05 Nisan 2013

Cengiz İmparatorluğu





Cengiz İmparatorluğu


Kırgızların Orhun-Yenisey'deki Uygurları 840 yılında ortadan kaldırması ve ardından kendilerinin deMoğol hâkimiyetine girmeleriyle beraber, en eski Türk yurdu Moğolların eline geçmişti. Artık X.
yüzyıldan itibaren gittikçe güçlenen Moğol kabileleri, Türklerin siyasî bir birlik oluşturamamasından
da yararlanarak, faaliyetlerini artırmışlar, ancak kendileri de güçlü bir siyasî birlik oluşturamadıkları
gibi üstelik birbirleriyle sürekli mücadele etmişlerdir. XII. yüzyılda en güçlü Moğol kabileleri Orhun-
Tula boylarında yaşayan Kerayitler, Baykal gölünün güneyindeki Merkitler, İrtiş civarındaki
Naymanlar idi. Bu sırada Karahıtaylar da Maverâünnehir'de Harezmşahlarla mücadele halindeydi.
Cengiz Han'ın mensubu olduğu Kıyat kabilesi ve diğer Moğol kabileleri ise Onon-Kerülen boylarında
dağınık hâlde yaşamaktaydılar.1155 yılında dünyaya gelen Cengiz (asıl adı Temuçin), henüz çocuk
iken Kıyat kabilesinin han sülalesi Borcigidlerden gelen babası Yesügey Bahadır'ın, Tatarlar
tarafından öldürülmesiyle, kendini zorlu bir mücadelenin içinde bulmuştur. Kahramanlığı ve zekasıyla
kısa zamanda sivrilen Cengiz, 20 yaşındayken, bölgede önemli bir güce sahip Kerayitlerin beyi
Tuğrul'un himayesini kabul edip, Cacirat beyi Camuka ile de kan kardeşlik kurarak nüfuzunu ve
gücünü artırmıştır. kongrat kabilesi beyinin kızı Börte ile yaptığı evlilik ise mücadelesinde ona büyük
bir üstünlük sağlamıştır. Nitekim karısını kaçıran Merkitleri, Kerayit ve Caciratların yardımıyla
yenilgiye uğratmış, ardından Buirnor Tatarlarını ezmiştir (1198). Cengiz'in, Tuğrul Han ile birlikte
Moğolistan'da hâkimiyet kurmaya çalışmasına Camuka karşı çıkmışsa da, 1201'de yapılan savaşta
Cengiz galip gelmiştir. Ardından Cengiz, Çağan ve Alçı Tatarları üzerine yürümüş, yenilgiye uğrayan
Tatarların çoğu katledilmiştir (1202).
Temuçin'in gittikçe güçlenmesini kendi hâkimiyeti için tehlikeli bulan Kerayit hanı Tuğrul, ittifakı
bozarak Temuçin'e karşı harekete geçmiş fakat yenilerek itaat altına alınmıştır (1203). Aynı yıl içinde
Camuka'nın da katıldığı, Naymanların öncülüğündeki, Merkit, Oyrat, Tatar, gibi kabilelerin
oluşturduğu ittifakla mücadeleye girişen Temuçin, uzun mücadelelerden sonra galip gelip, bütün
Moğol kabilelerine hâkimiyetini kabul ettirmiştir(1206).
1206 ilkbaharında, Türk ve Moğol kabilelerinin katıldığı bir kurultayda Temuçin, Cengiz (Çingiz) adını
alarak büyük kağan ilân edildi. Bu tarihten itibaren Cengiz, sıradan bir Moğol kabile lideri olmaktan
çıkarak, cihanşümul bir devletin kurucusu ve hanı olmuştur. Özellikle devletin yeniden
teşkilâtlanmasında, kendisine gönüllü katılan İdikut Uygurlarının ve Öngütlerin büyük tesiri vardır.
Askerî sahada, devlet teşkilâtında ve daha sonraki dönemlerde tebarüz edecek olan kültür hayatında
Türk tesiri açıktır. Nitekim Cengiz'in oğulları tarafından kurulacak çoğu devlet kısa zamanda
Türkleşmiştir.
Büyük bir imparatorluk kurmayı hedefleyen Cengiz, ilkin, Kansu ve Ordos bölgesine hakim olan
Tibet kökenli Tangut devleti'ni itaat altına almış (1209) ardından, Kuzey Çin'deki Kin hanedanlığının
merkezi durumundaki Pekin'i uzun süren savaşlar neticesinde yerle bir etmiştir (1215).
Tibet ve Çin' hâkimiyetinden sonra Cengiz batıya yönelmiş ve önünden kaçarak sığındığı Kara Hıtay
Devleti'ni sonradan eline geçiren Nayman prensi Küçlük'ün üzerine komutanı Cebe Noyan'ı takiple
görevlendirmiştir. Nihayet Cebe Noyan 1218'de Küçlük'ü öldürmüş ve böylece Karahıtayları devletine
katan Cengiz, Harzemşahlar ile komşu olmuştur. Büyük Selçukluların vârisi durumundaki
Harezmşahlar ile Cengiz başlangıçta bir dostluk anlaşması imzalamışlar ise de Sultan
Muhammed'in, Cengiz aleyhine Merkitleri desteklemesi ve Otrar şehrinde Moğol elçilik heyetinin
esir alınıp, öldürülmesi üzerine anlaşma bozulur.
1220 yılında Cengiz'e bağlı kuvvetler Otrar'dan başlayarak Sığnak, Urkent, Barçınlıgkent'i ele
geçirerek elçilik heyetinin intikamını kanlı bir şekilde aldılar. Buhara ve Semerkant gibi önemli
şehirlerin ardından devletin merkezi olan Harezm bölgesindeki Gürgenç'te tahrip edildi. Böylece
Harzemşah toprakları tamamen Cengiz'in eline geçmiş oldu (1221). Harzemşahların ortadan
kalkmasıyla bütün Maveraünnehir, Afganistan ve Horasan imparatorluğa dahil olurken bu
bölgelerdeki yerleşik ve konar göçer Türk nüfusunun bir kısmı Moğol istilâsından kaçarak,
Anadolu'ya Malazgirt'ten sonraki ikinci büyük Türk göçünü başlatmıştır.
Cebe Noyan ve Sebutey gibi komutanları vasıtasıyla Kafkasya ve Güney Rusya'ya seferler
düzenleyen Cengiz Han, 1227 yılında yeni bir Çin seferine bizzat çıktığı sırada Kansu yakınlarında
ölmüştür. Cengiz Han, Onon ve Kerülen ırmaklarının kaynağında, Burhan Haldun Dağları'nda gizli bir
yere gömülürken, geride Karadeniz'den Büyük Okyanusa uzanan büyük bir devlet bırakmıştır.
Cengiz Han daha sağlığında,Türk-Moğol devlet anlayışına uygun olarak, ülke topraklarını oğulları
arasında taksim etmiştir. Bu paylaşmaya göre büyük oğlu Cuci Deşt-i Kıpçak'ın, Çağatay
Türkistan'ın, Ögeday doğu bölgelerinin ve küçük oğlu Toluy Moğolistan'ın hâkimi olacaktır. Ancak
Cengiz'in ölümü ve merkezi kağanlığın zayıflaması ile beraber bu bölgelerde müstakil devletler
kurulmuştur: Kubilay Hanlığı, İlhanlılar, Çağatay Hanlığı ve Altın Orda.

