Mustafa Reşid Paşa ve Tanzimat Okutman Ali ÇAKIRBAŞ
Reşid Paşa (1800 - 1858) Osmanlı devlet adamı, diplomat ve reformcusudur. Reşid Paşa 13 Mart 1800‘de İstanbul‘da doğdu. Babası BayezidII. evkafı ruznamçeçisidir. Reşid Paşa okuma - yazmayı babasından öğrendi. Daha sonra medreseye devem etti. Ancak medreseden mezun olamadan ayrıldı. Babasının vefatından sonra eniştesi Ispartalı Seyyid Ali Paşa’nın himayesinde büyüdü. Arapça ve Farsçaya tam hakim olamadan medresden ayrıldı ve eniştesinin yanında mühürdar olarak çalıţmaya başladı. Bu sırada eniştesi ile birlikte 1821 yılında Mora seferine katıldı. Reşid Paşa’nın zeki ve kabiliyetli olması, onun bürokraside kolayca yükselmesini sağladı. Ayrıca Ali Paşa’nın da eski bir sadrazam olması onun işini kolaylaştırdı.[1] Mora seferi sırasında ordunun perişan durumunu gördü. Ve bir şeyler yapılması gerektiğine karar verdi. Ancak Ali Paşa’nın azledilmesi ile sıkıntılı bir hayat sürmeye başladı. Bu sırada bilgisini artırmakla meşgul oldu. 1828’deki Rus harbi sırasında orduya katip olarak katıldı. Ve buradan Sultana gönderdiği telhislerle II. Mahmud‘un dikkatini çekmişti.Ve ordu katipliğinden Amedi Odası Hülefalığına atandı. Bir yıl sonrada Edirne’deki barış müzakerelerine katip olarak katıldı. İstanbul’a döndüğünde yeni bir görevle Pertev Paşa ile birlikte Mısır’a gitti. (1830) Pertev Paşa Reşid‘in yetişmesinde büyük emek vermiştir. Reşid Paşa da hayatı boyunca ona minnettarlık duymuştur.[2]
Mustafa Reşid Paşa Mısır’da bulunduğu sırada Mehmed Ali Paşa’nın da dikkatini çekmişti. Ve ona yanında kalmasını teklif etti . Ancak Pertev Paşa “Mehmet Ali yanında kalırsanız hakikaten çabuk temerküz edersiniz. Fakat İstanbul’a dönerseniz bir gün Mısır valilerini azledecek mevkiye yükselebilirsiniz!” demiţtir.[3] Bu tavsiyeye uyarak İstanbul’a dönen Mustafa Reşid Paşa 1832’de Amediliğe tayin edildi. Böylece kendini ispat edecek bir makama gelmişti. Mustafa Reşid Paşa’nın siyasi kabiliyetini göstermesinde Mısır problemi önemli bir yere sahiptir. Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın Konya muharebesinde Osmanlı ordusunu yenmesi üzerine; Osmanlı devleti Halil Rıfat Paşa’yı Mustafa Reşid Paşa ile birlikte Mısır’a göndermiştir. Daha sonra Kütahya görüşmelerinde İstanbul’un hilafına rağmen kendi insiyatifini kullanması üzerine cezalandırılmak istenmiş, ancak yakınlarının araya girmesi ile cezalandırılmaktan kurtulmuştur[4]
