A- HALİFELİK ÖNCESİ HAYATI:
Doğumu ve Kişiliği

Mervan b. Hakem babasının valilik yaptığı el-Cezire’de 72/682 yılında doğdu. Gençlik yıllarında babasının yanında bulunan Mervan, 

hem idari hem de siyasi tecrübelere haiz oldu. Bu dönemde kazandığı tecrübeleri hem valiliği hem de hilafeti dönemlerinde kullanma imkânı buldu.

Diğer Emevi halifelerinde olduğu gibi, Mervan'ın da ilk eğiticisi babası Muhammed b. Mervan b. el-Hakemoldu. Ayrıca Ubeydullah b. Abdullah ve Ca’d b. Dirhem tarafından yetiştirildiği de söylenmektedir. Gerek valiliği gerekse halifeliği döneminde Mervan'ın insanlara zulüm yaptığına dair bir şikâyet söz konusu olmamıştır. İnsanlarla olan ilişkilerinde, yeri geldiğinde sert ama genelde yumuşak, affedici ve toleranslıdır. Vali seçiminde ise daha önceki Emevi halifelerinin uygulamadığı yöntemi yani halkın istediği valiyi atama cihetine gitti. Kendi kabilesi olan Ümeyyeoğullarının idarede söz sahibi olmasına asla fırsat vermedi. Genelde ehliyetli ve nüfuz sahibi olanları bu göreve getirdi. Ayrıca Mervan olayları tek başına çözmekten ziyade Emevi ailesinin ileri gelenleriyle birlikte çözmeye çalışmakta, istişareye önem vermekte ve istişare sonucuna uymaya özen göstermektedir.
Mervan Hişam gibi cimri olmamakla beraber Velid gibi müsrif de değildi. Dönemin şartları gereği insanların gönlünü kazanmak için bolca atıyye dağıttı.
Kabile asabiyetine Mervan döneminde de devam edildi. Öyle ki Mervan da kendisini iktidara taşıyan ve yıllardır valiliğini yaptığı bölge halkının Kaysîlerden olması nedeniyle Kaysîlerin tarafını tuttu.
Mervan gece sohbetlerinde ağırbaşlılığını ve saygınlığını asla elden bırakmadı. O da eğlenceye meyilliydi ancak ciddi bir devlet adamının anlayışı gibi. Zaten siyasi ortam da ona eğlence yapma fırsatı vermemiştir.
Mağrur bir komutan olan Mervan, şecaatini sadece güçlü olduğu dönemde değil zayıf ve güçsüz olduğu dönemde de sergilemiştir. Düşman saflarına korkunun yayılmasını sağlamak olan psikolojik savaş taktiklerini kullanmasını bilmiştir. (Valiliği döneminde Hazarlara karşı) Bunun yanında askeriyle iyi ilişkiler kurabilen Mervan, onların maddi ve manevi yönleriyle ilgilenmiş hatta onlarla istişare ederek fikirlerine önem vermiştir.
Askeri alanda yaptığı en önemli icraatı şüphesiz orduda yapmış olduğu değişikliklerdir. Öyle ki, orduyu saf düzeninden el-Kerâdis sistemine (Bölük sistemi) sokmuştur. Muhtelif kabilelerden müteşekkil olan ordusunu sağ, sol ve orta olmak üzere üç kısma ayırmış ve her bölüğe kabiliyetlerinin ve nüfuzunun etkinliğini bildiği kudretli komutanları bizzat atamıştır. Böylece her kabile kendi reislerine değil, Mervan'ın atadığı komutanların emrine girmiş oluyordu.
Savunmadan ziyade hücum savaşı taraftarı olan Mervan, savaşlarında hileye müracaat etmekten de geri kalmamış ve muhtelif savaş gereçlerini de kullanmıştır. Ayrıca o esirlere de iyi muamelelerde bulunarak haklı olarak övülmeye mazhar olmuştur.
İdari ve Siyasi Alanda Yükselişi
Mervan'ın idari ve siyasi alanda yükselişi Hişam b. Abdülmelik dönemindedir. Mesleme b. Abdülmelik'in 107/725 yılında Hişam tarafından Ermeniye bölgesine vali olarak atanmasından sonra bölgede özellikle Hazarlara karşı ciddi başarılar sağlanmıştır. Mesleme ordunun sağ kanadına Mervan b. Muhammed'i komutan olarak atadı. Ayrıca Hazar hakanını öldürmek üzere onu görevlendirdi. Esasında Mervan, Mesleme’nin bölgedeki nüfuzunu kıskanmakta idi. Mesleme el-Bab şehrine geldiğinde yerine Mervan'ı vekil bırakarak halife Hişam'ın yanına gitti. Bundan haberdar olan Hazar hakanı eski yerlerine dönünce, Mervan askerlerinin desteğini alarak Hazarlar üzerine yürüdü. Bu sırada belirtmeliyiz ki, halife Hişam Mesleme’nin gidişatından hoşlanmamakta ve yerine daha güçlü akınlar yapacak bir komutan atamayı düşünmekteydi. 114/732 yılında halife Hişam Mesleme’yi valilikten azlederek yerine Mervan b. Muhammed'i bölgeye vali olarak atadı. Bu 7 yıllık süre içerisinde Mervan Mesleme ile birlikte askeri fetihlerde bulundu.
Kaynaklar, Mervan'ın halife Hişam’la görüşüp Mesleme’nin zafiyetinden bahsetmesi sebebiyle bölgeye vali olarak atanmasından bahsetmektedir. Ancak unutulmamalı ki o ana kadar savaşlarda göstermiş olduğu başarılar onu valiliğe taşımıştır. Mervan oluşturduğu orduyla Hazarları kuzeye çekilmeye mecbur bırakmış ve ardından 120/737 yılında Kafkasları geçerek Hazar topraklarına girmiştir. Vali olduğu dönemden Velid b. Yezid'in öldürülmesine kadar (126/744) bölgesinde sükûneti sağlamıştır. Zaten bu tarihten sonra da yavaş yavaş iktidar yolunda yürümektedir.
125/742-743 yılında Hişam'ın ölmesiyle yerine Velid b. Yezid geçti. Haccac'ın yeğeni olan Velid, babası Yezid b. Abdülmelik'in kendisinden sonra kardeşi Hişam'ı, yaşının küçük olması nedeniyle ondan sonra da oğlunu veliaht ataması sonucu halife oldu. Hişam'ın ölümü ve yerine Velid b. Yezid'in geçmesi, Emevi devletinin yıkılış sürecinin başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
Hişam b. Abdülmelik'in vefat etmeden önce Velid'i veliahtlıktan azledip yerine oğlu Mesleme için biat almak istiyordu. Her ne kadar Velid'in yaşantısından hoşlanmadığı kaynaklarda belirtilse de, hilafetin kendi oğulları arsında kalmasını istediği düşünülebilir. Çünkü oğlu Mesleme’yi 119/737 yılında hac emiri olarak görevlendirmiş ve iktidara hazırlanması için girişimlerde bulunmuştur. Fakat bu çabaları sonuçsuz kalarak yerine Velid b. Yezid b. Abdülmelik hilafete geçmiştir.
Babasının Kaysî olması sebebiyle Velid de Kaysîlere destek verdi. Hilafete geçtiğinde Hişam'ın kendisini azledip yerine oğlu için girişimlerde bulunmasına karşı çıkan Irak valisi Halid b.Abdullah (Yemenîdir) dışındaki valileri görevlerinden aldı. Ermeniyye ve Azerbaycan valisi olan Mervan da Velid'e biat edenlerdendir. Nitekim Mervan valilik görevini Velid döneminde de sürdürmüştür. Mervan'ın karışıklıklar içerisinde olan Şam'dan uzak olması siyasi açıdan güçlenmesine ve olaylara daha sağlıklı bakabilmesine zemin hazırlamıştır.
Bununla birlikte Velid b. Yezid, siyasi bir hataya düşerek Yemenîlerin lideri Halid b. Abdullah'ı öldürmesi, Yemenîlere karşı Kaysileri desteklemesi, henüz buluğ çağına gelmemiş oğulları el-Hakem ile Osman'ı veliaht tayin etmesi, Hişam'ın atadığı yakınlarını ve bürokratlarını azletmesi ve cezalandırması Yemenîlerin Velid'e bir komplo hazırlamasına sebep olmuştur. Ayrıca Hişam'ın, oğlu Mesleme için biat alma maksadıyla Velid'i halkın gözünden düşürme çabaları da Velid için dezavantaj idi. Nitekim Emevi ailesi bile bu yönetimin devam etmemesi konusunda ikiye bölünmüştü. Velid'e karşı işleri düzenleyen kişi ise Yezid b. Velid b. Abdülmelik’tir. Yaklaşık 1 yıl hilafette kalan Velid, 126/744 yılında öldürüldü ve yerine amcasının oğlu Yezid b. Velid b. Abdülmelik geçti.
Mervan, Velid'in öldürülmesini değerlendirerek varlık gücünü ispat etti. Bu bağlamda Ermeniyye’den ayrılarak Şam üzerine yürüdü. Bu sırada Sabit b. Nuaym Yemenîleri de yanına alarak Mervan'a karşı isyan ettiyse de Mervan bu isyanı İshak b. Müslim’i göndererek bastırdı.
Yezid b. Velid hilafete geçtiğinde yaptığı konuşmada şu konulara değinmiştir:
  • Velid'in öldürülüş nedeni, onun dine aykırı yaşantısı idi,
  • Ümeyyeoğullarına ayrıcalık yapılmayacak,
  • Her bölgenin geliri o bölgelere harcanacak, artması halinde ise en yakın bölgeye aktarılacak ve ağır vergiler kaldırılacak,
  • Uzun süreli askeri seferler durdurulacak, askerlerin ailelerine dönmeleri sağlanılacak,
  • Hilafet kapısı herkese açık olacak ve ehl-i zimmeye iyi muamele edilecek,
  • Arap- mevali ayrımı yapılmadan maaş ve erzak eşit dağıtılacak,
  • Bu vaatleri yerine getirmediği ve kendisinin görevden alınması halinde halife seçilecek kişiye ilk olarak kendisinin biat edeceğini belirttikten sonra halkın biatini aldı.
Yezid'in yukarıda yaptığı konuşmasına riayet ettiği söylenmez. Çünkü o, kendisini iktidara taşıyan ihtilalci Yemenîlerin tarafını tutarak Yemenî-Kaysî mücadelesini tetiklemiştir. Bu meyanda III. Yezid, Irak valisi Yusuf b. Ömer'i azlederek yerine bir Yemenî olan Mansur b. Cumhur’u atadı. Mansur’un ilk icraatı ise eski vali Yusuf’u ve Hişam'ın iki oğlu olan el-Hakem ve Osman'ı hapsetmek oldu. Ayrıca Horasan’da da vali değişikliğine gitmek istediyse de ömrü buna müsaade etmedi.
Yezid'in 6 ay gibi kısa süren hilafetinde iç isyan ve huzursuzluklar iki sebebe dayanmaktadır; Velid'in öldürülmesine karşı çıkanların oluşturduğu grubun isyanı ve valilerin görevlerinden alınması sonucu meydana gelen isyanlardır.
Bu anlamda ilk isyan Hıms halkı tarafından gerçekleştirildi. Onlar Velid'in öldürülmesine karıştığı için Abbas b. Velid'e karşı ayaklandılar. Abbas Yezid'in kardeşi olmakla beraber Velid'in öldürülmesi hadisesinde Velid'i desteklemiştir. Fakat Hıms halkı bu desteği samimi bulmayarak Abbas’a karşı isyan etmiştir. Başlarına Ebu Muhammed es-Süfyani’yi getiren Hımslılar, Yezid'in gönderdiği Abdülaziz b. Haccac ve Süleyman b. Hişam komutasındaki orduya mağlup oldular.
Hıms halkı gibi Filistin ve Ürdün halkı da Yezid'e isyan ettiler. Yezid, Süleyman b. Hişamkomutasındaki orduları bölgeye sevk ederek isyanları bastırabildi. Ancak Şam'da bu gelişeler olurken Irak, Kuzey Afrika ve Horasan’da da durum farksızdı.
Mervan, harekete geçme sebebini Velid'in intikamını almak olarak ilan etti ve eylemlerini daha da artırarak faaliyetlerini sürdürdü. Esasında Mervan, Velid'in öldürülmesini, hilafete giden yolda iyi bir siyasi yatırım olarak kullanma düşüncesindedir. Ayrıca Mudarîlerin/Kaysîlerin desteğini alan Mervan, Yemenî olan Sabit b. Nuaym’ın desteğini alarak, kuracağı Büyük Emevi Devleti idealini tekrar gerçekleştirmek istemiştir. Mervan açıkça iktidara talip olduğunu söylemese de, bunu her fırsatta ima etmekteydi.
Mervan, Hişam ve Velid döneminde icra ettiği Ermeniyye valiliğini Yezid döneminde de sürdürmüştür. Hatta son dönemlerinde ona el-Cezire ve Musul valiliklerini de vermiştir. Mervan Yezid döneminde de bölgedeki faaliyetlerine devam etti. Hatta Şam'a yürüdüğü zaman bile onunla anlaşmaya vararak biat ettiğini bildiren bir heyeti Yezid'e göndermekten çekinmedi. Bu da Mervan'ın siyasi karakterini ortaya koymakta ve yaptığı anlaşmalara riayet ettiğini göstermektedir.
126/743 yılında Yezid b. Velid b. Abdülmelik hastalanınca yerine kardeşi İbrahim’i, ardında daAbdülaziz b. Haccac b. Abdülmelik'i veliaht tayin etmiş ve halktan bu şekilde biat almıştır. İbrahim hilafete geçtiğinde, Horasan, Ermeniyye ve Kuzey Afrika gibi bölgelere hâkim olamadığı gibi, Şam bölgesinden de biat alamadı. Çünkü Kaysîlerin onu kabul etmeleri imkân dâhilinde değildi. Zira İbrahim, Şam dışındaki bölgelerde halife olarak tanınmadı. Her ne kadar kardeşi gibi iktidarını Yemenîlere dayandırmak istediyse de ülkenin hemen her tarafında karışıklıklar meydana geldi. İbrahim'e karşı ilk ciddi ayaklanma Hıms bölgesinden geldi. İbrahim bu isyanı bastırmak için Abdülaziz b. Haccac'ı görevlendirdi. Abdülaziz isyancılarla mücadele ederken Mervan b. Muhammed'in Şam'a doğru hareket ettiğini öğrendi ve kuşatmayı yarıda bırakarak Şam'a döndü.
