19 Eylül 2013

Washington'daki Osmanlı Elçisi Alexandre Mavroyeni Bey ve Ermeni Gailesi (1887-1896)


MAVROYENİ PAŞA 

Türkiye’nin Washington Elçiliği 1867 yılında açılmış. O tarihten XIX. yüzyıl sonuna kadar sırasıyla şu Osmanlı Elçileri Washington’da görev yapmışlardır:
Edouard Blacque Bey (1867–1873),
G. d’Aristarchi Bey (1873–1883),
Hüseyin Tevfik Paşa (1883–1886),
Alexandre Mavroyeni Bey (1887–1896),
Mustafa Tahsin Bey (1896–1897) ve
Ali Ferruh Bey (1897–1901).
Washington’da görev yapmış Osmanlı Elçileri listesinin dördüncü sırasında yer alan Mavroyeni Bey (1848–1929), Padişahın birinci doktoru meşhur sertabib-i şehriyâri ve Âyan Meclisi üyesi Spiridon Mavroyeni Paşa’nın (1817–1902) oğlu idi.[1] 1887–1896 yıllarında Washington’da bulunmuş. 1902–1904 yıllarında Sisam Beyi, 1908’da Ayan Meclisi üyesi, 1911–1912 Viyana Büyükelçilisi olarak görev yapmıştır.
Mavroyeni Bey’in Washington Elçiliği, “Ermeni gailesi” açısından ilginç bir döneme rastlar. Onun Washington’da bulunduğu yıllarda (1887–1896), başlıca şu gelişmeler olmuştur: (i) Amerikan misyonerlerinin teşvikiyle Türkiye’den Amerika’ya Ermeni göçleri hızlanmıştır, (ii) Amerika’da hatırı sayılır bir Ermeni kolonisi oluşmuştur (iii) Hınçak ve Taşnaksutyun adlı Ermeni ihtilal örgütleri kurulmuş ve Türkiye’de kanlı eylemlere girişmişlerdir (iv) Ermeni ihtilâlcileri, özellikle Hınçak komitecileri, Amerika’daki Ermeni kolonisine de el atmışlar ve Atlantik ötesinde de Türkiye’yi hedef alan ihtilâlci Ermeni komiteleri kurmuşlardır (v) Osmanlı vatandaşlığından Amerikan vatandaşlığına geçen, Amerikan pasaportu alan ve dolayısıyla ABD’nin koruyuculuğuna sığınan Ermeni ihtilâlcileri Türkiye’ye sızmaya başlamışlardır (vi) Amerika’da bir Ermeni basını doğmuş ve Türkiye aleyhinde sistematik yayınlara girişmiştir, (vii) Amerikan misyonerleri Türkiye aleyhindeki propagandalarına hız vermişlerdir (viii) Amerikan basınında Ermeni propagandası artmıştır vs., vs.
Bütün bu gelişmeler, Washington’daki Osmanlı Elçisi Mavroyeni Beyi sürekli uğraştırmıştır. Onun bu konulardaki çalışmalarıyla ilgili olarak Türk ve Amerikan diplomatik arşivlerinde pek çok belge vardır. Bu belgelerin bir bölümü Osmanlı Diplomatik Belgelerinde Ermeni Sorunu / Documents Diplomatiques Ottomans. Affaires Arméniennes /adlı dört ciltlik kitabımda bulunacaktır.[2]
Türkiye’den Amerika’ya Ermeni Göçleri
Türkiye’den Amerika’ya Ermeni göçlerini Amerikan Protestan misyonerleri başlatmıştır. Misyonerler, Ermeniler arasında Yeni Dünyaya ilgiyi ve merakı arttırdılar. Misyonerlerle tanışmadan önce Ermeniler Amerika’yı tanımıyor ve Amerika’ya göç etmiyorlardı. XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar Amerika’da bir Ermeni varlığı yoktu.
Misyonerler 1840’lardan başlayarak bazı Ermeni gençlerini seçip yüksek öğrenim için Amerika’ya gönderdiler ve onların bir bölümünü Amerikan teoloji fakültelerinde, bir bölümünü de diğer fakültelerde okutup yetiştirdiler. Bunlardan geri dönenleri misyoner yardımcısı olarak yanlarına aldılar.
Amerikan üniversitelerinde okuyan Ermeni gençlerinin bir bölümü, doktor, dişçi, mühendis gibi meslek sahibi oldular ve Amerika’da kaldılar. 1890’da 70 kadar Ermeni üniversite genci göçmen olarak Amerika’ya yerleşmişti. Amerika’da okuyup meslek sahibi olan Ermenilerden bazıları da Amerikan pasaportu ile Türkiye’ye dönüp iş tutmuşlardı. Örneğin 1891 yılında, İstanbul’da Amerikan vatandaşı 6 Ermeni doktor ve 2 Ermeni dişçi vardı. Amerika’da kalan okumuş Ermeni gençleri Amerikan Ermeni kolonisinin çekirdeğini oluşturdular. Bunlar sayıca azdı, ama yüksek öğrenim görmüşlerdi, genç ve dinamik kişilerdi. Aynı zamanda koyu birer Türk düşmanı olarak yetiştirilmişlerdi. Amerika’da Türk düşmanlığını yaymak ve Türk imajını karalamak yolunda etkin bir rol oynadılar.[3]
Amerika’ya yerleşen ikinci Ermeni grubu küçük tüccar takımıdır. Bunların Amerika’ya göçlerini Türkiye ile ticaret yapan Amerikan tacirleri ile Misyonerler teşvik ettiler[4] ve onların Atlantik ötesinde iş tutmalarına yardımcı oldular. Bu Ermeni iş adamları Türkiye’den Amerrika’ya halı, kilim gibi mallar götürürken Türk düşmanlığını da götürdüler.
Okumuşların ve küçük tüccar takımının ardından, vasıfsız Ermenilerin de Amerika’ya göçlerine sıra geldi. Vasıfsız Ermenileri Amerika’ya göndermek için işbilen bazı Ermeniler Harput’ta, İstanbul’da, Boston’da şebekeler oluşturdular. Neredeyse toplu bir göç hareketi başladı. 1890’larda Osmanlı Ermenilerinin Amerika’ya göçleri gittikçe arttı. XIX. yüzyılın ikinci yarsında Amerika zaten dünyadan göçmen alıyordu. Eski Dünyadan Yeni Dünyaya göçler sürüp gidiyordu. Türkiye’den veya Osmanlı ülkesinden ABD’ye göçler de bu genel göç akını içinde yerini aldı.
Mavroyeni Bey, Türkiye’den Amerika’ya göçleri yakından izliyordu. Onun bildirdiğine göre, 1889 yılında 1190 Osmanlı vatandaşı Amerika’ya göç etmiş. 1890 yılının yalnız ilk yarısında göç edenlerin sayısı 2167 olmuş. Göçmenlerin bir bölümü Suriyeli, geri kalanları ise Ermeni idi. Osmanlı Rumlarından ve Yahudilerinden göç eden pek azdı. Müslümanlardan veya Türklerden ise göç eden hemen hiç kimse yoktu.[5]
Birkaç ay sonra Mavroyeni Bey, “Ermeni” gibi gösterilen bazı Müslümanların da göçmenler arasında karışmış olduğunu bildiriyor.[6] Bu konuda yapılan bir araştırmada şunlar ortaya çıkmış: Harputlu Osman Hoca adlı bir Müslüman, iki oğluyla birlikte, Amerika’ya göç etmiş. Ermenilerle birlikte Türkiye’den Amerika’ya göç eden Müslümanların sayısı Kasım 1892 itibariyle şöyle tespit edilmiş: Worcester’de yaklaşık 30, Providence’da da 30, Michigan’da 20, Saint Louis’de 10 kişi. Ayrıca Massachussets eyaletinde 40 kişi. Toplam yaklaşık 130 kişi. ABD’nin başka eyaletlerinde de bazı Müslüman göçmenler bulunabileceği tahmin ediliyor. Bu Müslümanların Amerikan misyonerlerince göçe özendirildiği, misyonerlerin asıl amaçlarının bu insanları Hıristiyanlaştırmak olduğu belirtiliyor. ABD’de Ermeni göçmenlerin sayısı ise 1892 yılında 10.000 kadardı.[7]
30 Haziran 1891’de biten yıl içinde Osmanlı İmparatorluğundan Amerika’ya toplam 3957 kişi, 30 Haziran 1892 sona eren yılda ise 6335 kişi göç etmişti.[8] Yani göçler yıldan yıla katlanarak artış göstermişti: 1889’da 1190, 1890’da 3957 ve 1891’de 6335 kişi göç etmiştir. Göç edenlerin büyük çoğunluğunu Ermeniler oluşturmaktadır.