Osmanlı devleti Mehmet Ali Paşa meselesi ile uğraşırken Fransa Cezayir’i işgal etti.(1830) Osmanlı devleti bu istila için askeri olarak hiç bir müdahelede bulunamadı.[5] Ancak siyasi olarak bazı teşebbüslerde bulundu. İngiltere Fransa’nın Akdenizde yayılmasını istemiyordu. Böylece tabii olarak Osmanlının bu istilaya karşı girişimlerini destekleyecekti. Osmanlı devleti İngiltere’nin de teşvikiyle Cezayir’e buranın eski müftisi Halil Efendi’yi gönderdi. Ancak uzlaşma sağlanamadı. Bu sırada 1830 ihtilali ile Fransa da hükümdar değişikliği oldu ve Louis - Philippe Cezayir’in geri verilmesine taraftar olmadı. Bu iş uzayınca II. Mahmud Paris’e, Cezayir meselesini halletmesi için bir elçinin gönderilmesini istedi. Bu iş için de Mustafa Reşid Paşa münasip görüldü. Her ne kadar Reţid Paşa’nın iki devlet arasındaki ilişkileri güçlendirilmesi için gönderildiği söylense de bu sadece Osmanlı devletinde gizli kalmıştı. Avrupa devletleri Reşid Paşa’nın ne maksatla Paris’e gittiğini biliyorlardı. Reşid Paşa bu meselenin hallinde başarılı olamamış ve geri dönmek durumunda kalmıştı. Ancak bu diplomat olarak ilk dış seyahatı olması ve Fransız halkını yakından tanıması bakımından oldukça önemlidir.[6]
Birinci Paris elçiliği dönüşünde Viyana’ya uğrayıp Avusturya Başvekili Metternich ile görüşmüş ve bu onun kariyerinde önemli bir hadisedir. Ve bu seyahat dönüşünde bir layiha hazırlayıp II.Mahmud’a takdim etmiştir.(1835) Bu layiha; padişah tarafından hüsnü kabul görmesini ve rütbesinin artmasını sağlamış ve büyükelçi olarak tekrar Paris’e gönderilmesine neden olmuştur. Reşid Paşa’nın ikinci Paris elçiliği sırasında; Türk diplomasi tarihinde bir ilke imza atmıştır. Bir yabancı ülke başkentinde Osmanlı siyasetine taraftar bulabilmek için lobi faaliyetinde bulunmuştur.[7]
Mustafa Reşid Paşa 1836 yılında Londra sefiri ile yer değiştirdi. Böylece onun İngiliz taraftarlığı bu tarihten sonra başladı. Mustafa Reşid Paşa’ya göre her türlü siyasi problemin çözüm yeri Londra idi. Osmanlı devleti’nin de diğer devletlerle olan problemlerinin çözümünde mutlaka İngiltere’nin desteğine ihtiyacı vardır. Reşid Paşa’nın bu İngiliz taraftarlığı oldukça tenkide uğramıştır. Bunlardan biriside Ahmed Cevdet Paşa’dır. Ahmed Cevdet Paşa hocası olan Mustafa Reşid Paşa’yı yer yer tenkid ederken, onun siyasi alandaki başarılarını da övmektedir. Hatta onun haddinden fazla İngiltere taraftarı bir devlet adamı olduğunu söylerken; Ali Paşa’nın da istibtad yanlısı ve Fransa taraftarı olduğundan bahsetmektedir.[8i] Mustafa Reşid Paşa ile Ali Paşa’nın bu şekilde ikiye ayrılması devletin dış politikasını da etkilemiştir. Kırım savaşı sırasında Reşid Paşa’nın muhaliflerinin itirazlarına rağmen Macar mültecilerini Osmanlı himayesine alması; Osmanlı devletinin Avrupa nezdinde itibar kazanmasını sağlamıştır. Ayrıca bu durum Reşid Paşa’ya siyasi sahada büyük puan kazandırmıştır. [9]
Mustafa Reşid Paşa 1837’de müşir rütbesi ile Hariciye Nazırlığına tayin edildi. İstanbul’a Nazır olarak döndü ve bir yıl sonra da “Paşa” rütbesi verildi. (1838) Tekrar Paris elçiliğine tayin edildi ise de bir süre daha İstanbul’da kaldı.