Hilafete Geçişi
Yezid b. Velid b. Abdülmelik’le olan anlaşması gereği isyana girişmeyen Mervan, Yezid’in ölüm haberini alınca 80.000 kişilik ordusuyla Şam üzerine yürüdü. Daha önce de belirttiğimiz gibi Abdülaziz Mervan'ın geldiğini haber alınca Hıms’ı terk etmiş, buraya gelen Mervan halkın biatini aldıktan sonra İbrahim b. Velid b. Abdülmelik üzerine yürümüştür. Mervan'ın girişiminden haberdar olan İbrahim, Süleyman b. Hişam komutasında 120.000 kişilik ordu sevk etti. Aynu’l-Cerr denilen yerde iki ordu karşılaştı. Mervan'ın barış tekliflerine olumsuz cevap veren Süleyman'ın ordusu mağlup oldu. Esasında Emevi ailesinin ileri gelenlerinin komuta ettiği bu savaşı ne Süleyman ne de Mervan kazanmıştır. Gerçek kazanan taraf, Emevi iktidarına karşı içten içe kin besleyen ve onu ortadan kaldırmak isteyen muhalif güçlerdir.
Süleyman’la yaptığı savaşı kazanan Mervan, elde ettiği tüm esirleri serbest bıraktı. Mervan iktidara giden yolda emin ve sağlam adımlarla yürümekteydi. Bunun yanında Süleyman'ın mağlubiyeti üzerine toplanan Emevi ileri gelenleri ve komutanları, Velid'in hapisteki iki oğlunu –el-Hakem ve Osman-, ileride problem çıkarmamaları nedeniyle öldürme kararı aldılar. Mervan'dan önce Şam'a ulaşan Emevi Ümerası Velid'in iki oğlunu öldürdüler. Şam'a ulaşan Mervan beraberindekilerin biatini alarak 127/744’te Emevilerin son halifesi oldu. Ona ilk biat eden de Ebu Muhammed es-Süfyanî’dir. Süfyanîlerin Mervan'a biatte acele davranması, Mervan b. el-Hakem döneminden itibaren iktidardan uzak kalmalarıyla açıklanabilir. Bu girişim, Süfyanîlerin tekrar devlet yönetimine ortak olma arzularının bir yansımasıdır.
Mervan gücü yetmesine rağmen biati Velid'in iki oğlu adına almak istemiştir. Bu kararda elbette siyasi hedefler söz konusudur. Şöyle ki; İbrahim ve adamları için, kendilerine karşı hilafete karşı aday gösterilenlerin halledilmesi gerekiyordu. Nitekim bu iki varis öldürüldü. Bu belki de Mervan'ın da işine geliyordu. Mervan böylece Kaysîlerin desteğini sağlamış oluyordu. Kendisinin iktidar heveslisi olmayıp, Emevi ailesi içinde yaşı gereği hakem görevini üstlendiği intibaını vermek istemiştir. Nitekim bu gerekçelerle halkın Mervan'a biati kaçınılmaz oldu. Kısaca İbrahim dönemi, Mervan'a iktidar yolunun açılmasını sağlamıştır. Son olarak Süleyman b. Hişam ve İbrahim b. Velid, Mervan karşısında tutunamayacaklarını anlayınca ona biat etmek zorunda kaldılar. Böylece Mervan Emevi devletinin son halifesi olarak hilafete geçti.

B- HALİFELİĞİ DÖNEMİNDEKİ FAALİYET VE MÜCADELELERİ:
1- MERVAN’IN VALİ TAYİNLERİ
Mervan, kendisine biat edildikten sonra, bölge halklarından valilerini kendilerinin seçmelerini istedi. Emevi siyasi tarihinde bu uygulama ilk ve son kez Mervan tarafından kullanılmıştır. Mervan bu uygulamayla, Emevi ailesinin parçalanmasına sebep olan kabile asabiyetini Yemenî-Kaysîçekişmesini ortadan kaldıramasa bile en aza indirmeyi hedeflemiştir. Böylece barışçıl bir siyaset ortaya koymaya çalışmıştır. Aslında Mervan'ın bu siyaseti lehine olmadı; çünkü Mervan'ın hilafet merkezi Şam'dan Harran’a taşımasıyla bölge halkları ayaklanarak isyan hareketlerine giriştiler. Hatta Mervan'ın uzun süre onlarla mücadele etmelerine sebep oldu. Nitekim Emevi devletini kuran Yemenîler yıkılmasında büyük rol oynadılar. Bu bağlamda Mervan;
Şam’a Zâmir b. Amr el- Cirani’yi,
Ürdün’e damadı Velid b. Muaviye b. Mervan'ı,
Hıms’a önce Muaviye b. Yezid b. Husayn’ı daha sonra Abdullah b. Şecere el-Kindi’yi,
Kınnesrin’e Abdülmelik b. el-Kevser’i,
Filistin’e de Sabit b. Nuaym el-Cüzami’yi tayin etti.
Kuruluşundan beri Emevi devletine başkentlik yapan Şam, bu tarihten sonra Mervan tarafından terk edilerek yeni başkent Harran yapılmıştır. Harran’daki halk Mervan'ı desteklemekte ve Kaysîlerden oluşmaktaydı. Ayrıca Mervan Suriye halkına -yani Yemenîlere- artık güvenmemektedir. Zaten başkentin taşınmasının ardından Hıms, Ürdün, Filistin halkı isyan ettiler.


2- Mervan Dönemi İsyanları
Bu dönemde ortaya çıkanlar; başta Emevi ailesinin isyanları olmak üzere, Şii, Harici, Mürcie ve Abbasi isyanlarıdır.
a- Emevi İsyanları
Hıms Halkı İsyanı
Hıms halkının çoğunluğunu Kaysîler oluşturuyordu. Mervan'ın başkenti Şam'a taşımasıyla Hıms’ta azınlıkta kalan Yemenîler Kaysîler karşısında ikinci sınıf muamelesi görünce isyana kalkıştılar. Hatta Filistin valisi Sabit b. Nuaym da mektuplar göndererek onları isyana teşvik ediyordu. Hıms valisiAbdullah b. Şecere bu ayaklanmayı bastıramayınca Mervan bölgeye hareket etti. Bölge halkıyla giriştiği ufak çaplı çarpışmadan sonra şehri teslim aldı ve onların eman isteğine olumlu yanıt vererek olayı barışçıl yollarla halletme cihetine yöneldi.
Ğûta Halkı İsyanı
Hıms kontrol altına alınırken Ğûta halkı da Yemenî olan Yezid b. Halid el-Kasri başkanlığında isyan etti. Mervan Hıms komutanlarından Ebu’l Verd’i isyanı bastırmakla görevlendirdi. Nihayetinde isyan bastırılarak asiler etkisiz hale getirildi.
Filistin Halkı İsyanı
Şam bölgesindeki isyanların en tehlikelisi, bu isyanların organizatörü olan Filistin valisi Sabit b. Nuaym isyanıdır. Mervan'a kırgınlığından dolayı isyan eden Sabit valiliğe atanmasına rağmen bölge halkıyla yazışarak halkı Mervan'a karşı ayaklandırdı. Mervan ise Ebu’l Verd’i görevlendirerek isyanı bastırmasını istedi. Ebu’l Verd’le giriştiği mücadelede yenilen Sabit Mısır’a kaçtı. Hatta Mısır’da da halkı Mervan'a karşı ayaklanmaya çağırdı ve beklediği desteği burada da buldu. Filistin’e atanan yeni vali er-Rümahis Sabit’i yakalayarak öldürdü.
Şam bölgesinde meydana gelen bu isyanların ilk ve en önemli sebebi şüphesiz “KabileAsabiyeti”dir. Bu yönlü siyaset Ömer b. Abdülaziz’in kısa süren dönemi hariç Emevi devletinin yıkılışına kadar devam etti. Kabile asabiyeti ilk olarak Kaysî-Kelbî arasındaki çekişme olan Merc-i Rahit savaşında ortaya çıktı. Mervan b. Hakem Yemenîlerin tarafını tutarak Kaysîlerin mağlup olmasına sebep olmuştur. Daha sonraları Kaysîlerin iktidara gelmesiyle Yemenîlere kötü davranıldı. Kabile asabiyeti iktidar ve halk bazında bu şekilde devam ederken Emevi devletinin yıkılmasında birincil etken olmuştur.
Mervan'ın merkezi Harran’a taşıması da Şamlıların muhalefetine neden olmuş ve ayaklanmalarında ikinci sebebi teşkil etmiştir.
Tedmür Halkı İsyanı
Mervan, Şam bölgesindeki isyanları bastırdıktan ve çocuklarına biat aldıktan sonra Kelbîlerinmerkezi olan Tedmür’de isyan patlak verdi. İsyanı bizzat bastırma yolunu seçen Mervan, Tedmür halkından biat alarak ve onlara af ve eman vererek bölgeden ayrıldı.
Süleyman b. Hişam İsyanı
Mervan Şam bölgesini ikinci kez düzene koyduktan sonra Süleyman b. Hişam ve İbrahim b. Velid gibi Ümeyyeoğullarının ileri gelenleriyle Harran’a dönmeye başladı. Bu sırada Irak bölgesinde halk Velid b. Yezid'in öldürülmesiyle oluşan kargaşadan faydalanarak ayaklandılar. Mervan el-Cezire ve Kınnesrin halkından oluşan orduyu Hariciler üzerine gönderdi. Akabinde Şamlılardan oluşturduğu orduyu da takviye olarak gönderdi. Mervan'ın gönderdiği bu iki güç Rusafe’de karşılaştı. Ordunun ileri gelenlerinden Yemenîler Süleyman'a, Şamlıların Mervan'dan çok kendisini hilafete layık gördüklerini belirttiler ve Mervan'a karşı kışkırttılar. Süleyman Yemenîlerden aldığı destek ve ordusunun Mervan ordusuna denk olmasını göz önüne alarak isyanını başlattı. Esasında sürekli isyan içinde bulunan bir toplumun isyan çıkarması için her zaman geçerli sebep aranması da gerekmez.
Süleyman askerlerinden biat aldıktan sonra Kınnesrin’e geçerek burayı istila etti. Şam civarına mektuplar yazarak desteklerini istedi. Şamlılardan da beklediği desteği alan Süleyman yaklaşık 70.000 kişilik ordusuyla Mervan’la mücadeleye koyuldu. İki güçlü Emevi komutanı ikinci defa karşı karşıya geldiler. Kınnesrin civarlarında meydana gelen savaşı yine Mervan kazandı. Ancak bu defa isyancıların cezalandırılmasını emretti.
Süleyman kaçarak önce Tedmür’e ardından Husafe’ye sığındı. Harici lider Dahhak b. Kaysöldürülene kadar onun yanında kalan Süleyman daha sonra Abbasi ihtilalcilerinden Ebu Müslim'e katıldı ve Ebu’l Abbas’a biat etti. Hatta Abbasi ordusu ile Mervan arasında cereyan eden Zab savaşında Abbasiler tarafında katıldı. Ancak Ebu’l Abbas onu ve çocuklarını Kufe'de idam ettirdi.
Hilafete geçtiği zamandan 128/745 yılı yazına kadar Şam’daki askeri mücadelelerini tamamlayan Mervan b. Muhammed, buradan diğer bölgelerdeki karışıklıkları önlemek için Irak’a yöneldi.
b- Şii İsyanları
Mervan döneminde ehl-i beyt adına iki isyan gerçekleşmiştir. Bunlardan Abbasi ihtilali amacına ulaşarak devletin yıkılmasına sebep olmuştur. Diğer isyan ise başarısızlıkla sonuçlanan Abdullah b. Muaviye isyanıdır.
Abdullah b. Muaviye İsyanı
Abdullah b. Muaviye b. Abdillah b. Cafer b. Ebi Talib, Hz. Ali'nin kardeşi Cafer’in torunlarındandır. Ebu Haşim’in ölümünden sonra imamet meselesinde farklı görüşler ileri sürülmekteydi. Bir kısım Ebu Haşim’den sonra imametin Abbasilerden Muhammed b. Ali'ye geçtiğini ileri sürerken bir kısım da Abdullah b. Amr’a geçtiğini söylüyordu. Bir grup da Abdullah b. Amr'ın daveti kabul etmemesi üzerine imam olarak Abdullah b. Muaviye'yi belirlediğini savunur.
Abdullah b. Muaviye, 126/743 yılında ırak valisi Abdullah b. Ömer b. Abdülaziz'i ziyaret içinKufe'ye geldi. Rivayetler muhalefet arzusunda olmamasına rağmen, Emevi siyasetindeki değişiklik, İbn Muaviye'nin de konumunu değiştirdiğinden bahseder. Yezid b. Velid b. Abdülmelik'in öldürülmesinden sonra halk İbrahim'e biat edince, Mervan b. Muhammed ayaklanarak Şam üzerine yürümüş, Irak valisi Abdullah b. Ömer de Mervan'ın bu hurucuna karşılık Abdullah b. Muaviye'yi yanında alıkoymuştur. Hatta Kufe halkı İbn Muaviye'ye gelerek; Haşimoğullarının Mervanoğullarına nazaran hilafette daha fazla hak sahibi olduğunu ileri sürerek İbn Muaviye'yi bu hareketin başına geçmesini istemişlerdir. Hâlbuki Kufeliler Emevi tarihi boyunca hep iktidara muhalefet olmuşlardır. Dolayısıyla İbn Muaviye'nin harekete liderlik etme gayretleri daha öncedendir. Ayrıca İbn Muaviye'nin yaygınlaşan Abbasi propagandasından da istifade etmek istediğini söyleyebiliriz.
Abdullah b. Muaviye 127/744 yılında Kufe'de Emevilere karşı isyanını başlattı ve Kufeliler ona biat ettiler. İbn Muaviye Irak valisi İbn Ömer'in üzerine gitmeye karar verdi. Fakat mücadeleden mağlup olarak ayrıldı. Vali İbn Ömer, İbn Muaviye'nin yanındaki insanları birbirlerine düşürerek bölünmelerini sağladı. İbn Muaviye beraberindekilerle birlikte Kufe'den ayrılarak Medain’e gitti. Isfahan, Cibal, Kirman, Huzistan, Ahvaz ve Faris bölgelerini ele geçirdi. Burada hâkimiyeti güçlenince kendi adına para dahi bastırdı. Burada kendisine katılanlar arasında başta mevali olmak üzere Ümeyyeoğullarından Süleyman b. Hişam ve Amr b. Süheyl b. Abdülaziz, Emevi emirlerinden Mansur b. Cumhur, Abbasi ailesinden Ebu’l Abbas, Ebu Cafer Mansur, Abdullah b. İsa, Haricilerden Şeyban b. Abdülaziz gibi renkli topluluk vardı. Bunların ortak noktaları düşmanlarının ortak olmasıdır. Mervan'ın gönderdiği orduya yenilen İbn Muaviye Horasan’a kaçtı. Kirman ve Sicistan üzerinden Herat’a geçen İbn Muaviye burada Ebu Müslim'den kabul göreceğini zannediyordu fakat bizzat Ebu Müslim'in emriyle yakalanarak öldürüldü. Ebu Müslim'in onu öldürmesinin arkasında yatan neden muhtemelen, Abbasiler adına başlatılacak bir harekete, Alioğullarından olan İbn Muaviye'nin katılmasını istememsidir.