A-Kubilay Hanlığı (1280-1368)

Cengiz'in vasiyetine uyularak ölümünden sonra yerine, üçüncü oğlu Ögeday kağan seçildi (1228).
Onun zamanında Kore, Kuzey Çin tamamıyla imparatorluğa bağlandı. 1237-1241 yıllarında Batı
seferi ile Kıpçak ülkesi, Rusya ve bütün Doğu Avrupa ele geçirildi. Ancak Ögeday'ın
ölümünden(1241) sonra, bir müddet eşi tarafından idare edilen devlete kurultay kararıyla, Cuci'nin
oğlu Batu Han'ın itirazına rağmen, oğlu Kiyuk kağan seçilmiştir. Onun da 1248'de ölmesi üzerine bu
kez Kiyuk'un eşi yine kağan seçilene kadar üç yıl devleti idare etmiştir. 1251'de toplanan kurultayda
Toluy'un oğlu Mengü'nün kağan seçilmesiyle hâkimiyet Ögeday neslinden Toluy nesline geçer.
Fakat 1259 yılında ölen Mengü, yerine küçük kardeşi Arık Buka'yı vasiyet etmişse Kubilay, bunu
tanımayarak komutanların da muvafakatıyla Pekin'de kağanlığını ilân eder ve böylece taht
mücadelesi tekrar kızışır. Arık Buka'yı yenen Kubilay devletin merkezi olan Karakurum'a
dönmeyerek Çin'de kalır. Çin geleneklerini benimseyen devlete, Cengiz İmparatorluğu'nun diğer
kesimlerindeki bağlı devletler ve çoğu Moğol kabileleri sıcak bakmazlar. Nitekim İlhanlılardan başka
gerçek bir bağlılık gösteren devlet olmamıştır. Neticede Kubilay Hanlığı Çin'de Yüan Hanedanı adıyla
bilinen Çinlileşmiş bir hanedan dönemini başlatmıştır.