Reşid Paşa Paris’de bulunduđu yıllarda oradan yolladığı layihalar ile padişah üzerinde büyük tesirler uyandırmıştı. Ve Tanzimatın ilan edilmesinde büyük bir etkiye sahiptir. Paris ve Londra elçilikleri sırasında Avrupadaki parlementer sistemi görmüş, bu sistemin Osmanlıda da uygulanacağına inanmış ve padişahı da inandırmıştır. Osmanlı devletinin Avrupa ile iyi ilişkiler kurabilmesi için mutlaka bazı yenilikler yapması gerektiğini İstanbul’a gönderdiği tahriratlarda belirtmiştir.[10]
Reşid Paşa hariciye nezaretine geldikten sonra yapmak istediđi bazı yenilik fikirlerini uygulamaya koydu. Ve hariciye nezareti bünyesinde çeşitli komisyonlar kurdu. Sanayi, ziraat ve ticaretin gelişmesi için bu komisyonlar birer layiha hazırlayarak padişaha sundular. Bu layihalarda iltizam usulünün kaldırılması, tebaanın eşit haklara sahip olması, din ve mezhep farkının gözetilmemesi, ziraat,sanayi ve ticaret dallarında ıslahatlar yapılması ve memurların rütbelerine göre maaş almaları gibi konuları içeriyordu.[11]
Reşid Paşa ilk hariciye nezareti sýrasıda yenilik hareketleri hızla gelişiyordu. Hatta işlerin takip edilmesi için “Meclis-i Valay-ı Ahkam-ı Adliye” ve “Dar-ı Şura-yı Bab-ı Ali” adları ile iki meclis oluşturuldu. Ve bu meclise sorulmadan hiç bir iş uygulamaya koyulmayacaktı.[12]
Reşid Paşa’nın birinci hariciye nezareti sırasında yaptığı en faydalı iş karantina teşkilatının geliştirilip yaygınlaştırmasıdır. Bunun için Meclis-i Umur-ı Sıhhiyeyi kurdu. Ticaret alanında da İngiltere ile Osmanlı devleti arasında 16 Ağustos 1838 tarihli bir ticaret antlaşması yapıldı. Bu antlaşmaya göre Osmanlı devleti İngiltere’ye Osmanlı topraklarında geniş ticaret imkanı veriyordu. Ayrıca yeni kanunlar çıkarılarak maliye ıslah edilmeye çalışıldı. Ticaret mahkemeleri kuruldu. Bunun yanında mali buhranın önüne geçmek için bir devlet bankası kurulması düşünülmüş ise de bu sakıncalı bulunmuş ve vazgeçilmiştir. Reşid Paşa piyasadaki sahte paraları kaldırıp yerine “kaime-i mutebere-i naktiyye” adında bir kağıt para çıkarılarak mali buhran atlatılmak istenmiş ise de fazla bir başarı sağlanamadı. Yine yed-i vahid usulünün kaldırılması ile de devlet sanayii,ticari ve mali bakımdan büyük zararlara uğramıştır. Bu durum Osmanlı ile Mehmet Ali Paşa arasının gerginleşmesine sebeb oldu. Mısır’da iyi bir mali sistem kurmuş olan Mehmet Ali Paşa bu sistemin tehlikeye düşmesinden korkarak devlete isyan etti. Reşid Paşa’nın bu teşebbüsü içte ve dışta büyük tenkidlere sebeb oldu.[13
Reşid Paşa’nın ticari alandaki icraatları Mısır meselesinin daha da şiddetlenmesine sebeb oldu. Reşid Paşa bu buhranlı dönemde Avrupanın desteğini almak için yeni tahta çıkan Abdülmecid’i ikna ederek Gülhane Hatt-ı Hümayununu ilan ettirdi.(3 Kasım 1839) Fermanın birer nüshası da eyeletlere gönderildi.[14]
Reşid Paşa, Sadık Rıfat Paşa ve Ali Paşa gibi bazı fikir adamları ile birlikte 4 aylık bir çalışmadan sonra Tanzimat fermanını kaleme aldılar. Genç padişahı da ikna ettikten sonra Gülhane köşkünde büyük bir merasim düzenlendi. Bu merasimde sadrazam, Şeyhül’İslam, bütün devlet ricali ve saray erkanı, ulema, esnaf cemiyetleri,Rum-Ermeni patrikleri, Hahambaşı, İstanbul’daki yabancı devlet sefir ve konsolosları ve büyük bir halk topluluğu hazır bulundular. Hattı Hümayun bizzat Reşid Paşa tarafından okundu. Fermanın ilanı İstanbul’da bazı muhafazakar çevrelerce tasvip edilmemiş olsa da birkaç gün bayram havası yarattı. Ayrıca ferman devletin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi’nin 22 Kanun I. 1839 tarihli nüshasında neşredilmiţtir.