Kısaca İbn Muaviye'nin bu isyanı belli prensipleri olmaması nedeniyle, Emevilere karşı başarısız olan son isyandır. Nitekim siyasi endişelerden ortaya çıkan bu isyanda Şiilik düşüncesi ikinci planda kalmıştır.
c- Harici İsyanları
Emevi hanedanının zayıflamasına paralel olarak, Haccac b. Yusuf döneminde de mücadele edilen hariciler, Emevilerin çıkardıkları isyanlardan güç alarak bu dönemde de isyana koyulmuşlardır.
Said b. Bahdal İsyanı
Mervan hilafete geçtiğinde ilk isyanlar Ümeyyeoğullarından geldi. Yezid b. Velid'in Irak valisi Abdullah b. Ömer Yemenîleri destekliyordu. Mervan hilafete geçtikten sonra Abdullah b. Ömer yerine Kaysî olan Nadr b. Said'i atadı. Halef ve selef birbirleriyle yaklaşık 4 ay mücadele ederken, bunu fırsat bilen Harûri Haricilerinden Said b. Bahdal eş-Şeybani el- Cezire bölgesinde ayaklandı ve Irak’a yöneldi. (127/744) Fakat yolda ölünce yerine Dahhak b. Kays eş-Şeybanigeçti.
Dahhak b. Kays eş-Şeybani İsyanı
Haricilerin liderliğine geçen Dahhak 4000 kişilik kuvvetle Irak üzerine yürüdü. Dahhak'ın Irak’a yürüdüğünü öğrenen İbn Ömer, kendisinin yerine atanan vali Nadr b. Said'le  (ikisi birbirinin rakibidir) ortak düşmanlarına karşı birlikte hareket etme kararı aldılar. Fakat Dahhak onları 127/745 yılında yenmeyi başardı. İbn Ömer ve Nadr Vasıt’a çekildiler. Nadr Vasıt’tan Şam'a Mervan'ın yanına döndü. Bu sırada İbn Ömer'in ordusunda bulunan eski Irak valisi Mansur b. Cumhur, İbn Ömer'e gelerek Haricilerle kendilerinin amaçlarının aynı olduğunu –yani halife Mervan'a karşı koymak olduğunu- belirtti ve Haricilerin Mervan'a karşı savaşmasına engel olmamasını önerdi. Yani Mansur’un düşüncesi Dahhak ile Mervan'ı karşı karşıya getirmekti. Fakat İbn Ömer gelişmenin sonucunu beklemenin daha isabetli olacağını düşündü. Bu nedenle hemen ona cevap vermedi. Mansur b. Cumhur ise İbn Ömer'in kararını beklemeden Dahhak'a katıldı ve ona biat etti. İbn Ömer’le birlikte Süleyman b. Hişam de biat etti. Dahhak Irak’ın batısını İbn Ömer'e verirken Kufe ve Irak’ın doğusunu kendisinde bıraktı.
Mervan Suriye’de isyanlarla uğraşırken Dahhak, Musul şehrini ele geçirerek buralara kendi memurlarını atamaya başladı. Mervan Hıms isyanını halletmeden Dahhak üzerine yürümek istemiyordu. Bu nedenle en azından Dahhak'ı oyalaması veya ilerlemesini durdurması için oğlu Abdullah'ı 7000 askerle bölgeye gönderdi. Abdullah 120.000 kişilik Dahhak ordusu karşısında mukavemet gösterememesi neticesinde Dahhak Nusaybin’i ele geçirdi. Bu sırada Mervan, Irak’ı yeniden ele geçirebilmek için daha güçlü bir yönetici olan Yezid b. Hübeyre’yi görevlendirdi. Kufe'yi tamamen ele geçiren İbn Hübeyre, İbn Ömer'i yakalayarak Harran’a gönderdi ve İbn Ömer ölene kadar Harran’da hapiste kaldı. Dahhak önceden ele geçirmiş olduğu Irak bölgesini tekrar elinden çıkardı. Mervan ise Hıms kuşatmasını bastırarak Nusaybin üzerine yürüdü. Şam, Ürdün, Filistin ve Hımslılardan oluşturduğu ordusuyla Dahhak üzerine yürüdü. Yapılan savaşta Dahhak b. Kays b. eş-Şeybani öldürüldü. (128/746) Dahhak'ın öldürülmesinin ardından Haricilerin başına el-Hayberîgeçirildi.
el- Hayberî İsyanı
Dahhak'ın öldürülmesinin ardından Haricilerin liderliğine geçen el-Hayberî’ye, Süleyman b. Hişam, Alioğulları ve mevaliden pek çok kimse katıldı. El-Hayberî, Mervan'la giriştiği ilk mücadeleyi kazandı. Fakat Mervan'ın kaçmasına engel olamadı. İkinci mücadelede ise el-Hayberî öldürüldü ve Haricilerin başına eş-Şeyban b. Abdülaziz el-Harûrî geçirildi ve ona biat edildi.
Şeyban b. Abdülaziz el-Harûrî İsyanı
Yukarıdan beri bahsettiğimiz bu Harici isyanları münferit isyanlar olmayıp Sabit b. Bahdal ile başlayıp onun ölümü üzerine yerine geçen liderlerce devam ettirilen isyanlar dizisidir.
129/746-747 yılında el-Hayberî’nin öldürülmesiyle isyanın liderliğine getirilen Şeyban b. Abdülaziz önceden olduğu gibi Haricileri yanında bulamadı. Nitekim Dahhak zamanında 120.000 olan Harici isyancıların sayısı 40.000’e düştü. Fakat Süleyman b. Hişam ve Mansur b. Cumhur da onun yanında yer almaktaydı. Şeyban Süleyman'ın teklifiyle Musul’a çekildi ve Dicle’nin kenarına karargâhını kurdu. Nehrin diğer kenarında ise Mervan ordusu bulunuyordu.
İbn Hübeyre’nin Irak’taki isyanı bastırdıktan sonra İbn Dübare komutasındaki orduyu Mervan'a göndermesiyle hariciler hezimete uğradılar. Mervan ve İbn Dübare orduları arasında kalmanın sakıncalarını dile getiren Süleyman, Şeyban’ın Musul’u terk etmesine vesile oldu. Şeyban ve beraberindeki Hariciler Ahvaz’a doğru hareket ettiler. Mervan İbn Dübare’yi Haricileri takip etmekle –taktikler vererek- görevlendirdi. Nihayetinde Hariciler 130/747 yılında yenildiler. Bu isyanın bastırılmasından sonra Mervan başkent Harran’a döndü. Şeyban’ın öldürülmesiyle Irak bölgesinin Harici isyanları sona erdi ancak Horasan ve Güney Arabistan’da Hariciler ayaklanarak Emevi yönetimine karşı isyan ettiler.

Şeyban b. Seleme el-Harûrî İsyanı
Irak Haricilerinden sonra 130/747 yılında Horasan’da Şeyban b. Seleme liderliğindeki Hariciler ayaklandı. Şeyban’ın bu isyanını Nasr tarafından öldürülen Cüdey b. el-Kirman’ın oğlu Ali b. Cüdey de destekledi. Şeyban Harici olduğu için, Ali b. Cüdey ise babasının katili olduğundan veYemenî olduğundan dolayı Nasr’a düşmandı. Dolayısıyla ortak düşmanlarına karşı Şeyban ve Ali b. Cüdey ittifak ettiler. Fakat bu ittifak fazla sürmedi. Abbasi davetinin Horasan temsilcisi siyasi sebeplerle Ali b. Cüdey’le anlaşınca Şeyban Merv’den uzaklaşarak Serahs’a gitti. Ebu Müslim Şeyban’ı biate davet ettiyse de daveti kabul edilmedi. Üstelik Ebu Müslim'in elçilerini hapsetti. Bunun üzerine Ebu Müslim azatlısı Bessam b. İbrahim'i Şeyban’la savaşmak üzere görevlendirdi. Nihayetinde Şeyban 130/747 yılında öldürüldü.
Bistâm eş-Şeybani İsyanı
Dahhak liderliğindeki Hariciler Musul’a geldikleri zaman Azerbaycan bölgesinde Bistâm b. Leyskomutasındaki Hariciler ayaklandı. Dahhak'ın kendisine yardım göndermesiyle Bistâm, Mervan'ınAsım b. Zeyd komutasındaki orduyu mağlup etti. Fakat Mervan daha sonra gönderdiği askeri güçle Bistâm’ı öldürttü.
Ömer b. Salim eş-Şeybani İsyanı
Ömer b. Salim, Meskin bölgesinde Hariciler adına ayaklandı ve vali Haccac b. Umare’yi öldürdü. Kerh’e kadar ilerleyen Ömer ve pek çok Harici burada öldürüldüler. Bu isyan girişimi de bastırılmış oldu.
Abdullah b. Yahya ve Ebu Hamza İsyanı
 Abdullah b. Yahya el-Kindi, Hadramevt’li olup Amr b. Muaviye oğullarındandır. İbn Yahya'nın Emevi devletine ayaklanma sebebi, genelde Emevilerin özelde ise Yemen valisinin halka uyguladığı zulümdür. Bu dönemdeki Hariciler, ilk dönemdekiler gibi kimin halifeliğinin meşruluğunu değil, adaletsiz idarenin zulümlerine tahammül etmenin gerekip gerekmeyeceğini tartışır hale geldiler.
Abdullah b. Yahya'nın yanında yer alan diğer Harici ise Ebu Hamza lakaplı Basra’lı Muhtar b. Avf el-Ezd es-Sülemi’dir. Ebu Hamza her yıl hac mevsiminde Mekke'ye gidip halkı Emeviler aleyhine kışkırtıyordu. 128/745 yılı hac mevsiminde Mekke'ye gelen Ebu Hamza, burada Abdullah b. Yahya ile karşılaştı. Abdullah onu Hadramevt’e davet etti. Ebu Hamza da davete icabet ederek ona biat eti. Hadramevt’te isyan hazırlıklarına başladılar. Vali İbrahim b. Cebele’yi önce hapsettiler, sonra serbest bıraktılar. Vali İbrahim, Mervan'ın yakın adamı olması sebebiyle Sana’ya kaçtı. Abdullah, Hadramevt’i ele geçirdikten sonra Sana üzerine yürüdü. Burada yapılan iki savaşı da Hariciler kazandı. 129/747 yılında Sana’ya giren Abdullah, burada kendi idaresini kurdu. Eski memurları görevinde bıraktı. Halkın gönlünü kazanmaya çalıştı. Bu sayede pek çok taraftar edindi.
Aynı yıl Abdullah, Ebu Hamza’yı ordunun komutanı olarak hac mevsiminde Mekke'ye gönderdi. O yıl hac emiri ise Mekke-Medine valisi Abdülvahid b. Süleyman b. Abdülmelik idi. Hac emiri, Ebu Hamza'ya olay çıkarmaması hususunda ateşkes yapmasını istedi. Nihayetinde vali Abdülvahid Mekke'den ayrılınca Ebu Hamza savaşmadan Mekke'yi kazanmış oldu. Medine'ye dönen Abdülvahid bolca atıyye dağıtarak ordu hazırladı ve 130/748 yılında Haricilere karşı gönderdi. Yapılan savaşta pek çok Medineli hayatını kaybetti. Abdülvahid kaçarak Şam'a gitti. Böylece Ebu Hamza Medine'yi de ele geçirmiş oldu. Medine'de konuşma yapan Ebu Hamza, önceki Haricilere nazaran daha ılımlı bir tablo sergiledi.
Medine'yi de ele geçiren Ebu Hamza, Şam'a yöneldi. Bundan haberdar edilen Mervan 4000 kişilik süvariden oluşan orduyu Abdülmelik b. Muhammed b. Atiyye komutasında Hariciler üzerine sevk etti. Ebu Hamza’dan sonra Abdullah b. Yahya üzerine yürümekle görevlendirilen İbn Atiyye, Vadi’l-Kura’da Haricileri mağlup etti. Kaçanlar ise Medine'ye sığınmak istedilerse de Medinelilerin karşı koymalarıyla birçoğu öldürüldü. Böylece Medine Haricilerden temizlenmiş oldu. İbn Atiyye Ebu Hamza üzerine yürümek için Mekke'ye doğru yola çıktı. İki grup arasında yapılan savaşı İbn Atiyye kazandı ve Ebu Hamza, ailesi ve pek çok Harici öldürüldü.
Ebu Hamza sorununu halleden İbn Atiyye, aldığı emir gereği Abdullah b. Yahya üzerine Sana’ya yürüdü. Abdullah 30.000 kişilik ordu hazırladıysa da İbn Atiyye ile giriştiği savaşta yenilerek öldürüldü.
Yahya b. Abdullah İsyanı
İbn Atiyye, Ebu Hamza ve Abdullah b. Yahya sorunlarını hallettikten sonra Sana’ya yürüdü ve Abdullah'ın adamlarından olan Yahya b. Abdullah ve diğer Haricileri bertaraf etti.
Yahya b. Kerb ve Abdullah b. Ma’bed İsyanı
Yahya b. Abdullah isyanının bastırılmasından sonra Yahya b. Kerb el-Hımyeri ayaklandı. İbn Atiyye bölgeye ordu sevk ederek bu isyanı bastırdı. Kalan Hariciler ise Abdullah b. Yahya'nın Hadramevt valisi Abdullah b. Ma’bed el-Hadrami’nin yanına kaçtılar. İbn Atiyye Hadramevt’e kendisi gitti ve Haricileri öldürdü.
Bölgedeki Harici isyanlarını bastıran İbn Atiyye, Mervan tarafından hac emiri olarak atandı. Fakat Murâd kabilesine ait bir bölgeden geçerken İbâdî Haricileri tarafından öldürüldü. Sana’da bulunan İbn Atiyye’nin kardeşinin oğlu Abdurrahman b. Yezid, onlar üzerine bir süvari birliği gönderdi ve tüm halkı öldürdü.
d- Mürcie İsyanı
Haris b. Süreyc İsyanı
 Ömer b. Abdülaziz döneminde devletin muhtelif gruplara hoşgörü ile yaklaşması halkın iktidardan memnun kalmasını sağladı. Ancak Ömer b. Abdülaziz'in vefatından sonra iktidara geçen Yezid b. Abdülmelik bu politikayı izlemek yerine gelirleri artırmak için mevaliden haksız vergi alma yoluna gitti. Hatta bu politika Hişam b. Abdülmelik döneminde de devam etti. Mevaliye ağır verginin yüklenmesi özellikle Maveraünnehir ve Kuzey Afrika’da hoş karşılanmadı ve devletin bu politikasına karşı tepki meydana geldi.
Bu bağlamda Seyhun nehri civarında bazı şehirleri ele geçirerek Emevi devletine karşı isyan edenlerden birisi de Haris b. Süreyc’dir. Haris, bu bölgede kendisinin Allah tarafından gönderilen bir mehdi olduğunu iddia ederek isyanını başlattı. O, halifelik iddiasıyla ortaya çıkmayan ve hiçbir kimseye biat etmeyen bir Mürcie’dir. Nitekim onun ortaya çıkış düşüncesi; zorba rejime karşı mukaddes haklar için ileri sürdüğü bir protesto hareketi niteliğindedir.
