünnet, 16, H.no:4700; Tirmizî, Kader, 17, H.no: 2155, (Zuhruf sûresinin baş tarafının ziyadesiyle); Tefsir, 68/1, H.no: 3319, (hasen-garib).
[72] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/220-221.
[73] Sened:
Hasen: Müsned, V/318, H.no: 22616; Hadisin birinci kısmı Ebû Zer'den (Radıyallahü anh) de rivayet edilmiştir. Bk.Mwsm^, V/171, H.no: 21392; V/163, H.no: 21341; V/150, H.no: 21228; Rebî1 b. Habîb el-Ezdî, Müsned, s.42, H.no:57; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, VI1/123, H.no:9714; Heysemî, hadisin isnadında İbn Lehîa'nın bulunduğuna dikkat çeker. Bk.Mecma', 1/59; Heysemî bu hadise eserinin başka bir yerinde daha temas etmiş ve bunun Taberânî tarafından iki ayrı isnadla rivayet edildiğini, senedlerinden birinde İbn Lehîa'nın bulunduğunu, bu zâtın da zayıf olmasına rağmen hadislerinin hasen olduğunu (İsmi zikredilen râvî ile ilgili gen'Ş bilgi için bk.22/64.hadis); diğer rivayette İse Süveyd b. İbrahim'in bulunduğunu, bu râvî hakkında da İbn Main'İn iki rivayetinde sika olarak kabul ettiğini, Nesâî'nin ise zayıf saydığını, diğer râvîlerin sika olduklarını ifade etmiştir. Bk.Mecma', V/279. Münzirî ise, hadisi Ahmed b. Hanbel ve iki isnadla Taberânî'nin rivayet ettiğini belirttikten sonra isnadlarındaıı birinin hasen olduğunu söyler. Bk.Terğîb, 11/187-188, H.no:2046.
[74] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/221-222.
[75] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/222.
[76] sened:
Sahih: Müsned, 11/181, H.no:6703; Benzer rivayet için bk.EI/212, H,no:6985 (Buradaki rivayette dedesinin ismi verilmiştir. "Abdullah b. Amr (Radıyallahü anh)") Ebû Hâzim, A'rac b. Seleme b. Dinar'dır. Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, 11/418, H.no:916; Lâlkâî, IV/621-622, H.no:l 108; IV/746, H.no:1387; Câbir'den (Radıyallahüanh) şahidi için bk. Tirmizî, Kader, 10, H.no: 2144, (Garibdir. Tirmizî'nin bu rivayetinde "münkeru'I-hadis" sayılan Abdullah b. Meymûn bulunmaktadır); Taberî, Sarîhu's-sünne, s.21, H.no:20.
[77] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/222-223.
[78] Sened:  
Hasen: Müsned, 1/5-6, H.no: 19; Abdullah b. AJımed, es-Sünne, 11/411, H.no:896; Taberânî, et-MucemÜ'l-kebîr, 1/64, H.no:47; Bezzâr, 1/83, H.no:2S. Heysemî, "Attâf b. Hâlid el-Mahzûmî'yi, İbn Main ve bir grup muhaddis sika kabul etmişler, buna rağmen kendisinde zayıflık bulunan bir zattır. Diğer râvîieri ise sikadır. Ancak Ahmed b. Hanbel'in senedinde isimlendirilmeyen (müphem) bir râvî daha vardır," der. Bk.Mecma', VII/194. Zehebî, ismi zikredilen râvînin Nesâî tarafından da kuvvetli bulunmadığını belirtir. Bk.Kâşif, Trc.no:3817; °u eserin haşiyesinde Muhammed Avvâme, bu râvî hakkında dile getirilen ifadeleri şöyle özetler: "Pek az rivayeti bulunan bir kişi, beis yok/zararsız, sâlihu'l-hadis/rivâyeti alınabilir". ]bn Hacer ise: "Saduktur, bazen hata yapar" der. BkJakrîb, Trc.no:4612. Hadis buradaki senediyle zayıftır; fakat daha önce zikredilen şâhidleriyle kuvvetlenir.
[79] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/223-224.