Türkiye’den Amerika’ya Ermeni göçleri sürüp gitmiş ve misyonerlerin belki istemedikleri boyutlara ulaşmıştır. Daha sonraki yıllarda Harput gibi, Merzifon gibi yörelerde yaşayan Ermeniler neredeyse topluca Amerika’ya göçmüşler ve misyonerler buralardaki cemaatlerini kaybetmişlerdir. 1890’larda ABD’de küçümsenmeyecek bir Ermeni kolonisi doğmuştur. İlk Ermeni göçmenleri Massachussets eyaletinin Worcester şehrine yerleşmişler ve orada 1891 yılında Amerika’daki ilk Ermeni kilisesini kurmuşlardır. Bu eyaletin merkezi olan Boston şehri, Amerikan misyoner örgütü The American Board of Commissioners for Foreign Missions’in de merkezi idi. 1810 yılında kurulmuş olan bu örgüt, 1820’lerden beri Türkiye’ye misyonerler gönderiyordu. Osmanlı İmparatorlundaki bütün Amerikan misyoner kuruluşları bu örgüte bağlı idi. Amerika’da ilk Ermeni kolonisi de bu güçlü misyoner örgütünün yanında ve onun koruyucu kanadı altında oluşmuştur.
Türkiye Elçisi ile ABD Dışişleri Bakanı Arasında Tartışmalar Başlıyor.
Misyonerlerin yetiştirmesi Ermeni aydınlarının güdümüne giren Ermeni göçmenleri, Amerika’da sistematik Türk düşmanlığı propagandasının başlıca kaynaklarından biri olmuştur. Misyonerler kendilerine bir müttefik daha kazanmışlardır. O zamana kadar misyonerler Amerika’da Türk düşmanlığı propagandasını neredeyse tek başlarına yürütüyor, ancak zaman zaman Amerikan gazetelerini de yanlarına çekiyorlardı. Bundan böyle ise Ermeni göçmenlerini de yanlarına alarak bu propagandaya güç katacaklardı. Koroya çığırtkan Ermeniler de katılmıştı artık.
1890’da Washington’daki Türkiye Elçisi ile Amerikan Dışişleri Bakanı arasında yazılı-sözlü bir tartışmadır başladı. Tartışma konusu, Amerika’daki Ermeni propagandası ve Amerikan dinî kuruluşlarının Türkiye aleyhindeki tutumları idi. Mavroyeni Bey, 23 Mart 1893 günü Amerikan Dışişleri Bakanı Mr. Gresham’ı ziyaret ediyor ve misyonerlerin Türkiye’ye karşı tutumlarını şikâyet ediyor. Şunları söylüyor:
“Farz ediniz ki, Amerika Birleşik Devletlerine meselâ Fransız misyonerleri gelmişlerdir. Yine farz ediniz ki bu misyonerler, Kızılderililer arasında eğitimi yaygınlaştırmakla yetinmemekte, fakat aynı zamanda onlara din değiştirtmek için ve özellikle onların ihtilâl emellerini desteklemek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bana söyler misiniz:  bu durumda Amerikan Hükümeti acaba ne yapardı? Osmanlı Hükümeti, Türkiye’de yaşayan Amerikan misyonerlerinin haklarını tanımaktadır. Fakat misyonerlerin bize karşı olan Ermenilere sempati beslemelerini, arka çıkmalarını onaylayamaz”[9]
5 Ekim 1893’te, “Universal Peace Union” (Evrensel Barış Birliği) adlı Amerikan derneği üyleri, Philadelphia’da, “St. Sauveur” adlı kilisede toplanıp Ermeni ihtilâlcilerin Türkiye’den isteklerini destekleyen ve Osmanlı devletini karalayan bir karar örneği kabul ediyorlar. Bu karar metnini Berlin antlaşmasını imzalamış olan devletlere ve basına gönderiyorlar. Karar, Amerikan misyonerlerinin eseridir, onların kafasından ve kaleminden çıkmıştır.
Osmanlı Elçisi Mavroyeni Bey, bu kararı alıyor, imzalı bir nota ile birlikte Amerikan Dışişleri Bakanı Mr. Gresham’a sunuyor: “Universal Peace Union adlı derneğin amaçları ve teorileri hakkında söyleyecek bir şeyim yoktur. Fakat Ekselânslarına şunu kanıtlamayı arzu ediyorum ki, size daha önce de söylemiş olduğun gibi, Amerikan misyonerleri ve onlara bağlı olanlar, gayretlerinde Ermeni ihtilâlcilerine karşı sempatilerini hiç gizlememektedirler.”[10] Diyor.
Mavroyeni Bey, Amerikan misyonerleriyle kapışmaktadır. Kavga devam edecektir.
İstihbarat Toplama ve Ermeni Komitecilerini Yakından İzleme İşi
Hınçak komitesinin Amerika’da da örgütlenmesi üzerine, Türkiye’nin Washington Elçiliği istihbarat toplama ve komitecileri yakından izleme ihtiyacı duydu. Gerçi New York, Boston ve Şikago’da konsolosluklarımız vardı ve oldukça iyi çalışıyorlardı. Ancak onların derledikleri bilgiler yetersiz kalıyordu.
Mavroyeni Bey, Massachussets eyaletinde yoğunlaşmış olan Ermeni kolonisi içinden haber almak istiyordu. Bunun için önce oralarda yaşayan Ermenilerden ajanlar veya muhbirler tutmayı yeğledi. Boston Başkansolosu Jasigi aracılığıyla,Bogigian adlı bir Ermeni iş adamını angaje etti. Bogigian, yaklaşık 15 yıldır Boston’da oturuyor, yıldan yıla Türkiye’ye de gidip geliyor ve Türkiye Başkonsolosluğu ile iyi ilişkiler içinde bulunuyordu. Mavroyeni Bey, 12 Ocak 1894 günü Hariciye Nazırı Said Paşa’ya şunları yazıyor:
“3 Ocak tarihli 4 özel sayılı raporumla, Bay Bogigian’ı hizmetimize almayı başardığımı, onun aracılığıyla “Hınçak” komitesi üyelerini kamuoyuna teşhir ettiğimizi ve nüfuzlu misyonerlerin çoğunun nüfuzunu ve parasını komitecilerden ayırdığımızı Ekselânslarına arzetmekle onur kazanmıştım.
“Son olarak Bogigian, kendisini ölümle tehdit eden iki mektup almıştır ki, bunların “Hınçak” komitesinden geldiği apaçıktır.
“Bu mektupları alıp polise götürmesini, polis aracılığıyla mektupları yazanın ortaya çıkarılmaya çalışmasını derhal Boston Başkonsolosumuza yazdım.
“Hınçak” komitesi üyesi bazı Ermeniler, Amerikan Cumhurbaşkanına gönderilecek ve tabii Hükümeti Şahaneyi karalayacak bir dilekçe için Boston’da ve civar kasabalarda imza toplamaya başlamışlardır.
“Bu dilekçe, imzasını almak için Bay Bogigian’a da gösterilmiştir. O bunu, imzalamayı reddetmiştir. Hemen arkasından kendisi Amerikan Cumhurbaşkanına bir mektup göndermiş ve Ermenilerin iftiralarına karşı Başkanı önceden uyarmıştır. Bu gerçekten fevkalâde mektubun örneğini Ekselânslarına sunuyorum.
“Bu arada Türkiye’de yaşayan ve Amerika’daki Ermenilerle haberleşen Ermenilerin isimlerini ortaya çıkarabilmek için araştırmalarımı sürdürüyorum. “Hınçak” komitesinin yıkıcı entrikaları hakkında Amerikan hükümetine ve kamuoyuna ne kadar çok delil gösterilirse, Amerikan kamuoyunun ve özellikle misyonerlerin Ermenilere karşı sempatileri o kadar azaltılmış olur. Son zamanlarda benimsediğim bu plan etkili ve davamıza yardımcı olur diye düşünüyorum”[11]
Gizli ajan olarak Mavroyeni Bey’in hizmetine girmiş olan Bogigian adlı Ermeni, 10 Ocak 1894 günü Amerikan Cumhurbaşkanına şu mektubu yazmıştır:
Bogigian’dan ABD Başkanına Mektubun Çevirisi
 
Boston, 10 Ocak 1894

“Ekselâns,
“Amerikan vatandaşlığına geçmiş olan ve Boston’da oturan bir Ermeni olarak, Amerikan vatandaşlığına geçmiş Ermeniler ve onların Türk Hükümetine karşı niyetleri hakkında Kongreye mesajınız için Ekselânslarına hararetle teşekkür etmekle onur kazanırım.
“Amerikan vatandaşlığına geçen Ermenilerin bir çoğunun karışıklık çıkarmak niyetiyle Türkiye’ye döndükleri, Türk Hükümetinin de bu kötü niyetlileri yakalamasının tabii olduğu pek doğrudur.