121/738 yılında Horasan valiliğine Nasr b. Seyyar atandı. Haris ise 126/743 yılında Yezid b. Velid'in iktidara geçmesine kadar Türklerle birlikte oldu. Bu tarihte Nasr, Haris’in Horasan’a dönmesine imkân sağladı. Çünkü Nasr’ın Yemenî bir lider olan el-Kirmani ile anlaşmazlığı söz konusuydu. Nasr da bu anlaşmazlıktan faydalanarak saldırabilirdi. Dolayısıyla Nasr’ı kendi tarafına almakla hem bu tehlikeden güven içerisinde olacak hem de bölgedeki durumun kendi aleyhine dönmemesini sağlamış olacaktı. Nitekim Haris 127/744 yılında Horasan’a döndü.
127/744 yılında Mervan iktidara gelince Haris, kendisine eman verenin Yezid b. Velid olduğunu dile getirerek Mervan'a biat etmedi ve Nasr ile karşı karşıya geldi. Fakat Nasr onunla anlaşma cihetine yöneldi. Hatta Nasr ona, el-Kirmani ile girişeceği mücadelede valiliği bırakıp kendisine katılacağını ilan etti. Bu karar elbette siyasidir. Böylece Nasr iki düşmanını birbirlerine kırdırmayı hedeflemektedir. Fakat Haris bu oyuna gelmedi. Nasr bu gelişmeden sonra mecburen el-Kirmani’ye barış teklif etmek zorunda kaldı. Fakat el-Kirmani barışı kabul etmediği gibi Nasr'ı savaşta yenerek Merv’e hâkim oldu.
128/745 yılında Haris, el-Kirmani’yle giriştiği mücadeleyi kaybederek öldürüldü. Haris'in özellikle Yezid b. Velid'in eman vermesiyle Horasan’a gelişinden itibaren gerçekleştirdiği bu isyan da Emevi yönetimi için önem arz eden Temîmileri ikiye ayırdı. Böylece Yemenîlerin Emevi devletini yıkmalarını kolaylaştırdığı gibi Mudarîlerin durumunu da zayıflattı. Hatta Haris, Ebu Müslim'in hareketine de büyük destek sağladı.
e- Kuzey Afrika ve Endülüs’teki Karışıklıklar
Bilindiği gibi Müslümanlar Kuzey Afrika’ya ilk olarak 22/642 yılında Amr b. As’la geçmişlerdir. Muhtelif Emevi halifeleri zamanında da bölgedeki fetih hareketleri devam etmiş, özellikle 62/682 yılında Ukbe b. Nafi’nin ikinci defa Afrika valiliğine atanmasıyla fetihlerde yeni bir aşamaya girilmiştir. Kuzey Afrika ve kıtanın iç bölgelerinde önemli yerleşim yerlerini ele geçiren Ukbe,Berberî lider Küseyle tarafından 65/684 yılında öldürüldü. Böylece bölgede 5 yıllık Berberî hâkimiyeti başladı.
Abdülmelik döneminde olayların nispeten sakinleşmesi üzerine Züheyr b. Kays komutanlığındaki ordu Berberîlerle mücadeleye girişerek Küseyle’yi etkisiz hale getirdi. (69/688) Züheyr’in öldürülmesinin ardından İbn Zübeyr isyanını bastıran Abdülmelik bölgeye Hassan b. Numankomutasında güçlü bir ordu sevk etti. Hassan Berberî reis Kahine’yi öldürerek bölgede tek hâkim güç haline geldi. 89/707 yılında Hassan azledilerek yerine Musa b. Nusayr atandı. Musa bölgede pek çok fetih hareketleri gerçekleştirdi. Musa bir Berberî azatlısı olan Tarık b. Ziyad'ı Endülüs’ün fethi için İspanya’ya gönderdi. Musa ve Tarık iki kanattan İspanya’yı fethettiler. Abdülaziz b. Musa'nın İspanya’ya vali olarak atanmasıyla Endülüs valiliği başlamış oldu. 102/721 yılında iseAbdurrahman el-Gafıki halk tarafından vali olarak seçildi. 114/732 yılında Abdurrahman’ın ölmesiyle yerine Abdülmelik b. Katan, 116/734 yılında ise Ubeydullah b. Habhab Afrika valisi olarak bölgeye tayin edildi. Bundan sonra bölgede valiler arasında halef-selef mücadelesi başladı. Ubeydullah'ın Tanca’ya ve uzak Mağrib’e vali olarak bıraktığı oğlu İsmail ve Ömer b. Abdullah el-Murâdî’nin, Müslüman olan Berberîlerden vergi almaya devam etmesi ve vergileri artırması, başını Haricilerin çektiği ve Berberîlerin iştirak ettiği isyanlara neden oldu. Halife Hişam bu gelişmelerden haberdar olunca Ubeydullah'ı görevden alarak yerine Kulsum b. Iyad’ı tayin etti. Kulsum’un öldürülmesinden sonra Şamlılarla Berberîler arasındaki mücadele daha da arttı. Endülüs’ün fethinde Araplardan daha fazla katkıları olan Berberîler, Şamlıların kendilerine karşı davranışlarını hak etmiyorlardı. Nitekim bunu fırsat bilen Hariciler olayları daha da tırmandırdılar. Kuzey Afrika Berberîlerinin Emevi devletine karşı kazandıkları başarılar, Endülüs’te bulunan Berberîleri de harekete geçirdi.
Devletin batısındaki bu hadiselerden haberdar olan halife Hişam, Mısır valisi Hanzale b. Safvan’a Afrika ve Mağrib valiliklerini de vererek bölgede istikrarı sağlamakla görevlendirildi. Fakat Harici isyanları bu istikrarın sağlanmasına müsaade etmedi. Nitekim Abdurrahman b. Habib, Hanzale’ye karşı ayaklanarak Afrika valiliğini aldı. 127/745 yılında Abdurrahman Emevi iktidarını eline geçiren Mervan b. Muhammed'e durumu haber verdi. Mervan diğer bölgelerdeki isyanlarla meşgul olduğu için bu bölgeyle ilgilenemedi ve Abdurrahman’ın valiliğini onayladığı gibi Kuzey Afrika ve Mağrib valiliklerini de ona verdi.
Arap- Berberî mücadelesinin yanı sıra merkezde başlayan Kaysî-Yemenî çekişmesi de 127/745 yılından itibaren kendini hissettirdi. Öyle ki, Endülüs Yemenî ve Kaysîlerin birer yıl valilik yapmalarına bile tanık oldu.
132/749 yılında Abbasi ihtilalinin başarıya ulaşması ve Emevi halifesi Mervan'ın öldürülerek Emevi devletine son verilmesi üzerine, bu aileden halife Hişam'ın torunu Abdurrahman b. Muaviye b. Hişam, Şam'dan kaçarak Endülüs’e geldi. Artık Endülüs’te valiler dönemi sona ererek Endülüs Emevi Devleti kurulmuş oldu.(138/756)

C- ABBASİ DAVETİ VE EMEVİ DEVLETİNİN YIKILIŞI:
1- MERVAN B. MUHAMMED DÖNEMİ ÖNCESİNDE ABBASİ DAVETİ
Abbasi devleti, ismini Hz. Peygamberin amcası Abbas b. Abdülmuttalib’ten almaktadır. Abbas, Hz. Peygamber’den 2-3 yıl önce Mekke'de doğmuştu ve Ebu Talib’den devraldığı Rifade (hacılara yemek verme) ve Sikaye (hacılara su dağıtma) görevlerini yerine getiriyordu. Kaynaklar onun Müslüman olduğu hususunda farklı rivayetlere haizdir. İlk dönemden itibaren Müslüman olduğu fakat Müslümanları korumak için hicret etmeyip bunu gizlediği ileri sürüldüğü gibi, 8/629 yılında Müslüman olduğu da rivayet edilmiştir.
II. Akabe biatinde Hz. Peygamberi tehlikeye atmamaları konusunda Medinelilerden teminat alan Abbas, bedir savaşında esir edilmiş ve diğer Mekkelilerle birlikte fidye mukabilinde serbest bırakılmıştır. Hz. Peygamberin hastalığı esnasında devlet idaresinin geleceği konusunda endişe kapılan Abbas’ın söylemlerinden, iktidarın Haşimoğullarında kalmasını istemekte olduğunu anlayabiliyoruz. Ancak Abbasiler, bu dönemde istediklerini elde edememişlerdir.
Hulefa-i Raşidin döneminde Abbas idari görevlerden uzak tutulmuş, Haşimoğullarının liderliğini Hz. Hüseyin'in şehid edilmesine kadar Alioğulları üstlenmiştir. Kerbela faciasından sonra Alioğullarının fırkalara bölünmesi ve Emevi devleti tarafından sürekli sindirilmesi, yavaş yavaş Abbasilerin siyasi konumunun yükselmesini sağlamıştır.
Hz. Osman'ın öldürülmesiyle sonuçlanan Müslümanlar arasındaki mücadele, Abbasilerin lideri olanAbdullah b. Abbas'ı siyasetten uzaklaşıp ilme sevk etti. İbn Abbas her ne kadar ilimle meşgul olduysa da siyasetten tamamen uzaklaşmıştır diyemeyiz. Çünkü o da babası gibi iktidarın Haşimoğullarında olmasını arzuluyordu. Nitekim İbn Abbas Hz. Ali döneminde, önceki dönemlere oranla siyasi arenada daha etkili bir rol üstlendi.
Hz. Hasan'ın hilafeti Muaviye'ye devretmesiyle Muaviye'ye biat eden İbn Abbas, Yezid'in iktidara gelmesini hoş karşılamadı. 68/687 yılında Abdullah b. Abbas'ın ölümüyle Abbasilerin liderliğine oğlu Ali b. Abdullah b. Abbas geçti. Esasında; Ali b. Abdullah'ın Abbasilerin liderliğine geçmesinden önceki dönemde Alioğulları ile Abbasoğulları arasında bir ayrım söz konusu değildi. Fakat bu dönemden sonra Abbasilerle Emeviler arasındaki ilişkiler farklı boyutlarda gelişti. Ali b. Abdullah da babası gibi ilimle meşgul olurken halife Abdülmelik tarafından iyi muamele gördü. Fakat Abdülmelik'ten sonra iktidara geçen Velid b. Abdülmelik onu cezalandırdı ve Şam'ı terk ederek Humeyme’ye yerleşmesine sebep oldu.
Ali b. Abdullah 118/736 yılında ölmüş olmasına rağmen oğlu Muhammed b. Ali henüz babası hayattayken siyasette aktif rol almıştır. Güçlü bir zekâya ve sağlam görüşe sahip olan Muhammed b. Ali dönemin sosyal ve siyasi durumu iyi değerlendirerek tutumunu ortaya koydu. Tarihi seyir içerisinde diğer amcaoğulları olan Alioğullarının, Emevi devletine karşı giriştiği mücadeleleri tetkik eden Muhammed b. Ali politikasını belirleyerek ihtilal hareketini tanzim etti. Kaynaklar Muhammed b. Ali'nin iktidar yolculuğu hakkında 3 rivayetten bahseder. Bunlardan birincisi; Hz. Peygamberin, amcası Abbas'a hilafetin Abbasoğullarına geçeceğine dair haber vermesidir. İkincisi; bir grupHorasanlının lider arayışı içerisinde Muhammed b. Ali’ye yaklaşması hadisesidir. Üçüncüsü ve kaynakların üzerinde en fazla durduğu rivayet ise; Alioğullarından Muhammed b. Hanefiyye’nin oğlu Ebu Haşim’in imamet hakkını Muhammed b. Ali'ye devretmesidir. Bu rivayetler Muhammed b. Ali'nin ihtilal hareketini tanzim etmesi için birer etken olamaz. Çünkü bu denli bir ihtilal, önemli fikri alt yapı gerektirmektedir. Dolayısıyla ihtilali böyle tesadüflere bağlamak kabul edilemez.
Abbasi Davetinin Organizasyonu
Abbasi davetinin lideri Muhammed b. Ali harekete uygun yerler seçerek işe başladı. Bu bağlamda Humeyme, Kufe ve Horasan bölgeleri harekette önemli merkezler olarak seçildi.
Humeyme; davetin idare ve organizasyon merkezidir. Ayrıca hükümet merkezine yakın olması sebebiyle sakin bir yerleşim yeridir. Ali b. Abdullah'ın Emevilerle barış içinde yaşaması, oğlu Muhammed'in böylesi bir hareketi başlatmasına yardımcı oldu. Ayrıca ehl-i beyt/Haşimoğulları adına Hüseyin b. Ali soyundan gelenlerin ayaklanması, gözlerin hep onlar üzerinde olmasına neden oldu. Bu imkânları ve Emevi devletinin sosyo-politik yapısını iyi değerlendiren Muhammed b. Ali olaylardan yararlanarak planlı, örgütlü ve uzun vadede gerçekleşmesi beklenilen hareketi başlattı.
Kufe; ihtilal hareketinin ikinci derecede önemli merkezidir. Öyle ki Kufe; idare merkezi olan ve imamın bulunduğu Humeyme ile davetin eylem merkezi olan Horasan arasında bağlantı merkezi konumundadır. Kufe'de imamın görevlendirdiği baş dai bulunmaktaydı. Baş dai emir ve talimatları alan tek yetkili idi. Kufe'nin seçilmesinde şüphesiz tarihi konuma sahip olmasının büyük etkisi vardır. Kufe; Hz. Hüseyin, Muhtar b. Ebi Ubeyd es-Sakafi, Zeyd b. Ali, Yahya b. Zeyd ve Abdullah b. Muaviye isyanları gibi birçok ehl-i beyt adına ortaya çıkan ayaklanmalara sahne olmuştu. Ayrıca Kufeliler Emevi yönetimiyle de öteden beri barışık değillerdi. Yine Emevi devletinin ebedi düşmanları olan Haricilere ev sahipliği yapmaktaydı.
Muhammed b. Ali, Emevi idaresinin hiçbir zaman düşünmeden edemediği Kufe'yi ihtilalin merkezi yapmadı. Yine Kufe'de bulunan Alioğulları bu harekette söz sahibi olabilirlerdi. Bu nedenlerden dolayı Muhammed b. Ali, Kufe'yi ihtilalin merkezi değil de, Horasan’la merkez Humeyme arasındaki irtibatı sağlayacak bir merkez olarak tayin etti.
