18 Temmuz 2014

ZEKAT VE GÜNCEL ZEKAT MESELELERİ PDF E-KİTAP R.ÇARPAR






ZEKAT VE GÜNCEL ZEKAT MESELELERİ 
PDF E-KİTAP R.ÇARPAR
Zekat ve Güncel Zekat Meseleleri - R. Çarpar
  • Güncel Fıkıh Problemleri Zekat ve Problemleri Hazırlayan : Recep ÇARPAR
  • KAYNAKLAR1- Mevsıli, el-İhtiyâr2- Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc3- İbn Kudâme, el-Muğnî4- Cezîrî el-Fıkh alâ Mezâhibi’l-Erbaa5- A. Zeydan, el-Mufassal fî Ahkâmi’l-Mer’e6- Ö. Nasûhi Bilmen, Hukûk-i İslâmiyye Kamusu7- Mahmûd Şeltût8- Yûsuf el-Karadâvî, Fıkhu’z-Zekat9- Muhammed Ebû Zehre, İslam’da Sosyal Dayanışma10-Hayrettin karaman, İslam’ın ışığında Günün Meseleleri11- Y. Vehbi Yavuz12- Vecdi Akyüz, Mukayeseli İbadet İlmihali13- Rıfat ORAL, Oruç ve Zekat14- Mehmet ERDOĞAN, Zekat nisabının amacı dikkate alınarak günümüz standartlarına göre yeniden belirlenmesi15- TDV İslam İlmihali15- Zekat hakkında yazılmış çeşitli Tezler.
  • GÜNCEL ZEKAT PROBLEMLERİ • 1. Bölüm: ZEKATA TÂBİ MALLAR:1) Altın-gümüş ve bu ikisi dışındaki ziynetlerden zekat verilmesi gerekir mi?2) Ticaret Malının Zekâtı (Alış, satış, piyasa fiyatından hangisi baz alınmalıdır?)3) Deniz mahsullerinin zekatı4) Müstefad Malın Zekatı, maaş, ücret ve serbest meslek kazançlarının zekatı5) Alacakların Zekatı6) Toprak mahsullerinin zekatı7) Balın zekatı8) Mudarabe ortaklığında zekat,9) Kıymetli evrakların zekatı10) Kuyumculara zekat düşer mi? • 2. Bölüm: Nisap Miktarı:1) Nisap miktarı nasıl hesaplanır?2) Zekata tabi mallar (altın, koyun, ticaret malı …) nisap miktarı belirlenirken toplanabilir mi? • 3. Bölüm: Zekatın Sarf Yerleri:1) Zekatın sarf edileceği yerleri belirleyen Tevbe Suresi 60. ayetteki “Fî- sebilillah” kavramına kimler girer? 2) Günümüzde Müellefe-i kulûb var mıdır?
  • ZEKATA TABİ MALLAR• 1- Altın-gümüş ve bu ikisi dışındaki ziynetlerden zekât verilmesi gerekir mi?• Hanefilere göre; Altın ve gümüşün basılmış parasından, külçesinden, süsünden ve kabından zekâtının verilmesi gerekir.• Cumhura göre; ise kadının süs eşyası zekâta tabi değildir. Çünkü bu, kadınlar içim mubahtır. Fakat altın ve gümüşten yapılıp kullanılması ve edinimi haram olan süs eşyasına – kaplar, kaşıklar, bıçak kabzaları vs. - ve erkeklere haram olan bilezik, halhal vs.ye icma ile zekât düşer.
  • • Mahmud Şeltut, “Kadının huliyyâtından maksat, tezeyyün ise bunlar havâic-i asliyedendir” der. Fakat kadın bunları huliyyat adı altında ileriye dönük ihtiyaçlar için kenz ve iddihâr kastıyla elinde tutuyorsa o halde havâic-i asliyeden olmaz ve zekâtı gerekir. Zeydan ve Karadâvî de bu görüştedir.
  • • Şâfiîlere göre; kadın ziynette israfa kaçarsa mesela 200 dinar (yaklaşık 850 gr.) ağırlığında ziynet bulundurursa bunların zekâtını vermesi gerekir.• Kadın hem kullanmak hem de ileride onu satarak nafakasına harcamak kastıyla ziynet edinmişse Zeydan ihtiyaten zekâtının verileceği kanaatindedir. Ancak baştan ihtiyaç için aldığı ziyneti ilerde ihtiyacı için satmaya niyetlenmişse zekâtı gerekmez.
