16 Mart 2014

OĞUZ ADININ MENŞEİ ANLAMI VE İŞTİKAKİ

Gerek menkıbevi destanlarda ve gerekse diğer tarih kitaplarında Oğuz Han, Oğuzlarla ve bu adın menşei ve anlamı hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. 552’li yıllarda Bumîn Han tarafında Orhun’da kurulmuş olan Gök Türk İmparatorluğu kabileler birliğinden oluşmuş bir saltanattı. O dönemden kalma yazıtlarda Oğuz adından bahsedilmesi onların; Gök Türk devleti içinde en önemli kabilelerden biri olduğunu göstermektedir. Kısa sürede Batı ve Doğu Gök Türkleri olarak ikiye ayrılmış olan devletin Oğuzlar, Doğu Türklerinin yanında yer alan ve Ceyhun’un batı sahilinden Hazar’ın Doğu taraflarına yerleşmişlerdir. Tarihçiler ve araştırmacılar onların dönemini Mitolojik ve Tarihî dönem olarak iki açıdan değerlendirmeye çalışmışlardır.[1]
Mitolojik ve Efsanevî devre olarak adlandırılan dönemi, Tarihçilerin çoğu Hz. Nuh’un dönemine kadar götürerek oğlu Yafes’i Türkistan’a (Doğuya) gönderdiğine inanmaktadırlar. Verilen bilgilerde küçük farklılıklar olmakla beraber genel olarak aynıdır. Bu konuda derli toplu ve genel bilgileri ise Reşidüddin’in eseri vermektedir. Onun eseri Camîü’t-Tevarihte geçmekte olan bilgilere göre Hz. Nuh yeryüzünü üçe bölerek üçüncü oğlu olan Yafes’i ( bazı kaynaklarda Biafes ) doğuya yani Türkistan’a yollamıştır. Bununla birlikte aynı müellif Yafes’e Türklerin “ Ebû Bece Han veya Ebulce”  dediklerini nakletmekle beraber,  kendisinin Ebû Bece’nin Hz. Nuh’un oğlu veya torunu olup olmadığı konusunda tereddütte olduğunu söylemektedir. Ancak Ebu’lce Han’ın Hz. Nuh’un neslinden olduğunu ve bu konuda neredeyse tüm tarihçilerin müttefik olduklarını kaydetmektedir. Yine Ebû Bece Han’ın Dip Bakoy adında bir oğlunun olduğu ve Dip Bakoy’un da Kara Han, Orhan, Ker Han ve Kez Han adında dört oğlu olup, kavmin tümünün kafir olduğu nakledilmektedir. Babasından sonra tahta geçen Kara Han’a Allah, üç gece üç gündüz annesini emmeyen ve annesine rüyasında Müslüman oluncaya kadar kendisini emmeyeceğini söyleyen bir oğul nasip eylemiştir. Bir yaşındaki çocuğa isim koymak için toplanıldığı sırada benim ismim Oğuz olsun demiş ve böylece ismini Oğuz koymuşlardır.[2] Burada Oğuz Han’ın dünyaya geldikten bir yıl sonra konuşmaya başlayarak “Sarayda doğduğum için adım Oğuz konulsun” dediği de gelen rivayetler arasındadır.[3]
Gök Türk hâkimiyetinde görünen Oğuzlar Bazen Üç Oğuz bazen de Sekiz Oğuz şeklinde anılmakla birlikte yaygın olarak Dokuz Oğuz şeklinin kullanıldığı görülmektedir.[4] Dokuz Oğuzlar’ın Boy Teşkilâtı Oğuz adı kitabelerde bazen “Tokuz Oğuz” şek­linde geçmektedir. Buradaki “dokuz”, kitabeler­de birçok örneği görüldüğü üzere (Üç Karluk, Otuz Tatar, Sekiz Oğuz) Oğuzlar’ın dokuz boydan oluştuğunu gös­termektedir. Ancak bu dokuz boydan sa­dece Tonra ve Kum (Kunu) adlı boylar bi­linmektedir. İslâm kaynaklarında Uygurlar’a Toguz Guz denmesi, her iki kavmin bir hane­danın idaresi altında bulunmasından ve adlarının birbirine benzemesinden (Uy­gur)» Gur, Oğuz” (Guz) kaynaklanmış ol­malıdır. Nitekim Çinliler de Uygurlar’ı dokuz boydan müteşekkil bir kavim şek­linde tanımışlar ve bu dokuz boyun ad­larını bile vermişlerdir. Bu sebeple Do­kuz Oğuzlar’la karıştırılmış ve belki de her ikisi aynı adla anılmıştır.[5] VII. yüzyılın ikinci yarısı ile VIII. yüzyılın birinci yarısında Tula Irmağı boylarında yaşayan Dokuz Oğuzlar, Türk budunun yanında Doğu Gök Türk Devleti’nin dayanağı ikinci bir unsur olarak görünüyorlardı. Dokuz Oğuzlar’ın akibeti meçhuldür. X. yüzyılda Seyhun kıyılarında yaşayan Oğuzlar başka bir bud olup, Batı Gök Türk Topluluğuna bağlı olan On Oklara mensup bulunuyorlardı.[6]