Ferman Avrupa efkerında da müsbet etki yaptı. Ve Fransızca’ya çevrilerek yabancı devletlerin İstanbul’daki elçiliklerine resmen gönderildi. Elçiliklerde fermanın Osmanlı devlete hayırlı ve uğurlu olması için iyi niyet dileklerini bildiren yazılar gönderdiler.[15]
Reşid Paşa Tanzimat fermanını tam zamanında ilan ettirmiştir. Zira fermanı diplomatik bir silah olarak kullanmıştır. Mısır probleminin en gergin zamanında Osmanlıya destek olacak ülkeleri memnun etmek gerekliydi. Bu ülke de İngiltere idi. Bunu başarmak için bir takım reformlar veya en azından Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’ı kadar liberal olmak gerekiyordu. Reşid Paşa ise Londra’da iken reform konularını Britanya Dışişleri bakanı Palmerston ile müzakare etmiş ve destek istemiţtir.[16s]
Reşid Paşa’ya ve reformlara karşı tutucu (muhafazakar) Nazırlar ve sıradan memurlar cephesinde ciddi bir muhalefet vardı. Hatta ulema bile eşitlik ve laikleşme gibi radikal kopuşlara hazır değildi. Mecliste Reşid’in getirdiği tasarıları anlamayan ve değerlendiremeyen pekçok insan bulunuyordu. Yani onun getirdiği teklifleri şeriat için tehlikeli buluyorlardı ve Reşid Paşa’yı “gavur paşa” olarak adlandırıyorlardı.[17]
Müslüman kesimin itirazları Anadoluda çeşitli şekillere bürünüyordu. Anadolunun bazı şehirlerinde Tanzimat ve Reşid Paşa aleyhinde karışıklıklar çıkmıştır. Yine muhalifler öyle şeyler içat etmişlerdir ki; mesele tekkelerde, medreselerde rüyalar görülüyor ve güya peygamber efendimiz hazretlerine atfen “ Şeriati mi kaldırıyorsunuz, böyle giderse ümmetim değilsiniz” diye azarladığı söylentileri yayılıyordu. Camilerde vaizler Tanzimat aleyhine vaazlar veriliyorlardı.[18]
Reşid Paşa’ya muhalifler arasında bazı paşalarda vardı. Bunlardan biri Hüsrev Paşa’dır ki; Reşid Paşa Hariciye Nazırı iken Hüsrev Mehmet Paşa sadaretten azledilerek sürgün ediliyor. Daha sonra Reşid Paşa Paris’e gönderildiğinde affedilerek seraskerliğe getiriliyor. Ancak Reşid Paşa’nın birinci sadaret makamına gelişi ile tekrar seraskerlikten uzaklaştırılmıştır.[19]
Reşid Paşa’nın muhaliflerinden biride Rıfat Sadık Paşa’dır. Devletin çeşitli kademelerinde hizmet etmiş ve pekçok defa sefarette ve Hariciye Nazırlıklarında bulunmuştur.Rıfat Sadık Paşa Reşid Paşa’nın muhalifleri arasındadır.
Mümtaz Efendi de Reşid Paşa’nın muhaliflerindendir. Reşid Paşa’nın Hariciye Nazırlığı, Londra ve Paris sefirlikleri esnasında Mümtaz Efendi Amedçilik memuriyetinde çalışıyordu. Kendisi bu görevde iken sadrazamların teveccühünü ve itimadını kazanmıştı. Bu sayede uzun süre sözü dinlenir olmuştu. Ancak Reşid Paşa 1846’daki sadaret makamına geldiğinde onunla anlaşamayarak maaşına zam yaparak seraskerlik müsteşarlığına tayin ettirmiştir. Mümtaz Efendi de Reşid Paşa aleyhine teşebbüslerde yer almış ve onun sürgün edilmesi olayına adı karışmıştır.[20]
Tanzimat fermanının Avrupa efkarında müsbet etki yapmış olmasına rağmen gayri müslim teba, cemaat ve ruhani liderler arasında hoşnutsuzlukla karşılanmıştır. Tanzimatın getirdiği mali önlemler sonucunda hristiyan teba da rahatsızlık duyuyordu. Zira kilise vakıflarını yöneten ruhban sınıfın gelirleri azalıyordu. Yeni getirilen vergi düzenlemesiyle ruhani sınıfın kazançları azalıyor yada ortadan kaldırılıyordu.
İste bu bütün umumi muhalefet ile beraber Anadolu ve uzak eyaletlerde çıkan ayaklanmalar ıslahat uygulamaları sonucunda meydana gelmiştir. Özellikle de Mısır probleminin çözümünden sonra ıslahat hız verildi. Ancak artan muhalefet üzerine Reşid Paşa Paris büyük elçiliğine gönderilerek İstanbul’dan uzaklaştırıldı. (1841) [21]
Reşid Paşa’nın İstanbul’dan uzaklaştırılması ile Tanzimat hareketleri yavaşladı. Yeni usüllerin bir çoğu uygulamadan kaldırıldı. Ancak bütün bunlara rağmen Sultan Abdülmecid ıslahatın devamı için çok gayret sarfetti.