[80] Sened:
Sahih' Müsned, 1/27, H.no: 184; Ma'mer b. RÛşîd, XI/1U, H.no:20063_; Tirmizî, Kader, 3, H no-2135 (hasen-sahih); Ebû Dâvûd, Sünnet, 16, H.no:4696; İbn Ebî Asım, 1/72; Beyhakt, Şuabü'l-îmân, 1/52-53, H.no:19; Makdisî, Muhtara, 1/328-329, H.no:222-223. Hadisin tahnc. için bk.21/172.hadis. Ayrıca son bölümü için 32/183.hadise bk.
[81] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/224.
[82] Sahih:
Müsned, III/304, H.no: 14192; Müslim, Kader, 8: İbn Mâce, Mukaddime, 10. H.no:91; Taberânî, el-Mu'cemü'I-kebir. VII/122, H.no:6568; Abdullah b. Vehb, Kader, s.105. H.no:i8; Ebû Ya'lâ, ÎV/45, H.no:2054. Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk.Hâkim, Müstedrek, 11/502, H.no:3721. Ayrıca 32/183.hadisin tahririne bk.
Burada zikredilen hadisin senedinde Ali b. Zeyd (b. Cüd'ân ct-Teymî ef-Basrî el-Kuraşî) vardır. Heysemî. bir başka hadisi değerledirirken, senedinde Ali b. Zeyd'in bulunduğunu, bu râvînin ise zayıf olduğunu, kendisiyle deli! getirilmesinde ihtilafın varlığını İfade eder. Bk.Mecma\ 1/128: Bûsİrî de aynı şeyleri söyler. Bk. Misbâhu'z-zücâce, IV/228. Buharı bu zat hakkında herhangi bir değerlendirme yapmamıştır. Bk.et-Târihu'l-kebîrr VI/275, Trc.no:2389: İbn Hacer, bu râvî hakkında "zayıftır" derken (Bk.Takrîb, Trc.no:4734); Zehebî: "Hadis hafızlarından biridir; fakat sebt/hafizası kuvvetli değildir'" der ve Dârekutnî'nin bu zat hakkındaki şu görüşünü nakleder: "O, benim nazarımda leyyin/zayıf olarak kalacaktır."' Bk.Kâşif, Trc.no:3916. İmam Müslim, bu râvîyi (Sabit el-Bünâni ile birlikte) mütâbaat açısından eserine almıştîr. Bk.Sahih, Cihâd, 100; Tirmizî ise: "Saduktur; ancak bir başkasının mevkuf yaptiğı haberleri mcrfû yapar" diyerek sadece zaptını tenkit etmiştir. İşte bu sebeple de bazı âlimler, bu râvînin hadislerini hasen olarak telakki etmişlerdir. Fakat Tirmizî, bu râvînin de yer aldığı hadislere "hasen-sahih" hükmü de verir. BkSünen, Taharet, 80, H.no: 109 (Ahmed Muhammed Şâkir, sika olduğunu; hakkında tenkitte bulunanların ise delilsiz hareket ettiklerini ifade eder); Cuma, 39, H.no:545.
Zü'1-Lihye el-Kilâbfden şahidi:
Müsned, IV/67, H.no: 16583-16584; Âmir Hasan Sabri hadisin isnadının sahih olduğunu söyler. Bk. Zevâidu Abdillah b. Ahmed b. Hanbel fi'l-Müsned, H.no:4-5; Buhârî, et-Târihu'l-kebîr, III/265-266; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, İV/237, 247, H.no:4235: Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel ve Taberâni tarafından rivayet edildiğini, râvîlcrinin de sika olduklarını söyler. Bk. Mecma\ VII/194.
[83] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/225-226.
[84] Sened:    
Sahih: Müsned, III/335, H.no: 14535; Benzer rivayet için bk.III/292-293, H.no:14048 (Bu hadis veda haccı ile ilgili Câbir'in (Radıyallahü anh) uzunca bir rivayetinin son bölümündedir. Kaderle ilgili soruyu soran da Sürâka b. Mâlik b.Cu'şüm'dür). Abdullah b. Vehb, Kader, s.l05,,H.no:18; Ebû Yala, IV/45, H.no:2054; IV/84, H.no:2110.
[85] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/226.
