14 Ağustos 2013

"SEVENİN"TASVİRE İHTİYACI YOK

"Seven"in Tasvire İhtiyacı Yok



Onu tek bir bakışın biçimlendirmesine, tanımlamasına izin verilmemiş olması (ve genel olarak suret yasağı) bu sayede onu herkes için kendi bakışında biricik hale getiriyor.
Yıllar önce, bana Kur’ân’ı Kerîm okumayı öğreten hocamın etrafına halka olmuş, Efendimiz’in çocukluğunu konuşuyorduk. Hocam, küçük Hazreti Muhammed (sav)’in yaşadığı zorlukları anlatırken yüzünde öylesine duygulu, şefkat dolu bir ifade belirmişti ki! O gün anladım: En Sevgili’nin “mahrem” yüzü onu seven herkesin yüzünde aşikâr oluyordu. Her âşıkta, güzel Efendimiz (sav)’in nurlu çehresi tecelli ediyordu. Bir şeyi daha anladım o gün hocamın anlattıklarını (Allah ondan razı olsun) hayranlıkla dinlerken: Seven kalbin tasvire ihtiyacı kalmıyordu. Tahayyül etmesi yeterliydi.
Müslümanlığı pek bilmeyenlerin sık sık merak ettiği şey tam da budur işte: “Yüz yıllar önce ölmüş gitmiş birini nasıl sevebilirsiniz?” İslam’ın kalbinde soluk almayanlarla ve özellikle de Hazreti Muhammed (sav) hakkında kulaktan dolma bilgilerle ve önyargılarla yetinenlerle paylaşılabilecek en sahici şeyin Efendimiz’e duyduğumuz aşkla, sevgiyle dolu böyle yüzler olduğunu düşünüyorum. Aşk’ın en açık delili seven yüzler değil midir?..
Hakikatin geçmiş ve gelecek zamanı olmayacağını, tüm zamanları kuşattığını hissettirmenin yolu, seven yüzün hakikatidir. Sevgili olmaya devam etmek; mecazi aşkların geçiciliğini idrak etmekle mümkündür çünkü. İşte bu, sevginin ilahi niteliğine açıyor kalplerimizi. Varlığın Efendisi (sav)’nin güzelliğini sadece dünyevi –ve nazari- tanımlarla ifade etmek bu yüzden imkânsızdır. Bu çok indirgemeci bir tanım olurdu.
Efendimiz (sav)’in yaratılmışlar içerisinde zirvedeki güzelliği bu anlamda onu sevenlerin ona kattığı güzellikle tamamlanır. Ona yolladığımız salat ve selamlarla Allah’ın ona vaat ettiği Makam-ı Mahmud’u lütfetmesi için dua ederiz. Böylelikle Efendimiz (sav)’e duyduğumuz sevgi düşüncelerden ve akıldan dile, dilden kalbe dikey bir eksenle derinlerimize işler.
Onu sevmenin zevkine vardıkça bir müjde taşırız başkalarına. Henüz onu tanımayanlara, bilmeyenlere. Onlara sonsuz zevki, mecazi olmayan aşkı işaret ederiz. Efendimiz (sav) bu yüzlerde canlıdır, bu kalplerde canlıdır. Böylelikle kalpten kalbe geçeriz, yüzden yüze, dilden dile geçeriz. Kesintisiz bir biçimde yayarız, yaydıkça yaşatırız sevgimizi. Seven ve sevilen oluruz. Her şey “âlemlere rahmet olarak gönderilen” Efendimiz (sav)’le başlıyor ve O’nunla nihayete eriyorsa, biz de her şeyle her şey arasındaki bağı böyle kurarız. Bizi ilahi ipe sıkı sıkı bağlayan bir bağlılıktır bu aynı zamanda.
Kaynak..Leyla İpekçi
Leyla İpekçi, 1966 İstanbul doğumlu. Saint-Michel Fransız Lisesi’ni, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. 1985–1998 yılları arasında çeşitli gazete ve dergilerde muhabirlik ve editörlük yaptı. Edebiyat ve siyaset üzerine çeşitli mecralarda yazılar yazdı. Film senaryolarına katkıda bulundu. Yazılarına Radikal İki ve Taraf gazetelerinden sonra, Zaman’da devam ediyor.
İlk romanı Maya 1998’de Milliyet Sanat dergisi “İlk Kitap, İlk Baskı”ödülünü alarak basıldı. (Doğan Kitap 1998, Timaş 2011) Onu 1999 ve 2000’de iki roman ve bir deneme kitabı izledi. Başkası Olduğun Yer adlı romanı 2005‘de Kanat Yayınları’ndan, 2012’de Timaş’tan yayınlandı. 2007’de Timaş’tan Bir ‘Sevgili’ Gibi Yaşamak adlı deneme kitabı yayınlandı. 2007 TYB Basın fikir dalında“Yılın Yazarı” ödülünü aldı. 2008’da Hayy Kitap tarafından yayınlanan 5 Vakit İstanbul adlı kitabın beş yazarından biridir. 2011’de Ateş ve Bahçe adlı romanı Timaş tarafından yayınlandı. Timaş etiketli “Gecenin İkinci Rüyası” adlı kitabı 2011 ESKADER “En İyi Deneme” ödülünü aldı. 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...