“Birkaç gün önce bana, Ekselanslarına hitaben yazılmış bir dilekçe gösterdiler ve diğer Ermenilerle birlikte bunu imzalamamı istediler. Okuduktan sonra mektubu imzalamayı reddettim, çünkü gördüm ki bunun içinde birçok hata vardır.
“Benim Türkiye’de işlerim vardır ve yılda bir defa oraya gitmek durumundayım. On dört yıldır taşıdığım Amerikan pasaportuma her zaman (Türkiye’de) saygı gösterilmektedir ve gerektikçe her zaman himaye görmekteyim.  Ziyaret için veya iş için Türkiye’ye dönen diğer Ermeniler de durum aynıdır.
“Söz konusu mektup Boston’da ve civarında oturan saygıdeğer Ermenilerin birçoğu tarafından imzalanmamıştır. İmzalamış olanların çoğu bir ihtilâl komitesinin üyeleridir.
“Amerikan vatandaşlığına geçmiş olan ve Birleşik Devletlerin refahı için çalışan Ermeniler Türkiye’de herhangi bir güçlükle karşılaşmamaktadırlar.
“Saygı vs.
(İmza) H. BOGİGİAN”[12]

Bu mektubu yazan Bogigian, Türkiye’nin Boston Başkonsolosu Jasigi ile birlikte, Şubat 1894’te Washington’a gidiyor ve Elçi Mavroyeni Beyi ziyaret ediyor. Birlikte, Hınçak komitesinin faaliyetleriyle ilgili haber toplama konusunu görüşüyorlar. Bogigian, komitecilere karşı olduğu için Elçiliğe hizmette bulunduğunu, fakat “casus” olarak görülmek istemediğini söylüyor. Yani amacı, Türk hükümetine hizmet etmek değil, kendi inandığı prensiplere hizmet etmek imiş. Bunun için Hınçak örgütü hakkında Elçiye bilgi veriyor. Gülbenkiyan Kardeşler adlı Ermeni şirketinin de komitecilere para yardımı yaptığını ileri sürüyor. Mavroyeni Bey, daha fazla istihbarat toplayabilmek için Hınçak üyesi bir Ermeninin para karşılığı kazanılmasını istiyor. Aynı zamanda Amerikan gizli polisinin bir üyesinden da faydalanılması üzerinde duruyor. Türkiye’de işleri olan, zaman zaman Türkiye’ye gelen Amerikalı Ermenilerin, Hınçak komitecilerinden uzak durmaya çalıştıklarını rapor ediyor.[13]

Mavroyeni Bey, 1894 Martında, Boston’daki Amerikan gizli polisi içinden bir gizli ajan tutuyor ve onun aracılığıyla Hınçak komitesini yakından izletiyor. Bu Amerikalı ajana haftada 65 dolar, ayda 260 dolar ödüyor. Amerikalı gizli ajan, aldığı parayı hak ediyor ve Mavroyeni Bey’e önemli raporlar veriyor. Amerika’daki Hınçak örgütünün başında Garabedian adında bir ihtilâlci vardır, onun Boston’da sağ koluChitjian adında bir komitecidir. Aslen papaz olan ve bir süre Amerikan misyonerlerinden maaş alan Chitjian sonra papazlığı bırakıp kendisini tamamen ihtilâlciliğe vermiş. Bunun üzerine maaşı kesilmiş ve o da misyonerlere düşman kesilmiş. Profesyonel bir ihtilâlci olmuş ve gecesini gündüzünü ihtilâl davasına vermiş. Hınçak komitesinin en güvenilir adamı olmuştur. Amerikalı ajan Chitjian ile ahpaplık kuruyor ve Hınçak’ komitesinin Amerrika’daki gizli çalışmaları ve dış ilişkileri hakkında Osmanlı Elçisine üstüste raporlar yetiştiriyor. Mavroyeni Bey, bu raporları Hariciye Nazırı Said Paşa’ya sunuyor. Örneğin yalnız 11 Haziran 1894 tarihli bir yazı ekinde 14 rapor birden gönderiyor.[14] Gönderirken bu raporlara dayanarak, Ermeni ihtilâlcilerin Amerika’daki faaliyetleri hakkında bazı açıklamalarda da bulunuyor. Özetle şunları söylüyor:
“Amerika’daki Hınçak hareketinin başında Garabedian ile Chitjian vardır. Bu parti veya komite, her ülkede değişik taktikler izlemektedir. Örneğin Atina’da yaptığını Boston’da yapmamaktadır. Amerikalı ajanımız maalesef Ermenice bilmiyor. AmaChitjian iyi İngilizce biliyor ve İngilizce konuşuyorlar. Birkaç ay öncesine kadar papazlık yapan ve misyonerlerden maaş alan Chitjian artık papazlığı bırakmıştır ve şimdi yalnız ihtilâl işiyle uğraşmaktadır. Misyonerlerden aldığı para kesilmiştir. Kendisi dindar bir insan değildir, iki yüzlüdür. Chitjian ve partisi Rus dostudur ve Türkiye’deki Ermenilerin imdadına Rusya’nın yetişeceğine inanmaktadırlar. Hınçaklar, Ermeni ihtilal hareketinin asıl başının Eçmiyazin’deki Katolikos olduğuna ve onun da Rusya ile tam uyum içinde bulunduğuna inanmaktadırlar. Davalarını soğutmamak için Türkiye’nin sürekli kargaşa içinde bulunmasını istemektedirler. Hınçakların Amerika’da izledikleri taktik ise iki noktada toplanmaktadır: (1) Amerikan kamuoyu önünde Ermeni isteklerinin sürekli propagandasını yapmak ve aynı zamanda Türkiye’yi sürekli olarak kötülemek (2) Amerika’daki Ermenilerini örgütlemek ve her Ermeni ferdini Türk olan her şeye karşı bir kin ocağı haline getirmek. Hınçak, her yerde kendisine müttefikler aramakta ve örneğin Araplarla işbirliği yapmaktadır. Bu komite için en önemli olan şey paradır ve bunu da Amerika’daki Ermenilerden toplamaktadır. Toplanan para Atina’ya gönderilmektedir. Hınçak komitesi Amerika’dan silah ve mühimmat satın almamaktadırlar. Amerika’da, İngiltere’de gördüğü desteği bulamamakta ve buna öfkelenmektedir. Komiteciler bazan kendi aralarında da kavga etmektedirler. Türkiye ile haberleşmelerini doğrudan değil, daha ziyade Atina aracılığıyla yapmaktadırlar. Amerika’daki Hınçak örgütü, Atina’da bulunan örgüt merkezine bağlıdır. Garabedian ve Chitjian da mektuplarını yalnız Atina’ya göndermektedirler...”
Mavroyeni Bey, bunları Said Paşa’ya anlattıktan sonra, gönderilen paranın bitmek üzere bulunduğunu da bildirmekte ve 500 dolar daha gönderilmesini istemektedir. Ajanımızın Hınçak elebaşılarına çok yoklaştığını, araştırmalarının sürdürmesinin yararlı olacağını söylemektedir.
Diğer taraftan Mavroyeni Bey, Boston’da oturan Khatchadourian adlı bir Ermeniyi de paralı ajan olarak tutmak üzere olduğunu bildirmektedir. Onu Bogigiantavsiye etmiştir. Bu Ermeni gizli ajanına ayda 125 dolar ödenecektir. Ancak açgözlü biri olduğu anlaşılan Khatchadourian, bir yıllık maaş tutarının peşin olarak bankaya yatırılmasını istemiştir. Mavroyeni Bey ise aydan aya ödeme yapmak istemektedir. 1894 Haziran başlarında yeni ajan adayı ile görüşmeler devam ediyordu.[15]
Bu görüşmeler olumlu sonuçlanmıştır. Khatchadourian, 125 dolar aylıkla Türkiye Elçiliği için ajanlık yapmayı kabul etmiş ve Boston’daki Ermeni komitecileri hakkında raporlar vermeye başlamıştır. Mavroyeni Bey, Khatcahdourian’ın verdiği raporlardan birini 9 Ekim 1894’te Hariciye Nazırı Said Paşa’ya da göndermiştir.[16]
Bu Ermeni üç ay kadar Elçiliğimiz hizmetinde çalışmış ve ücretlerini almıştır. AncakMavroyeni Bey, onun çalışmalarından hiç memnun kalmamıştır. Bu arada Elçliğimiz hizmetindeki ilk Ermeni ajan Bogigian, hem Türk Hükümeti aleyhine hem de kendisinin tavsiye etmiş olduğu Khatchadourian aleyhine dönmüştür.Khatchadourian’ın Türk casusu olduğunu Ermenilere ifşa etmiştir. Bunun üzerine bu Ermeni ajanın işine son verilmiş, son maaşı da ödenerek Elçilikle ilişkisi kesilmiştir.