[86] Sened:
Sahih: Müsned, 1/82, H.no: 623; İkinci rivayet için bk.I/129, H.no: 1067; Benzer rivayet için bk. 1/129, H.no: 1068; 1/157, H.no: 1348; 1/139, H.no: 1181; 1/132-133, H.no: 1110; Afa'mer b, Râşid, XI/115, H.no:20074; Buharı, Cenâiz, 83; Tefsir, 92/2; Kader, 4; Müslim, Kader, 6-7; EbûDâvûd, Sünnet, 16, H.no: 4694; Tirmizî, Kader, 3, H.no: 2136 (hasen-sahih); Tefsir, 92/1, H.no: 3344, (hasen-sahih); İbn Mâce, Mukaddime, 10, H.no:78; Bezzâr, 11/205, H.no:588.
[87] İkinci rivayetin metni ise şöyledir:
Bk. I/129, H.no:1067.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/226-227.
[88] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/228.
[89] Sened:
Sahih: Müsned, 11/52, H.no: 5140; Benzer rivayet için bk.Il/77, H.no: 5481,1/29, H.no: 196; Ma'mer b. Râşid, XI/lll, H.no:20063; Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, H/394, H.no:_855; Tirmizl, Kader, 3, H.no:2135, (hasen-sahih); Ebû Ya'lâ, IX/353, H.no:5463: İbn Ebî Âsim. 1/71-72, H.no:163; Makdisî, Muhtara, 1/305, H.no:196; Ahmed b. HanbeFin senedindeki Âsim b. Ubeydullah b. Âsim b. Ömer, zayıf sayılmıştır. Bk.İbn Hacer, Takrîb, Trc.no:3065; Cüzcânî, Ahvâlü'r-ruvât, s. 138, Trc.no:236 ("İbn Uyeyne hafızası sebebiyle zayıf saydı" kaydı vardır); Zehebî: "İbn Main zayıf saydı, Buhârî ve diğer âlimler onu "münkeruM-lıadıs olarak telakki ettiler" der. Bk.Kâşif, Trc.no:2506. Ahmed b. Hanbel'e, İbn Ciireyc'in Âsim b. Ubeydullah'tan    naklettiği    hadisler    sorulduğunda,    O:    "Şeyhler,    onun    hadisinden çekinİyorlardı'" dîye bir cevap verir. Bk. Abmed b. Hanbel, llel, s. 110; Âlimlerin zay" saymalarına rağmen, İmam Mâlik, Şu'bc ve Kattan gibi muhaddislerin bu zâttan hadis nakletmeleri dikkatimizi çekmektedir. Tirmizî, senedinde bu râvî yer aldığı hâlde "hasen-sahih" hükmü vermiş ve râvî hakkında herhangi bir tenkitte de bulunmamıştır. Hadis bu rayı ile   zayıf   kabul   edilecek   olsa  bile,   şâhidleriylc   kuvvet   kazanmaktadır.   Şâhid   iÇ'n 29/180.hadisin tahririne bk. Ayrıca 28/179.hadisle karşılaştırınız.
[90] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/228-229.
[91] Sened:
Sahih: Müsned, 11/167, H.no: 6563; Tirmizî, Kader, 8, H.no:2141 (hasen-sahih-garib); Nuaym,/fi/ye, V/168-169.
[92] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/229-230.
[93] Sened:
Sahih: Müsned, IV/186, H.no:I7591; Lâlkâî, IV/606, H.no:1081. Heysemî, hadisin râvîlerinin sahih olduğunu ifâde eder. Bk.Mecma \ VII/I86.
[94] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/230-231.
[95] Sened:
Sahih: Müsned, IV/427, H.no: 19720, Benzer rivayet için bk.IV/431, H.no: 19755; Abdullah b- Ahnıed, es-Sünne, 11/395, H.no:858; Buhârî, Kader, 2; Tevhîd, 54; Müslim, Kader, 9; Ebû Öâvûd, Sünnet, 16, H.no: 4709; İbnü'l-Ca'd, s.227, H.no:I5I7; Nesâî, es-Sünenü'1-kübrâ, Vl'S 17, H.no: 11680; Rûyânî, 1/120, H.no: 112; Taberânî, et-Mu 'cemü 'l-kebîr, XVI1I/129-130, H.no:266-270; XVIII/131, H.no:272-274; İbn Ebî Âsim, 1/76-77. Ayrıca bir sonraki hadise bk.
[96] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/231-232.