B-İlhanlılar (1256-1336)

Toluy'un oğlu Hülagü kardeşi Toluy'un oğlu Mengü "büyük kağan" sıfatıyla, kardeşi Hülagü'yü batıda
yeni fethedilecek bölgelerin, Kösedağ savaşıyla tâbi durumuna düşmüş Anadolu'nun ve İran'ın
idaresiyle görevlendirmişti(1253). Böylece İlhanlı Devleti'nin temeli atılmış oluyordu. 1256'da Amu
Derya'yı geçerek İran'a giren Hülagü, hiç bir direnişle karşılaşmamış sadece kendisine karşı koyan
İsmailî (Batınî) lideri Rükneddin'i ünlü Alamut kalesinde ele geçirerek bütün taraftarlarını ortadan
kaldırıp, İran'ın zaptını tamamlamıştır. Sonra, Bağdat'ı ele geçiren Hülagu, Halife Müstasım ve aile
fertlerini öldürmüş (1258). Halife ailesinden kaçabilenlere sahip çıkan Memlûk Sultanı Baybars
bunlardan birini halife ilân ederek halifeliği Mısır'a taşımıştır. İlhanlılar'a karşı Memlûk, Altınorda ve
Anadolu Selçukluları arasında bir ittifak oluşturulmaya çalışılmışsa da İlhanlıların Suriye, İran ve
Anadolu'ya hâkimiyeti önlenememiştir.
İlhanlı hükümdarı Ahmet Teküdar (1282-1284), İslâmîyet'i kabul etmiş, Gazan Han zamanında (1295-
1304) ise İlhanlıların tamamı artık Müslüman olmuştur. Gazan Han ile birlikte Türk ve İslâm karakteri
İlhanlılarda bariz bir hâle gelmiştir. Ancak Ebu Said Bahadır Han (1316-1335) dönemindeki iç
çekişmeler devleti yıpratmış ve ülkenin idaresi zamanla Azerbaycan'da Emir Çoban Oğulları ve
Bağdat'ta Şeyh Hasan olmak üzere başlıca iki ailenin eline geçmiştir. Bu arada bir Uygur Türk'ü olan
Eretna Bey Doğu Anadolu'da hâkimiyeti ele geçirerek, hükümdarlığını ilân etmiştir (1343).

C- Altın Orda (1227-1502)

Altın Orda Hanları, Cengiz Han'ın büyük oğlu Cuci neslindendir. Deşt-i Kıpçak'ın idaresini üstlenen
Cuci'nin 1227 yılında ölmesi üzerine, on sekiz oğlundan en büyüğü olan Orda ile ikinci oğlu Batu,
dedeleri Cengiz Han'ın yanına giderek han olmak istemişlerdi. Cengiz Han, orda adı verilen iki
karargâhtan (otağ), altın aksamlı Ak-Orda'yı Batu'ya, gümüş aksamlı Gök-Orda'yı Orda'ya kurdurdu.
Böylece ikinci oğul Batu'yu, babası Cuci'den sonra hanlık makamı için tercih etmiş oluyordu. Ak-
orda veya Altın-orda adıyla Batu Han, Doğu Avrupa'ya kadar bütün Deşt-i Kıpçak'ın hâkimi olurken,
kendisine bağlanan ağabeyi Orda, Gök-orda adıyla, İtil'den İrtiş'e kadar olan devletin doğudaki
topraklarını yönetmekteydi. Devletin Başkenti Saray şehri idi. Bu olaydan sonra Batu, Sayın Han;
Orda ise İçen Han lakapları ile anılacaklardır.
Batu'dan sonra başa geçen kardeşi Berke, İslâmiyetî kabul eden ilk Altın-Orda hanıdır ve devlet en
parlak dönemini onunla yaşamıştır. (1256-1266). Özbek Han(1313-1340), zamanında ise İslâmiyet
resmî din olarak kabul edilmiş ve zaten ordu ve halkının hemen tamamı Türk olan Altınorda Devleti
tam bir Müslüman-Türk devleti hüviyetine bürünmüştür. Aynı dönemde devletin doğu kanadı olan
Gök-Orda sülâlesi ortadan kaldırılarak devlet merkezileşmiştir. Fakat 1369 yılından sonra Cuci'nin
diğer oğulları; Toğay-Timur ve Şiban neslinden gelenler güç kazanmışlardır. Toğay-Timur nesli, Altın-
orda hanlık makamını ele geçirirken, Şiban neslinden gelenler de Batı Sibirya'da hükümran
olmuşlardır.
Toktamış Han zamanında (1379-1396) Timur'un darbesi ile sarsılan Altın-Orda Devleti, Küçük
Muhammed Han zamanında (1427-1440 ); Altın-Orda devleti bölünmeye başlamış ve nihayet, Şeyh
Ahmet Han (1481-1502 ) ile birlikte devlet tamamen ortadan kalkmıştır.
Altın-Orda Devleti'nin zayıflayıp, yıkılmasıyla hâkim olduğu sahalarda yeni hanlıklar kurulmuştur.