Horasan ise Humeyme'deki imamın talimatlarının Kufe'deki baş dai aracılığıyla ulaştırıldığı davet merkezi olarak seçildi. Horasan’ın davet merkezi olarak seçilmesinde elbette bazı sebepler vardır. Bunlar;
  • Horasan’ın coğrafi konumu itibariyle merkezden uzak olması ve Türk bölgelerine yakın olması. Olası bir Emevi saldırısında buradaki ihtilalciler rahatlıkla Türk yurtlarına kaçabilecekti,
  • İslam fetihleriyle bölgeye yerleşmiş olan Yemenî ve Mudarî kabileleri arasındaki asabiyet mücadelesinin Emevileri burada zor duruma sokması,
  • Bölgenin sosyal yapısı ve halkın Emeviler tarafından mevali olarak görülmesi, Horasanlıları ırkçılığa sev etti. Emeviler tarafından ortadan kaldırılan hükümranlıklarının ve şereflerinin intikamını almak istemeleri,
  • Bölge halkının mevali addedilmesiyle ağır vergilere ve ekonomik baskılara maruz kalmaları buna mukabil Horasanlıların arayış içine girmeleri,
  • Bölgedeki fetihlerin veya çekişmelerin fazla olması özellikle çiftçilerin ihmal edilmesine dolayısıyla Muhammed b. Ali'nin bu halka yönelmesine sebep olmuştur,
  • Son olarak; Horasanlıların tarafsız kimliğe sahip olması ve çoğunluğunun herhangi bir din veya siyasi teşekküllerle bağlantılarının olmaması.
Muhammed b. Ali, hareket merkezlerini bu şekilde belirledikten sonra, hareketin hedeflerini ve programını da oluşturdu. Emevi devletinin insanlara eşit davranmaması, Muhammed'in “eşitlik prensibini” temel esas olarak programına almasına sevk etti.
Yine Emevi yönetimi başlangıçtan beri –özellikle hilafeti saltanata dönüştürmesi ve pek çok uygulamalarıyla- İslamın temel öğretilerinden uzaklaşmışlardı. Muhammed b. Ali ise “ıslah prensibini” uygulayarak insanları Allah’ın kitabı ve Rasulünün sünnetine uymaya teşvik ediyordu.
Üçüncü temel esas ise davetin “Li’r-Rıza min Âl-i Muhammed” adına yapılmasıdır. Bu slogan Muhammed ailesinden kim seçilirse ondan razı olunacaktır anlamı taşıyordu. Böylelikle imamın ismi belirtilmeyerek lider güvence altına alınmış oluyordu. Bunun yanında Alioğullarını destekleyen Horasan mevalisinin de desteği sağlanabilecekti. Çünkü halk, Hz. Peygamberin ailesine bağlanmanın aynı zamanda Alioğullarına bağlanmak olduğuna inanıyordu. Bu nedenle zahiren Hz. Ali taraftarlarının faaliyetiymiş gibi görünen bu hareket idareci ve yöneticileriyle aslında bir Abbasi hareketiydi.
Muhammed b. Ali davetini 100/718 yılında başlattı. Bu tarih, Emevi aleyhtarı grupların yavaş yavaş teşekkül ettiği tarihtir. Ayrıca halife Ömer b. Abdülaziz'in muarızlarına şiddet yerine hikmet ve güzel öğütle yaklaşması hareketin giderek büyümesine neden olmuştur. Muhammed b. Ali Ebu Haşim’in ölümünden sonra davetçilerini her tarafa gönderdi. Irak’a Meysere’yi, Horasan’a ise;Ebu İkrime, Muhammed b. Huneys ve Hayyan b. Attar’ı gönderdi. Davetin yayılması üzerine Ebu İkrime 12 nakibini seçerek faaliyetlerine devam etti.
105/723 yılında Meysere’nin ölümüyle yerine Ebu İkrime ve Muhammed b. Huneys’in çabalarıylaBükeyr b. Mahan Kufe baş dailiğine getirildi. 107/726 yılında Horasan valisi Esed b. Abdullah faaliyetleri nedeniyle Ebu İkrime ve Muhammed b. Huneys’i idam ettirdi. Ebu İkrime göreve gelişinden öldürülüşüne kadar Abbasi daveti adına en çok gayret gösteren dailerden biridir.
Hareket artık Emevi valileri tarafından bilindiği için, Ebu İkrime’nin öldürülmesinden sonra Muhammed b. Ali bölgeye yaklaşık 6 yıl dai göndermedi. 118/736 yılında Abbasi baş daisi Bukeyr b. Mahan Ammar b. Yezid lakaplı Hıdaş’ı üst düzey yetkili olarak Horasan’a gönderdi. İnsanları önce Abbasi davetine çağıran ve oldukça taraftar toplayan Hıdaş, daha sonraları halkı Hürremiyye’ye çağırdı. O etrafında toplanan insanlara “Namaz, Oruç, Hac diye bir şey yoktur. Oruç imamın ismini anmak, namaz imama dua etmek, hac da ona yönelmektir” diyerek Hürremî fikirler ortaya koydu.
120/737 yılında Hıdaş sorununun giderilmesi ve vali Esed b. Abdullah'ın ölmesiyle, Horasan’da Abbasi hareketi hız kazandı. Bölgede gerçekleşen vali atamaları ise Abbasi hareketini gölgede bırakacak Yemenî-Mudarî çekişmesine neden oldu. Bir Mudarî olan Nasr b. Seyyar’ın Horasan valiliğine atanmasıyla Yemenîler devlete tamamen karşı oldular. 125/742 yılında halife Hişam'ın ölümünün ardından Ümeyyeoğullarının bölünmesiyle iktidar, merkezde olduğu kadar Horasan’da da zayıflayarak devletin yıkılmasına sebep olmuştur. Tüm bunlar Abbasi ihtilal hareketinin işlerini kolaylaştırmıştır.
116/734 yılında Yemenîlerin lideri el-Kirmanî ile Mudarîlerin lideri Horasan valisi Nasr b. Seyyarbirbirleriyle mücadele halindeydi. Bunlar birbirleriyle mücadele halinde iken Ebu Müslim, imam İbrahim'den aldığı mesajla hareketi başlattı. Dolayısıyla Abbasi hareketinin aleni dönemi başladı.
125/742 yılında imam Muhammed ölünce yerine oğlu İbrahim Abbasi ihtilal liderliğine geçti. Bu sırada Emevi devletinde de Hişam b. Abdülmelik ölmüş yerine Velid b. Yezid. Abdülmelik geçmişti. Velid'in hilafete geçmesiyle Emevi devleti artık yavaş yavaş yıkılış dönemine girmiş oldu.
126/743 yılında Bukeyr b. Mahan, imam İbrahim tarafından, Muhammed b. Ali'nin öldüğünü haber vermek üzere Horasan’a gönderildi. Horasanlılar İbrahim'in imamlığını kabul ederek itaatlerini bildirdiler. Horasanlı liderler hacca gitmek ve orada imam İbrahim’le görüşmek üzere yola çıktılar. Cürcan’da Ebu Avn ve Ebu Basir, Kufe'de Ebu Seleme el-Hallal onlara eşlik ederek Mekke'ye ulaştılar.
127/744 yılında Mekke'ye gelen dailer imamla buluştular. Aralarında Ebu Seleme de vardı. Bukeyr b. Mahan imam İbrahim'e, kendisinin ölümcül bir hastalığa yakalandığını belirterek yerine Ebu Seleme el-Hallal’ı tayin ettiğini söyledi. İmam İbrahim Bukeyr’in bu tasarrufunu onaylayarak Ebu Seleme’yi işlerin idaresi için gönderdi.

2- Mervan Döneminde Abbasi Daveti ve Emevi Devletinin Yıkılışı
Ebu Müslim'in 128/745 yılında imam İbrahim tarafından Horasan’daki Abbasilerin komutanlığına tayin edilmesiyle Abbasi hareketi aleni davet dönemine girmiştir. Ebu Müslim harekete, Süleyman b. Kesir’in beraberinde arkadaşlarıyla birlikte 124-125/741-742 yılında hac ve imam Muhammed’le görüşmek amacıyla bölgeden ayrılması ve Kufe'de vali Yusuf b. Ömer tarafından Abbasi taraftarı olmakla itham edilen Asım b. Yunus el-Icli ile görüşmesi sonucu katıldı. Ebu Müslim imam Muhammed'in ölmesi üzerine imam İbrahim’le tanıştırıldı. Davet için iyice yetiştirildikten sonra hareketin başına geçmesi için bölgeye gönderildi. Ebu Müslim Horasan’a gönderilmeden önce Abbasi davetinin lideri olan Süleyman b. Kesir, Horasan’daki karışıklıkları göz önüne alarak davetin aleni yapılması için şartların oluştuğunu bildirdi ve ehl-i beytten birini atamamasını istedi. Bunun üzerine imam İbrahim Ebu Müslim'i hareketin lideri olarak Horasan’a gönderdi. Süleyman, Ebu Müslim'in yaşının küçük olması, ehl-i beytten olmaması ve hayatının öncesi hakkında bilgi sahibi olmadıkları için önceden bu görevlendirmeye karşı çıktı. Fakat imamın gönderdiği mektupla buna razı oldu.
Ebu Müslim, imamla görüşmek üzere Horasan’dan ayrılıp Kufe'ye doğru geldiğinde hareketin artık açıktan yapılmasını bildiren mesajı aldı. Böylece Süleyman b. Kesir’in köyü Sefizenç’te imamın gönderdiği iki siyah bayrağı açarak (el-Zıl -gölge- ve es-Sihab -bulut-) kendileri de siyah elbiseler giyerek aleni hareketi başlattı. Bu nedenle “Müsevved” diye adlandırıldılar.
Horasan Bölgesinde Emevi-Abbasi Mücadelesi
Ebu Müslim aleni davet emrini aldıktan sonra kendisinin emir olduğunu bildiren bir mektubu Horasan valisi Nasr b. Seyyar’a gönderdi. Nasr ise kölesi Yezid komutasında ordusunu Ebu Müslim üzerine sevk etti. Âlin bölgesinde cereyan savaşta Yezid ve adamları esir edildiler. Bu Abbasilerin Emevilerle ilk karşılaşmaları ve ilk zaferleriydi. Ebu Müslim, Emevi iktidarının, Abbasi oluşumu için “din dışı, putperest vb” nitelemelerinin önüne geçmek için esirlere ve özellikle Yezid'e iyi muamelede bulundu, yaralarını tedavi etti. Bu menfi propagandayı ortadan kaldırmayı amaçlayan Ebu Müslim Yezid'i efendisine gönderdi. Yezid esir edildiği süre içerisinde yaptığı gözlemlerini -onların da kendileri gibi namaz kıldıklarını, Kuran okuduklarını, Allah’ı çokça zikredip Hz. Peygambere davet ettiklerini- efendisi Nasr’a bildirdi.
Abbasi hareketi, Emevi valisi Nasr’ın bölgedeki diğer güçlerle uğraşmasından istifade ederek ilerlemesini sürdürdü. Nasr Yemenî liderden el-Kirmani’ye haber göndererek Ebu Müslim'den uzak durmasını –çünkü Ebu Müslim Nasr’a karşı el-Kirmani’yle işbirliğini denemişti- ve aralarında barış yapmayı önerdi. Nasr kısa süreli de olsa Merv şehrini ele geçirmeyi başardıysa da el-Kirmani’ye ihanet etmesi büyük hataydı.
Irak Bölgesinde Emevi-Abbasi Mücadelesi
Abbasiler Horasan’ı ele geçirdikten sonra Irak’a yöneldiler. İmam İbrahim tarafından Irak ordu komutanlığına Kahtabe b. Şebib getirildi. Kahtabe, Abbasi davetinde görev alan 12 nakib içinde en önemlilerden olmakla birlikte, 132/749 yılında Abbasi Devletini resmen ilan edilmesine vesile olan -siyah bayrakları Ebu Müslim'e getiren- komutanlardandır. Ayrıca Nasr'ın Merv’den kaçtıktan sonra yenilmesine ve İbn Hübeyre’nin Nasr'a gecikmiş olarak gönderdiği yardım kuvvetlerini hezimete uğratan komutandır.
Cürcan Savaşı
Kahtabe Sûzigân mevkiinde Nasr'ın oğlunu hezimete uğrattıktan sonra Nişabur’a kaçmış olan Nasr'ın üzerine yürüdü. Nasr ırak valisi İbn Hübeyre’den yardım istediyse de beklediği yardımı önce alamadı. Durum Mervan'a arz edilince İbn Hübeyre yardım göndermek zorunda kaldı.
Irak valisi İbn Hübeyre’nin gönderdiği yardımcı kuvvetleri bozguna uğratan Kahtabe Nasr'ı takibe koyuldu. Fakat Nasr ikamet ettiği Kumis’i terk ederek Rey şehrine kaçtı. Ardından şehir şehir kaçmak zorunda kalan Nasr Hemedan yakınlarında Save’de öldü. Nasr'ın ölmeden önce çocuklarına yaptığı vasiyet, onun Emevilere ne kadar bağlı olduğunu ortaya koymaktadır.
Isfahan Savaşı
Irak valisi İbn Hübeyre, Cürcan’da ordusunun hezimete uğradığını öğrenince Amir ve Davud b. Yezid'i (Kirman’da yönetici idiler) 50.000 kişilik ordunun başında Isfahan üzerine gönderdi. Kahtabe ise 20.000 kişilik ordusunu bölgeye sevk ederek kendisi de Nihavent üzerine yürüdü. Kahtabe’nin gönderdiği ordu İbn Hübeyre’nin ordusunu mağlup etti.
Nihavent Savaşı
Kahtabe Isfahan’ı ele geçirdikten sonra beraberindeki kuvvetleriyle oğlu Hasan'ı önceden gönderdiği Nihavent üzerine yürüdü. 3 ay süren kuşatmadan sonra şehir açlık nedeniyle düştü.
Şehrzûr Olayı
Kahtabe, Nihavent zaferinden sonra, Musul’a bağlı bir kasaba olan Şehrzûr’a Ebu Avn komutasında bir ordu gönderdi. 131/748 yılında Mervan'ın bölgeye gönderdiği ordu mağlup oldu ve şehir düştü. Bu Abbasi ordusunun yavaş yavaş Irak’a yürüdüğünü göstermektedir.
Kufe'nin Abbasiler Tarafından Ele Geçirilmesi
Musul, Nihavent ve Isfahan’ın düşmesiyle, Mervan 120.000 kişilik bir ordu hazırlayarak Kahtabe’nin komutanlarından Ebu Avn üzerine sevk etti. Ordu Zab suyu civarına geldiğinde Ebu Avn da aynı bölgede karargâhını kurdu.
Kahtabe ise Irak valisi İbn Hübeyre üzerine yürüdü. 131/748 yılında iki ordu savaş için karşılaştı. Ancak İbn Hübeyre savaşmaktan çekinerek Kufe'ye doğru çekildi. Kahtabe de Fırat nehri boyunca ilerleyerek İbn Hübeyre’yi takip etti. 132/749 yılında yapılan savaşı Kahtabe kazandıysa da kendisi nehirde boğularak öldü. Ölmeden önce vasiyetinde ordu komutanlığına oğlu Hasan'ın getirilmesini istedi ve oğlu Hasan komutanlık görevine getirildi. İbn Hübeyre ise aldığı yenilgiden sonra Vasıt’a çekildi. Mervan b. Muhammed bu savaşta alınan yenilgiden İbn Hübeyre’yi sorumlu tuttu. Esasında İbn Hübeyre’nin davranışlarında değişiklikler gözlemlenmektedir. Şöyle ki; Horasan valisi Nasr’a yardım etmekten kaçınmış ve gönderdiği elçilere kötü muamele etmiş, Mervan'ın Zab Savaşında yardıma ihtiyacı olmasına rağmen ordusunu bölgeye göndermekten kaçınmıştır.