[97] Sened:
Sahih: Afösncrf, IV/438, H.no: 19821; Müslim, Kader, 10; Taberânî, el-Mu'cemul-kıbır, XVHI/223 H.nö:557; Beyhakî, Şuabü'1-îmân, 1/206, H.no:186; î'tikâd, s.148.
[98] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/232-233.
[99] Sened:
Hasen: Müsned, VI/441, H.no: 27360: Hâkim, Afüstedrek. 0/502, H.no:372!; Sııyûtî, hadisin "sahih" olduğuna işaret eder. Bk.el-Câmiu's-sağîr, H.no:6281. Fakat Miinâvî. Heysemî'nin "Süleyman b. Anbese'yi (ki doğrusu Süleyman b. Utbe'dir) Ebû Hâtim'in sika, İbn Main'in zayıf saydığını, diğer râvtierinin ise sika olduklarını" söylediğini (Mecma', VII/194) naklettikten sonra; İbn Hacer'in hadisin senedini hasen olarak kabul ettiğini ekler. Bk.Feyzu 7-kadîr, V/16; Mizzî de Ahmed b. Hanbel kanalıyla ve âlî bir İsnadla hadisi kendi senediyle nakleder. Bk.Tehzîbü'I-kemâl, XII/39. Mizzî bu hadise Ebu'r-Rebî' Süleyman b. Utbe'yi tanıtırken yer verir. Bu râvî 23/174.hadiste zikredilmişti. Ayrıca 41/192.hadisin senedinde de yer almaktadır. Bûsirî de. bu zâtın hadisi için hasen hükmünü verir. Bk.Misbâhu 'z-zücâce, IV/39;
Süleyman b. Utbe Ebu'r-Rebî' ed-Dârânî ed-Dımaşkî hakkında Buhârî herhangi bir cerh ve ta'dilde bulunmadı. Bk.et-Târihu'l-kebîr, IV/30, Trc.no:1864: 2ehebî ise, "sadûk" lfâdesıni kullandıktan sonra, İbn Maîn'in "bir şey değildir"; Dühaym'in '"sikadır" dediklerini nakleder. Bk.Kâşif, Trc.no:2!15; İbn Hacer ise, aynı kanaattedir: "sadûktur, garib hadisler nakleder". Bk.Takrîb, Trc.no:2592. Ayrıca benzer bilgiler için bk. İbn Ebî Hatim er-Râzî, el-Urhu ve't-ta'dîl, IV/134, Trc.no:584; İbn Hibbân Sikâfm&z zikreder. Bk.VIÜ/274, ırc.no:13416.
[100] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/233-234.
[101] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/234.
[102] Sened:
Hasen: Müsned, 11/86, H.no: 5584; Benzer rivayet için bk. 11/125, H.no:6077; Ebû Dâvûd, Sünnet, 16, H.no:4691; Hâkim, Müsiedrek, 1/159, H.no:286; İbn Ebî Âsim, 1/149, H.no:33S; Lâlkâl IV/639, H.no:il50; Beyhakî, es-Siinenü'l-kübrâ, X/203; Deyicmî. Fırdevs. 111/237, H.no:4705.
Heysemî. hadisi Taberânî'nin rivayet ettiğini söyleyerek yetinmiş, onun da senedinde bulunan Zekeriyya b. Manzûr'un Ahmed b. Salih larafinchın sika, diğerleri tarafından da zayıf kabul edildiğini ifade etmiştir. Bk.Mecma', VII/205. Hâlbuki, bu senedde Hz. Bilal'ın - Radıyallahü anh - kızkardeşi Gufra bt. Rabah'm azadlığı olan Ömer b. Abdullah bulunmaktadır. Bu râvi hakkında, Ahmed b. Haııbel'in: "Bir beis yoktur; fakat hadisleri mürseldir"; İbn Sa'd'ın: "Sikadır, rivayet ettiği hadisleri çoktur, irsal yapar"; Nesâî'nin "zayıftır1; İbn Main'in ise: "Sahabenin hiçbirinden hadis işitmedi, İhn Abbas'a yetişti; ancak hadîs işitmedi" dedikleri nakledilmektedir. İbn Hacer ise bu görüşlere şöyle bir nokta koyar: "Zaysfttr, çok irsal yapar". Bk.Takrîb, Trc.no:414. Suyûtî hadis hakkında 'hasen" hükmünü verir. Bk.el-Câmiu 's-sağîr, H.no:7304. Münavî ise, hadisi İbnü'i-Cevzî'nin Kıtâbü'l-Mevzûât'ında zikrettiğini, Alâî'nin de "hadisin şâhidlcriyle birlikte hasen seviyesine yükseldiğini, mürsel dahi olsa, şahitleri ile desteklendiği için mevzu hükmünün verilemeyeceğini" ifade ettiğini belirtir. Bk.Feyzu'l-kadir, V/360. Hadisin isnadı zayıftır; ancak şahitleriyle kuvvet kazanır.