Reşid Paşa 1842 yılında İstanbul’a döndü. Ancak 1843 Kasım’ında tekrar aynı görevle Paris’e gönderildi. 1845’te ise tekrar hariciye nazırlığına getirildi. 1846’da da sadrazam oldu. Ancak 1848’de bu görevden azledildi. Reşid Paşa 6 defa sadaretten 3 defa hariciye nazırlığından ve 5 defa da Paris elçiliğinden azledildi. Görüldüğü üzere Reşid Paşa’nın çok hareketli bir hayatı vardır. Bunda da daha önce bahsedildiği gibi İngiltere, Fransa ve iç siyasetteki muhaliflerinin etkisi vardır.[22]
Reţid Paţa 1843’te beţinci defa Paris’e gönderildiğinde Cebel-i Lübnan meselesi ile meşgul oldu. Bu bölgedeki Maruniler ile Dürziler arasında bir siyasi anlaşmazlık çıkmıştı. Bu anlaşmazlık devletler arası problem olunca buraya iki vali tayin edilerek meselenin halli teklif edilmiştir. Başlangıçta Fransa bunu kabul etmemiş ise de daha sonra ısrar etmekten vazgeçmiştir.
Reşid Paşa; Cezayir, Mısır ve Lübnan gibi büyük devletleri yakından ilgilendiren meselenin halli için görevlendirilmiş; ancak Reşid Paşa bu görevleri Osmanlının var olup olmama meselesi şeklinde ele alarak buna genel bir çözüm yolu aramıştır. Reşid Paşa diplomatik faaliyetlerinde, Avrupa devletlerini şu iki hususun gerekliliğine inandırmıştır. Birincisi; Osmanlı devletinin toprak bütünlüğünün korunması Avrupa barışı için çok gereklidir. İngiliz ve Fransız menfaatleri için Rusya’ya ve ayrılıkçı hareketlere karşı Osmanlının bütünlüğü desteklenmelidir. Yani Osmanlının parçalanması durumunda Avrupa ve dünya barışını bozacak tehlikeler çıkabilirdi. Reşid Paşa böylece büyük devletler arasında Osmanlı lehine oto kontrol sistemi oluşturmayı amaçlamıştı. İkincisi; Osmanlı İmparatorluğu’nu reformlar ile modernleştirmek, kuvvetlendirmek ve böylece Avrupa devletlerinin yardımını temin etmek istiyordu. Reşid Paşa bu faaliyetlerinde kendine göre başarılı da olmuştur.[23]
Reţid Paţa 1846’da sadrazamlýğa geldiğinde devletin en yüksek makamında bulunuyordu. Yani artık daha önce planladığı ancak bir türlü uygulama fırsatı bulamadığı işleri uygulama imkanına sahip olmuştu. İlk sadareti sırasında devleti liberal düşünce ile idare etmeğe, din ve mezhep kavgalarını yatıştırarak Osmanlı camiasını bir birlik altında toplamaya çalıştı. [24]
1848’e kadar ıslahat çalışmalarına hız verdi ve önemli hizmetlerde bulundu. Bunlardan; (1847) karma ticaret mahkemelerinin kurulması,işkencenin kaldırılması, Mekatip-i Umumiye Nezaretinin kurulması ve rüştiyeleri açılması, Hazine-i Evrak’ın kurulması ve bir nezarete bağlanması birinci sadareti sırasındaki hizmetlerinden bazılarıdır.[25]
Bu arada Yunanistan ile bir anlaşmazlık olmuştu. Yunan Kralı Türk elçisine (Musurus Paşa ) hakaret etmesi üzerine Yunanistan ile ilişkiler kesilmişti. Böylece Yunanistan ticari olarak büyük zarar görecekti. Bunun üzerine Atina hükümeti Babıali’den özür dilemiş ve ilişkiler tekrar düzelmişti.[26]
Reţid Paţa’nýn ıslahat hareketlerine hız vermesi muhaliflerini hareketlendirdi. Serasker Said Paşa; Reşid Paşa’yı padişaha “Bu adam ilan-ı cumhuriyet edecek, saltanat elden gidiyor,daha ne duruyorsun” şeklinde şikayet etmiş ve sadaretten azline sebeb olmuştur.[27]
Ancak asıl azledilme sebebi İngiltere ile Fransa arasındaki siyasi denge hesaplarıdır. Görüldüğü üzere “Cumhuriyet” kavramı Osmanlıya bu tarihlerde girmiştir. Ki bu devirde cumhuriyet sadece Fransa’da vardır. İngiltere’de krallık devam etmektedir. Tanzimat ile beraber milliyet duygusu, vatan sevgisi, hürriyet aşkı, cumhuriyet ve meşrutiyet gibi kavramlar kazanılmıştır. Bu kavramlar bugün bile canlılığını korumaktadır.[28]
Ayrıca Said Paşa‘nın “Bu adam ilan-ı cumhuriyet edecek...” demesi Reşid Paşa’nın İngiliz taraftarlığı tezi ile çelişmektedir. Ancak 1848 ihtilalinin patlak vermesi ve Macar mültecileri meselesi üzerine Reşid Paşa tekrar sadarete getirildi. Avusturya ve Rusya’ya karşı ayaklanan Macar ve Lehler Osmanlılara sığınmıştır. Bu devletler mültecileri geri istemesine rağmen iade edilmemiş ve bu tutum İngiltere ve Fransa’da halk efkarında Türkler lehine çevirmiştir. Reşid Paşa da Avrupa’dan iyi puan almıştı.