Mavroyeni Bey, bu küçük olaydan bir ders çıkarmış: Böyle Ermenilerle iş görülemeyeceğini, onların sözlerine ve raporlarına güvenilemeyeceğini anlamıştır. İpleriyle kuyuya inilemeyecek olan Ermenilerin yerine Amerikan dedektifleri aracılığıyla iş görmeye yönelmiştir. Ancak Amerikan ajanına, Ermeni ajana ödenenin iki katı para ödemek gerekmiştir. Günlük 8, aylık 250 dolarla bir detektif aranmış, fakat New York’ta başvurulan detektiflik büroları Ermeni komitecilerini izlemek için bir değil birkaç detektif kullanmak gerektiğini ileri sürmüşlerdir.[17]
Ocak 1895’te detektif aramaları devam ediyor. New York’taki detektiflik bürolarından bir ajan angaje edemeyen Mavroyeni Bey, bu defa Boston’a dönüyor ve bir detektif bulması için oradaki Başkonsolos Jasigi’ye talimat veriyor. Angaje edilecek detektif, Massachusetts eyaletinin Worcester, Lowell, Lynn şehirlerinden birinde, ama şimdilik Ermeni komiteciliğinin en yoğun olduğu Worcester’de çalışacaktır. Mavroyeni Bey, tutulacak detektif için şu ayrıntılı direktifi veriyor:
“1. Detektif, yapacağı araştırmaları sonucunda tespit edeceği önemli ve ciddi olguları rapor edecek, raporlarında gereksiz ayrıntılara girmeyecek,
2. Raporlarını ikişer nüsha olarak gönderecek,
3. Ermenilerin, entrikalarını ortaya çıkaracak,
4. Topladıkları paranın miktarını öğrenecek,
5. Onların projelerini ortaya çıkaracak,
6. Ermenilere para yardımında bulunan Amerikalıların isimlerini tespit edecek,
7. Komitecilerin elebaşılarını ortaya çıkaracak,
8. Gizli Ermeni derneklerinin isimlerini bize bildirecek,
9. Amerika’daki Ermenilerin haberleştiği Türkiye’deki Ermenilerin isimlerini saptayacak,
10. Onların neler yazdıklarını öğrenecek,
11. Amerika’dan Türkiye’ye silâh gönderip göndermediklerini öğrenecek,
12. Amerika’da Ermenileri Türkiye aleyhine kışkırtan Rus Hükümeti ajanları bulunup bulunmadığını saptayacak,
13. Rusya hizmetindeki ajanların isimlerini bize bildirecektir.
Yeni ajan, eski ajanın Elçiliğe göndermiş olduğu rapor hakkında da bilgilendirilecektir.”
Mavroyeni Bey, Boston Başkonsolosuna gönderdiği bu talimatın örneğinin yeni ajana verilmesini istiyor ve bu işin pek ciddi olduğunu, çok sıkı tutulması gerektiğini vurguluyor.[18]
Boston Başkonsolosu Jasigi, Elçinin talimatı doğrultusunda Pinkerton Detektiflik Bürosundan bir detektif tutuyor. Yeni gizli ajan çabucak işe koyuluyor ve ilk çırpıda şu konularda önemli bilgiler toplayıp Mavroyeni Beye rapor ediyor: (i) Belli başlı Ermeni komitecilerinin isimleri, ( ii ) Ermeni komitelerinin adları, (iii) Türkiye-İran sınırında Ermeni ajanları ve bunların Türkiye’deki Ermenilerle haberleşmeleri ve (iv) Amerika’daki Ermeni komitecilerin hangi yollarla Türkiye’deki Ermenilerle haberleştikleri.
Mavroyeni Bey, Amerikalı detektifin bu konularda kaleme almış olduğu üç raporu, 1895 Ocak sonunda Hariciye Nazırı Said Paşa’ya gönderiyor.[19]
Osmanlı Elçisi, yeni gizli ajanın çalışmalarından memnun görünüyor. Onun aracılığıyla topladığı istihabaratı İstanbul’a sunuyor.  Hınçak komitesi, Şubat 1895’te Worcester’de bir toplantı düzenlemiştir. Mavroyeni Bey, bunu rapor ederken, Ermeni komitecilerinin planlarının Türkiye aleyhinde sürekli iftiralar olduğunu, bunları icat edip yayarken “çamur at, izi kalsın” düşüncesiyle hareket ettiklerini söylüyor ve bu toplantıda şu yalanların ortaya atılmış olduğunu bildiriyor:
( 1 ) Kürtler, birçok Ermeninin derilerini yüzmüşlerdir,
( 2 ) Sultan Abdülhamid’in Başkâtibi Süreyya Paşa zehirlenmiştir,
( 3 ) Zehirleme olayları Türkiye’de yaygındır,
( 4 ) Kürtler, Sasun’da Ermeni kadınlarına, kızlarına tecavüz etmişlerdir...
Mavroyeni Bey, Worcester’deki Ermenilerin herr Pazar toplanıp bu gibi iftiraları tekrarladıklarını bildiriyor. New York’taki Emenilerin de bir toplantı yaptıklarını, toplantıya Derounian adlı papazın başkanlık ettiğini ve yaptığı konuşmada Türk Hükümetine saldırdığını bildiriyor.[20]
Amerikan detektifi Worcester’de işe koyulmuştu ve ilgi çekici raporlar veriyordu. Ancak çok geçmeden işi bıraktı veya bırakmak zorunda kaldı. Mavroyeni Bey, 28 Şubat 1895 günü Said Paşa’ya şunları yazdı:
“...Worcester’deki Ermeni ihtilâlcilerinin hareketlerini izlemek için bugüne kadar çalıştırmakta olduğumuz Pinkerton Ajansı, durumu dikkatle inceledikten sonra bu işe devam etmesinin imkânsız olduğunu bana bildirdi. Söylediğine göre Worcester’e giden her Amerikalı, Ermenilerin şüphelerini üzerine çekiyormuş. Ajans, bu işi ancak bir Ermeninin yapabileceğini söylüyor...
“Bir başka ajansın 8 dolar gündelikle bu işi yapıp yapamayacağını araştırması için Boston Başkonsolosumuza yazdım. New York Başkonsolosumuz bu fiyata orada bir şey yapılamayacağını daha önce bana bildirmişti. Şurası kesindir ki, Pinkerton Ajansının Worcester’deki Ermeni ihtilâlcileri hakkında bize sağlamış olduğu bilgiler çok ilginç idi.
“Worcester Ermenileri her Pazar günü seans halinde toplanmaya devam ediyorlar. Bu toplantılarda, Türkiye’den aldıkları mektupları okuyor ve Hükümeti Şahanenin yaptığı sözde zulümleri anlatıyorlar. Bu yolla kamuoyunu uyanık tutmaya çalışıyorlar...”[21]
Mavroyeni Bey, hem Ermeni hem de Amerikalı gizli ajanlar kullanarak ihtilâlci Hınçak komitesinin faaliyetlerini izlemiştir. Epeyce bilgi toplamış ve bunları bir yandan Hariciye Nezaretine gönderirken, diğer yandan kendi çalışmalarında da yeri geldikçe kullanmıştır. Fakat, çalıştırdığı ajanlar sık sık değişmiş veya değiştirilmiştir. Bu istikrarsızlık iki nedene bağlanabilir: (i) Ermeni tehditleri ve (ii) Parasızlık. Örneğin ilk ajan Bogigian, Hınçaklardan ölüm tehditleri almış ve Osmanlı Hükümeti aleyhime dönmüştür. Belki öteki ajanlar da deşifre olunca ölümle tehdit edilecekler veya öldürüleceklerdi. Fakat asıl parasızlık yüzünden daha fazla ve daha uzun süreyle gizli ajanlar kullanılamamıştır, denilebilir. Mavroyeni Bey’in, gizli ajanlara ödeyebileceği para, günlük 8, aylık 250 dolarla sınırlıydı. O yıllarda bu para oldukça yüksek gibi görünse bile, New York gibi, Boston gibi şehirler için yetersizdi.
Ne olursa olsun Mavroyeni Bey, Ermeni komitecilerin peşlerini bırakmıyor. Şubat 1895’te, yeni bir Amerikan gizli ajanı tutması için Boston Başkonsolosuna talimat veriyor. Yeni baştan gizlice gizli ajan arayışı başlıyor...
