BÜYÜK YAHUDİ DİN ÂLİMİ MUSA Bin MEYMUN
Dr. Hatice Doğan halen “Selçuk Üniversitesi’nde İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Dinler Tarihi Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi” olarak görev yapmaktadır. Bu çalışma onun doktora Tez’i olarak kabul görmüştür. Dr. Hatice Doğan’ın bu çalışmasını hayli yararlı, ayrıntılı, başarılı ve bilimsel bir metin değerinde gördüğümüzü söylemeliyiz. Kendisi bu kitabı yazarken, dipnotlardan ve kaynakçadan anlıyoruz ki epeyce uğraşmış, emek harcamış ve sonunda başarılı bir akademik Tez’e imza atmış. Kitabın içinde Musa bin Meymun’un yaşamı, ailesi, yazdığı kitaplar, yaşadığı dönem, onun hakkındaki görüşler belirli bir sıralama ile yazıya dökülmüş. Musa bin Meymun’u yakından tanımak isteyen her Yahudi, ayrıca bu değerli kişiye “dışarıdan” bir gözle bakmak isteyen herkesin bu kitabı mutlaka okuması gerekir.
BÜYÜK YAHUDİ DİN ÂLİMİ MUSA Bin MEYMUN
ÜZERİNE AKADEMİK BİR ARAŞTIRMA
İnsanın kendini bilmesi, tanıması, yönlendirmesi, geliştirmesi sürecinde her zaman karşısına Tanrı ve din kavramları çıkmıştır. Bu nedenle din adamları, kendi inanç tarihleri içinde yer alan hadisleri, ayetleri, kutsal kitapları, peygamberlerin yaşamlarını, geleneksel öğretileri derleyip cemaatlerine sunmak için çalışmışlardır. Sözgelimi, Yahudilik gibi binlerce yıl öncesine dayanan bir dinin kutsal sözlerinin, felsefi yapısının, yorumlarının, yeni nesillere aktarılmasında Musa bin Meymun çok etkili olmuştur.
Yaşamı:
Musa bin Meymun 30 Mart 1135 tarihinde İspanya-Kurtuba’da doğmuştur. İbranice’de Rabbi Moşe ben Meymun isminin baş harflerinden oluşan bir unvanı söz konusudur: RaMbaM. Öncelikle onun doğup büyüdüğü İspanya’yı mercek altına almamız gerekiyor. 711’de Tarık bin Aziz’in İspanya’yı fethinden sonra oradaki yaşam farklı dinlerden olanların inançlarında rahat bırakıldığı bir dönemin başlangıcı oldu. Özellikle Yahudiler kendi inançlarını daha özgür yaşamaya başladılar. Bu özerk tutum, davranış ve yaşam onların inançlarına da yansıdı. Müslümanlar ve Yahudiler çok uzun yıllar birlikte huzur ve güven içinde yaşadılar. Bu huzurlu süreçte Yahudiler Babil’deki dinî merkez ve otoriteden belirli konularda ayrıldılar, kendi yorum ve dinsel değerlendirmelerine bağlı kaldılar. Tora ve Talmud, Tanrı ve insan, temel ahlak değerleri, teoloji konularında kutsal metinlerdeki bazı sorunları (ya da değinilmeyenlere de diyebiliriz…) ele aldılar, dikkatleri bu yöne çekmeyi başardılar. Geleneksel kökleşmiş yapıyı felsefi tartışmalara açık bir konuma getirdiler. Ayrıca bilimin tüm değerlerinden yararlandılar. Bu dönemde Yahudiler Helenistik kültür ve bazı Arap-Müslüman filozofların etkisinde kaldılar. Farabi, İbn Sina, Gazali, İbn Tüfeyl, İbn Rüşd gibi filozoflar önde gelenler arasındadır. Özellikle İbn Rüşd’ün dinsel yorum ve düşünceleri Yahudi haham, filozof ve bilim adamlarını derinden etkilemişti. Bunların arasında Musa bin Meymun da vardı. Yahudiler bu hareketli, dinsel özerklik içeren, felsefenin öne çıktığı dönemde kendi inanç ve dinlerini daha özgür bir akılla yeniden tanımaya başladılar. Geleneksel Ortodoks yapıdan kurtulup, kutsal metinler ile insan aklını, Tanrı’yı ve yüksek ahlakı özgür düşüncenin eşliğinde yorumladılar. Böylece Yahudilik sürekli kendini yenileyen, değişime açık, çağını yakalayan, tabulardan uzaklaşan bir döneme girmiş oldu. Bunda hiç kuşkusuz Musa bin Meymun’un katkısı büyüktür. Birçok Yahudi genci benzeri eğitimi alsa bile, aralarından hiçbiri üst düzeye çıkamamış ve Musa bin Meymun kadar Yahudi tarihinde etkili olmamıştır.