  • • Ziynet eşyaları çoğaldığında, tezeyyün için ihtiyaç ve kullanım azalır. Buna rağmen ve aslen bu kasıtla alınıp ileride nafaka için satılması niyetine rağmen onda zekât yoktur.• Altın ve gümüş dışındaki huliyyatta ittifakla zekât yoktur. Fakat bunların ticareti yapılıyorsa kıymeti üzerinden zekâtı verilmelidir.
  • Ticaret Malının Zekâtı (Alış, satış, piyasa -2(?fiyatından hangisi baz alınmalıdır• Ticaret mallarının nisabı hesaplanırken altın ve gümüşe ekleneceği hususunda ihtilaf yoktur.• Hanefilere göre ticaret malının kıymetinin sene başında ve sene sonunda nisabı bulması gerekir, yıl içindeki eksilmeler dikkate alınmaz. Ebû Zehra de bu kanaattedir.
  • • Maliki ve Şâfiîlerde ise itibar sene sonunadır.• Sene sonundaki kıymetleri Diyanet ilmihaline göre maliyet fiyatına göre belirlenir. Bu aynı zamanda İbn Rüşd ve bazı fakihlerin görüşüdür.
  • • Karadâvî meşhur olan görüşün cumhura ait olan rayiç (piyasa) fiyatıyla kıymetlendirilmesi olduğunu ve kendisinin de bu kanaatte olduğunu söyler.• Hanbelîlere göre; Ticaret mallarının zekâtı nakdî olarak ödenir. Şafiîlere göre de nakdi olarak verilir. Bu görüş, mezhebin cedid görüşü ve esah olan görüşüdür. Ebû Hanîfe’nin diğer görüşüne göre tacir muhayyerdir, ister kıymetini ister aynını verir.
  • • Nisap hesaplanırken ticaretin döndüğü yer ve sabit eşyalar hesaba katılmaz.• Mesela şirketteki makineler, arabalar ve bina zekata tabi değildir. Sadece bu şirkette üretilen mallar ve para cinsinden değerler zekata tabiidir. Şirketin demirbaşları satıldığında bir yıl beklemeksizin bir kereye mahsus zekatları verilir. Müslüman tacir zekât ödeme vakti geldiğinde sermayesini, kârını, stoklarını, ödenmesi umulan alacaklarını ve ticaret malının dökümünü çıkarıp kıymetlendirerek elindeki paraya ekler ve tüm servetinden 40’ta 1 oranında zekâtını verir.
  • 3- Deniz mahsullerinin zekatı• Bu konuda 3 görüş vardır:• 1- Dört mezhep imamı, bu konuda nass bulunmadığı için deniz mahsullerinin zekâta tabi olmadığı kanaatindedir.2- İmam Ebû Yûsuf gibi, denizden çıkan inci, mercan, anber vs.yi madenlere benzetip zekatının 5’te 1 oranında olduğunu savunanlar vardır.3- Toprak mahsullerine benzetip onda bir veya yirmi de bir diyenler vardır. Rıfat hocamıza göre; deniz ürünlerinin zekatı ticari mallara benzetilerek kırk da bir oranında verilmelidir.
  • 4- Müstefad Malın Zekâtı• Müstefâd mal, önceden yokken sonradan mülkiyete geçen maldır. Maaş, ücret, ikramiye, geçici kazançlar, bağışlar, miras yoluyla edinilen servet bu kapsamdadır.• Eğer müstefâd, eldeki malın cinsinden değil ise çoğunluğa göre ayrı hükümdedir. Nisaba eklenmez.• Şayet elde bulunan nisap miktarı malın cinsinden ise eldeki mala eklenip üzerinden 1 yıl geçince zekâta tabi olur. Fakihler umumiyetle müstefâd malda da havelân-ı havlin şart olduğunu söyler.
  • a- Maaş, Ücret ve Serbest Meslek Kazançlarının Zekatı• Fukahâ, genellikle bu gelirleri müstefâd kabul edip, üzerinden 1 yıl geçince nisabı dolduran miktarlarından 40’ta 1 oranında zekâtı gerekir demişlerdir.
