Türk Destanı
İslamiyet öncesi sözlü Türk edebiyatının en mühim mahsulü Türk destanıdır.
İslâmiyet öncesi Türk destanı,birbirini takip eden altı bölüme ayrılır.
İslâmiyet öncesi Türk destanı,birbirini takip eden altı bölüme ayrılır.
1. Yaratılış
2.
Saka (Alp Er Tonga,
Şu)
3.
Oğuz Kağan
4.
Siyenpi
5.
Köktürk
6.
Uygur
Yaratılış bölümü 19. yüzyılda Radloff tarafından Altay Türklerinden derlenmiştir. AltayTürkleri eski Türk dinine mensup oldukları için destan, çok geç bir târihte tespit edilmesine rağmenTürklerin yaratılış hakkındaki en eski inançlarını yansıtmaktadır. Ancak destanın uzun asırlar boyunca çeşitli tesirler altında önemli değişiklikler gösterebileceğini de hatırdan uzak tutmamak lâzımdır. Saka bölümü, Al Er Tonga ve Şu destanları olmak üzere ikiye ayrılı r. Al Er Tonga M. Ö. 7. yüzyılda yaşamış olan ünlü Saka hükümdarıdır. Bu hükümdar, bütün Orta Asya'yı hâkimiyeti altında bulundurduğu gibi Kafkasları kuzeyden güneye aşarak Anadolu, Suriye ve Mısır'ıda fethetmiştir. Hayatı fetihlerle ve bilhasla İranlı Medlerle mücâdele halinde geçmiş , M. Ö. 626,625 veya 624'lerde Med hükümdarı Key-hüsrev tarafından bir ziyafete çağrılarak hile ile öldürülmüştür. Bu hâdisenin hât ı ras ı hem Türkler,hem İranlılar arasında yüzyıllarca yaşamıştır.
Alp Er Tonga; Asur kaynaklarında Maduva, Herodot'ta Madyez, İran ve İslâm kaynaklarınla Efrâsiyab olarak geçer. Onun hayatı ve savaşlar ı , müslümanlıktan çok önce Türkler tarafından büyük bir ihtimalle destanlaştırılmıştır. Kaşgarlı Mahmud'un Dîvânü Lûgati't-Türk'ündeki Alp Er Tonga sa-gusunun bu destana ait bir parça olması kuvvetle muhtemeldir. Câmiü't-Tevârih'teki Oğuz Kağan destanını Türkçe'ye çeviren Zeki Velidi Togan'a göre, Oğuz Kağan destanının ilk tabakasını Alp Er Tonga'nm hayatı ve savaşları teşkil eder. Hakikaten, destandaki Oğuz Kağan da, Alp Er Tongada Kafkasları kuzeyden güneye aşarak ÖnAsya'dafetihler yaparlar. Oğuz Kağan destanının ikinci tabakasını teşkil eden Hun hükümdarı Mete ise, Kafkasları aşıp Ön Asya'da fetihler yapmamıştır. O halde Oğuz Kağan Destanı'nda, Alp Er Tonga destanından izler bulunmaktadır. 11. yüzyılın iki büyük Türk yazarı , Yusuf Has Hâcib ve Kaşgarl ı Mahmud, Alp Er Tonga'dan bahsederler. Onlara göre İran kaynaklarında Efrâsiyab olarak geçen kahramanın adının Türkçe'si veya lâkabı Tonga Alp Er'dir. Aynı kahraman, Cüveynî'de, Buku Han, Şahâbeddin Mercânî'de Buka Han bin Pişing olarak geçer. Mes'ûdî'ye göre Kök-türk hakanlar ı , Cüvenyî'ye göre Karahanl ı ve Bu-dist Uygur hükümdarlar ı , Ş ecere-i Terâkime'yegöre Selçuklu sultanları kendilerini Efrâsiyab neslinden kabul ederlerdi. Çeşitli kaynaklarda hakkında pek çok bilgi bulunan Alp Er Tonga'nm hayatı etrafında teşekkül etmiş destan bugüne intikal etmemiştir. Ancak Dîvânü Lûgati't-Türk'teki sagu, bu destanın şüphesiz bazı değişikliklerle 11. asra intikâl etmiş küçük bir parçası olabilir. Atsız'a göre; İranlıların meşhur destanı Şehname 'deki Efrâsiyab'la ilgili bölümlerde Fîrdevsi, Türkler arasında sözlü olarak yaşayan Alp Er Tonga destanından da faydalanmıştır. Şu destanı , M.Ö.330-327 yıllarındaki hâdiselere aittir. Bu târihlerde Makedonyalı İ skender, İran'ı veTürkistan'ı istilâ etmişti. O sırada Türklerin başında Şu adlı bir hükümdar bulunuyordu. Destan, Türk-lerin İskender'le çarpışmalarını ve doğuya çekilmelerini anlatır. Bu arada doğuya çekilmeyen ve batı Türkistan'da kalan 22 ailenin, Oğuz boylarını teşkil ettiklerini destandan öğreniriz. Bu parçayı Kaşgarlı Mahmud, Oğuzlara niçin Türkmen dendiğini anlatmak üzere "Türkmen" maddesinde Arapça olarak kaydetmiştir. Ancak Kâşkarlı Mahmud'da İskender, "Zülkarneyn" adıyla geçmektedir.