Oğuzların boy sayısındaki artış tarihî süreç ve boy gelenekleri ile her hangi bir tenakuza düşmemektedir. Çünkü boylar halinde yaşıyor olmalarının tabii bir sonucu olarak, boyların nüfusu arttıkça yeni boylar ortaya çıkmakta ve onlar diğer boylar gibi nüfus ve siyasî güce ulaştıklarında boylar birliği içinde kendi adları ile temsil olunmaktaydılar. Gök Türk yazıtlarında tespit olunan “Üç Oğuz”, “Altı Oğuz”, “Sekiz Oğuz” ve “ Dokuz Oğuz” şeklindeki isimler için sadece  “ Oğuz” kelimesi kullanılmakta ve bu da yukarda zikredilen isimlerin Oğuz Han’ın neslinin devamı olduğunu göstermektedir.[7]
Saadettin Gömeç Oğuz Han’ın, Hun Yabgusu Mete sanıldığını ve Allah’ın Türklere göndermiş bir elçisi olduğu şeklindeki iki iddiaya ve görüşe yer vermiş ve bunları tahlil ederek her ikisinin de doğruluğunun mümkün olabileceğini ifade etmiştir. Yine destanlarda Oğuz’un bir şahıs ismi olarak kullanıldığını, bu adı taşıyan Türk Milletinin önemli bir parçasını oluşturan Oğuzlar veya Türkmenler adında bir etnik topluluğun olduğunu belirtmektedir. Ayrıca Oğuzların Tölös boylarından olduğunu belirten Gömeç 630’dan sonra Oğuz adları ile anılmaya başlandığını da belirtmektedir.[8] Bir başka görüşe göre Oğuz Han’ın Mete olduğu sanıldığı, Mete’nin de giderken ıslık gibi ses çıkartan bir ok icat ettiği ve netice itibari ile de OK ve Öz (aşiret) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen Okçular, Ok aşireti olarak bilindiği kayıt edilmektedir.[9]
Bu bilgilere göre Oğuz’un tek bir şahsın ismi olup Selçuk ve Osmanlılarda da olduğu gibi önceleri bir boy, soy ve kabile ismi iken daha sonraları bir millet ve bir devlet adı için kullanılan bir isim haline geldiği düşünülebilir. Nitekim Selçuklular ve Osmanlılara veya İslam’dan önceki Türk, Fars ve Arap yönetimlerinde de bu tür bir uygulamanın gelenek haline dönüştüğünü gördüğümüz gibi Emevi ve Abbasîlerde de açıkça görülmektedir. Devletin içinde her tür ırktan, renkten ve her tür milletten insanların olduğunu ve hepsinin de söz konusu devletlerin teb’aları olduklarını görmek mümkündür.
 Oğuz adına ilk defa Gök Türk kitabelerinde rastlamak mümkündür[10]. Bu da Oğuzların altı boyunun prensi olan Öz-Yiğen Alpturan’ın genç yaşta ölmesi münasebeti ile kazılmıştır.[11] Bu kitabelere göre Oğuzlar dokuz boydan meydana gelmiş bir budundur.[12]
Oğuz adının manası hakkında, eski kaynaklarda ilk süt anlamına gelen ağız sütü ile bir bağlantı kurulmaya çalışılmıştır. Fakat Dîvânu Lüğati’t-Türkte ilk süt, ağuz veya ağuj şeklinde geçmektedir.[13] Bu noktayı da söylemek yerinde olacaktır ki Afganistan ve Türkmenistan’da yaşayan Oğuz ve Türkmenler ilk süte “ uz, uvuz” demektedirler. Kelimelerin zaman içersinde değişikliğe uğradıkları bir gerçektir. Bunları göz önünde bulundurursak bu kelimenin ( Uz, Uvuz) aslının Oğuz olduğu da düşünülebilir.