  • • Aralarında Karadâvî’nin de bulunduğu bazı muâsır âlimler yıllanma şartını gereksiz görürler.• Onlar da bu gelirleri müstefâd kabul eder ama İbn Abbas, Muâviye ve Ömer b. Abdülaziz’in “müstefâd maldan yıllanma şartı aramadan zekât tahsil etme” içtihadını tercih ederler.• Mesela; bir memurun maaşı normal ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra artıyor ve artanların yıllık toplamı nisabı dolduruyorsa yılsonu beklenmeden her ay maaşından zekâtını öder.
  • 5- Alacakların Zekâtı• Fakihlerin çoğunluğuna göre alacaklar ikiye ayrılır:• 1-Tahsil edileceği umulan, borçlunun kabul ettiği ve ödeme imkânına sahip olduğu alacaklar; Bu durumdaki alacakların zekâtının verilmesi gerekir.• 2- Tahsil edileceği umulmayan, batak, borçlunun inkâr ettiği alacaklar; İbn Hanbel’den gelen bir rivâyete göre zekâtı yoktur, diğer rivayete göre ise kabzedilince geçmiş senelerin zekâtıyla beraber ödenmesi gerekir.
  • • Şâfiîlerde esah görüş; kabzdan önce zekat verilmesinin vacip olmayışıdır. Kabzdan sonra önceki yılların zekâtı da ödenir.• Önceki yılların tamamının değil de 3 yılın zekatının ödenmesi gerektiğini söyleyenler vardır.• Hanefîlere göre alacaklar 3’e ayrılır:• 1- Kuvvetli alacaklar; Borç verilmiş paralar ve ticaret malı karşılığındaki alacaktır. Bunlar tahsil edildikten sonra geçen senelere ait zekâtları da verilir. Mükellef alacağından en az 40 dirhem tahsil etmedikçe zekât vermek zorunda değildir.
  • • 2-Mutavassıt alacaklar; Ev kirası ve satılan evin bedeli gibi ticaret malı olmayan bir şey karşılığındaki alacaklara denir. Burada nisap miktarını kabzedene kadar zekât yoktur. Kabzedince yıllanma şarttır ve geçmiş yılların zekâtını da öder.• 3- Zayıf alacaklar; Miras gibi, bir şey karşılığı olmayan veya mehir, hul‘ bedeli ve kısastaki sulh bedeli gibi mal olmayan bir şey karşılığındaki alacaklardır. Tahsilinden sonra nisap ve yıllanma şartları gerçekleşirse zekâtı verilir.
  • • Zeydan’a göre; râcih olan görüş borçlunun zimmetinde olduğu sürece zekâtın gerekmeyeceğidir. Alacak tahsil edildikten sonra diğer mallarla karıştırılır. Kendi başına nisaba ulaştığında veya diğer mallara eklendiğinde – eklenmesi caiz olan mallara – yıllanma gerçekleştikten sonra zekâtı gerekir.• Alacağın zekâtının vacip olmaması için iki şart vardır:• 1-Borcu veren zekâttan kaçmak için vermemelidir. Mesela yıllanma gerçekleşmemesi için karısına borç verene zekât vaciptir.• 2- Borçlu borcunu ödediğinde kabz etmemezlik yapılmamalıdır. Çünkü bu zekâttan kaçma kastına delâlet eder.
  • 6- Toprak Mahsullerinin Zekâtı• a) Mezheplere göre hangi toprak mahsullerinin zekatı gerekir?• Bu konuda Hz. Peygamberden iki hadis nakledilmektedir: “Zekat ancak şu dört sınıf mahsulden alınır; Arpa, buğday, kuru üzüm ve hurma.” Diğer rivayet: “Acur, karpuz, nar, şeker kamışına gelince Rasulüllah onların zekatını affetti.” şeklindedir. İkinci rivayetteki affetti ifadesinden duruma göre bu ürünlerden de zekat alınabileceği anlaşılmaktadır.• İmam Ebû Hanîfe’ye ve İbn Hanbel’e göre toprağın bitirdiği tüm ürünler zekâta tabidir.• İmameyne göre 1 sene ilaçlanmadan kalabilen ürünler, Malikîler ve Şâfiîlere göre 1 sene muhafaza edilebilen gıda maddesi özelliğine sahip hububat cinsi ürünler zekâta tabidir.