a-Câbir'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk.İbn Mâce, Mukaddime. 10. H.no:92; İbn EbîÂsım, 1/144, H.no:328; Deylemi, Firdevs, III/338, H.no:5020.
b-Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, Miisnedü'ş-Şâmiyyîn, I/322, H.no:566;
c-Huzeyfe'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk.40/19 i .hadis.
[103] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/234-235.
[104] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/235-236.
[105] Sened:
Hasen Müsned, U/lOS, H.no: 5867; Benzer rivayet için bk. 11/136-137, H.no: 6208i (sahih , Tirmizî Kader, 16, H.no:2152-2153 (hasen-sahih-garib); Heysemî. senedinde zayıflığı agı basan Rişdîn b. Sa'd'm bulunduğunu belirtir. Bk.Mecma', VII/203. Rişdîıı b. Sa d ıçı 31/73 hadisin tahricine bk. Bu râvî sebebiyle hadisin senedi zayıftır; ancak benzer rivayetlere farklı ve sahih bir senedle rivayet edildiği için hadisin kuvvetlendiğini görüyoruz. Rişdm ı 0 Ahmed b. Hanbel'e göre değerlendirerek bu hükmü verebiliriz. Zîrâ ekseri âlimler Rış<" sebebiyle hadisi zayıf saymışlardır.
[106] er-Râzî,  Muhtaru's-sıhah,  276;  İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtar (Mürted babı);  Bennâ, Buluğu 'l-emânî, 1/141.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/236.
[107] Sened:
Hasen: Müsned, V/406-407, H.no: 23348, Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, 11/418, H.no:915; 11/433. H.no:959; Ebû Dâvûd, Sünnet, 16, H.no:4692; Beyhakî. es-Sünenü'l-kiibrâ. X/203; İbn Ebî Âsim. 1/144-145, H.no:329; 1/149-150, H.no:338-339. Ğufrâ'nın azadlığı Ömer zayıftır. Bu zât için bk.38/189.hadis. Ayrıca senedde müphem bir râvî bulunmaktadır. Ancak müphem râvînin, Abdüleşhel oğullarından ensardan biri oiarak Tayâlisi tarafından kayıtlanırken (Bk.Tayâlisi, Müsned, 1/347, H.no:435); Bezzar'm rivayetinde müphem râvînin yerine mütâbî olarak Atâ b. Yesâr'ı görmekteyiz (Bezzâr, Müsned, V1I/338, H.no:2937). Hz. Ömer'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. İbn Ebî Âsim, 1/150, H.no:340 (Ancak bu rivayette, Buhari tarafından "münkeru'l-hadis" olarak nitelenen Hakem b. Said'in varlığına şahit oluyoruz ki, bu durumda bu senediyle aşırı zayıf olmuş olur); İbn Ömer'den (Radıyallahü anhümâj şahidi için bk. Ebû Dâvûd, Sünnet, 16, H.no:469I; Lâlkâî, IV/639. H.no:1150; rV/640, H.no:l 153; Deylemî, Firdevs, V/499, H.no:8879. İbn Ebî Âsim, 1/150, H.no:340. Sehl b. Sa'd'dan (Radıyallahüanh) şahidi için bk. Lâlkâî, IV/640, H.no:l 151-1152.
[108] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/237.