Oğuz Kağan destanı, Alp Er Tonga'dan da izler taşımakla beraber, daha çok M. Ö. 209-174 târihleri aras ı nda hükümdarl ı k yapm ı ş bulunan Büyük Hun Yabgusu Motun'un (Mete) hayatı etrafında teşekkül etmiş bir destandır. Maalesef bu bölüm de eski şekliyle ve bir bütün olarak bugüne intikâl etmemiştir. Bazı küçük ve muahhar parçalar bir tarafa bırakılırsa, bugün elimizde Oğuz Kağandestanı'na ait üç rivayet bulunmaktadır. 13. yüzyıldan sonra (en geç 16. yüzyılda) Uygur harfleriyle, fakat İslâm muhiti dışında tesbit edilmiş bulunan rivayet Türklerin müslümanlığından önceki şekli temsil etmektedir. Fakat bu rivayet çok kısadır. 14. yüzyılın başı nda Reşîdeddîn'in Câmiü't-Tevârih adlı eserinde yer alan Farsça Oğuz Kağan destanı oldukça uzundur. Bu Farsça şeklin, 13. yüzyılda Oğuzlar arasında yaşayan destanın tercümesi olduğu muhakkaktır. Hattâ belki de Reşîdeddîn,Türkçe olarak yazıya geçirilmiş bir Oğuz Kağan Destanı'm kullanmıştı . Reşîdeddîn rivayeti İslâmiyet'ten sonraki şekli temsil eder. Uygur harfli şekle göre oldukça uzundur, fakat destanın aslına daha uzaktır. Üçüncü rivayet, 17. yüzyılda Ebü'-Gazî Ba-hadır Han tarafından tespit edilmiştir. Diğerlerine göre çok daha muahhar olan bu parçada, hem Reşîdeddîn rivayetinden, hem de 17. yüzyıldaTürkmenler arasında yaşayan sözlü rivayetlerden faydalanılmıştır. 15. veya 16. asırda tesbit edilmiş bulunan Dede Korkut hikâyeleride aslında Oğuz Kağan destanının parçalarıdır. Başlangıçta Oğuz Kağan'ın şahsı etrafında teşekkül eden destan, sonradan diğer şahıslar etrafında genişletilmiştir.
Siyenpi destanı , 2. yüzyılda yaşamış olan Siyenpi hükümdarı Tan-şe-hoay Yabgu'nun hârikalı bir şekilde doğuşunu ve kahramanlığın ı anlatır.Türk destanının bu bölümü, Çin kaynakları tarafından çok k ı sa olarak tesbit edilmiştir. Bu des-tanın biraz değişmiş ve genişlemiş bir şekli, Rad-loff'ça Altay Türklerinden derlenmi ş tir. Köktürk destan ı : Köktürkler'in türeyi ş i ve ço- ğ almalar ı yla ilgilidir. Çin kaynaklar ı nda yer alanrivayetler "Bozkurt destan ı ", Re ş îdeddîn ve Ebü'l-Gazî Bahad ı r Hân'daki rivayet ise "Ergenekon des-tan ı " olarak bilinir. Ayr ı adlarla bilinen bu des-tanlar- asl ı nda ayn ı destan ı n birbirlerinden çok farkl ı la ş m ı ş ş ekilleridir. Uygur destan ı , türeyiş ve göç olmak üzere iki parçadan ibarettir. Çin kaynakları tarafından tesbitedilmi ş bulunan türeyiş parçası , Uygurların erkek bir kurttan türemelerini anlatır. Uygurların Ötüken bölgesinden Tarım havzasına göç etmeleri etrafında oluşan ikinci parça ise hem Çin kay-naklarında, hemde İran kaynaklarında yer almakta ve iki rivayet birbirini tamamlamaktadır. Yukarıdakı saca anlattığımız ve diğer sayfalarda metinleri yer alan