Reţid Paţa yine muhaliflerinin etkisi ile 1852’de azledilmiţ, ancak ayný yıl tekrar sadrazamlığa atandı. Bu üçüncü sadrazamlığı uzun sürmedi. Tophane müşiri Fethi Paşa ile arasındaki anlaşmazlık sonucu tekrar azledilerek üçüncü defa Hariciye Nezaretine getirildi. (1853) Bu sırada Rusya ile Filistin’deki mukaddes yerler meselesi yüzünden itilaf çıkmıştır. Rusya’nın Ortodox teba üzerinde nüfuz kurmaya çalışmasını kabul etmemiş ve bunun sonucunda Rusya Eflak ve Boğdan’a girmiştir. Ancak Reşid Paşa Rusya’ya karşı İngiltere ve Fransa’nın desteğini sağlamayı başarmıştır. Ve bu devletler ile 1854 ‘de Rusya’ya karşı bir ittifak antlaşması imzalamaya muvaffak oldu. Böylece Kırım Harbi sırasında Rusya’ya karşı askeri destek sağlanmıştı.[29]
Reşid Paşa’nın beşinci sadareti 1856’da İngiliz sefirinin yardımı ile gerçekleşmiş ise de 1857’de Fransız hariciyesinin etkisi ile tekrar azledildi. Bu arada Kırım savaşının sonucunda Paris’te toplanan konferansa kendisi katılamamıştır. Konferans da Osmanlı devletini Ali Paşa temsil etmiştir. Müttefik devletler Osmanlı tebasındaki gayri müslimleri müslüman teba ile eşit tutulması konusunda bir ferman ile teminat altına alınmasını istemişlerdir. Böylece 28 Şubat 1856’da Islahat Fermanı ilan edilmiş ve bazılarına göre Tanzimatın ikinci dönemi başlamıştır.[30]
Reşid Paşa Islahat Fermanına muhalifler arasındadır. Hatta bu fermanın devletin menfaatlerine aykırı olduğunu içeren ve tenkid eden bir layihayı padişaha sunmuştur.
Reşid Paşa Mısır valisi Said Paşa’nın davetlisi olarak Mısır’a gitmiş ve bir süre orada kalmıştır. Mısır dönüşünde İngiltere sefirinin etkisi ile beşinci defa sadarete getirildi.(1856) Ancak Eflak ve Boğdan’ın geleceği ile alakalı seçimler meselesi yüzünden Fransa ile arası açılınca ve İngiltere’ninde Fransa’yı desteklemesi sonucu tekrar azledildi. (1857) Fakat bir süre sonra son kez sadarete getirildi ise de bu uzun sürmedi. Ve 1858’de geçirdiği bir kalp sektesinden vefat etti.