Bunun yanı sıra son dönem araştırmacıları tarafından bu konuda birkaç görüşün ortaya atıldığını görüyoruz. Bunlardan J. Maarqurat kelimenin Ok+ uz’dan müteşekkil olup Ok’un ok, Uz’un da adam anlamına gelerek “Oklu adamlar” anlamına geldiğini söylemiştir.[14] Fakat bu görüş ilim adamları tarafından kabul görmemiştir. Çünkü Türkçede adam manasına gelen uz şeklinde bir kullanım veya bir ifade bulunmamaktadır.[15]
D. Sinor Oğuz’u hayvan anlamına gelen öküzle bağdaştırmaya çalışmış[16], belki farkında olmadan ya da başka türlü sebeplerden önyargılı davranmış olmalı ki kuvvetli dilbilgisi delilleri ile L. Bazin’ı kendisine karşı koymaya zorlamıştır. Fakat Bazin’in Oğuz kelimesine verdiği tosun anlamı da Türk şivelerinde tosun manasına gelen Oğuz şeklinde bir kullanımın bulunmadığından eleştirilmiştir.[17]
J. Hamilton ise Oğuz’un Oğuş’tan geldiği kanaatine sahip olmakta, fakat Oğuş da sadece akraba ve aile manalarını vermektedir.[18] Diğer bir görüş Macar bilginlerinden olan J. Nemeth tarafından ortaya atılmıştır. Ona göre Oğuz Ok+Z’den oluşmuştur. Ok Oymak, kabile manasında olup Z de çoğul ekidir, yani kabileler ve boylar birliği anlamındadır. Ok eski Türklerde belli bir topluluğun genel heyeti idi ki muayyen miktarda insan kütlesi anlamına gelir.[19] Fakat bazı araştırmacı ve yazarlar tarafından sessiz bir harf olan K’nın Türkçenin kurallarına göre hemen önünden bir sesli harfin gelmesi ile G’ye dönüşmesi gerektiğini vurgulanmaktadır.[20]  Oğuz kelimesinin tahlillerin sonucu Uğ+(u)Z’dan bileşik bir isim olarak kabileler birleşiği anlamına gelen görüş genel kabul görmektedir.[21]
Oğuz kelimesi bir şahsın ismi ve bir özel isimdir. Özel isimleri anlamlandırmaya çalışmak veya onun belli bir anlama geldiği tezini savunmak pekte kolay değildir. Çünkü özel isimlerin çoğunun belli bir anlamı olmaz. Ancak o ismin sahibinin taşıdığı sıfatlardan dolayı o isme belli bir anlam atfedilebilir. Örneğin konumuz olan isimden vermek uygun olur.
Kâmus-ı Türkî müellifi Oğuz kelimesini açıklarken önce “ Oğuz han Türklerin en eski Hükümdarı veya eski hükümdarların en meşhuru olmak üzere tanınmaktadır” ifadesini ve ibaresini verdikten sonra Oğuz kelimesinin anlamını şöyle sıralamıştır:
  1. “ اوغوز, öküz bunun mürekkikidir (مرققيقيدر ), tosun ( طوسون ).
  2. Safderûn (صافد رون ) ve büyük adam.
  3. Köylü, sahraî ve kaba adam.
  4. İyi ve hüsnü hal sahibi birisi.[22]
Bunun yanı sıra Lehçe-i Osmânî yazarı da Oğuz kelimesini “ Türk Silsilesinin kadimi, Oğuz muahaffifi Uz, Okuz kelimesi bunun murakkiki olmak gerek”, ifadesinin yanı sıra “Sâf, pâk, safderûn, sahraî (صحرایی), taşra adamı” gibi sözcüklerle anlamlandırmaya çalışmıştır.[23] Bunlar o şahsın belirgin özelliklerinin, karakterinin, huyunun ve davranışlarının göz önünde bulundurularak varılan sonuçlar olduğu düşünülebilir.
Yukarıda da ifade edildiği gibi günümüzde Oğuzlara Mensup olduğu savunulan bir etnik grubun “Türkmen ve Oğuz” adı altında varlığı açıktır. Bazı araştırmacılar bugünkü Türkmenistan, Afganistan, Pakistan, Hindistan, İran, Azerbaycan, Anadolu, Suriye, Irak, Balkanlar’ ve dünyanın her yerinde yaşayan Türkmen ve Oğuzlar’ın menşei ve nesebinin Gök Türk Abidelerinde bir nesep adı olarak yazılan Oğuz Han’ın 24 boyundan meydana geldiği görüşünü savunmaktadırlar.[24]
Bunun yanı sıra Oğuzları kronolojik açıdan tabakalara ayırarak inceleyenler de olmuştur. Buna göre Eski, Orta ve Yeni Oğuzlar olarak yapılan kronolojik tabaka:
  1. Eski veya Kadim Oğuzlar: 6-8. Yüzlü yıllarda Ötüken Bölgesinde yaşayan ve Gök Türk Devletinin önemli bir bölümünü oluşturan Oğuzlardır.