D-Kırım Hanlığı (1441-1783)

Kırım ve civarı, Batu Han'ın kardeşi Togay-Timur neslinden gelen beylerin idaresinde idi. Timur'un
Altın-Orda'yı parçalamasıyla Togay-Timur neslinden Hacı Giray Han, adına para bastırarak(1441)
hanlığı kurmuş ve Bahçesaray'ı başkent yapmıştır. Hacı-Giray Han'ın 25 yıllık hâkimiyetinin ardından
ölümüyle, oğulları arasında taht kavgaları başlamış ve Nur Devlet ile Mengli Giray fetret devrinde
birbirleriyle mücadele etmişlerdir.
Kırım ileri gelenleri bu mücadeleyi önlemek için Osmanlılardan yardım isteyince, Fatih, Gedik Ahmet
Paşa komutasındaki donanmayı Kırım'a göndermiş, Kefe ile Azak, Ceneviz ve Venediklerden
kurtarılmıştır.(1475) Mengli Giray 1478 yılında hanlığa getirilerek Kırım Hanlığı Osmanlı himayesine
alınmıştır. 300 yıl süren bu beraberlik, 1783'de Kırım'ın Ruslar tarafından ilhak edilmesiyle son
bulmuştur.

E-Ejderhan Hanlığı (Astrahan veya Hacı Tarhan Hanlığı) (1466-1556)

Altın-Orda hanlarından Küçük Muhammed'in torunu Kasım Han tarafından 1466 yılında kurulmuştur.
Adını başkentleri olan Hazar kıyısındaki Ejderhan'dan alır. Don-itil-Kuban ırmakları arasındaki
ticaretin yoğun olduğu bölgede kurulmasına rağmen askerî ve siyasî güce sahip olamadıkları için
hanlık 1556'da Rusya tarafından işgal edilmiştir.

F-Kazan Hanlığı (1437-1552)

Hanlık, Batu Han'ın kardeşi Togay-Timur'un neslinden Uluğ-Muhammed tarafından kurulmuştur.
(1437). Hanlık, Kazan merkez olmak üzere, İtil Bulgar Devletinin de merkezi olan Kazan şehri
hanlığa ismini vermiştir. Mahmud Han (1445-1461)'dan sonra iç çekişmeler ve Rus baskısının
artması, hanlığın sonunu hazırlamıştır. 1521'de kısa bir süre için Kırım Hanlığı'na bağlanan Kazan
Hanlığı, Rus tehlikesine karşı Osmanlılar tarafından himaye edilmişse de, IV. İvan, hanlığı 1552'de
ele geçirmiştir.

G-Kasım Hanlığı (1445-1681):

Kazan Hanlığı'nın kurucusu Uluğ Muhammed Han, 1445 tarihinde esir aldığı Rus knezini bırakmak
şartıyla Oka ırmağı üzerindeki Gorodets şehri ve etrafının, oğlu Kasım Han'ın idaresinde bırakılmasını
Ruslara kabul ettirmiş(1445), bu tarihten sonra hanlık Kasım Han'ın adıyla anılmaya başlamıştır.
Moskova Knezliği'ni kontrol altında tutmak amacıyla Kazan Hanlığı'na Kasım Hanı Şah Ali'nin
kardeşi Can Ali getirilmiştir. Kasım Hanlığı da 1552 yılında bütünüyle Rus nüfuzu altına düşmüş,
ancak hanlık 1681 yılına kadar şeklen devam etmiştir.