İslâmiyet öncesi Türk destanının bu parçalan, isimlerine bakılarak sadece belirli Türk boylarını ilgilendiren destanlar olarak düşünülmemelidir. 19. yüzyılda Altay Türk-leri'nden derlenen yaratılış bölümü, ne kadar değişikliğe uğramış olursa olsun ve ne kadar dar bir sahaya sıkışırsa sıkışsın bütün Türklerin koz-mogonisini yansıtmakta, ilk Türklerin yaratılış hakkında düşüncelerinin izlerini taşımaktadır. Şehnâme'den özetlenen Alp Er Tonga destanı , uzun asırlar süren İran-Turan mücadelelerinin izlerini taşır; Turan ise bütün Türk dünyasını ifade eder.Turan kahramanı Alp Er Tonga, bütün Türklerin ortak eserleri olan Kutad gu Bilig ve Dîvânü Lûgati't-Türk'te bir Türk beyi olarak geçer. Şu destanına gelince, o da Oğuz, Halaç ve Uygur’ları kucaklamaktadır. Oğuz Kağan destanıda sadece Oğuzların destanı değildir. Destandaki en önemli noktalardan biri Oğuz Kağan'ın beylerine Kıpçak, Karluk- Halaç ve Kanglı adlarını vermesidir. Bu nokta, Oğuz Kağan'ın bütün Türk boylarının atası olduğunu açıkça gösteriyor. Destan kahramanı , Oğuz Kağan adını taşımakla beraber Oğuz Kağan'ın "men Uy-gurnmg kağanı bola men (ben Uygurların kağanıyım)"demesi de dikkat çekicidir, İslamiyet’ten sonraki asırlarda
Oğuz Kağan destanı daha çok Oğuzlarda, özellikle Türkmenlerde yaşamış ve 17.yüzyılda Ebül Gazi Bahad ı r Han tarafından Türk-menler'den tesbit edilmiştir. Oğuz Kağan destanının parçaları olan Dede Korkut Hikayeleri deyince daha çok Türkmenistan, Azerbaycan ve Türkiye'de yayılmıştır. Ancak Korkut Ata hakkındaki rivayetlerin bugün Oğuzlar'da değil, Kazak Türkleri arasında yaşadığını ve hatta Kazak Türkleri'ninKorkut Ata'nın icad ettiği bir küyü (makam ı ) kıl kopuz ile çaldıklarını unutmamak lâzımdır. Dede Korkut hikâyelerinden Bamsı Beyrek'in de Özbek,Kazak ve Kırgız Türklerindeki Alpamış -Alpamıs-Alp Bamsı -Alp Manas destanlarıyla ilgisini, bu destanlar üzerinde çalışmış olan araştırmacılar ortaya koymuşlardır. Kök Türklerin ve Uygurların kurttan türemeside bütün Türkleri ilgilendiren ortak bir motiftir.Kurdun kutsallığı hakkındaki rivayetler bütünTürkler arasında yayılmıştır. 10. ve 11. asırdaki Arap ve Süryanî tarihleri, Bozkurt'un, Türklerin önünde bir yol gösterici olduğunu yazarlar. Kök-türk ve Uygurların atası olan Bozkurt (Kökböri),Oğuz Kağan destanında da bir kılavuz olarak görünür.
Nihayet Cengiz Han'dan sonra İlhanlılar çağındaki tarihçiler tarafından tesbit edilen Er-genekon destanıda eski Çin kaynaklarındaki Kök-Türklere ait Bozkurt destanının yeni bir varyantıdır. 17. yüzyılda Ebülgazi Bahad ı r Han, Şecerei Türk adlı eserinde Ergenekon destanının Moğollara mal etmekle beraber Moğol hanlarının Oğuz Han soyundan olduğunu ifade eder. Oğuz Han soyundan İlHan'ın oğlu Kıyan'ın torunlarından Börteçene, Moğolları Ergenekon'dan çıkarır. Bilindiği gibi Börteçene de Bozkurt demektir. Görüldüğü üzere İslâmiyet öncesi Türk des-tanına ait parçalar bütün Türkleri ilgilendirmekte,hepsinin ortak destan köklerini olu ş turmaktadır.Araştırmalar ilerledikçe, İslâmiyet’ten sonra çeşitli Türk boylarında görülen farklı destanların daha başka vak'a, tip ve motiflerinin de İslâmiyet öncesi
Türk destan parçaları nda bulunacağı şüphesizdir.