  • • Şâfiîler meyvelerden sadece hurma ve üzümün zekâtının verileceğini söyler.• 3 imama göre sebzeler öşre tabi değilken İmameyne göre; 1 sene bozulmadan kalabiliyorsa ancak o zaman zekâtı gerekir.
  • • Ebû Hanîfe dışındaki tüm imamlara göre nisap 5 vesktir (653 kg).• Ebû Yûsuf’a göre zağferan ve pamuk gibi vesk ile ölçülemeyenler için şeri bir nass yoktur. Bu nisabı rey ile belirleme yolu da yoktur. O halde hakkında nass bulunanların kıymetine itibar edilir. Bu yüzden kıymet bakımından en düşüğüne itibar edilir. Mesela pamuk, arpa gibi vesk ile ölçülebilen en düşük değeri taşıyan tanelerden 5 vesk kıymetine ulaşırsa o zaman zekât gerekir.
  • b) Ziraat için harcanan masraflar zekâttan düşer mi?• Bu hususta 3 görüş vardır:• 1- Günümüzde arazinin sulama masrafından ziyade sâir masraflar önemli bir yekûn teşkil etmektedir. Hz. Peygamber’in (sav) masrafla sulanan arazideki zekât oranını nısf öşr olarak bildirmesi, emek ve masrafla yapılan tarımı buna kıyaslamamıza imkân tanır. Dolayısıyla bu masrafları düşmeden 10’da 1 değil, 20’de 1 zekât gerekir diyebiliriz.
  • • 2- Sulama dışında kalan girdilerin zekât matrahından düşülmesi, geri kalandan sulama usulüne göre zekât verilmesi gerekir. DİYK ve Karadâvî de bu kararı benimsemiştir.• 3- Bu masraflar nazara alınmaz. Mezhep imamlarının görüşleri bu doğrultudadır. Mevsılî zekât oranının öşrden nısf-ı öşre düşürülmesinin bir kolaylık olduğunu, bir daha düşürülmesinin yersiz olduğunu belirtir. Zeydan ve Bilmen de bu görüştedir.
  • c) Zekât yükümlüsü toprağı işleyen ?midir? Yoksa toprak sahibi midir• İmam-ı Azam’a göre öşr, arazi sahibinden alınır.• İmameyn ve diğer 3 imama göre ise mahsul sahibinden alınır. Mezhepte müftâ bih olan görüş de budur.• Öşr arazisi muzâraa suretiyle işleniyorsa Ebû Hanîfe’ye göre zekât yine arazi sahibinden alınırken İmameyne göre arazi sahibiyle amil hisseleri nispetinde zekât verirler.
  • • Ziraattaki ortaklıkta, çıkan ürün bölündüğünde kişilerin hissesine düşen, nisaba ulaşmasa da toplamı ulaşıyorsa zekatını verirler. Herkes hissesine göre zekata katılır.
  • Balın zekatı -7• Hanefî ve Hanbelî mezhebi balı zekâta tabi tutar. Ancak Ebû Hanîfe öşr arazisinde veya dağlarda olmasını şart koşar. Görüş ayrılığı hadislerin sıhhatinden kaynaklanmaktadır. Diğer iki mezhep hadislerin sıhhatinde problem görmüşlerdir. A. Zeydan tercihe şâyan görüşün zekâtın vücûbiyeti olduğunu belirtir.
  • • Ebû Hanîfe’ye göre; balda nisap aranmaz.• Ebû Yûsuf’a göre balda nisap, ölçülemeyen kıymetlerden olduğu için en düşük değerli ölçülebilen maddenin 5 vesklik değeridir.• İmam Ahmet balın nisabını 10 fark veya farak olarak kabul etmiştir ki bu da 610 kg’a müsâvîdir.• Balın nisabının 5 kovan olduğunu söyleyenler de vardır.
  • • Baldan ne kadar zekat verilmesi gerektiği konusunda:• Hanefi ve Hanbeliler, toprak ürünlerine kıyas ederek onda bir ve yirmi de bir demişlerdir.• Maliki ve Şafii alimleri ise ineğin sütüne kıyas etmenin daha doğru olacağını söylemişlerdir. Dolayısıyla Maliki ve Şafiilere göre balın zekatı yoktur.