Amerikan Pasaportlu Ermeni Komitecileri
Elçi Mavroyeni Bey’in Amerikan Dışişleri Bakanı ile başlattığı bir başka tartışma konusu Amerikan pasaportlu Ermeni ihtilâlcileri ile ilgiliydi. Hınçak komitesi, 1887’de kurulduktan bir süre sonra Amerika’daki Ermeni kolonisine de el atmış ve bu ülkede silâhlı Ermeni çeteleri kurmaya başlamıştı. Bu silâhlı komiteciler, ellerine Amerikan pasaportu verilip Türkiye’ye gönderilecekti. Amerikan vatandaşlığına geçmiş olacakları için bunlar Amerikan himayesinden yararlanacaklardı. Türk makamlarınca suçüstü yakalansalar bile cezalandırılamayacaklardı, çünkü kapitülasyonlar yüzünden suçlu Amerikan vatandaşlarını ancak Amerikan Konsolosluk mahkemeleri yargılayabilirdi, Türk mahkemeleri onları yargılayamazdı. Türkiye’ye saldırtılmak üzere, Rusya’da ve özellikle Kafkaslarda silâhlı Rus-Ermeni taburları kurulduğu gibi, şimdi Atlantik ötesinde de Amerikan-Ermeni çeteleri kuruluyordu, üstelik bu çeteciler Amerikan vatandaşları olacaktı. Hınçakların hesabı kısaca buydu. Mavroyeni Bey, gelişmeleri yakından izliyordu ve Ermeni komitecilerin oyununu bozmaya kararlıydı.
Hınçak komitesinin kurucularından ve teşkilâtçılarından biri olan Nishan Garabedian (ki kendisi Rupen Hanazad adıyla da bilinir), örgütün lideriNazarbegyan’ın özel elçisi ve Merkez Komitesinin delegesi sıfatıyla, 1890 yılında Amerika’ya gönderildi. Garabedian, Amerikan toprağına ayak basar basmaz yoğun bir çalışmalara girişti. Toplantılar, paneller düzenledi, ateşli nutuklar çekti, Türkleri ve Türkiye’yi karaladı, Boston, Worcester, Lowell, Lawrence vs. gibi çeşitli Amerikan şehirlerinde Hınçak komitesi şubeleri kurdu ve örgütü için 10.000 dolar kadar para yardımı topladı. [22]
Dr. Sampad Kaprielian adındaki bir başka Ermeni ihtilâlci aydını da 1891 yılında New York’ta Haik adlı bir Ermeni gazetesi çıkarmaya başladı. [23] Bu gazete, Ermenilerin yaşadıkları her yerde komiteler kurulmasını savunuyor, sürekli olarak Türkiye’yi karalıyor ve Türkiye Ermenilerini isyana kışkırtıyordu.[24] Ermeni ihtilâlcilerin sözcülüğünü yapan bu gazete, bir Ermeni devleti kurabilmek için, kan dökmek, öldürmek ve ölmek gerektiğini haykırıyordu. Ermeni gençlerini Amerika’da da isyana hazırlamak, onlara silah kullanmayı, savaşmayı öğretmek gerektiğini, Doğuda Ermeni-Rus birlikleri kurulmuş olduğu gibi Batıda daha güçlü Ermeni-Amerikan birlikleri kurmak lâzım geldiğini savunuyordu.[25]
Gerek Hınçak komitesi, gerek Haik gazetesi, Amerika’da isyana hazırlanan Osmanlı asıllı Ermeni göçmenlerini tezelden Amerikan vatandaşlığına geçmeye ve ondan sonra Türkiye’ye dönüp isyan hareketine katılmaya özendiriyorlardı. Bazı Ermeni gençleri de Türkiye’de ihtilal komitelerine kazanılıyor, sırf ABD vatandaşlığını kazanmaları için Amerika’ya götürülüyor ve Amerikan pasaportu alınca tekrar Türkiye’ye gönderiliyordu.
Amerikan pasaportlu Ermeni komitecileri konusu ciddi bir konuydu, ta başından beri Osmanlı Hükümetinin ve Washington Elçiliğinin önemle dikkatini çekti. Mavroyeni Bey, 20 Ağustos 1893 tarihinde Amerikan Dışişleri Bakanı Gresham’a uzunca bir nota verdi ve bu soruna Amerikan Hükümetinin dikkatini çekti:
“Sayın Bakan, Ekselansları tarafından da onaylanacağına eminin olduğum aşağıdaki hususlara, tamamen dostça, Ekselânslarının dikkatini çekmek isterim. Herkesçe bilinmektedir ki, Amerika Birleşik Devletlerine sığınan Ermenilerin çoğunun amacı, Amerikan vatandaşlığını kazanmak için burada bir süre oturmak ve sonra Türkiye’ye dönüp İmparatorluğun düzeni ve huzuru aleyhinde yıkıcı faaliyetlere katılmaktır.” dedi.
Bu art niyetli Ermenilere Amerikan vatandaşlığı vermenin Monroe doktrinine de ters düşeceğini hatırlattıktan sonra, Amerikan pasaportu ile geri dönecek olan Ermeni ihtilâlcilerin Türkiye’ye sokulmayacağını, bunun da Türkiye’nin meşru savunma hakkı olduğunu söyledi.:
“Bu durumda, her bağımsız devletin hakkı olan meşru müdafaa hakkını kullanmak düşüncesiyle ve sadece bu düşünceyle Hükümeti Şahane, asıl vatandaşlığını değiştirdiklerini ileri sürecek olan Ermenilerin, Amerikan Makamları onlara Osmanlı İmparatorluğuna gitmeleri için pasaport vermiş olsalar bile, Türkiye’ye dönmelerini reddetmek durumunda kalacaktır.”[26]
Amerikan Dışişleri Bakanı W.G. Gresham, 24 Ağustos 1893 tarihli bir notaylaMavroyeni Bey’e cevap verdi. Elçinin Monroe doktirini konusundaki yorumuna katılmadı. Bazı Amerikan vatandaşlarının başka ülkelerin barış ve huzuru aleyhinde faaliyette bulunmalarının Amerikan Hükümetince onaylanmadığını belirtti. Ancak bir sınıf Amerikan vatandaşlarının barış içinde Türk İmparatorluğuna girmeleri ve orada ikamet etmelerinin engellenmesini kabul edemeyeceğini, çünkü bu hakkın antlaşmalarla güvence altına alınmış bulunduğunu söyledi.[27]
Mavroyeni Bey, dört gün sonra Amerikan Dışişleri Bakanına ikinci bir nota gönderdi. Şunları yazdı:
“Sayın Bakan,
24 Ağustos tarihli notanızı almakla onur kazanırım.
Monroe Doktrininin tanımı konusunda sizinle tamamiyle ayni fikirdeyim ...