Yaratılış bölümü 19. yüzyılda Radloff tarafından Altay Türklerinden derlenmiştir. AltayTürkleri eski Türk dinine mensup oldukları için destan, çok geç bir târihte tespit edilmesine rağmenTürklerin yaratılış hakkındaki en eski inançlarını yansıtmaktadır. Ancak destanın uzun asırlar boyunca çeşitli tesirler altında önemli değişiklikler gösterebileceğini de hatırdan uzak tutmamak lâzımdır. Saka bölümü, Al Er Tonga ve Şu destanları olmak üzere ikiye ayrılı r. Al Er Tonga M. Ö. 7. yüzyılda yaşamış olan ünlü Saka hükümdarıdır. Bu hükümdar, bütün Orta Asya'yı hâkimiyeti altında bulundurduğu gibi Kafkasları kuzeyden güneye aşarak Anadolu, Suriye ve Mısır'ıda fethetmiştir. Hayatı fetihlerle ve bilhasla İranlı Medlerle mücâdele halinde geçmiş , M. Ö. 626,625 veya 624'lerde Med hükümdarı Key-hüsrev tarafından bir ziyafete çağrılarak hile ile öldürülmüştür. Bu hâdisenin hât ı ras ı hem Türkler,hem İranlılar arasında yüzyıllarca yaşamıştır.
Alp Er Tonga; Asur kaynaklarında Maduva, Herodot'ta Madyez, İran ve İslâm kaynaklarınla Efrâsiyab olarak geçer. Onun hayatı ve savaşlar ı , müslümanlıktan çok önce Türkler tarafından büyük bir ihtimalle destanlaştırılmıştır. Kaşgarlı Mahmud'un Dîvânü Lûgati't-Türk'ündeki Alp Er Tonga sa-gusunun bu destana ait bir parça olması kuvvetle muhtemeldir. Câmiü't-Tevârih'teki Oğuz Kağan destanını Türkçe'ye çeviren Zeki Velidi Togan'a göre, Oğuz Kağan destanının ilk tabakasını Alp Er Tonga'nm hayatı ve savaşları teşkil eder. Hakikaten, destandaki Oğuz Kağan da, Alp Er Tongada Kafkasları kuzeyden güneye aşarak ÖnAsya'dafetihler yaparlar. Oğuz Kağan destanının ikinci tabakasını teşkil eden Hun hükümdarı Mete ise, Kafkasları aşıp Ön Asya'da fetihler yapmamıştır. O halde Oğuz Kağan Destanı'nda, Alp Er Tonga destanından izler bulunmaktadır. 11. yüzyılın iki büyük Türk yazarı , Yusuf Has Hâcib ve Kaşgarl ı Mahmud, Alp Er Tonga'dan bahsederler. Onlara göre İran kaynaklarında Efrâsiyab olarak geçen kahramanın adının Türkçe'si veya lâkabı Tonga Alp Er'dir. Aynı kahraman, Cüveynî'de, Buku Han, Şahâbeddin Mercânî'de Buka Han bin Pişing olarak geçer. Mes'ûdî'ye göre Kök-türk hakanlar ı , Cüvenyî'ye göre Karahanl ı ve Bu-dist Uygur hükümdarlar ı , Ş ecere-i Terâkime'yegöre Selçuklu sultanları kendilerini Efrâsiyab neslinden kabul ederlerdi. Çeşitli kaynaklarda hakkında pek çok bilgi bulunan Alp Er Tonga'nm hayatı etrafında teşekkül etmiş destan bugüne intikal etmemiştir. Ancak Dîvânü Lûgati't-Türk'teki sagu, bu destanın şüphesiz bazı değişikliklerle 11. asra intikâl etmiş küçük bir parçası olabilir. Atsız'a göre; İranlıların meşhur destanı Şehname 'deki Efrâsiyab'la ilgili bölümlerde Fîrdevsi, Türkler arasında sözlü olarak yaşayan Alp Er Tonga destanından da faydalanmıştır. Şu destanı , M.Ö.330-327 yıllarındaki hâdiselere aittir. Bu târihlerde Makedonyalı İ skender, İran'ı veTürkistan'ı istilâ etmişti. O sırada Türklerin başında Şu adlı bir hükümdar bulunuyordu. Destan, Türk-lerin İskender'le çarpışmalarını ve doğuya çekilmelerini anlatır. Bu arada doğuya çekilmeyen ve batı Türkistan'da kalan 22 ailenin, Oğuz boylarını teşkil ettiklerini destandan öğreniriz. Bu parçayı Kaşgarlı Mahmud, Oğuzlara niçin Türkmen dendiğini anlatmak üzere "Türkmen" maddesinde Arapça olarak kaydetmiştir. Ancak Kâşkarlı Mahmud'da İskender, "Zülkarneyn" adıyla geçmektedir.