  • Mudarabe ortaklığında zekat -8• Mudârebe ortaklığı için ayrılan mal, ticaret malı sayılır.• Hanbelîlerde mudârebe malı nisaba ulaşıp yıllanma olursa mal sahibi hem sermayesinin hem de kârının zekâtını verir.• Mesela kâr yarı yarıya ve mudârebe olmak üzere birine 50 bin TL verse ve üzerinden 1 yıl geçince bu mal 100 bin TL olsa mal sahibine 75 bin TL’nin zekâtını vermek vacip olur. Malı işleyenin kârı tek başına veya kendi malıyla birlikte nisaba ulaşmazsa ona zekât yoktur.
  • Kıymetli evrakların zekatı -9• a. Hisse Senetleri:• Hisse senetlerinin zekâtı hususunda 2 görüş vardır:• 1- Prof. Abdurrahman İsa’ya ait olan bu görüşe göre belirleyici olan şirketlerin iştigal alanıdır.• Şirket ticaretle uğraşıyorsa hisse senetleri değerlerinin 40’ta 1 oranında zekâta tabidir.• Şirket Sınâî ise bu da kendi içinde ikiye ayrılır:• a- Soğutma, nakliye, reklam şirketleri gibi sermayesi tamamen alet ve vasıtalara bağlanmış ise hisse senetleri değil yıllık karları nisabı bulur ve üzerinden bir yıl geçerse zekâta tabidir.• b- Petrol ve demir-çelik şirketleri gibi hem ticârî hem de sınâî ise hisselerin sabit sermaye dışında kalan değerleri ve kârları 40’ta 1 oranında zekâta tabidir.
  • • 2- Ebû Zehra, Hallâf ve Abdurrahman Hasan’a ait olan görüşe göre hisse senetleri ticaret eşyası hükmünde olup şirket ayrımına gidilmez. Piyasa değerleri ve kârları nisaba ulaşıyorsa 40’ta 1 oranında zekâtı verilir.• Ebû Zehra bu konuda farklı bir görüşe de meyletmiştir. Bu görüşünde de amaç önemlidir. Hisse senetleri ticaret için kullanılıyorsa yıl sonundaki kıymetleri ölçüsünden 40’ta 1 olarak zekâtı verilir. Ama yatırım aracı olarak kullanılıyor ve sınâî hisse senetleri ise safi gelirin 10’da 1’i olarak zekâtı verilir. Aynı amacı güderek alınan ticari hisse senetlerinde ise zekât oranı her iki oran da olabilir.
  • (b. Borç Senetleri (Tahvil, Bono• Borç senetleri sağlam alacak kategorisine girer. Her ne kadar faiz içeriyor olsa da, bu zekâtın vücûbiyetine engel değildir.• Abdurrahman İsa’ya göre zekâtı için vadesinin gelmesi, ele geçmesi ve mülkiyeti üzerinden 1 yıl geçmesi gerekir.• Esasında Cumhur fakihlerin görüşü tahsili umulan alacakların her sene zekâtının verilmesidir. Çünkü tahsili umulan borç sahibinin elindeki mal mesabesindedir.
  • Kuyumcuların nasıl zekat -10 ?vermesi gerekir• Kuyumcular altın ve gümüşün ticaretini yaptıkları için stoklarındaki altınlar ticaret eşyası kabilindendir. Dolayısıyla zekâtlarını vermeleri gerekir.
  • Bölüm: .2 NİSAP MİKTARI 1- Nisap miktarı nasıl hesaplanır?• Nisap miktarının hesaplanması konusunda birtakım farklı hesaplamalar, zekat hakkında görüş serdedenlerin kitaplarında ve ilmihallerde hemen göze çarpmaktadır.• Şüphesiz ki buna iki faktör yol açmıştır:• Birincisi şer’î ölçülerdeki ihtilaflar,• ikincisi de şer’î ölçünün mü yoksa örfî ölçünün mü muteber olduğu konusundaki ihtilaflardır.