Fakat anılan notamın konusunu oluşturan asıl soruna gelince, şu hususu Ekselânslarını tekrar temin edebilirim ki, Hükümeti Şahanenin, geniş Osmanlı İmparatorluğunu oluşturan ırkların herhangi birine karşı hiç bir husumeti yoktur; tam tersine, Hükümeti Şahane herkesi adilane bir şekilde memnun etmeye çalışmaktadır. Ekselanslarının zannettiği gibi söz konusu olan Ermeni ırkı değil, Ermeni asıllı bazı kişilerdir, benim notam da bunlarla ilgilidir. Vatandaşlığa geçmeyle ilgili Amerikan yasalarına uyan herkesin “Amerikan vatandaşlığı yararlarından faydalanmaya hakkı bulunduğunu” söylüyorsunuz. Pekiy ama Hükümeti Şahanenin da kendi yasaların riayet edilmesini istemeye hakkı yok mudur? Ermeniler arasında bulunan fakat Osmanlı vatandaşlığından çıkma konusundaki Osmanlı yasalarına riayet etmeksizin ve sırf yıkıcı amaçlarla, kendilerini yabancı bir nüfuzun güvencesi altına almak için Birleşik Devletlere gelmiş olan Ermeniler Amerikan vatandaşları sayılabilirler mi? Hükümeti Şahane, Amerika Birleşik Devletlerine karşı her zaman büyük bir saygı beslemiştir. Fakat her halde siz de kabul edersiniz ki, bu dostluk politikası İmparatorluğun hayati menfaatleriyle ahenk içinde olmalıdır. Ülkemizin barış ve huzuru da bizim için hayati önemdedir. Londra’da, Marsilya’da, Atina’da ve hatta New York’ta çıkan Ermeni gazetelerinin yazdıklarını lütfen tercüme ettirirseniz, yurtlarını terk edip bu büyük Cumhuriyete (ABD’ye) gelen bazı Ermenilerin planlarının ve arzularının ne olduğunu görürsünüz. İmkânsızdır ama, sizin Kızılderililerinizin büyük bir bölümü bağımsız ve ayrı bir devlet kurmak isteselerdi ve şu veya bu devletin vatandaşlığına geçip onların hukuki desteğini aldıktan sonra Birleşik Devletlere dönselerdi ve size sorun çıkarsalardı acaba o zaman Birleşik Devletler Hükümeti ne yapardı? O takdirde Birleşik Devletler Hükümeti kendisini meşru müdafaa durumunda görmez miydi ve bunun gereğini yapmaz mıydı? Evet, elbette yapardı. İşte bu yüzdendir ki 20 Ağustos günlü notamın sonucu bana mantıklı ve gerekli görünmektedir...”[28]
Mavroyeni Bey, bu girişimleri hakkında Hariciye Nazırı Said Paşa’ya da bilgi verdi ve notasının esasına Amerikan Dışişleri Bakanının itiraz edemediğini bildirdi. [29]
Mavroyeni Bey, New York Başkonsolosu Baltazzi’ye ve Boston KonsolosuJasigi’ye de talimat verdi: Vatandaşlıktan çıkmak için Osmanlı mevzuatının gereklerini yerine getirmeden Amerikan vatandaşlığına geçen Ermenilerin ellerindeki Amerikan pasaportlarının tanınmamasını, onların Osmanlı vatandaşı sayılmasını istedi. Aynı doğrultuda Avrupa’daki Osmanlı Konsolosluklarına da bir genelge talimat gönderilmesini Babıâli’ye telkin etti.[30]
Osmanlı Elçisi Mavroyeni Bey işin peşini bırakmadı. 26 Ekimde Amerikan Dışişleri Bakanı Gresham’a yeni bir nota yazdı. Ermenilerin Amerika’da Osmanlı Devletine karşı isyana hazırlandıklarını ve bunların sırf Amerikan himayesini kazanmak amacıyla Amerikan vatandaşlığına geçtikleri tekrar anlattı. Anlattıklarını kanıtlamak için de New York’ta çıkan Haik adlı Ermeni gazetesinden dört yazının çevirisini notasına ekledi.[31]
Bu girişimler etkili oldu. Amerikan Cumhurbaşkancı Clevland, Aralık 1893’te Kongreye yıllık mesajında bu konu da parmak bastı ve şunları söyledi:
“Türkiye, Ermeni vatandaşlarının, iyi niyetle bu ülke halkına katılmak için değil, fakat doğdukları ülkeye dönüp ayaklanma çıkarmak amacıyla Amerikan vatandaşlığına geçtiklerinden yakınmaktadır. Türkiye’nin bu şikâyeti pek haksız değildir. Ermenice olarak bu ülkede yayımlanan bir gazete, okuyucularına silahlanmalarını, örgütlenmelerini ve Asya eyaletlerinde Türk otoritesini devirme hareketine katılmalarını açıkça tavsiye etmektedir. Osmanlı Hükümeti, 1868 yılından beri Birleşik Devletler vatandaşlığına geçmiş olan Ermenileri ülkesinden sınırdışı etmek niyetinde olduğunu açıkladı.
“Şu veya bu devletin vatandaşlarını sınırdışı etmek bir devletin egemenlik hakkıdır. Bu hak, Birleşik Devletlerce de teyid edilmiş ve Yüksek Mahkemenin onayıyla bir ölçüde kullanılmıştır...”[32]
Bu mesaj üzerine, oyunlarının bozulduğunu anlayan Haik gazetesi redaktörüGabrielian, telâşla Amerikan Cumhurbaşkanının bir mektup yazmış. Osmanlı devleti Anadolu’da Ermenilere özerklik verirse Ermeniler ayaklanmaz, demeye getirmiş ve Amerika’nın Ermeniler lehine müdahale etmesini istemiştir. “Çünkü Ermeniler, Amerikan misyonerlerinin verdikleri eğitimden en fazla yaralananlardır ve çünkü Ermeniler, Türkiye’de yaşayan halklar içinde en asil ve en aydın ırktır” demiştir.
Bu kof Ermeni böbürlenmesini Hariciye Nazırı Said Paşa’ya rapor eden Mavroyeni Bey, “Burada bir parantez açmama müsaadelerini Ekselânslarından rica ederim. Amerika’daki Ermeniler hakkında şunu belirtmek zorundayım ki, bu Ermeniler, aslında, gerek ahlak bakımından, gerekse zekâ bakımından pek aşağı seviyede insanlar olduklarını unutuyorlar” diyor.[33]
Amerikan Misyonerlerinin Türkiye’ye Karşı Tutumları ve Mavroyeni Bey
Mavroyeni Bey, Amerikan misyonerleriyle ilgili olarak, Osmanlı Hariciye Nezaretine ve Amerikan Dışişleri Bakanına pek çok yazı ve nota yazmıştır. Ermeni komitecileri kanlı eylemlere giriştikleri dönemlerde, misyonerler de Türkiye aleyhindeki faaliyetlerini attırmışlar ve dolayısıyla Mavroyeni Bey’in bu konudaki yazışmalarında da artış görülmüştür.
Türkiye’deki Amerikan Misyonerlerinin en tanınmışlarından biri olan İstanbul’daki Robert Kolejin kurucusu ve uzun yıllar bu kolejin Müdürlüğünü yapmış olan Dr. Cyrus Hamlin’in 28 Aralık 1893 tarihli Congregationalist dergisinde “Ermeniler Arasında Tehlikeli Bir Hareket” başlıklı bir makalesi çıkıyor. Makalede, Hınçak komitesinin Osmanlı Ermenilerini nasıl bir kanlı eyleme hazırladıkları anlatılıyor. Yazının şu paragrafı çarpıcıdır. Hamlin diyor ki:
“Kusursuz İngilizce ve Ermenice konuşan ve ihtilâlin hararetli savunmasını yapan çok zeki bir Ermeni bana, Rusya’nın Anadolu’yu istilâ edip ele geçirmesini hazırlamayı kuvvetle ümid ettiklerini bildirdi. Nasıl? Sorusuna da şu karşılığı verdi: ‘Bu Hınçak çeteleri, İmparatorluğun her tarafında örgütlendiler, Türkleri ve Kürtleri öldürmek ve onların köylerini ateşe vermek, sonra da dağlara çekilmek için fırsat kolluyorlar. Bunu yapınca gazaba gelecek olan Müslümanlar savunmasız Ermenilerin üzerlerine çullanacaklar ve onları barbarca kılıçtan geçirecekler. Bunun üzerine Rusya, insanlık namıma ve Hıristiyan uygarlığı adına Anadolu’ya girecektir.’ Bu tasarıyı dehşet verici ve her türlü tahayyülün ötesinde gördüğümü bildirince de şu cevabı verdi: ‘Hiç şüphesiz size öyle gelebilir, fakat biz Ermeniler hür olmaya kararlıyız. Avrupa Bulgar dehşetine kulak verdi ve Bulgarlara hürriyet verdi. Milyonlarca kadın ve çocuğun çığlıkları ve kanı ile karışacak olan bizim sesimize de kulak verecektir.’ Bu plan yüzünden bütün uygar insanlar Ermeni adını lânetler diye kendisini vazgeçirmeye çalıştımsa da fayda etmedi. ‘Biz ümitsiziz, bunu yapacağız’ dedi. ‘Fakat sizin halkınız Rusya himayesi istemiyor. Kötü de olsa Türkiye’yi tercih ediyor. (Rusya ile Türkiye) arasında yüzlerce millik bitişik topraklar var, buralara göçler her zaman kolay olmuştur. Sizin halkınız Rusya Hükümetini tercih etmiş olsaydı, bugün Türkiye’de bir tek Ermeni ailesi kalmazdı (hepsi Rusya’ya göçmüş olurdu).’ Dedim. ‘Evet, bu aptallıkları yüzünden şimdi acı çekeceklerdir’ diye cevap verdi...”[34]
Mavroyeni Bey, Ermeni komitecilerin nasıl kanlı eylemler peşinde olduklarını gösteren bu yazının bir örneğini, 3 Ocak 1894 günlü bir nota Amerikan Dışişleri Bakanı Gresham’a sundu. [35]
Osmanlı Elçisi, 18 Nisan 1894 günü, yine Dr. Syrus Hamlin ile ilgili olarak Amerikan Dışişleri Bakanına bir nota daha gönderdi. Hamlin, “Boston Daily Advertiser” gazetesine bir mektup yazmıştı.  Burada, “Amerikan misyonerleri Ermenilerin en hakiki dostlarıdır”, diyor, 1878 Berlin kongresi sırasında bu misyonerlerin Ermeniler lehine girişimlerde bulunduklarını açıklıyor ve Ermenilerin isyan etmeye hakları bulunduğunu, ancak henüz buna hazır olmadıklarını savunuyordu.