Oğuz Kağan destanı, Alp Er Tonga'dan da izler taşımakla beraber, daha çok M. Ö. 209-174 târihleri aras ı nda hükümdarl ı k yapm ı ş bulunan Büyük Hun Yabgusu Motun'un (Mete) hayatı etrafında teşekkül etmiş bir destandır. Maalesef bu bölüm de eski şekliyle ve bir bütün olarak bugüne intikâl etmemiştir. Bazı küçük ve muahhar parçalar bir tarafa bırakılırsa, bugün elimizde Oğuz Kağandestanı'na ait üç rivayet bulunmaktadır. 13. yüzyıldan sonra (en geç 16. yüzyılda) Uygur harfleriyle, fakat İslâm muhiti dışında tesbit edilmiş bulunan rivayet Türklerin müslümanlığından önceki şekli temsil etmektedir. Fakat bu rivayet çok kısadır. 14. yüzyılın başı nda Reşîdeddîn'in Câmiü't-Tevârih adlı eserinde yer alan Farsça Oğuz Kağan destanı oldukça uzundur. Bu Farsça şeklin, 13. yüzyılda Oğuzlar arasında yaşayan destanın tercümesi olduğu muhakkaktır. Hattâ belki de Reşîdeddîn,Türkçe olarak yazıya geçirilmiş bir Oğuz Kağan Destanı'm kullanmıştı . Reşîdeddîn rivayeti İslâmiyet'ten sonraki şekli temsil eder. Uygur harfli şekle göre oldukça uzundur, fakat destanın aslına daha uzaktır. Üçüncü rivayet, 17. yüzyılda Ebü'-Gazî Ba-hadır Han tarafından tespit edilmiştir. Diğerlerine göre çok daha muahhar olan bu parçada, hem Reşîdeddîn rivayetinden, hem de 17. yüzyıldaTürkmenler arasında yaşayan sözlü rivayetlerden faydalanılmıştır. 15. veya 16. asırda tesbit edilmiş bulunan Dede Korkut hikâyeleride aslında Oğuz Kağan destanının parçalarıdır. Başlangıçta Oğuz Kağan'ın şahsı etrafında teşekkül eden destan, sonradan diğer şahıslar etrafında genişletilmiştir.
Siyenpi destanı , 2. yüzyılda yaşamış olan Siyenpi hükümdarı Tan-şe-hoay Yabgu'nun hârikalı bir şekilde doğuşunu ve kahramanlığın ı anlatır.Türk destanının bu bölümü, Çin kaynakları tarafından çok k ı sa olarak tesbit edilmiştir. Bu des-tanın biraz değişmiş ve genişlemiş bir şekli, Rad-loff'ça Altay Türklerinden derlenmi ş tir. Köktürk destan ı : Köktürkler'in türeyi ş i ve ço- ğ almalar ı yla ilgilidir. Çin kaynaklar ı nda yer alanrivayetler "Bozkurt destan ı ", Re ş îdeddîn ve Ebü'l-Gazî Bahad ı r Hân'daki rivayet ise "Ergenekon des-tan ı " olarak bilinir. Ayr ı adlarla bilinen bu des-tanlar- asl ı nda ayn ı destan ı n birbirlerinden çok farkl ı la ş m ı ş ş ekilleridir. Uygur destan ı , türeyiş ve göç olmak üzere iki parçadan ibarettir. Çin kaynakları tarafından tesbitedilmi ş bulunan türeyiş parçası , Uygurların erkek bir kurttan türemelerini anlatır. Uygurların Ötüken bölgesinden Tarım havzasına göç etmeleri etrafında oluşan ikinci parça ise hem Çin kay-naklarında, hemde İran kaynaklarında yer almakta ve iki rivayet birbirini tamamlamaktadır. Yukarıdakı saca anlattığımız ve diğer sayfalarda metinleri yer alan