İbn Hübeyre’nin ordusunun mağlup olduğu haberi Kufe'ye ulaşınca Ebu Seleme, Muhammed b. Halid b. Abdullah el-Kasri’den Abbasi bayrağını açmasını istedi. Muhammed babasına yapılan işkenceler ve sonunda öldürülmesi sebebiyle Emevilere düşmandı. 132/749 yılında Kufe hükümet konağını ele geçirerek Mervan'ı iktidardan uzaklaştırdığını ilan etti. Ardından “Li’r-Rıza min Âl-i Muhammed” adına halktan biat aldı. Emevilerin Kufe valisi Ziyad b. Salih’in Vasıt’a kaçmasıyla Abbasi ordusu şehre girdi. Ordu komutanı Hasan b. Kahtabe, Veziru Âl-i Muhammed olarak bilinen Ebu Seleme’yi selamladı. Ebu Seleme sevk ettiği ordularla Basra dışındaki yerleri ele geçirdi. Hasan b. Kahtabe Vasıt’ı kuşatma altına aldı. İbn Hübeyre, Abbasilerin kendine ve beraberindekilere eman verileceğini belirtmesi üzerine teslim oldu. Basra da, İbn Hübeyre’nin teslim olmasıyla Abbasilerin eline geçti.
İmam İbrahim'in Öldürülmesi
İbrahim'in tutuklanması ve öldürülmesiyle ilgili farklı rivayetler olsa da ittifak edilen nokta; imam İbrahim'in Mervan'ın talimatıyla Şam valiliği tarafından tutuklandığı ve Harran cezaevine konulduğudur. Aslında Mervan'ın isyanları bastırmadan sonra uğraşacağı temel sorun Horasan’da meydana gelen Abbasi ihtilal hareketiydi. Nihayetinde Horasan valisi Nasr'ın da yardımıyla İbrahim yakalanarak hapsedildi.
İbrahim yakalanıp kurtulamayacağını anlayınca yerine Ebu’l Abbas Abdullah b. Muhammed’i halef bıraktı. Ondan ailesini de alarak Humeyme’den Kufe'ye gitmesini istedi. Çünkü Humeyme artık güvenli bir yer olmaktan çıkmıştı. Ebu’l Abbas (es-Seffah) da ailesini alarak Kufe'ye gitti. Ebu Seleme ise onları yaklaşık 40 gün boyunca Velid b. Sad'ın evinde gizledi. Nedenini tespit etmek güçtür. Hilafeti Alioğullarına geçirme isteğiyle mektuplar yazdığı rivayet edilir. Ancak başından beri harekette aktif olan birinin böylesi acemi bir tavır sergilemesi mektuplarla ilgili rivayetleri şüpheyle değerlendirmeye sevk etmektedir.)
Ebu’l Abbas'a Biat ve Abbasi Devletinin Kuruluşu
Ebu'l Abbas 132/749 yılı Rebiulevvel ayında Cuma günü halktan biat aldı. Konuşmasında hamdele ve salveleden sonra ehl-i beytten ayetlerle övgüyle söz etti ve Emevilerin halka karşı yaptıkları haksızlıklardan bahsetti. Kendisini iyi hissetmemesi sebebiyle amcası Davud b. Ali aynı minval üzere konuşmaya devam etti. Biat alımından sonra Ebu'l Abbas bölgelere valilerini atadı. Ardından başkenti önce Haşimiyye’ye oradan Enbar’a taşıdı.
 Kufe'de bunlar olurken Mervan savaşta yenilmiş ve kuzey Irak’a çekilmişti. Diğer taraftan Irak valisi İbn Hübeyre de Vasıt’a sığınmıştı. Bu iki güç Abbasilerin karşısında bir engel olarak durmaktaydı. Nitekim bunların ortadan kaldırılması gerekiyordu.
Mervan b. Muhammed'in Zab Savaşı Yenilgisi ve Öldürülmesi
Osman b. Süfyan komutasındaki Emevi ordusu Ebu Avn komutasındaki Abbasi ordusuna Şehrzûr’da yenilince Mervan, Harran’dan büyük bir ordu toplayarak Ebu Avn üzerine yürüdü. Bu sırada Horasan ordusu Ebu'l Abbas'a biat etmişti. Ebu'l Abbas amcası Abdullah b. Ali komutasındaki 6.000 kişilik orduyu Mervan üzerine gönderdi. Ebu'l Abbas bu savaş için amcasını görevlendirmesi tesadüf değildir. Çünkü Ebu Müslim ve Ebu Cafer gibi hareketin bel kemiğini oluşturan kimselerin görevlendirilmesi, mücadelenin en tehlikeli safhasında, mağlubiyet halinde harekete zarar verebilirdi. Ayrıca Ebu'l Abbas amcasını görevlendirmekle, yenilmesi halinde ondan kurtulabilecekti. Nitekim Abbasi devleti kurulduktan sonra Ebu Cafer Mansur döneminde Abdullah b. Ali isyan etti ve bizzat halife tarafından ölüme mahkûm edildi.
132/750 yılında iki ordu Zab suyu yakınlarında karşı karşıya geldi. Mervan'ın ordusu bu halde bile ağırdan almakta ve Yemenîler, Kaysîlerin ön planda tutulmalarını kabullenememektedirler. Mervan'ın yanında bulunan Yemenîlerin uzun zamandır devlet tarafından küstürülmeleri, zaferden zafere koşan Abbasi ordusunun galibiyetini beraberinde getirirken Emevilerin de sahip olamadıkları ve kıymetini bilemedikleri devletlerinin yıkılmasına sebep oldu. Mervan Zab savaşını kaybetti, askerlerinden çoğu öldü. Abbasiler ise bölgedeki Emevi şehirlerini tek tek ele geçirdiler. Mervan mağlubiyetten sonra Rum diyarına sığınmayı düşündüyse de sonunda Musul’a gitmeye karar verdi. Ebu'l Abbas, Mervan'ın bir an önce yakalanması için Abdullah b. Ali'yi onu takibe memur tayin etti. Musul halkı Abdullah'a teslim olunca Mervan buradan Harran’a geçti. Fakat Harran da Abbasilerin eline geçmişti. Kınnesrin’e uğrayan Mervan Hıms’a geldi. Başta Mervan'a destek veren Hımslılar sonradan Mervan'ı şehri terk etmeye zorladılar. Mervan Ürdün’e oradan Filistin’e gitti. Bu sırada Kınnesrin ve Hıms Abbasilerin eline geçti. 5 Ramazan 132/750’de ise zorla da olsa Şam şehri düştü. Mervan buradan Mısır’a gitti. Abdullah ise Ürdün ve Filistin’i ele geçirdi. Kaysileri destekleyip Yemenîleri küstürdüğü için Mervan Mısır’da burada da barınamadı. Nihayetinde Âmir b. İsmail, Bûsîr köyünde 5 yıl 10 ay hilafette kalan Mervan'ı yakaladı ve öldürdü. (Zilhicce 132/750).
İbn Hübeyre’nin Abbasilerle Mücadelesi ve Öldürülmesi
İbn Hübeyre Abbasilerle giriştiği mücadelede yenilerek Vasıt’a sığınmıştı. Ebu'l Abbas Kufe'de biat aldıktan sonra Ebu Seleme’yi buradaki işlerin başında bıraktı. O da, Hasan b. Kahtabe komutasında bir ordu hazırlayarak Vasıt’ta bulunan İbn Hübeyre üzerine gönderdi. İbn Hübeyre’nin mukavemeti üzerine Ebu'l Abbas, kardeşi Mansur’u Vasıt’a Hasan b. Kahtabe’ye yardım etmek üzere gönderdi. Yaklaşık 11 ay süren mücadeleden sonra İbn Hübeyre ordusundaki Yemenîler Mervan'ın öldürüldüğü haberini aldılar ve savaştan geri çekildiler. Ebu Cafer Mansur, İbn Hübeyre’nin ordusunda ileri gelenlere kendisine katılma teklifinde bulundu. Onlar da bu teklife icabet ettiler. İbn Hübeyre de Mervan'ın öldürüldüğü haberini alınca Ebu Cafer Mansur’a eman vermesi halinde barış teklif etmek zorunda kaldı. Ebu'l Abbas ve Ebu Müslim’in baskılarına karşı koyamayan Mansur İbn Hübeyre’nin öldürülmesi planını yaptı ve askerlerine öldürttü. Böylece Emevilerin yıkılışı tamamlanmış ve Abbasi devleti kurulmuş oldu.

D-EMEVİ DEVLETİNİN YIKILIŞI SONRASI EMEVİLER:
Emevilerin Cezalandırılmaları ve Yok Edilmeleri
Abbasiler geçmişte yaşananların intikamını almak, Emevilere bir daha hilafeti talep etme amacıyla toparlanma fırsatı tanımamak için ve Mervan tarafından öldürülen imam İbrahim'in intikamını almak için geride kalan Emevileri cezalandırma yoluna gittiler. Hatta daha da ileri giderek önceden vefat etmiş olan Emevi halifelerinin kabirlerini açarak onlara işkence yaptılar. Abbasilerin bu şekildeki davranmasında Ebu'l Abbas'ın Kufe'de yaptığı konuşma etkilidir. İlk Emevi halifelerinin cesetleri yakılmış, Ömer b. Abdülaziz hariç sonrakilerin cesetleri ise önce asılmış daha sonra yakılmıştır.
Abbasilerin Emevileri ortadan kaldırma hareketi Şam, Filistin, Hicaz ve Musul’da devam etti.
Emevilerin Abbasilere Karşı İsyanları
Mervan'ın komutan ve süvarilerinden olan Habib b. Mürre Havran halkının desteğini alarak isyan etti. Abdullah b. Ali bu isyanı bastırmaya çalışırken Husaf mevkiinde Ebu'l Verd isyanı patlak verdi. Abdullah b. Ali Ebu'l Verd isyanını bastırmak için Habib’le anlaşma yoluna gitti. Abdullah b. Ali Ebu'l Verd isyanı için kardeşini görevlendirdi. Fakat bu savaşı 40.000 kişilik ordusuyla Ebu'l Verd kazandı ve Abbasi orduları Hıms’a çekilmek zorunda kaldı. Abdullah b. Ali kendi ordusuyla Ebu'l Verd üzerine yürüdü ve isyan bastırıldı. Ebu Muhammed es-Süfyanî da Ebu'l Verd saflarında savaşa katılmış, yenilgiden sonra önce Tedmür’e oradan Hicaz’a gitmişti. Fakat Ebu Cafer Mansur döneminde yakalanarak öldürüldü.
Şamlılar ise kalkıştıkları isyanını Ebu'l Verd’in öldürülmesinin ardından bırakmışlar ve eman dilemişlerdir.
el-Cezire halkı da Ebu'l Verd isyanını duyunca beyaz elbiseler giyerek ayaklandılar. Başlarınaİshak b. Müslim el-Ukayli’yi geçiren el-Cezireliler 6 aylık kuşatmadan sonra Mervan'ın öldürüldüğüne ikna edildikleri için teslim oldular.
Böylece Abbasiler döneminde bundan böyle Emeviler adına küçük çapta kıpırdanmalar dışında ciddi anlamda herhangi bir hareket görülmemiştir.

E-EMEVİ DEVLETİNİN YIKILIŞ NEDENLERİ:
Veliahtlık ve Emevi Ailesinin Mücadelesi
Bilindiği gibi Emevilerin iktidarı ele geçirme arzuları halife Hz. Osman döneminde başlamıştı. Hz. Osman'ın kanını talep eden Muaviye Hasan b Ali'nin iktidarı devretmesiyle Emevi devletinin başına geçti. Muaviye devlet yönetiminde yakın akrabalarına pek fazla yer vermedi. Yönetimde daha çok Sakif kabilesine dayanan Muaviye, diğer Ümeyyeoğullarına siyasette aktif görev vermemesi, onların devlet ile ilişkilerinin zayıflamasına neden oldu. Hatta oğlu Yezid'i veliaht olarak atamak istemesi, diğer Emevi kollarının iyi olmayan aralarının daha da açılmasına neden oldu.
Şüphesiz veliahtlık meselesi Emevi ailesinin bölünmesine sebep olan en önemli etkendir. Emevi devletinin kurucuları olan Güney Araplarının -Yemenîler- II. Muaviye'nin ölümünden sonra, iktidarın ezeli rakipleri olan kuzey Araplarına -Mudarîlere- ve onların desteklediği İbn Zübeyr'in eline geçmesini önlemek için apar topar gerçekleştirdikleri Cabiye toplantısı (64/6849 ile iki kabile arasında bir mücadelenin başlamasına neden olduğu gibi bu durum devletin yıkılışına kadar sürdü. Cabiye toplantısında Mervan'dan sonra Halid b. Yezid'e ondan sonra da Amr b. Said el-Eşdak’a biat edilmesi kararlaştırılarak Mervanîlerin iktidardan uzaklaştırılmaları hedeflenmişti. Fakat iktidarı ele geçiren Mervan b. el-Hakem, hilafetin Mervanîlerden Süfyanîlere geçmesini engellemek için iki veliaht tayin etme cihetine yöneldi. Böylece kendisinden sonra, önce Abdülmelik ondan sonra da Abdülaziz için biat aldı. Mervan'ın bu uygulaması daha sonraki dönemlerde tayin usulü oldu. Fakat bu uygulama, ikinci veliaht ilan edilen kişilerin veliahtlıktan çıkarılmalarını da beraberinde getirdiği gibi hanedan fertleri arasında fitne ve rekabete neden oldu.
Nitekim Mervan tarafından atılan bu düşmanlık tohumları Abdülmelik'in iktidara geçmesiyle sonuç verdi. Amr b. Said el- Eşdak, Halid b. Yezid'den sonra veliaht tayin edildiği gerekçesiyle ayaklandı. Fakat bu girişim başarısızlıkla sonuçlandı. Abdülmelik'in Amr'ı öldürmesi, Emevi ailesi arasındaki muhalefeti düşmanlığa götürdü. Bu gelişme Halid b. Yezid'in hilafet emellerini de ortadan kaldırdığı gibi ileriki dönemlerde meydana gelecek çekişmelerde devletin yanında yer almamalarına neden oldu. Kısaca Mervan tarafından uygulamaya konan iki veliaht tayin etme usulü, hanedan arasında fitne ve isyanlara sebep olduğu gibi uzun vadede devletin zayıflamasına ve yıkılmasına neden oldu.