Hamlin’in bu mektubunu ele alan Mavroyeni Bey notasında şunları söylüyor:
“ ‘Amerikan Misyoner Örgütünün (Board) Ermenilerin en hakiki dostları olduklarını’ okuyunca şaşırmadım. Fakat Rahip Hamlin’in, Hükümeti şahaneyi zalim bir hükümet olarak görmesine ve misyonerlerin ‘yarım yüzyıldan beri zalim ile mazlum arasında olduklarını’ söylemesine pek hayret ettim. Onun şu itirafını da vurgulamam gerekir ki, tarihimizin kritik bir döneminde ve Türkiye’nin dost yardımlarına en fazla muhtaç olduğu bir sırada, Amerikan misyonerleri, bütün Avrupa’yı bizim meşru hükümetimiz aleyhine etkilemeye çalışmışlardır. Gerçekten Rahip Hamlin, ‘1878 Berlin Kongresi toplanmak üzereyken,. Amerikan Misyoner Örgütü (Board) sekreterlerinden biri ile iki misyoneri, Berlin’de tanıdıkları Dr. J. T. Thomson aracılığıyla, bütün Ermeni sorunu hakkında Bismarck’a belgeler sunma imkânı bulmuşlardır’ diye yazıyor. Yani ülkemizde oturan Amerikan misyonerleri, çağdaş tarihimizin en korkunç krizi sırasında, bizim otoritemizi sınırlandırmak ve Ermeni emellerini kolaylaştırmak için çalışmışlardır. Rahip Hamlin daha da ileri gitmekte ve “ihtilâl hakkı tartışılamaz” demekte, “ancak şartlar başarıyı imkânsız kılıyorsa, ihtilâle ve isyana kalkışmak cinayet olur” diye eklemektedir. Demek ki Rahip Hamlin’e göre, “Ermeniler ayaklanmamalıysa, isyanın suç olduğu için değil, sadece ve sadece Ermenilerin henüz isyana maddeten hazır olmadıkları için ayaklanmamalıdırlar. Demek ki bu tuhaf İncil havarisi, Ermenileri korumak için onları yıkıcı faaliyetlerden caydırmaya çalışmaktadır ve yine bunun içindir ki Amerikan misyonerleri samimî barış yanlısıdırlar.”[36]
Hınçak komitesi, Ağustos 1894’te, Bitlis’in Sasun kazasında bir ayaklanma çıkarıyor. 14 Ağustosta bölgeye asker sevkediliyor ve on gün içinde ayaklanma bastırılıyor. Sasun’da silahlar patlarken, hem Avrupa’da, hem de Amerika’da Türk aleyhtarı büyük bir propaganda patlaması oluyor. Mavroyeni Bey, Amerika’daki propaganda kampanyasının“aşırı fanatizmle dini bir sorun haline dönüştürüldüğünü”, Türkiye aleyhine düzenlenen çeşitli toplantılarda fanatik Protestan papazların başı çektiklerini rapor ediyor ve isyan olayının Amerika’da nasıl çarpıtıldığını gösteren on adet örnek veriyor.[37]
Kısaca “Board” diye anılan Boston’daki Amerikan Misyoner Örgütü American Board of Commissioners for Foreign Missions da Sasun’daki Ermeni ayaklanması üzerine kamuoyuna bir bildiri yayınlıyor ve Ermeni asilerin ağzıyla isyan olayını çarpıtıyor. Bu bildiri dolayısıyla Mavroyeni Bey, Amerikan Dışişleri Bakanı Gresham’a bir nota gönderiyor. Şöyle diyor:
“Birleşik Devletler Hükümetinin bu “Board” üzerinde doğrudan bir yetkisi yoksa da Ekselanslarına şunu sormak isterim: Hükümeti Şahaneye karşı bu saldırıların acaba zamanı mıdır? Biz gerçekten Ermeni ihtilâlcilerinin hayal gücünü ve kinlerini bile aşan iftiralarla karşı karşıya bulunuyoruz. Adı geçen Board da Ermeni asilerince savunulan görüşleri teyid etmek için tam bu zamanı seçmiştir. Ülkemizdeki Amerikan misyonerlerin Ermenileri isyana teşvik etmemelerini pek arzu ederim. Ermeni ihtilâlcilerin dinî fanatikleri ve saf kimseleri kendilerine çekebilmek için dayandıkları iftiraların Amerika’daki “Board” tarafından benimsenmemesinin artık zamanıdır diye düşünüyorum...”[38]
Mavroyeni Bey, bu notadan üç gün sonra bir nota daha yazıyor ve Türkiye’deki Amerikan misyonerlerin Ermeni ihtilâlcilerine kuryelik yaptıklarını Amerikan Dışişleri Bakanına duyuruyor.
“Güvenilir kaynaklardan öğrendiğime göre, Türkiye’deki Ermeni ihtilâlcileri, Birleşik Devletlerde yaşayan Ermeni suç ortakları ile normal Posta aracılığıyla değil, ülkemizdeki Amerikan misyonerlerinin gizli aracılığıyla haberleştiklerini üzülerek Ekselânslarına bildirmekle onur kazanırım.
“Bu haber, Amerikan misyoner örgütü “Board”un Hükümeti Şahaneye karşı düşmanca tutumu ile çelişmiyor. Board’un bu tutumunu evvelki günkü notamla bildirmiştim. Babıâli, Amerikan misyonerlerine karşı pek çok hayırhahlık ve büyük saygı göstermişti. Aynı hayırhahlığı ve saygıyı bugün de sürdürmektedir. Fakat bunun karşılığında Hükümeti Şahane, tabii olarak, Amerikan misyonerlerin de Türkiye’de ayaklanma isteyen Ermenilerine açıkça veya gizlice arka çıkmamalarını istemektedir...”[39]
Mavroyeni Bey, bu notadan iki gün sonra ABD Dışişleri Bakanı Gresham’a bir nota daha gönderdi. Bu defa, Amerikan misyonerlerin Ermeni olaylarını dini açıdan görmelerinin yanlışlığına parmak bastı. İslâm dinine yöneltilen haksız saldırılara ve iftiralara cevap verdi. Kendisi Rum Ortodoks mezhebinden olduğu halde, bir Müslüman gibi İslâm dinini savundu.  Notasında aynen şunları yazdı:
“Birleşik Devletler dinî kuruluşlarının son zamanlarda Hükümeti Şahane aleyhinde düşmanca bir tutum takınmalarıyla ilgili 19 Aralık tarihli notamı teyid etmekle onur kazanırım.
“İlişikte sunduğum kesit bu düşmanca tutumun yeni bir delilidir. Çeşitli dinî kuruluşların ithamları ve savları tamamen yanlış bir düşünceye dayandırılmaktadır. Gerçekten, İslam dininin hoşgörüsüz bir din olduğunu ileri sürmek, gerçeklere hiç uymayan bir iddia ortaya atmaktır. İslam dininin asıl temellerinden biri, işte bu dinî hoşgörüdür. Bunun böyle olduğunun, tabir caizse maddî delili olarak dünya şunu gözleriyle görebilir ki, Müslüman yönetimi altında milyonlarca Hıristiyan yaşamaktadır. Şu da bir gerçektir ki, örneğin İspanya’da, bugün bazı Müslüman anıtlarının kalıntılarını görüyorsak da çağımızda İspanya’nın hiçbir yerinde hiçbir Müslüman koloni bulunmadığını belirtmeyi hiç kimse mübalağa olara nitelendiremez.
“Bu basit gerçekler, anılan dinî kuruluşların hatalarını gösterdiği gibi, o kuruluşlara konukseverlik göstermiş olan Hükümeti Şahane gibi bir Hükümeti uluorta itham etmenin, -başka bir kelime kullanmamak için diyeyim - haksızlığını ispat eder. Ama bu kışkırtmaların, iki dost Hükümetin öncelikle göz önünde tutmaları gereken daha vahim sonucu şudur: Bu dini kuruluşların Hükümeti Şahaneye karşı düşmanca tutumları, Ermeni ihtilâlcilerini yüreklendirmekte, onların ayaklanma cüretlerini arttırmakta ve huzur ve barışı bozmaktadır ki, her meşru Hükümet huzur ve barışa riayet edilmesini sağlamak için gerekeni yapar...”[40]
Ermeni komitecileri Anadolu’da ayaklanma çıkarıyor. Ayaklanma bastırılınca Amerika’da yaygara koparılıyor. Türkiye, en ağır biçimde karalanıyor. Ayaklanmayı Ermenilerin çıkardıkları göz ardı ediliyor. İsyan eden Ermenilerin, isyan ettikleri ve Türk askerine silâh çektikleri için cezalandırıldığı söz konusu edilmiyor; tersine, sırf Hıristiyan oldukları için Müslümanlarca katledildikleri ileri sürülüyor. Amerikan Protestan kiliselerinde Türkleri lânetleme duaları, meydanlarda protesto mitingleri yapılıyor. Gazetelerde ve dergilerde koyu düşmanlık yazıları yayınlanıyor. Ermeniler için yardım kampanyaları açılıyor. Yardım toplarken Türkler bir defa daha karalanıyor. Akıl almaz iftiralar ortaya atılıyor. Sonra bir çok broşür ve kitap yayınlanıyor. En düşmanca kitapların çoğu, Türkiye’de görev yapmış misyonerlerin kaleminden çıkıyor. 1890’larda çıkan o kitaplar bugün de kitaplıkları dolduruyor ve Türkiye’ye karşı Ermeni propagandasının “klasik” eserlerini oluşturuyor. Misyonerler, Türkiye’ye karşı düşmanlıkta sanki birbirleriyle yarışıyorlar. Türkiye’de bulunmuş Amerikan misyonerlerinden Rahip Edwin M. Bliss, Turkey and the Armenian Atrocities (Türkiye ve Ermeni Vahşeti) adlı kitabını piyasaya sürüyor ve kendisine Robert Kolejin kurucusu ve ilk müdürü Rahip Cyrus Hamlin de yardım ediyor. A. W. Williams adlı bir başka misyoner rahip, Bleeding Armenia (Kanayan Ermenistan) adlı kitabı yayınlıyor. Frederic Davis Greene adlı bir başka misyoner onlardan geri kalmıyor ve o da çarpıcı başlıklı şu kitabını Amerikalı okuyucuların istifadesine sunuyor: Armenian Massacres or The Sword of Mohammed (Ermeni Katliamı veya Muhammed’in Kılıcı)...