Ğ-Sibir Hanlığı (Küçüm Hanlığı):

Altın-Orda Devleti'nin parçalanmasından sonra kurulan Sibir Hanlığı'nın bilinen ilk hükümdarı Mamık
oğlu Tabuga'dır. Hanlık, bugünkü Moğolistan'ın kuzeyinden Sibirya'ya kadar uzanan bir bölgeyi içine
almakta, ahalisinin büyük çoğunluğu Kırgız, Yakut ve Kıpçak Türklerinden oluşmaktaydı. Hanlığın
merkezi önce Tümen şehri ve sonra Sibir olmuştur. Hanlık, Rus ilerleyişi karşısında Yadigar Han
zamanında Çar İvân'ın hâkimiyetini tanımak zorunda kalmıştır (1555). Bunun üzerine Altın-Orda
hükümdarı Ahmed Han 'ın torunu Küçüm Han, Yadigar Hanı yenerek Sibir Hanlığı'nın başına
geçmiştir(1563). Bu sebeple hanlık, Küçüm Hanlığı diye de bilinmektedir. Bölgede İslâmiyet'i yayan
Küçüm Han, önceleri Ruslara karşı başarılı olduysa da, âteşli silahlarla Sibir'e giren Rus ordularını
sürekli daha kalabalık ve âteşli silahlarla mücehhez kuvvetlerle ileri hareketlerine devam eden Ruslar,
Küçüm Han'ın ölümünden sonra (1598) hanlığı ele geçirmişlerdir.
H-Nogay Hanlığı:
Hanlığa adını veren Nogay, Altın-Orda Devleti'nin önemli komutanlarından biridir. 1259-1299 yılları
arasında, devlet üzerinde söz sahibi olmuş olan Nogay, Altı-Orda Hanı Tokta ile anlaşmazlığa
düşmesi sebebiyle giriştiği mücadelede yenilerek öldürülmüştür fakat emrinde bulunan ve onun
adıyla anılan boylar, Altın-Orda'nın parçalanması üzerine Nogay Hanlığı'nı kurmuşlardır. Hanlığın
başkenti, Yayık ırmağı deltasındaki Saraycık şehri idi. Ahalisi içerisinde, çoğunluğu oluşturan Kırgız,
Kıpçak Türkleri yanında Türkleşmiş Moğol kabilesi Mangıtlar da bulunuyordu. Rusların Kazan
Hanlığı'nı ele geçirmesiyle Nogaylar, bir kaç kısma ayrılmışlardır. bunlardan bir kısmı Büyük Nogay
Ordası adı altında Rus hâkimiyetini tanımışlardır (1557). Dağınık olarak yaşayan diğer Nogayların
önemli bir kısmı daha sonra Anadolu'ya göç ederek burada yerleştirilmişlerdir.

I-Çağataylılar (1227 -1370):

Cengiz'in ölümünden sonra oğlu Çağatay Han adına Beşbalıg'dan Ceyhun'a uzanan Türkistan'ın
tamamını içine alacak şekilde Çağatay Hanlığı kurulmuştur. Çağatay Hanlığı'nın en parlak dönemi,
otuz yıllık istikrarlı bir yönetim gösteren Duva Han ( 1277-1307) dönemidir. Duva Han'dan sonra gelen
hanlar döneminde yine devletin kuruluşundan beri süregelen meseleler devam edecektir. Mübarek
Şah (1251-1261) Müslüman olan ilk Çağatay hanıdır. Kazan Timur Halilullah Han (1340- 1345)'dan
sonra Çağataylılar içinde Müslüman olmayan kalmayacaktır.
Başkentin Maveraünnehir 'de Karşı şehrine nakledilmesinden sonra idarede İslâm tesiri iyice
artmıştır. Kazan Timur'un ölümünden sonra (1345) devletin dizginleri emirlerin eline geçmiştir.
Böylece merkezin gücü büsbütün zayıflamış, başta Çağatay soyundan bir han bulunmakla beraber
emirler bunları istedikleri gibi yönlendirmişlerdir. Tuğluk-Timur Han'ın zamanında, hanlık bir ara
kendini toparlar gibi olmuşsa da bu durum Timur'un devletini kurmasına kadar (1370) devam etmiştir
. Türkistan' da konuşulan dil Çağatay Hanlığı ile ilgili olarak Çağatay Türkçesi diye anılmaktadır.


Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...