5.7 Evren Modelleri
Evren modellerinin ayrıntılarına
geçmeden önce, evrenin bize nasıl göründüğünü özetleyelim. Gözlemlerden
hareketle evrenin geçmişini anlamaya ve evrenin geleceğinin ne olabileceğini
modellerle açıklamaya çalışalım:
Son 25-30 yıl içinde evreni anlamamızda
gerçek bir devrim yaşandı. Gözlem teknikleri gelişti. Radyo, milimetre, kırmızı
ötesi, mor ötesi, X-ışını ve gama ışını dalga boylarında gözlemler yapılabilir hâle
geldi. Yer üzerinden olduğu kadar, uzaydan da gözlemler yapıldı. Yeni
geliştirilen alıcılar, detektörler ve çok hızlı bilgisayarlar astronomide baş
döndürücü gelişmelere neden oldu. Bu gelişmeler, evrenin anlaşılmasına önemli
katkılar yaptı. Bu arada fizikte de benzer gelişmeler oldu ve bu bilgiler de
evrenin anlaşılmasına katkılarda bulundu.
Öncelikle, evrenin şu andaki
içeriğinin ne olduğundan başlamakta yarar var. Önce, bildiğimiz maddeyi sayalım.
Bildiğimiz madde ile yıldızlar, gaz ve toz kastediliyor. Bunlar optik
gözlemlerle saptanan maddeyi temsil etmektedir. Söz konusu maddenin, sıcaklığı
3000 ile 30 000°K arasındaki maddedir ki bu sıcaklıklar kara cisim
sıcaklıklarıdır. Evrendeki maddenin çoğu bu hâldedir.
Şekil 5. 21: Saman Yolu dışındaki
galaksiler için kırmızıya kayma(hız) ve uzaklık arasındaki bağıntı. Kırmızıya
kaymalar Doppler formülüne göre hız olarak ifade edilmiştir. Oklar, kalsiyumun H
ve K çizgilerindeki kırmızıya kaymayı göstermektedir.
Yıldızlar, gaz ve toz, galaksileri
oluştururlar. Bunlar belki de başlangıç koşullarının farklı olması nedeniyle
farklı oluşmuştur. Galaksiler evrenin temel taşlarıdır. Tek başına bulunan
galaksiler azdır, daha çok gruplar hâlinde bulunurlar. Daha önce de söz edildiği
gibi galaksi kümelerinden de büyük yapıların varlığı söz konusudur. Bununla
beraber, gök yüzünde yeterli büyüklükteki alanlarda ortalama alınırsa, içerdiği
madde miktarı bakımından evren her yönde aynı görülmektedir. Buna, evrenin
eşyönlülük özelliği denir.
Evrenin ikinci bileşeni ışınımdır.
Kozmoloji için en önemli olanı bunun kara cisim bileşenidir. Einstein'ın E =
mc2 denklemini kullanarak kütle karşılığını bulduğumuzda, bilinen
normal madde yoğunluğundan 1000 kez daha küçük olduğu görülür. Başka bir
deyişle, evrendeki ışınımın yoğunluğu normal madde yoğunluğunun binde biri
kadardır.
Mikrodalga arka-alan ışınımının (Büyük Patlama
ile evrene yayıldığı düşünülen ve evrenin her yerinde gözlenen ışınım ki
yayıldığı zamanın izlerini taşımaktadır ve bu bakımdan çok önemlidir.) ilginç
iki özelliği vardır:Birincisi her yönde aynı şiddette gözlenmesi, eş yönlü
olması; ikincisi ise bu ışınımın 2.7°K'lik bir kara cisim ışınımı olmasıdır. Bu
astronomide rastlanabilecek en iyi bir kara cisim ışıması olarak düşünülebilir.
Önemi, evrende belli bir zamanda, madde ile ışınımın aynı sıcaklıkta dengede
olmuş olduğudur.
Son olarak, evrenin üçüncü bileşeni
normal olmayan maddedir. Bunu ikiye ayırabiliriz: Relativistik plâzma ve
manyetik alan (karanlık veya saklı madde). Bunlardan, ikinci kategorideki madde
üzerinde biraz durmak istiyoruz. Galaksi veya galaksi kümeleri gibi büyük
sistemlerin yaydıkları ışınımdan hareketle, sistemin dinamiğinden bulunan madde
miktarı açıklanamamaktadır. Galaksi kümeleri için böyle bir durum uzun yıllar
bilinmekteydi, ancak son yıllarda aynı şeyin büyük galaksiler için de geçerli
olduğu bulunmuştur. Böylece, evrende göremediğimiz bir maddenin varlığı söz
konusudur. Görünmeyen bu madde ışınım yaymayan yıldızlararası gezegenler, çok
küçük kütleli yıldızlar, ağır nötrinolar, bilinmeyen ve zayıf etkileşen temel
parçacıklar, küçük kara delikler, büyük kara delikler, süper kara delikler vb.
olabilir. Bilim ve tekniğin gelişmesiyle ileride bunların bir kısmı gözlenebilir
ve bir kısmı için de dolaylı kanıtlar bulunabilir. Önceleri bu maddeye, kayıp
madde deniliyordu; ancak, bu kulanımının yanlış olduğu açıktır, çünkü bu madde
kayıp değil, evrende bir yerlerde bulunmaktadır, fakat biz onu henüz
göremiyoruz.