  • • İbn Âbidîn zekât nisabında şer’î ölçülerin geçerli olduğunu söyler. Fakihler arasında “Abdülmelik b. Mervan dinar ve dirheminin” şer’î dinar ve dirhem ölçülerine esas olacağı hususunda bir görüş ayrılığı yoktur. İcma vardır. Dünyanın çeşitli müzelerinde sergilenen A. b. Mervan dinarının ortalama ağırlığı yaklaşık olarak 4.24 gr’dır. Dolayısıyla altının nisabı 85 gr.dır. Zeydan ve Karadâvî de bunu kabul eder.• DİYK; 80.18 gr olarak karar kılmıştır.• Y. Vehbi Yavuz ise örfî dirhemi esas alıp 96 gr.’da karar kılar.
  • Günümüzde hangi nisaba göre -3 ?amel etmek gerekir• Ebû Zehra, Karadâvî ve Hallâf’a göre değeri gümüşe göre daha az değiştiğinden altın esas alınmalıdır.• Hem nass hem de icmâ ile sabit olan 40 koyun veya 5 devenin de baz alınabileceğini söyleyenler de vardır.• Y.V. Yavuz bütün nisap miktarlarının ortalama değerlerinin alınabileceğini ifade etmiştir.
  • • H. Karaman’a göre; normal şartlarda altının esas alınması, iktisâdî açıdan normal sayılmayan durumlarda ortalama yoluna gidilmesi zenginliği tespitte en uygun yol olarak gözükmektedir.• A. Zeydan gümüş nisabı ile altın nisabı arasındaki muhayyerliğe cevaz vermez. Çünkü asr-ı saadette altın ve gümüş nisabı müsâvî idi. O halde günümüzde tek ölçü gerekir. Seçime layık olan da altındır.
  • • Ebû Zehra’nın tespitine göre Hz. Peygamber, altının nisabını belirtmemiştir. Fakat sahâbe gümüşün değerine eşit olan 20 dinarı takdir etmiştir. Bu yüzden 20 miskal altını tüm devirler için nisap miktarı kabul etmekte bir mahzur yoktur.• Prof.Dr. Mehmet Erdoğan, nisap miktarı konusunda TÜİK’in belirlediği açlık ve yoksulluk sınırlarının esas alınıp yoksulluk sınırı üstündekilerin, açlık sınırı altındakilere zekat vermelerini önermiştir. TÜİK’in hesaplamasına itibar edilmezse müftülüklerin her sene fitre miktarlarını belirledikleri gibi nisap miktarlarını da belirleyebileceklerini söylemiştir.
  • Zekata tâbî mallar (altın, koyun, -4ticaret malı …) nisap miktarı belirlenirken ?toplanabilir mi• Ebû Hanîfe’ye göre; altın ve gümüş kıymet olarak birbirine eklenir.• İmameyne göre; cüzleriyle eklenir.• Mesela bir kimsenin 10 miskal altın ve kıymeti 10 miskal eden 100 dirhemden az olan gümüş kabı olsa Ebû Hanîfe’ye göre zekat gerekirken, İmameyne göre gerekmez. Hayvanlar böyle değildir. Çünkü onlar muhtelif cinslerdir.
  • Bölüm: .3 ZEKATIN SARF YERLERİ• 1) Zekatın sarf edileceği yerleri belirleyen Tevbe Suresi 60. ayetteki “Fî- sebilillâh” kavramına kimler girer?• Bu kavram, mutlak olarak kullanıldığında Allah yolunda savaşan gaziler ve mücahitler kastedilir. Zekâtta da bu sehimden zekâta hak sahibi olanlar, mücahitlerdir. Fıkıh âlimleri arasında bu anlayış üzerinde icma vardır. Savaşçı zengin olsa bile zekâta hak sahibidir.• Ebû Hanîfe’ye göre fakir olması şarttır.• Şâfiî ve Hanbelîlere göre mücahidin devletten maaş almaması gerekmektedir.• Hanefîler dışındaki 3 mezhebe göre cihat için yapılan sur, köprü ve barınak da bu fasla dâhildir.