İslâmiyet öncesi Türk destanının bu parçalan, isimlerine bakılarak sadece belirli Türk boylarını ilgilendiren destanlar olarak düşünülmemelidir. 19. yüzyılda Altay Türk-leri'nden derlenen yaratılış bölümü, ne kadar değişikliğe uğramış olursa olsun ve ne kadar dar bir sahaya sıkışırsa sıkışsın bütün Türklerin koz-mogonisini yansıtmakta, ilk Türklerin yaratılış hakkında düşüncelerinin izlerini taşımaktadır. Şehnâme'den özetlenen Alp Er Tonga destanı , uzun asırlar süren İran-Turan mücadelelerinin izlerini taşır; Turan ise bütün Türk dünyasını ifade eder.Turan kahramanı Alp Er Tonga, bütün Türklerin ortak eserleri olan Kutad gu Bilig ve Dîvânü Lûgati't-Türk'te bir Türk beyi olarak geçer. Şu destanına gelince, o da Oğuz, Halaç ve Uygur’ları kucaklamaktadır. Oğuz Kağan destanıda sadece Oğuzların destanı değildir. Destandaki en önemli noktalardan biri Oğuz Kağan'ın beylerine Kıpçak, Karluk- Halaç ve Kanglı adlarını vermesidir. Bu nokta, Oğuz Kağan'ın bütün Türk boylarının atası olduğunu açıkça gösteriyor. Destan kahramanı , Oğuz Kağan adını taşımakla beraber Oğuz Kağan'ın "men Uy-gurnmg kağanı bola men (ben Uygurların kağanıyım)"demesi de dikkat çekicidir, İslamiyet’ten sonraki asırlarda
Oğuz Kağan destanı daha çok Oğuzlarda, özellikle Türkmenlerde yaşamış ve 17.yüzyılda Ebül Gazi Bahad ı r Han tarafından Türk-menler'den tesbit edilmiştir. Oğuz Kağan destanının parçaları olan Dede Korkut Hikayeleri deyince daha çok Türkmenistan, Azerbaycan ve Türkiye'de yayılmıştır. Ancak Korkut Ata hakkındaki rivayetlerin bugün Oğuzlar'da değil, Kazak Türkleri arasında yaşadığını ve hatta Kazak Türkleri'ninKorkut Ata'nın icad ettiği bir küyü (makam ı ) kıl kopuz ile çaldıklarını unutmamak lâzımdır. Dede Korkut hikâyelerinden Bamsı Beyrek'in de Özbek,Kazak ve Kırgız Türklerindeki Alpamış -Alpamıs-Alp Bamsı -Alp Manas destanlarıyla ilgisini, bu destanlar üzerinde çalışmış olan araştırmacılar ortaya koymuşlardır. Kök Türklerin ve Uygurların kurttan türemeside bütün Türkleri ilgilendiren ortak bir motiftir.Kurdun kutsallığı hakkındaki rivayetler bütünTürkler arasında yayılmıştır. 10. ve 11. asırdaki Arap ve Süryanî tarihleri, Bozkurt'un, Türklerin önünde bir yol gösterici olduğunu yazarlar. Kök-türk ve Uygurların atası olan Bozkurt (Kökböri),Oğuz Kağan destanında da bir kılavuz olarak görünür.
Nihayet Cengiz Han'dan sonra İlhanlılar çağındaki tarihçiler tarafından tesbit edilen Er-genekon destanıda eski Çin kaynaklarındaki Kök-Türklere ait Bozkurt destanının yeni bir varyantıdır. 17. yüzyılda Ebülgazi Bahad ı r Han, Şecerei Türk adlı eserinde Ergenekon destanının Moğollara mal etmekle beraber Moğol hanlarının Oğuz Han soyundan olduğunu ifade eder. Oğuz Han soyundan İlHan'ın oğlu Kıyan'ın torunlarından Börteçene, Moğolları Ergenekon'dan çıkarır. Bilindiği gibi Börteçene de Bozkurt demektir. Görüldüğü üzere İslâmiyet öncesi Türk des-tanına ait parçalar bütün Türkleri ilgilendirmekte,hepsinin ortak destan köklerini olu ş turmaktadır.Araştırmalar ilerledikçe, İslâmiyet’ten sonra çeşitli Türk boylarında görülen farklı destanların daha başka vak'a, tip ve motiflerinin de İslâmiyet öncesi
Türk destan parçaları nda bulunacağı şüphesizdir.