Abdülmelik de babası Mervan'ın yolundan giderek(Mervan Cabiye’de seçilen Halid b. Yezid ve Amr b. Said el-Eşdak’ı azletmişti) kardeşi Abdülaziz’i veliahtlıktan azledip yerine oğulları Velid ve Süleyman'ı atadı. Fakat Abdülaziz'in erken ölmesi Abdülmelik'in işlerini kolaylaştırdı. Hem kendi döneminde hem de oğlu Velid döneminde çıkması muhtemel kargaşa önlenmiş oldu.
Abdülmelik'ten sonra iktidara geçen Velid, ikinci veliaht olan Süleyman'ı azledip yerine oğluAbdülaziz b. Velid'i tayin etmek istediyse de oğlunun ölmesi nedeniyle bunu gerçekleştiremedi.
Velid'den sonra hilafete geçen Süleyman da oğullarını tayin etmek istedi. Eyyub’un erken dönemde ölmesi, diğer oğlu Davud’un da İstanbul seferinde bulunması üzerine ölümü yaklaştığı için bu emelini gerçekleştiremedi. Vefatından sonra yerine Reca b. Hayve’nin tavsiyeleriyle Ömer b. Abdülaziz'i ardından kardeşi Yezid b. Abdülmelik'i atadı. Süleyman'ın yerine Ömer'i ataması, özellikle hilafet geçmeyi bekleyen Hişam b. Abdülmelik ve Abbas b. Velid'in tepkisine neden oldu.
Dönemi boyunca kendinden önceki halifelerin uygulamalarının aksine yönetim ortaya koyan Ömer b. Abdülaziz vefat etmeden önce veliaht tayin etmedi. Dolayısıyla yerine ikinci veliaht edilen Yezid b. Abdülmelik geçti. Yezid b. Abdülmelik kendisinden sonra oğlunu tayin etmek istedi ancak yaşının küçük olması nedeniyle önce kardeşi Hişam'ı ardından da oğlu Velid'i veliaht tayin etti.
Selefleri gibi davranan Hişam da, Velid b. Yezid'i veliahtlıktan azledip yerine oğlu Mesleme b. Hişam'ı tayin etmek istediyse de Mesleme’nin babasından önce ölümü bu amacın gerçekleşmesine engel oldu. Dolayısıyla Hişam tarafından azledilmekten kurtulan Velid b. Yezid Emevi hilafetine geçti.
Velid b. Yezid'in iktidara geçmesiyle Emevi ailesi arasındaki çekişme had safhaya ulaştı. Bu çekişmelere İslam tarihinde “3. fitne hareketi” denildi. (1.si; Hz. Osman'ın katledilmesi, 2.si; Kerbela hadisesi) Öyle ki Velid'in kendinden sonra oğulları el-Hakem ve Osman'ı veliaht tayin etmesi, Yezid b. Velid b. Abdülmelik liderliğindeki Emevi ailesi tarafından tepkiyle karşılandı. Nihayetinde Velid b. Yezid b. Abdülmelik, Yezid b. Velid b. Abdülmelik tarafından öldürüldü, oğulları de hapsedildi. Böylece Emevilerde ilk defa iktidar ihtilalle el değiştirmiş oldu.
Yezid b. Velid döneminde açıkça devlete karşı isyanlar başladı. Devletin güçlü dönemlerinde isteklerini gerçekleştiremeyen her zümre bu dönemde harekete geçerek eylemlerini gerçekleştirdiler. Yezid de kendisinden sonra kardeşi İbrahim'i veliaht olarak atadı.
İbrahim Şam bölgesi dışındaki halkın biatini alamayarak, yine ihtilal neticesinde iktidarı Ermeniyye, Azerbaycan ve el-Cezire valisi olan Mervan b. Muhammed b. Mervan b. el-Hakem'e devretti.
Kısaca Emevi devletinin yıkılışının en önemli nedeni, sistemin temelini oluşturan veliahtlık ve özellikle iki veliaht atama siyasetidir. Bu da, Emevi devletinin yıkılışına kadar süren hanedan mensuplarının arasındaki iç çekişmeyi beraberinde getirmiştir.
Kabile Asabiyeti Çekişmeleri
Cahiliye dönemi Arapların vatandaşlığı milliyet vatandaşlığı değil adeta kabile vatandaşlığıydı. İslam gelir gelmez, Arapların asabiyet duygularındaki aşırılıkları büyük ölçüde giderdi. Nihayetinde Hz. Peygamber vefat ettiğinde geride kardeşlik ve eşitliğe dayanan bir sistem bırakmıştı. Hulefa-i Raşidin döneminde Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer bunu titizlikle riayet ettiler. Ancak Hz. Osmanhalifeliğe geldiğinde, önemli pek çok işlere ve valiliklere Emevi soyundan gelen yakın akrabalarını tayin ederek asabiyetin meydana çıkmasına zemin hazırladı. Tabi bu asabiyet Haşimilerle Emeviler arasındaki asabiyet idi. Sonuçta halifenin öldürülmesine neden oldu. Hz. Osman'dan sonra yerine geçen Hz. Ali de, Osman gibi uygulama sergiledi. Ancak belirtelim ki bu dönemde mevcut olan İslami şuur, bir anlamda asabiyet şuuruna engel oldu.
Muaviye'nin hilafeti ele geçirmesi ve onu babadan oğula geçen bir saltanat haline getirmesi, İbn Zübeyr'i destekleyen Kuzey Arapları ile Emevileri destekleyen Güney Arapları arasında rekabetin ve düşmanlığın oluşmasına neden oldu.
İslam’dan önce kuzey Arabistan’da yaşayan kabileler, Irak’a göç ederek Fırat ve Dicle nehirleri boyunca yerleşmişler ve burayı yurt edinmişlerdi. Bunlar içinde Kaysîler en yüksek konuma sahiptiler. Suriye'ye gelip yerleşen diğer kabileler ise güney Arabistan kökenliydiler. Bunlara Yemenîler, Kahtanîler veya Kelbîler deniliyordu. Kuzey Araplarına ise Adnanîler, Kaysîler veya Mudarîler deniliyordu.
Muaviye devleti kurarken Suriye'de meskûn Kelbîlerin desteğiyle bunu gerçekleştirdi. Emevi halifelerinden Muaviye b. Ebi Süfyan, Abdülmelik b. Mervan ve Hişam b. Abdülmelik'in kabile asabiyeti konusunda dengeli politika izledikleri söylenir. Bu değerlendirme doğru olmakla birlikte bir kabileyi diğerine tercih etmedikleri anlamına gelmez.
II. Muaviye'nin ölümünden sonra gerçekleştirilen Cabiye toplantısında Yemenîlerin gayretiyleMervan b. el-Hakem iktidara geçti. Abdullah b. Zübeyr'i destekleyen Dahhak b. Kays liderliğindeki Kaysîler ise muhalefetlerini Merc-i Rahit savaşında canlarıyla ödediler. Bu savaş kabile asabiyetini daha da körükledi. Nitekim 67/686 yılında yapılan Hazîr savaşı Kaysîler intikam savaşıydı.
Halife Abdülmelik, Muaviye gibi kabileler arasında dengeyi sağlamaya çalıştı. Mesela Irak’a Kaysîlerden Haccac b. Yusuf’u getirdiği gibi, Horasan valiliğine de Yemenî olan Mühelleb b. Ebi Sufra’yı atadı. Yine de bu dönem Kaysîlerin ilk defa güçlendikleri dönemdi. Çünkü Irak valisi Haccac b. Yusuf’un yanında Sind valisi Muhammed b. Kasım ve Maveraünnehir fatihi Kuteybe b. Müslim de birer Kaysî idiler ve Kaysîler bu sayede güçlenmiş oldular.
Genellikle bir sonraki halife, iktidar hırsı uğruna kendisinden önceki halifenin bağlı olduğu -desteğini aldığı- kabilenin aksi tarafını tutuyordu. Mesela Velid b. Abdülmelik Kaysîlerin yanında yer almasına rağmen kendisinden sonra hilafete geçen kardeşi Süleyman Kelbîleri desteklemekteydi. Tabi ki Süleyman'ın bu tutumu valileri ve komutanları da olumsuz etkiledi. Yezid b. Muaviye'nin ölümünden sonra meydana gelen bu asabiyet duygusu Ömer b. Abdülaziz dönemine kadar muhalefette kalmakla beraber Emevi devletini yıkacak şiddette değildi. Fakat Ömer b. Abdülaziz'den sonra yerine geçen Velid b. Abdülmelik Kaysîlerin tarafını tuttu. Çünkü annesi Kaysî olan Haccac'ın yeğeniydi.
Süleyman b. Abdülmelik'in taraf tutucu siyasetine bir aksülamel olarak, Yezid b. Abdülmelik Yemenîlerden intikam alma yolunu tuttu. Esasında halifelerin bu şekildeki asabiyeti kullanmaları, vali ve diğer görevliler üzerinde de olumsuz etkide bulundu. Tıpkı günümüz siyasi partilerinin iktidara geldiklerinde kendi yakınlarını üst düzey bürokratlıklara ataması gibi. Hilafet merkezindeki bu uygulamalar devletin diğer yerlerinde de etkisini gösterdi. Öyle ki, kuzey Afrika’da Berberîler alınan vergilerden dolayı huzursuzluk içindeydiler ve isyanlara yönelmişlerdi.
Yezid b. Abdülmelik'ten sonra hilafete geçen kardeşi Hişam, Kaysîlerin idareyi ele geçirmesinden endişelenerek önce Yemenîlerin sonra da Kaysîlerin tarafını tuttu. Hişam'ın bu şekildeki denge politikası beraberinde dengesizliği getirdi. Öyle ki Hişam; Kaysîlerden olan Irak valisi Ömer b. Hübeyre’yi görevden alarak yerine Yemenîlerden Halid b. Abdullah el-Kasri’yi atadı. Horasan’a da Halid’in kardeşi Esed’i getirdi. İki kardeş valinin Yemenîlik taassubuyla ortaya koydukları icraatlar, halife Hişam'ı endişelendirdi. Hişam saf değiştirerek Kaysîlerin tarafını tutmaya başladı. Bu da halifelerin siyasi çıkarlarını ortaya koymaktadır. Bu bağlamda Halid’i Irak valiliğinden alarak yerine Yusuf b. Ömer b. Hübeyre’yi atadı. Aynı şekilde Horasan’da da Esed’i görevden alarak yerine Kaysî olan Nasr b. Seyyar’ı atadı. Yezid ve Hişam'ın ikinci dönemlerinde ezilen Yemenîler Velid b. Yezid dönemlerinde de ezildiler. Özellikle Yusuf b. Ömer b. Hübeyre’nin, Yemenîlerin lideri olan Halid b. Abdullah b. el-Kasri’yi öldürmesi Emevi devletinin yıkılışını çabuklaştıran etmenlerdendir. Çünkü Halid b. Abdullah, Yezid b. Abdülmelik döneminde öldürülenYezid b. Mühelleb’den sonra öldürülen Yemenîlerin ikinci lideridir. Bu durum artık Yemenîleri, kurmuş oldukları Emevi devletinden kurtulmak için her yola başvurma ve devlet aleyhine gerçekleşen bütün isyanlara katılmalarına neden oldu. Halife Velid b. Yezid'e karşı olan tutumlarını sertleştirdiler ve Yezid b. Velid liderliğindeki Yemenîler harekete geçerek halife Velid'i iktidarda iken öldürdüler.
Bu şekilde ihtilalle yönetime gelen Yezid b. Velid b. Abdülmelik, doğal olarak Yemenîlerin tarafını tuttu. Irak valisi Mansur b. Cumhur başta olmak üzere Yemenîler Kaysîlere kötü muamelede bulundular. Bunun sonucunda da beklenen Hıms, Filistin ve Ürdün isyanları gerçekleşti.
Yezid'den sonra iktidara gelen kardeşi İbrahim de Yemenîlerin tarafını tuttu. Ancak Velid'in intikamını almak için el-Cezire’den hareket eden Mervan b. Muhammed karşısında tutunamadı ve iktidarı devretmek zorunda kaldı.
Yıllardır görev yaptığı bölgenin Kaysîlerden oluşması sebebiyle Mervan da yönetiminde Kaysîlerin yanında yer almak zorunda kaldı. Filistin ve Ürdün bölgesindeki Yemenîler Mervan'a karşı isyan ettikleri gibi Süleyman b. Hişam liderliğindeki Yemenîler de ayaklandılar. Emevi ailesi içerisindeki bu iç çekişmeler ve asabiyet mücadeleleri Haccac döneminden beri suskun olan Haricilerin de ayaklanmalarına sebep oldu. Ayrıca Abbasi ihtilal hareketi de bu dönemde tüm hızıyla sürüyordu.
Emevi hanedan mensuplarının bu şekildeki iç mücadelelerini fırsat bilen Harici Dahhak b. KaysKufe'yi ele geçirdi. Hatta bu kabile asabiyeti sonucunda Yemenîler, başta Mansur b. Cumhur, vali Abdullah b. Ömer b. Abdülaziz ve Süleyman b. Hişam olmak üzere, Emevilerin amansız düşmanı olan Haricilere katılma ve onları destekleme boyutuna kadar ulaştı.
Horasan’da da vali Nasr b. Seyyar, Yemenîlerin lideri Cüdey b. el-Kirmani ve onun öldürülmesiyle yerine geçen Ali b. Cüdey arasındaki mücadeleler şiddetiye devam etmekteydi. Bölgedeki Yemenî Kaysî çekişmesi kabilelerin bir araya gelmelerini imkânsız kılıyordu.
Aynı çekişmeler kuzey Afrika’da da hissediliyordu. Berberî isyanlarının halledilmesinin ardından Şam'dan gelen Araplar arasında kabile asabiyeti burada da devam etti. Öyle ki; Emevi devletinin yıkılmasından ibret almayan Endülüs Emevi Devleti de bu kabile asabiyeti sebebiyle yıkılmıştır. Yıllarca süren Kaysî-Kelbî mücadelesi İslam ordularının Fransa içlerinde ilerlemesini durdurdu.
Kısaca üzeri küllenmiş kabilecilik ruhunun yeniden ortaya çıkması ve bunun da beraberinde Emevi ailesi içerindeki iç çekişmeler devletin yıkılmasında önemli rol oynamışlardır. Özellikle Mervan b. el-Hakem döneminde ortaya çıkan iki veliaht tayin etme hususu Arap kabileler arasındaki düşmanlık ve rekabeti körüklemiştir. Bu kimselerin iktidar hırsları, kabileleri kullanmalarına, Kuzeyli-Güneyli, Mudarî-Yemenî, Adnanî-Kahtanî, Kelbî-Kaysî diye toplumun parçalanmasına sebep olmuştur. Bu mücadeleler devletin zayıflamasına ve sonunda yıkılmasına sebep olmuştur.