Musa bin Meymun gökbilimci, matematikçi, dilbilimci, doktor, filozof ve bilgelik düzeyinde bir Talmudist’tir. 1935 yılında Dr. Markus, Musa bin Meymun’un doğumunun 800. yıldönümünde verdiği konferansta (İstanbul’da) onun tüm bu özelliklerini ayrıntılı olarak dile getirmiştir. Onun doğduğu yıllarda İspanya’da (Endülüs) hoşgörü, bilim, farklı inançlara saygı, matematik ve felsefe son derece ileri bir düzeydeydi. Hakem-II zamanında sarayda 44.000 cilt katalog, 400.000 kitap vardı. Ortadoğu’da yayımlanan neredeyse tüm yazılı metinler çok kısa bir sürede Kurtuba’ya getiriliyordu. Bu kültür yolculuğu sayesinde bilim, felsefe, sanat ve farklı görüşleri yansıtan inançların temel değerleri İspanya (Kurtuba) ile hemen buluşabiliyordu. İşte Musa bin Meymun böyle bir kültür zenginliği içinde doğdu ve yetişti. Kuşkusuz tüm bu hoşgörü, bilim ve felsefe zenginliğinden fazlasıyla yararlandı, kendini geliştirdi ve üst düzeyde bir din âlimi oldu. İleride değineceğimiz gibi onun kişisel görüşleri, yorumları, adeta Yahudi amentüsü olmuştur. Bugün halen İbrani üniversitelerinde ve yeşivalarda onun Talmud hakkında yazdığı yorumlar ders mahiyetinde okutulmaktadır. Aradan bunca yıl geçmesine karşın, Musa bin Meymun’un büyüklüğü, Yahudi dinine yaptığı katkılar her zaman saygı ve ilgi görmüştür. Abbasilerin işgalinden sonra Endülüs toprakları Yahudiler açısından çekilmez olur ve ülkeyi terk etmeye başlarlar. Yerel otorite tarafından prokove olaylar da başlayınca ilk kez huzur ve güven kaybolur. Kuzey Afrika, Doğu Avrupa, Ortadoğu seçenekleri Yahudi aileler arasında değerlendirilir.
Meymun ailesi baskılar nedeniyle 1160 yılında Fas’a göçerler. Musa bin Meymun burada da eğitimine devam eder. Ancak baskılar yeniden alevlenince 18 Nisan 1165’te 1 ay süren bir deniz yolculuğunun sonunda, Filistin’e (Akka) varırlar. Bu yılın sonunda ise Mısır’da yaşamaya başlarlar. Yahudiliğin üzerinde bulunan sürekli ağır baskı, tehdit ve ölüm korkusu her yanlarını sarmıştır. İnancını yaşamak ve sonraki nesillere aktarabilmek için okumaya, öğrenmeye ve yazmaya devam eder. Onun tek ideali, yaşam arzusu ve beklentisi Talmud üzerine ve Yahudilikle ilgili bazı eksik gördüğü bilgileri derleyip toparlamak, Yahudiliği geniş bir bakış açısıyla kaleme almak ve kendinden sonraya aktarmaktır. Tüm bunların üzerine babası ve kardeşi ansızın ölünce ailesini geçindirmek zorunda kalır. Bu dönemde Yemen’de yaşayan Yahudi cemaatlerine yönelik bir risaliye yazar. Her yazdığı ve yaptığı konuşma Yahudi cemaatleri arasında büyük bir saygı ve ilgi uyandırmaktadır. 1175’te Mısır’daki Yahudilerin dinî lideri konumuna gelmiştir. Mısır sarayında hekim olarak görev yapmaktadır.
13 Ekim 1204’te 70 yaşında Fustat’ta yaşamını kaybeder. Kudüs’te “yas orucu”, Mısır’da ise tüm Yahudiler ve büyük bir Müslüman çoğunluğun katıldığı “üç günlük yas” tutulur. Mısır’da böyle bir olay ilk kez gerçekleşmektedir… Tiberia’da gömülü bulunan Musa bin Meymun’un mezarı düzenli olarak ziyaret edilmektedir. Yahuda el-Harizi el-Endulusi tarafından mezar taşına “Musa’dan Musa’ya, Musa gibisi gelmedi” diye yazılmıştır.
Eserleri:
Henüz 23 yaşında iken İbranice yazdığı Yahudi bayramlarını belirleyen takvimi, Arapça yazdığı “Mantık” üzerine kitapları daha o dönemde ilgi uyandırmıştır. Eserlerini genel anlamda üç gruba ayırabiliriz.
“1.İspanya Dönemi: (1148-1160): Millot ha-Higayon (makale fi sına’at’il-Mantık), Ma’amar ha-Ibbur (Astroloji Risalesi), günümüze kadar ulaşamayan bazı Talmud tefsirleri, Yahudi takvimine dair bir risale ve Mişna Tefsiri’nin sadece giriş kısmını tamamladı.
2.Fas Dönemi: (1160-1165) Ma’amar Kiddush ha-Shem (Tanrı’nın İsmi’nin Kutsallığı Üzerine) ve igeret ha-Şemad (Dinden dönenlere dair) risalelerini yazmıştır.