Halim,selim ve terbiyeli bir tabiyete sahip olan Mustafa Reţid Paţa meslek hayatýnda zeki bir siyasetçi ve kabiliyetli bir devlet adamı idi. İyi bir hatipti. Yazılarını sade bir uslup ile yazardı. Genç yaşında Mısır divan Efendisinin kızı ile evlenmiş ve bundan ilk oğlu Mehmet Cemil Paşa doğmuştu. İki yıl sonra boşanarak Adile Hanım ile ikinci evliliğini yapmış ve bundan 4 çocuğu olmuştu. Reşid Paşa Osmanlı devletinin geleneksel politikasından sıyrılması gerektiğini farketmiş bir devlet adamıdır. Ve kendisi reformcu nesillerin öncüsü sayılabilir. Karşılaştığı problemlerde destek bulacak merci olmadığı için Babıali bürokrasisini güçlendirmeye çalışmıştır. Bazı durumlarda kendi insiyatifini kullanma cesaretini göstermiş ve siyasi hayatı boyunca muhalifleri ile daima çatışmak durumunda kalmıştır. Reşid Paşa da her yenilikçi gibi eleştirilmiş ve bazı zaafları ön plana itilmiştir. Ancak onu değerlendirirken kendi devrinin özel şartlarını da göz önünde tutmalıyız. Devletin bekası için büyük gayret göstermiş ve bu konuda aşırı İngiliz taraftarlığı ile tanınmıştır. Reşid Paşa kendini her daim koruyan Pertev Paşa’ya bağlılığını hayatı boyunca sürdürmüş ve kendisi de adam yetiştirmeye çalışmıştır. Her ne kadar sonradan kendisine muhalif olsalar da Ali ve Fuat Paţalar onun sayesinde yetiţmiţlerdir. Reţid Paţa Tanzimat’ýn banisi ve Türkiye’nin garplılaşma konusunda büyük işler yapmış bir devlet adamı olarak Türk tarihinin ender şahsiyetlerinden birisidir.
[1] Kodaman Bayram-Alkan A.Turan; “Tanzimatın öncüsü Mustafa Reşid Paşa” 150. Yılında Tanzimat,s.1-2 1992 .İslam Ansiklopedisi Reşid Paşa mad. s.701
2] Kodaman - Alkan Age s.2.
[3] İslam Ansiklopedisi Reşid Paşa mad.s.701
[6] Baysun Cavid; “ Cezayir Meselesi ve Reşid Paşa’nın Paris Elçiliği” III. Türk Tarih Kongresi,s.375, TTK.Ankara
[7] Kodaman-Alkan,Age s.2-3
[8] Halaçoğlu Yusuf; “Maruzat ve Tezakirde Mustafa Reşid Paşa ve Tanzimat Erkanı”
[10] Baysun Cavid ; “Mustafa Reşid Paşa’nın Siyasi Yazıları, Tarih Vesikaları, II/9, 208-219
[11 Kaynar Reşat; Mustafa Reşid Paşa ve Tanzimat,s.82-85 Ankara 1954
[12] Lütfi Tarihi V. S.106
[13] İslam Ansiklopedisi, Tanzimat mad. s.718-719
[14] Fermanın aslı için bakınız. Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi c.11 s 446-447
[15] Bilsel Cemil; Tanzimatın Harici Siyaseti, TanzimatI. s.662-701
[16] Davison Roderic H.;Osmanlı İmparatorluğu’nda Reform1856-1876 s.47 Papirus Yayınevi İstanbul 1997
[17] Davison Roderic H.;Osmanlı İmparatorluğu’nda Reform1856-1876 s.51
[18]Derin Çetin ; Geçen Asırlarda Devlet Adamlarımız, Tercüman Gazetesi İstanbul 1977
[20] Derin Age.27[21] Yücel Yaşar-Sevim Ali ; Türkiye Tarihi c.4 s.257 TTK.Ankara 1992
22] Kodaman- Alkan; Age. s.5
23] Kodaman; “Mustafa Reşid Paşa’nın Paris Sefirlikleri Esnasında Takip Ettiği Genel Politikası”
[24] Mehmet Selahaddin ;Bir Türk Diplomatının Evrak-ı Siyasiyesi s.27 İstanbul
[25] Elker Selahattin; “Mustafa Reşid Paşa ve Türk Arşivciliğinin” IV Türk Tarih Kongresi s.182-189 Ankara 1952
[26 Lütfi Tarihi;VIII 145 s.508-517
[27 Yayına hazırlayan:Baysun Cavid ; Cedet Paşa Tezakir s.11 Türk Tarih Kurumu Ankara 1957
[28] Güngör Erol ;İslamın Bugünkü Meseleleri s.161 İstanbul 1983
29] Türkgeldi A.Fuat; Rical-i Mühimme-i Siyasiye İstanbul 1928
|