Bu kitapların üçü de 1896 yılında piyasaya sürülmüştür. O tarihte Alexandre Mavroyeni Bey, Washington’da Osmanlı Elçisi olarak halâ görev başındadır. O da boş durmaz. Eline kalemi alır, Amerikan Dışişleri Bakanına nota üstüne nota gönderir. Ermeni propagandacılarının, fanatik Amerikan misyonerlerinin Türkiye’nin sırtından nasıl din bezirganlığı yaptıklarını gözler önüne serer... Bunları da anlatabilmek için ikinci bir yazı kaleme almak gerekecektir. Mavroyeni Bey’in“Ermeni gailesi” ile upuzun boğuşmaları bu yazıya sığdırılamamıştır.

[1] Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani /Osmanlı Ünlüleri, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, İstanbul: 1996, Cilt 6 s. 1728, 1822  & Sinan Kuneralp, Son Dönem Osmanlı Erkân ve Ricali, ISIS, İstanbul: 1999, s.90
[2] Bilâl N. Şimşir, Documents Diplomatiques Ottomans. Affaires Arméniennes (Osmanlı Diplomatik Belgelerinde Ermeni Sorunu), Cilt I (1886–1893), Cilt II (1894–1895), Cilt III (1895–1896), Cilt IV (1896-1900), Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara: 1985-1999
[3] Bilâl N. Şimşir, “Ermeni Propagandasının Amerikan Boyutu Üzerine”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu (8–12 Ekim 1884 Erzurum), Ankara: 1985, s. 103
[4] Robert Mirak, Torn Between Two Lands: Armenians in America 1890 to World War I, Cambridge, Massachussets: 1983, p. 37–38
[5] HNA - VBA  (İstanbul Hariciye Nezareti Arşivinde muhafaza edilen Vaşington Büyüklelçiliği Arşivi), 1891: Mavroyeni Bey’den Said Paşa’ya yazı 4.5.1891, No. 5978/50 & Bilâl N. Şimşir, Osmanlı Diplomatik Belgelerinde Ermeni Sorunu, Cilt I (1886–1893), Türk Tarih Kurumu, Ankara: 1985, s.152–153
[6] HNA-VBA–1892: Mavroyeni Beyden Said Paşa’ya yazı, 4.10.1892, No. 6336/168 & Şimşir, op. cit., s. 197
[7] HNA-VBA-1892, Mavroyeni Beyden Said Paşa’ya yazı, 20. 11. 1892, No. 6382/202 & Şimşir, Ibid., s. 199
[8] Ibid., Mavroyeni Beyden Said Paşa’ya yazı, 3.4.1993, No. 17057/106& Şimşir, Ibid.,s. 243
[9] HNA-S.III. K. 279, D. 2 & Şimşir, Ibid., 226: Mavroyeni Beyden Said Paşa’ya yazı, 23.3.1893, No. 6491/45
[10] NA-USA-T.815-7 (ABD Millî Arşivleri) & Şimşir, Ibid, s. 495: Mavroyeni Bey’den Mr. Gresham’a Nota. 5.11.1893, No. 6716/18
[11] HNA- S.III-K. 280-D. 3 & Şimşir, Documents Diplomatiques...II, s. 5-6, No. 4
[12] Şimşir, Ibid., s. 6-7
[13] Şimşir, Ibid., s. 26-28, No. 17
[14] HNA-VBA-1894-II & Şimşir, Documents Diplomatiques...II, s.148-152, No. 86
[15] Ibid., s. 149
[16] HNA-S.III-K. 290 - D. 18 & Şimşir, Documents Diplomatiqıes...II, s. 206-207, No. 131: Mavroyeni Beyden Said Paşa’ya yazı, 9.10.1894, No. 7296/246 ve eki
[17] HNA- VBA- 1895-1 & Şimşir, Documents Diplomatiques...II, s. 538, No.402: Mavroyeni Bey’den Said Paşa’ya yazı Gizli ve Kişiye özel., 19.1.1895, No. 7502/23
[18] HNA-VBA-1895-1 & Şimşir, Documents Diplomatiques...II, s. 545-546, No. 412: Mavroyeni Beyden Jassigi’ye yazı, 22. 1. 1895, No. 7512/12 
[19] Ibid., s. 550-551, No. 420: Mavroyeni Beyden Said Paşa’ya yazı, 28.1.1895, No. 7522/31
[20] Ibid., s. 616-617, No. 550: Mavroyeni Beyden Said Paşa’ya yazı, 13. 2. 1895, No. 7552/51
[21] Ibid., s. 654, No. 476: Mavroyeni Beyden Said Paşa’ya yazı, 28.2.1895, No. 7579/68
[22] Haik, 1. 10. 1893, ve 15.10.1893,No. 18-19, & Şimşir, Ibid., s.184-186, No. 496/1
[23] Mirak, op.cit., s. 248
[24] HNA-VBA-1892: Mavroyeni Bey’den Said Paşa’ya yazı, 31.10.1892, No. 6356/60
[25] Haik, 1.10.1893, No. 18 & Şimşir, op.cit., s.484, No. 496
[26] NA-USA-T. 815-7 & Şimşir, Ibid., s.391, No. 396: Mavroyeni Beyden M. Gresham’a imzalı nota. 20.8.1893, No. 6616/11
[27] NA-USA- M. 99, Roll 96: Gresham’dan Mavroyeni Beye imzalı nota, 24.8.1893
[28] NA-USA-T. 815-7 & Şimşir, Ibid., s. 398-399, No. 401; Mavroyeni Beyden Gresham’a imzalı nota, 28.8.1893, No. 6621/12
[29] Şimşir, Ibid., s. 414, No.422
[30] Ibid., s. 432, No. 447; s. 433, No. 448; s. 436, No. 451
[31] NA-USA-T.815–7 & Şimşir, op. cit., p.483-486, No. 496: Mavroyeni Beyden Gresham’a nota, 26.10.1893, No. 6693/16
[32] HNA-S. III, Kç 279, D. 2 & Şimşir, Ibid.,s. 545, No. 557/1: Extrait du Message du Président des Etats-Unis d’Amérique. La Turquie et les Arméniens.
[33] Ibid., s. 544: Mavroyeni Beyden Said Paşa’ya yazı, 29.12.1893, No. 6870/287
[34] Cyrus Hamlin, “A Dangerous Movement Among the Armenians”, Congragationalist, December 28, 1893 & Şimşir, Documents Diplomatiques Ottomans...II, s. 3-4, No. 3/1
[35] Ibid., s. 3, No. 3
[36] NA-USA-T.815-7 & Şimşir, Documents Diplomatiques Ottomans...II, p.96-97, No. 37: Mavroyeni Beyden Gresham’a imzalı nota, 18.8.1894, No. 7072/23
[37] HNA-S.III, K. 315, D. 78 & Şimşir, Ibid., s. 413, No. 308: Mavroyeni Beyden Said Paşa’ya rapor, 14.12.1894, No. 7420/335
[38] NA-USA-T.815-7 & Şimşir, Ibid., s.430-431, No. 320: Mavroyenş Bey’den Gresham’a inzalı nota, 17.12.1894, No. 7428/49
[39] NA-USA-T.815-7 & Şimşir, Ibid., s. 449-450, No. 328: Navroyeni Beyden Gresham’a imzalı nota: 19.12.1894, No. 7434/50
[40] Ibid., s. 463-464, No. 338: Mavroyeni Beyden Gresham’a imzalı nota, 21.12.1894, No. 7441/51

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...