  • • Fıkıh âlimlerinin bu yaklaşımına rağmen bazı müfessirler, bu kavramın kapsamını genişletmekten kaçınmamıştır. F. Râzî ölülerin tekfini, köprü yapımı ve mescitlerin imaresi gibi birçok şeyi dâhil ederek her türlü hayırlı işin kastedildiğini beyan eder.• Sıddık Hasan Hân’a göre de lafız âmmdır ve tek bir çeşide hasredilemez, ama icmâ olduğundan dolayı cumhurun görüşü daha evlâdır.
  • • Reşid Rıza cihat vurgusundan ayrılmadan cihadın kapsamını genişletmiştir. Ona göre zamanımızda İslâm davetçilerinin hazırlanıp küfür beldelerine gönderilmesi de fî sebîlillâh’tır. Şerî ilim medreseleri de bu sehimden alabilir. Onun önerisi şudur: Kılıçla savunma imkânı yoksa dil ve kalem ile İslâm’a davet ve onu savunmak için buralara zekât verilsin. A. Zeydan da bu hususta Reşid Rızâ’ya katılmaktadır.
  • • M. Hamîdullah kapsamı daha da genişleterek dul kadınlar ve yetimler lehine yapılan hayır işlerini ve hastaneleri de bu sehimden faydalandırmanın gerekliliğine inanır. Mahmud Şeltût da Hamîdullah gibi düşünmektedir.
  • • Sonuç olarak bu konuda Faruk Beşer’in kanaatini uygun bularak şunu söyleyebiliriz: Bu kavramı geniş tutmak iyi niyetten mütevellit olmakla beraber yersizdir. Zira çeşitli yerleri kapsam dâhilinde tutmamak oraların ihmalini gerektirmez. Ayrıca bu tavra göre zekâtın diğer sarf yerleri de bu kapsama dâhil olmuş olurdu ve tekrar sayılması anlamsız olurdu.
  • Günümüzde “müellefe-i kulûb” -2 ?var mıdır• Müellefe-i Kulûb kalpleri kazanılmak, İslâm’a ısındırılmak veya kötülüklerinden emin olunmak istenen yahut Müslümanlara faydalı olacakları umulan kişilerdir.
  • • Kâfirler 2 kısımdır;• 1- Kavimleri veya aşiretlerinde kendilerine itaat edilen ve Müslüman olup birçok insanın hidayetine yol açması için İslâm’a girmesi arzulananlar.• 2- Şerrinden korkulan ve şerrini def etmek için hediye verilenler.
  • • Müslümanlar ise 3 kısımdır;• 1- Müslümanların efendilerinden, riyâset bakımından kâfirlerin efendilerine denk olanlar. Kâfirlerin efendilerinin bunlara gıptayla bakıp İslâm’a girmelerini sağlamak için bunlara zekât verilir.• 2- Kavmi içinde itaat edilen efendiler ki bu sayede iman ve cihatlarının kuvvetlenmesi sağlanır.• 3- Kâfirlerin şerlerini def etmeleri için sınır boylarında ikamet eden Müslümanlar.
  • • Bu hisse kıyamete kadar bâkîdir. İslâm tarihinde Hz. Ömer’in bu sınıfa hisse vermemesi nassı iptal etmek değil, bilakis müellefe-i kulübün fiilen var olmamasından kaynaklanır.• Bazıları – Subhi el-Mahmesânî, İzmirli İsmail Hakkı, Yunus Vehbi Yavuz, M. Said Hatipoğlu, Hüseyin Atay - Hz. Ömer’in bu uygulamalarını referans göstererek bu sınıfın hakkının neshini iddia ediyor. Hâlbuki yapılan nassın tatbikinde ve müellefe-i kulübün şartlarının tahakkukunda yapılan bir içtihattır. Hz. Ömer şartları gerçekleşmiş bulmamış ve onlara nassı tatbik etmemiştir.• Şayet şartlar gerçekleşirse devlet başkanı müellefe-i kulûba zekât verebilir.
  • • Müellefe-i kulûb kavramına kimlerin dâhil olduğu konusunda farklı görüşler vardır.• Ebû Zehra, İslâm’a yeni girmiş ve dolayısıyla kendi kavimlerinden ayrı kalmış kimselerin olduğunu belirtir. İşte bu insanlara Müslümanlık bir zorluk ve sıkıntı oluşturmasın diye zekât verilir. Bu, onların şirke dönme tehlikesini de izale eder.
  • • Sabırla dinlediğiniz için teşekkürler…

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...