“3. Mısır Dönemi (1165-1204): Mişna Tefsiri (Peruş ha-Mişna)’yı tamamladı. Sefer ha-Mitzzvot ‘Emirler Kitabı), İgeret ha-Teyman (Yemen Risalesi), Mişne Tora (1170-1180), Moreh Nevukhim (Delâletü’l-Hairin 1190)” (S/32-33)
Meymun, Yahudi tarih ve geleneğin biriktirdiği çok geniş ama dağınık bir halde duran hukuk yazılarını/dinsel söylemleri/gelenekleri/temel Yahudi felsefesini sistematik bir biçimde düzenlemiştir. Bugün her Yahudi’nin inanarak okuduğu Mişna, Midraş ve Talmud yazılarının derli toplu olması onun sayesinde olmuştur. Bu açıdan yaptığı bu derleme anlayışı eşsizdir, kalıcıdır ve çok değerlidir. Musa’nın aldığı Tora’nın değişmezliğine kesin inanmakla birlikte, kendine edindiği bu misyon sayesinde, Yahudi düşüncesi, dinsel inanç ve yaşamı, Mişna’nın toparlanması/yazılması konusunda neredeyse tüm yaşamını bu uğurda tüketmiştir.
Temel görüşleri:
Dr. Hatice Doğan güzel bir sıralama ile bizlere Meymun’u anlatmak istemiş. Meymun’un yazdığı kitapları tanıtırken, ondan alıntılar yaparak daha net anlamamıza yarayan bir metot seçmiş. Meymun’un, “Tanrı kavramından, öfke ve yemek-içmekle ilgili terimler, canlıların organlarına veya eylemlerine işaret eden terimler” gibi birçok kitabından örnekler vererek, yorumlarda bulunmuş. Dr. Hatice Doğan’ın kişisel görüş ve katkılarıyla bu konuda ciddi bir bilgi birikimine sahip oluyorsunuz. Yazar bize Meymun hakkında çok geniş ve ayrıntılı bir metin sunuyor. Meymun’un evren, Tanrı, yaşam üzerine olan özgün düşüncelerini bizimle paylaşıyor. Sözgelimi, Tanrı’yı ve Tanrı’nın insanı yaratmasındaki anlamı çözümlerken bilgi yoğunluğu içeren açıklamalarını okuyorsunuz. Meymun, Tanrı’yı tek ve biricik olarak görür ve öyle kabul eder. Tevrat’taki çoğul Tanrı ifadeleri için, İnsanın Tanrı’yı daha net anlamasına yönelik bir açınlama olduğunu belirtir. Tanrı’yı tüm cismani ve bildiğimiz değerlerin/kavramların üzerinde ve dışında tutar. O doğrudan ulaşılamayan, ancak Tevrat-Talmud’un doğru okunmasıyla ve yorumlanmasıyla nihayetinde duyularımızla algılanılacak bir konumda olduğunu söyler. Evreni Tanrı’nın biçimine benzetir. Bu form duyularla algılanması halinde, sonsuz boşluk ya da sonsuz ışığın/gücün kendi içselliğindeki yetkinliğe ulaşılabileceğini anlatmaya çalışır. Tanrı bu sonsuzluk içinde, kendi değerlerini yaratır, oradan bize ulaşan bu yansıma yazıya ve söze dökülür, sonunda Tevrat ortaya çıkar. İşte insanın içtenlikle ve kendini vererek okuması gereken biricik yazılı metnin Tevrat olması gerektiğinin altını önemle çizer. “Tanrı hem nihai form hem de tüm formların gerçek formudur. Dolayısıyla Tanrı, bu âlemlerin hayatıdır.” (s/105) Aristoteles’in form, Tanrı, bilgi kavramlarını anımsatmaktadır. Ayrıca İbn Rüşd’ün evrenin sürekliliği konusundaki aykırı görüşlerini de çağrıştırmaktadır.
Dr. Hatice Doğan halen “Selçuk Üniversitesi’nde İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Dinler Tarihi Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi” olarak görev yapmaktadır. Bu çalışma onun doktora Tez’i olarak kabul görmüştür. Dr. Hatice Doğan’ın bu çalışmasını hayli yararlı, ayrıntılı, başarılı ve bilimsel bir metin değerinde gördüğümüzü söylemeliyiz. Kendisi bu kitabı yazarken, dipnotlardan ve kaynakçadan anlıyoruz ki epeyce uğraşmış, emek harcamış ve sonunda başarılı bir akademik Tez’e imza atmış. Kitabın içinde Musa bin Meymun’un yaşamı, ailesi, yazdığı kitaplar, yaşadığı dönem, onun hakkındaki görüşler belirli bir sıralama ile yazıya dökülmüş. Musa bin Meymun’u yakından tanımak isteyen her Yahudi, ayrıca bu değerli kişiye “dışarıdan” bir gözle bakmak isteyen herkesin bu kitabı mutlaka mutlaka okuması gerekir.
Tufan Erbarıştıran
Musa bin Meymun
Rambam
Maymonides’in Hayatı ve Eserleri
Dr. Hatice Doğan
Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş.
Büyük Boy, Beyaz Kâğıt, 200 sayfa