  2. Orta Oğuzlar: Müslümanlığı kabul eden ve Kaşgarlı Mahmut tarafından bize Türkmen olarak tanıtılan ve (22) boya bölünen Oğuzlardır. Bunlara daha sonraları Ebu’l Gazı Bahadır Han tarafından (24) boy olarak zikredilmiştir. Bunları Oğuz Boylarını açıklarken daha detaylı olarak açıklayacağız.
  3. Yeni ve Günümüz Oğuzları: Türkiye, Azerbaycan Türklerinin ve Türkmenistan, Afganistan ve İran Türkmenlerin babaları olan Oğuzlardır. [25]
Bu farklı görüşlerden anlaşılacağı gibi Oğuzlar Türklerin bir boyu olup geçmişte devlet, medeniyetler kurmuşlardır. Her devirde varlığını hissettiren Oğuzlar günümüzde dünyanın farklı yerlerinde yaşamakta ve Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan adlarında üç ayrı bölgede devlet kurmuş bulunmaktadırlar.
Mohammad Qasim İBADİ  Doktora Öğrencisi
Not: Yüksek Lisans Seminer çalışmamdan alınmıştır..

[1] Asadullah Ma’tûfî (معطوفی), Tarih, Farhang ve Hüner-ı Türkman, Tahran,  Encimen-i Âsâr ve Mefahir-i Farhangi Yay., 1381/2003, I, 188-189.
[2] Reşidü’d-dîn Fazlullah, Camîü’t-Tevarih, Red. Behmen Kerimi, Tahran,  İkbal Yay., 1374/1995, s, 29-30.
[3] Faruk Sümer, “Oğuzlara Ait Destanî Mahiyette Eserler”, AÜDTCFD. 1995, XVII, sayı: 3-4,  361.
[4] Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, Ankara, Y.y., 1986, s, 471.
[5] Faruk Sümer, “ Dokuz Oğuzlar”, DİA,  İstanbul, 1994, IX, 500-502.
[6] Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları, İstanbul TDAV Yay., 1999, s, 2.
[7] Tufan Gündüz, “Oğuzlar”, Genel Türk Tarihi, Ed. Hasan Celal Güzel, Ali Birinci,  Ankara, Yeni Türkiye Yay,. 2002, II, 47.
[8] Saadettin Gömeç, “ Oğuz Kagan Destanı ve Oğuz Kagan’ın Kimliği”, I.Uluslar arası Oğuzlardan Osmanlıya Diyarbakır Sempozyumu Bildirileri, Diyarbakır, 2004, s, 37-40.
[9] İrfan Bingöl, Yargımız Yapısı ve Tarihçesi: Oğuzlar, Emeviler, Abbasîler, Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye’nin Yargı Sistemi, Ankara, Y.y., trs., s, 9.
[10] Faruk Sümer, “ Oğuzlar”, DİA, İstanbul, 2007, XXXIII, 325.
[11] Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, İstanbul, Ötüken Yay., 1977, I, 359.
[12] Sümer, “ Oğuzlar”, DİA, IX, 500-502.
[13] Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları, 19.
[14] Hüseyin Namık Orkun, Oğuzlara Dair, Ankara, Ulus Yay., 1935, s, 4.
[15] Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları, 19.
[16] D. Sinor, “Oğuz Kağan Destanı Üzerine Bazı Mülahazalar”, Çev. Ahmet Ateş, İstanbul, İÜEF. Tarih Dil ve Edebiyat Dergisi, 1980, IV, sayı: 1-2, 1-13.
[17] Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları, 20.
[18] Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları, 20.
[19] Orkun, Oğuzlara Dair,  4-5.
[20] Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları, 20.
[21] Sümer, “Oğuzlar”, DİA, XXXIII, 325; Muhammed Salih Rasih Yıldırım, Tarih ve Farhang-ı Türkmen ha, 2. Baskı, Peşaver,  Encimen-i Farhangî Mahtumkulu Fıragı Yay., 1382/2003, s, 48-49.
[22] Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, İstanbul, Çağrı Yay., 1317, s, 210.
[23] Ahmet Vefîk Paşa, Lehçe-i Osmânî, Ankara, 2000, s, 290.
[24] Geniş bilgi için bkz. Kıyameddin Râ’î, “Tarihçe-i Zeban-ı Türkmen”, Salnâme-i Afganistan, Kabil, 1385/2007, Sayı:45-46, 1-79.
[25] Yıldırım, 129-130.
+ نوشته شده در  جمعه 1390/08/06ساعت 12:35 بعد از ظهر  توسط muhammad qasim  |  نظر بدهید

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...