[109] Sened:
Hasen: Müsned, VI/441, H.no: 27357, İbn Mâce, Eşribe, 3, H.no:3376 (Bûsirî, Süleyman b. U'be'nin hadisi için hasen hükmünü verir. Bk.Misbâhu z-zücâce, IV/39); İbn Ebî Âsim, 1/141, H.no:321; Heysemî, senedinde bulunan Süleyman b. Utbe ed-Dımeşkî'nin Ebû Hatim ve diğer münekkidlerce sika, İbn Main ve diğerleri tarafından da zayıf sayıldığını belirtir. Bk.Mecma', VII/202-203. Bu râvî için 37/188.hadisin tahricine bk. "Kaderi yalanlayanın/inkâr edenin de cennete giremeyeceğini" ifade eden bölümü İçin, tesbiî edebildiğimiz kadarıyla, (hadisin) iki şahidi bulunmaktadır: Ebû Ümâme'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Tayâlisî, 11/452, H.no:1227. Ebû İdris'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. lâlkâî, IV7622, H.no:l 110. "Kaderi yalanlayanın/inkâr edenin cennete giremeyeceğini" ifade eden bölümü olmaksızın, hadisin birçok şahidi ile karşılaşmaktayız:
a-Abdulİah b.Amr'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 11/203, H.no: 6892, Abdürrezzâk, VII/454, H.no:I3859; Tayâlisî IV/52, H.no:2409; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, III/175-176, H.no:49I4-4918; Heysemî, Abdullah b.Amr'm (Radıyallahü anh) rivayetinde Câbân isimli bir râvîye dikkat çekerek İbn Hıbbân'ın sika saydığını, diğer râvîlerinin ise sika olduklarını beyan eder. Bk.Mecma', VI/257.
b-Hz.Ali'den   (Radıyallahü  anh)   şahidi   için   bk.Beyhakî,   Şuabü'l-îmân,   V/12, H.no:5594.
c-Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk.Hennâd, 11/479, H.no:980; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, III/176-177, H.no:4922-4924.
d-İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma) şahidi için bk. Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, III/l 76-177, H.no:4921.
e-Ebû Saîd'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. İbn Ebî Şeybe, V/98, H.no:24079; V/219, H.no:25408; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, VI/191, H.no:7874; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, III/l76-177, H.no:4919-4920.
f-Osman b. Ebi'l-Âs'tan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Deyiemî, Fîrdevs, V/105, H.no:7613
g-Ebû Zeyd el-Cürmî'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu 'centû 'l- kebîr, XXII/372,H.no:931
[110] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/237-238.
[111] Abdullah b. Amr'dan (Radıyallahü anh).
[112] Sened:
Sahih: Müsned, 11/178, H.no: 6668; Benzer Benzer rivayet için bk. 11/192, H.no: 6801; 11/185, H.no: 6741; 11/181, H.no: 6702; 11/195-196, H.no: 6845; Müslim, İlim, 2; İbn Mâce, Mukaddime, 10, H.no:85 (Bûsırî, isnadının sahih, râvîlerinin sika olduklarını ifade eder); Buhâri, Hatku efâli'l-ıbâd, s.78; Tirmizî, Kader, 1, H.no:2133 (Ebû Hüreyre'den -Radıyallahü anh - nakledilir); Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-evsat, VIII/25, H.no: 7048. Lafzı şöyledir:
[113] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/238-239.
[114] Sened:
Hasen: Müsned, 1/30, H.no: 206, Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, 11/387, H.no:841; Ebû Dâvûd, Sünnet, 16, H.no:4710 (hocası Ahmed b. Hanbel'den yaptığı nakillerden biridir); Sünnet, 17, H.no:4720; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, X/204; İ'tikâd, s.236; Lâlkâî, 1/118, H.no: 186, IV/630, H.no:1124; Ebû Ya'lâ, 1/212, H.no: 245-246, Hâkim, I/I59, H.no:287; Makdisî, Muhtara, 1/423-424, H.no: 301-304. Suyûtî hadis hakkında "sahih" hükmünü verir. &k.el-Çâmiu's-sağîr, H.no:9741. Münavî ise, Zehebî'nin Mühezzeb'de "Hakîm b. Şerik'in mechûl olduğunu", İbnü'l-Cevzî'nin "sahih değildir" görüşünü nakletti. Bk.Feyzu'l-kadir, VI/505. Zehebî "sika sayılmıştır" derken; İbn Hacer, "mechûl" olduğunu dile getirir. ^•k.Kâşif, Trc.no:1203; Takrîb, Trc.no:1475; Ahmed Muhammed Şâkir de, İbn Hıbbân'ın bu zatı "Sikât" (bk.VI/215) isimli eserinde zikrettiğini söyleyerek "sahih" hükmünü verir.