Arapçılık Taassubu ve Emevi Devletinin Mevali Politikası
Cahiliye döneminde sosyal tabakalar hürler, mevali ve köleler olmak üzere üç gruptan oluşmaktaydı. Kölelerin üzerinde bir yer edinen mevali, anlaşma, azad edilme ya da evlilik bağı ile kabileye bağlanabiliyordu. İslam döneminde mevalinin konumu, inanç bağı ile birlikte arttı. Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettikten sonra gerçekleştirdiği muâhât-kardeşlikle bunu faaliyete geçirdi. Hulefa-i Raşidin döneminde idari ve siyasi hayatta Arapların hâkim olmuş, mevali ise pek etki gösterememiştir. Halife Osman'ın sıla-i rahime fazlaca önem vermesi ve bunu kendi kabilesine yansıtması, diğer kabilelerin Araplardan hoşnut olmamalarına hatta mevalinin de huzursuz olmasına sebep olmuştur. Osman döneminde meydana gelen olaylarda ve halifenin öldürülmesinde mevalinin de rolü bulunmaktadır.
Emevi devletinin kuruluşu ise kabilecilik taassubu üzerine tesis edilmişti. Öyle ki kabilecilik sadecearap-mevali arasında değil bizzat Araplar arasında da meydana geldi. Mevali, İslam öğretilerinde bulamadıkları bu ayrımcılıkla Emevi devletinde karşılaştıklarında, onlardan da ilk dönemde olduğu gibi araplarla aynı statüye tabi tutulmalarını beklediler.
Arapçılık taassubu, arapların dış güçlere karşı birlik içinde olmalarını sağlarken, diğer taraftan arap olmayan toplumların kendi içlerinde bir başka asabiyetin oluşmasına neden oldu. Sonuçta devlete karşı kin ve nefretin oluştuğu “şuubiyye” hareketini beraberinde getirdi. Bu hareketin amacı, arap olmayanların araplardan daha üstün olduğunu ispatlamaktır. Başlangıçta tepki hareketi olan ve eşitliği savunan bu yöneliş, sonraları araplara karşı mutaassıp davrandı ve arap soyunun düşmanı olan bir fırka haline dönüştü.
Emeviler döneminde mevalinin konumu hakkında iki aşırı taraf bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, mevalinin hilafet hariç idari bütün görevlerde bulundukları görüşüdür. İkincisi ise; mevalinin Emevi devletinde idari ve siyasi alanda resmi görevlere getirilmediği görüşüdür.
Mevali özellikle Irak’ta, onlar gibi dışlanan ve sindirilen Şiilerle birleşmelerine neden oldu. Böylece Şiilik yalnız dini muhalefet olmakla kalmadı Emevi hanedanına karşı sosyal bir muhalefet şekline dönüştü. Emevi yönetiminin mevali aleyhine aldığı iktisadi kararlar;
  • Gayr-ı müslimlerden alınan cizye, arap olmayan Müslümanlardan da (Mevali) alınmaya başladı. Bunu ilk yapan kişinin Haccac olduğu belirtilir. Haccac'ın böyle uygulamasına gerekçe olarak, mevalinin gerçekte Müslüman olmadığı, cizyeden kurtulmak için iman eder gibi göründükleri düşüncesi gösterilir.
  • Özellikle valilerin halktan daha fazla vergi almak maksadıyla yeni vergiler koymaları veya vergi miktarını artırarak halkın ödeme gücünü zorlaştırmalarıdır.
  • Mevalinin atıyye, maaş ve benzer sosyal haklardan mahrum bırakılmaları veya araplarla eşit muamele görmemeleridir.
İslam, arap-mevali gibi ayrımı kabul etmezken, Emeviler döneminde mevalinin bazı haklardan araplar kadar faydalanamadığı görülür. İster istemez bu da, mevalinin devlet aleyhine girişilen isyanlara katılmalarını sağladı.
Mevali, bazı çağdaş araştırmacıların kabul etmemesine rağmen, Emevi devletinin uyguladığı siyasetten hoşnut kalmamış ve hemen bütün isyanlara iştirak etmiştir. Bu bağlamda; feyden istifade etmelerini vaat eden Muhtar isyanına, atıyyeleri kesilenlere yeniden atıyye bağlama, feyi adaletli dağıtma ve uzak yerlerdeki savaşçıları memleketlerine geri getirme gibi daha birçok esaslar üzerine çıkan Zeyd b. Ali, Abdullah b. Muaviye ve Haris b. Süreyc isyanlarına katılmışlardır. Ayrıca Emevi devlet adamlarından Abdurrahman b. Muhammed el-Eşas, Yezid b. Mühelleb ve son dönemlerde meydana gelen hanedan çekişmelerine katılmışlardır. Emevi devletini ortadan kaldıran Abbasi ihtilali, mevalinin etkin olduğu bir harekettir.
Mezhebi İhtilaflar ve İsyanlar
İlk dönem İslam tarihinde mezhebi ayrılık ve ihtilaflar, Hz. Peygamberin vefatından hemen sonra meydana geldi. Peygamberden sonra kimin halife olacağı konusu tartışmalara neden oldu. Nitekim bu konuda ne Kuranın bir nassı vardı, ne de Hz. Peygamberin bu hususta bir vasiyeti vardı. Dolayısıyla yapılan hilafet iddialarında iki farklı mezhep ortaya çıktı. Bunlar; Ali'nin hilafete geçmesini isteyen Ali Şiası, diğeri de Osman'ın hilafetini isteyen Osman Şiası’dır.
Emevilerin iktidara gelmesinin ardından 4 muhalefet cephesi oluştu. Bunlar da; başata ana muhalefet Şia, iktidar mücadelesiyle bölünen Ümeyyeoğulları, tahkim olayından sonra ortaya çıkan Hariciler, son olarak da Emevileri yıkan Abbasi muhalefetidir.
Bunlardan Şiiler, hilafetin nassla Alioğullarına ait olduğunu ileri sürerek Emevileri hiçbir zaman meşru idare olarak görmediler. Her konuda Emevilere karşı oluşan muhalefet hareketlerini desteklediler.
Ümeyye taraftarları ise Süfyanîler ve Mervanîler ayrımıyla iktidar mücadelesinde yer almışlardır. Mervanîlerin iktidara gelmesiyle kardeş veya amcaoğulları arasında iktidar kavgaları başlamış, bu da devletin yıkılmasına zemin hazırlamıştır.
Haricilere gelince, onlar kesinlikle hilafetin verasetle belirlenemeyeceğini ileri sürerek ne Emevileri ne de başka bir aileyi bu konuda söz sahibi olarak görmemektedirler. (Dolayısıyla Şia’ya da muhalefet etmektedirler) Emeviler döneminde bütün gruplar arasında en fazla isyana girişen -özellikle Emevi devletinin son dönemindeki isyanlarıyla devletin yıkılışında etkili olanlar- haricilerdi.
Bazı Halifelerin Sorumsuz Yaşantıları
Devletin kuruluşunda Muaviye, oğlu Yezid için biat almak istediğinde başta Hicaz halkı olmak üzere pek çok kişi Yezid'in yaşantısından dolayı onun halifeliğine karşı çıkmıştı. Hatta Abdullah b. Hanzale liderliğinde ayaklanmışlardı. Çünkü Yezid, oyun, eğlence ve zevke düşkündü. Yezid b. Abdülmelik ise Habbabe adlı cariyesine âşık olmuş ve devlet yönetimini valilerine bırakmıştı. Bunlar dışında; Velid b. Yezid, Yezid b. Velid ve İbrahim b. Velid de idari yönden zayıf olmaları Emevi devletinin zayıflamasında ve yıkılmasında etkili oldu. Şarkılı, sazlı sözlü eğlenceler İslam dünyasının her tarafına yayıldı. Bu alanda yapılan harcamalar da toplumda lüks ve israfın yayılması yanında sosyal tabakalaşmayı da beraberinde getirdi. Başta halifeler olmak üzere toplumda da ahlaki çözülmeler meydana geldi. Hz. Peygamber ve Hulefa-i Raşidin dönemindeki oto kontrol mekanizması da yok olmuştu. Tüm bu uygulamalar, Abbasi hareketince de halka işlenmesi gereken bir slogan olarak benimsendi.
Devletin Sınırlarının Genişlemesi
Emeviler döneminde devletin sınırlarının alabildiğince genişlemesi ve kontrol altında tutamama yıkılışı da beraberinde getirmiştir. Abbasi ihtilalcileri bunu görmüş olacaklar ki hareketlerini merkezden uzak olan Horasan’da başlatmışlardır. Aynı şekilde Endülüs’te meydana gelen olaylara da merkez müdahale edememiştir.
Esasında bütün bu nedenlerin altında yatan temel neden, kuruluşundan itibaren köle ile hür, hâkim ile mahkûm, fakir ile zengini ayırt etmeyen İslami normlardan uzaklaşmış olmasıdır. Emevi yönetiminde “Her şey devlet için” prensibi hâkimdi. Yani Ümeyyeoğullarının çıkarları söz konusuydu. Vilayetlerde de aynı şeyi valiler yapıyordu.
Burada belirtelim ki, bazı batılı müsteşrikler, Ömer b. Abdülaziz'in ıslahat hareketlerini ve siyasetini Emevi devletinin yıkılışında bir neden olarak zikretmektedirler. Hâlbuki Ömer b. Abdülaziz'in siyasi, mali ve diğer ıslahatları Emevi devletinin az da olsa ömrünü uzatmıştır.
Sonuç olarak; Emevi devletinin İslami derlerden uzaklaşması sonucu kabile asabiyetine bağlı kalması, birbirini takip eden birçok nedeni de beraberinde getirdi. Kabile asabiyeti Arap asabiyetini, bu da mevali üzerine tahakküm, istibdat ve zulmetmeyi beraberinde getirdi. Emevi ailesinin yine iktidar hırsı yüzünden bölünmesi, devlete karşı olan grupların sürekli isyanlarına, isyanlar da devletin yıkılmasına neden oldu. Bu manada devletin yıkılmasını tek bir nedene bağlamak yerine sayılan bu nedenlerin tamamına bağlamak daha isabetli olacaktır.

F-EMEVİ DEVLETİNİN YIKILIŞINDA MERVAN B. MUHAMMED’İN ROLÜ
Genellikle, devlet en son kimin iktidarında yıkılmışsa tüm suçlar ona yüklenmeye çalışılır. Unutmamak gerekir ki bir devlet birden bire yıkılmaz. Devletin yıkılmasını sağlayan nedenler vardır. Elbette Emevi devletinde de son halife Mervan bazı tasarruflarıyla devletin yıkılışında rol üstlenmiştir.
Mervan'ın Abbasi İhtilaline Duyarsız Kalması
Mervan, Şam ve Irak bölgesinde isyanlarla uğraşırken Ebu Müslim de gizliden gizliye Abbasi hareketini başlatmıştı. Nasr'ın yardım talebine olumsuz yanıt vermesi, ihtilal girişimlerine duyarsız kalması ve küçümsemesi anlamına gelmemektedir. Nitekim o, giriştiği mücadelelerde düşmanını asla küçümsememiştir. Yardım gönderememesi tamamen Şam bölgesinde ve Irak’ta çıkan isyanları bastırmakla uğraşmasıdır. Esasında Abbasilerin organizeli ve disiplinli bir hareket olmaları ve Mervan'ın diğer isyanlarla uğraşması, halife Mervan'ın ihtilal hareketine gereken önem ve ilgiyi vermemesine sebep olmuştur.
Mervan'ın Yönetim Merkezini Şam'dan Harran’a Taşıması
Mervan'ın yönetim merkezini kurumlarıyla birlikte Şam'dan Harran’a taşıması, Şam halkının kendisinden uzaklaşmasına sebep olmuştur. Ayrıca çoğunluğunu Yemenîlerin oluşturduğu Şamlıların Kaysîlere karşı düşmanlığını daha da artırdı. Mervan'ın bu tasarrufu onun askeri kanattan iktidara gelmesiyle açıklanabilir. Gerçi, Mervan'dan önce de bazı halifeler başkentten uzak durmuşlardı. Ancak Mervan'ın yaptığı gibi hükümeti tüm kurumlarıyla bulundukları yere taşımamışlardı. Eğer Mervan, Kelbîleri dışlamayarak hilafet merkezini Kelbîlerin çoğunlukta olduğu Şam'dan taşımamış olsaydı belki de bütün zorlukları kolayca aşabilecekti.
Mervan'ın Bazı Hatalı Siyasi Uygulamaları
Mervan'ın siyasetten yeterince istifade edememesi bu meyanda zikredilebilir. Özellikle, Şam'da çıkan husumetin ve karşı koymanın, siyasi üslupla bastırılamaması büyük talihsizliktir. Ayrıca Mervan'ın Şam bölge valilerini halkın seçimine bırakması kendisine düşmanlık besleyen Sabit b. Nuaym’ı Filistin valiliğine getirmesi büyük hataydı. Mervan ona değer vererek büyük bir bölgenin valiliğine atayarak yanında tutabilirdi. Tıpkı Haricilere karşı gönderdiği İbn Hübeyre’yi Irak valiliğine getirmesi gibi. Mervan bu atamayla -İbn Hübeyre- onun isyan etmesini önlemiş -çünkü İbn Hübeyre babasını öldüren Emevilere karşı ayaklanabilirdi- Haricileri bölgeden uzaklaştırılmasını sağlayarak Irak bölgesi sağlama alınmıştır. Aynı durum Horasan’a tayin edilen Nasr b. Seyyariçin de söylenebilir. Fakat niyet böyle olsa da Mervan'ın bu politikada başarı gösterdiği söylenemez. Bu da devletin yıkılmasına etki eden amillerden sayılabilir.
Mervan'ın Emeviler Karşı Fazla Toleranslı Davranması
 Mervan'ın, Süleyman'ın Rusafe’de kalmasına müsaade etmesi büyük bir hataydı. Çünkü Süleyman'ın başını çektiği isyan, Emevilerin yıkılmasında önemli bir rol oynadı. Emevi ailesinin isyanları dışındaki isyanların gelişmesine zemin hazırladı.
Bunların yanında Mervan 10.000 kişilik orduyu Dahhak üzerine herhangi bir komutan olmaksızın göndermesi yaptığı askeri hatalardandır. Nitekim bu ordu, Rusafe’ye vardığında Süleyman'ı, Mervan'a karşı kışkırtarak halifeyi iktidar olarak tanımadıklarını açıkladı. Böyle bir orduyu başıboş bir şekilde böyle bir zeminde göndermek elbette büyük hatadır. Çünkü ordudakiler “Düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığıyla hareket etmiş ve isyanlarını gerçekleştirmişlerdir.
Sonuç olarak; Mervan'ın bu hataları, onun kişiliğiyle ilgilidir diyebiliriz. Hayatının çoğunu askeri mücadelelerle geçiren Mervan bütün isyanları kılıçla bastırmaya çalışmıştır. Hâlbuki bazı isyanlar kılıçla değil, bazı siyasi imtiyazlar verilerek halledilebilirdi. Tıpkı Muaviye'nin önce dil ile dilin yetmediği yerde kılıç ile hallettiği gibi. Ancak Mervan'ın bu hataları, Emevi devletinin yıkılış nedenleri yanında çok küçük etkenlerdir.