[115] "Lâ   tüfâtihûhüm"   lafzını   Münâvî   şöyle   mânâlandınr.   (Bk.Feyzu %kadîr, J| H.no:9741):  "Onlarla mahkemeleşmeyin,  önce  selâm veren  siz  olmayın,   mücadele münazarayı siz başlatmayın."                             
[116] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/239-240.
[117] Sened:
Hasen Müsned, 11/90, H.no:5639: Abdullah b. Ahmcd, es-Sünne, 11/418-419, H.no:9 ? (hasenV Ebû Dâvûd, Sünnet, 6, H.no:4613 (hocası Ahmed b. Hanbel'den yaptığı nakillerde, biridir); Hâkim, 1/158, H.no:285; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, X/205.
[118] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/240.
[119] sened:
Hasen: Musned, 1/330, H.no: 3055; Benzer rivayet için bk. 1/330, H.no: 3056; Lâtkâî, IV/625,no. 1116; Hadisin sonunda Muhammed'in İbn Abbas'a (Radıyallahü anh) yetişip yetişmediği miü -UŞuVe yetIŞtl§' onay|anmı5tır- Heysemî, Ahmed b. Hanbel'in hadisi iki tarikle rivayet rifi!; bl"ncısmde Ahmed b- Ubeyd e!-Mekkî'nin varlığın, ve bu râvînin İbn Hıbbân ranndan sıka Ebû Hatim tarafd tarifi ekkînin varlığın, ve bu râvînin İbn Hıbbân ranndan sıka, Ebû Hatim tarafından da zayıf sayıldığını; ikincisinde ise müphem bir râvînin unaugunu, bu şahs.n isminin ise diğer senedde el-Alâ! b. Haccâc olarak geçtiğini, Ezdî'nin SâHr" TlH Zay'f °'arak tdakkî Cttİğİnİ aÇlklar Bk-Mew', VII/204. Ahmed Muhammed ttflm, hzdi.m" dehIsız olarak 2ay1fsaymas.nl aşın bulur. Bu sebeple bu görüşün kabul görmeyeceğini beyan eder.           
[120] İbn Hacer  bu cümleyi  sıkıntı vermek ve izdiham (kalabalık) yapmak olarak açıkladı. Bk. Fethu’l-Bari, XIII/76.
[121] Peygamber (Sallahu aleyhi ve Sellem)   ümmetinden   bazılarının,   puta  tapma onusundak, sapmalar. ,Ie .Ig.  olarak bizi uyarmaktadır. Benzer rivayet için bk. Musned, u/z /1, Buharı, Fıten, 23; Müslim, Fıten, 51.
[122] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/240-242.
[123] Sened;
Sahih: Müsned, 11/109, H.no: 5881; Heysemî, ricalinin sika olduğunu söyler. Bk.Mecma\ VII/207. Bennâ da senedinin ceyyid olduğunu belirtir. Bk.Bülûğu 'l-emânî, I/144.
[124] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/242.
[125] Ibn Asâkir, Tarihu'd-Dımeşk, 48/386-213; İbn Nedîm, Fihrist, 131; Ayrıca bk. Ahmed Muhammed Şakir, Müsned (\ahk\k\\), V/280, H.no: 5881.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/242.
[126] Bk. 17/168. hadis.
[127] Mâlik, Muvatta', Medine, 22; Buhârî, Tıb (Merdâ), 30; Müslim, Selâm, 98.
[128] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/243-244.
[129] Müsmd, 11/233, 275, 393, 410, 481; 10/353; Buhâri, Cenâiz, 92; Müslim, Kader, 22-25.
[130] Bk. Nahl, 16/93; Ra'd, 13/27; Ankebut, 29/65.
[131] Bk. Bakara, 2/26-27; İbrahim 14/27.
[132] Bk. Mü'min, 40/35, Sarf, 61/5; Mutaffifin, 83/14.
[133] Müsmd, V/277, 280, 282; İbn Mâce, Mukaddime, 10; Fiten, 22.
[134] Tirmizî, Kader, 6, H.no:2139 (Hasen-garib).
[135] Heysemî,  hadisin Bezzar tarafından nakledildiğini  zikredip râvîlerden Zekeriyya b. Mansûr'ım bazılarına göre zayıf kabul edildiğini belirtir. Mecma\ VH/209.
[136] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/244-245.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...