Özetle, bugün itibariyle astronomi
ve kozmoloji hakkında bildiklerimiz şunlardır:
(i) Yıldızlar ve yıldız evriminin
temel fiziği,
(ii) Yıldızların dev molekül
bulutları içindeki yoğun gazlardan oluştuğu,
(iii) Yıldızlararası maddenin
değişik fazlarda olduğu, maddenin yıldızlarda değişime uğradıktan sonra
yıldızlararası ortama atıldığı,
(iv) Galaksilerin, evrenin temel
taşları olduğu,
(v ) Galaksilerdeki yüksek enerji
olaylarının çekirdeklerindeki aktivitelerle, belki de orada bulunan
karadeliklerle ilgili olduğu,
(vi) Sıcak Büyük Patlama modelinin
evreni en iyi açıklayan model olduğu.
Büyük Patlama Modeli
Bilinen durumu böylece özetledikten
sonra, geçmişi ele alalım: Evreni geçmişte inceleyebiliriz, çünkü ışık belirli
bir hızla hareket etmektedir. Ancak, gözlediğimiz olayların olduğu evreyi, evren
için bir model kurmadan inceleyemeyiz. 1965 yılında mikro dalga arka-fon ışınımının keşfinden
beri evren için kabul edilen standart model, sıcak büyük patlama modelidir.
Şekil 5.22: Birçok astronomi kitabı,
büyük patlama kozmolojisini ve evrenin genişlemesini, üzerinde galaksilerin
nokta şeklinde gösterildiği bir balonun şişirilmesi olayı ile açıklar.
Genişlerken, galaksiler uzaydaki konumlarını değiştirmezlerse bu gösterim
doğrudur. Uzayın kendisi genişlemektedir ve galaksiler birbirlerine göre
konumlarını değiştirmeksizin bu genişlemeye katılmaktadır.
Büyük patlama modelinin dinamiği,
iki gerçek ve bir var sayım üzerine kurulmuştur. Evren büyük ölçekte eş
yönlüdür. 2.7°K'lik Mikro dalga arka-fon ışınımının gözlenmesi bunu
doğrulamaktadır. İkinci gerçek ise, evren bugün düzgün olarak genişlemektedir.
Bu gerçekte Hubble'ın galaksileri gözleyerek, galaksilerin bizden uzaklaşma
hızları ile uzaklıkları arasında bulduğu lineer bağıntı ile doğrulanmıştır. Söz
edilen iki gerçek bize galaksi sistemlerinin düzgün bir hızla birbirlerinden
uzaklaştıklarını söylemektedir (Şekil 5.22). O hâlde evren, eş yönlü ve düzgün
olarak genişlemektedir. Modeli tamamlamak için var sayımımız ise kozmolojik
ilkedir. Bu ilke Yerin evrende özel bir konumda olmadığını söylemektedir. Başka
bir deyişle evrenin herhangibir yerindeki gözlemci de bizim gördüklerimizi aynen
görür.
Evrenin dinamiğini çekim kuvveti
belirlemektedir. Çekim kuvveti evrende en etkin uzun-mesafe kuvvetidir. Evrendeki
maddenin oluşturduğu çekim kuvveti evrensel genişlemeyi yavaşlatır. Böylece,
evrenin sonunu bugünkü yavaşlama hızı belirler. Yavaşlama hızının ne kadar büyük
olduğu sorusu; bugün evrende, genişlemenin yavaşlamasına neden olan maddenin ne
kadar olduğu sorusu ile eş anlamlıdır. Evrendeki genişlemenin yavaşlama hızını
veya evrenin ortalama kütle yoğunluğunu ölçerek, bazı modellerle, evrenin
geçmişini ve geleceğini belirleyebiliriz. Eğer modelimiz doğru ise her iki
ölçümün de aynı sonucu vermesi gerekir.
Büyük patlama modelleri, boyutsuz
yavaşlama hızı parametresi, q, ve yine boyutsuz kütle yoğunluğu parametresi,
Ω ile
karekterize edilirler. Evrenin şimdiki zamanını "0" alt indisi ile gösterirsek,
kuramsal olarak qo=(1/2)Ωo dır. Bu parametrelerin kritik değerleri
qo=1/2 ve Ωo=1 dir. Eğer qo, kritik değeri 1/2 den;
Ωo
kritik değeri 1 den büyük ise evrende, genişlemeyi belirli bir zaman içinde
tamamen durduracak kadar yeterli madde var demektir. Genişleme durduktan sonra
hareket ters dönecek, ve evren büzülmeye başlayarak, tekrar sıcak ve yoğun olan
uzay-zaman
tekil noktasına dönecektir. Bu durumda tekrar büyük patlama olacak ve evren
kendisini tekrarlayacaktır (salınım yapan büyük patlama modeli). Eğer
qo ve Ωo kritik değerlerinden küçük ise, evrendeki genişleme
durmayacak; evren sürekli genişleyecektir. Parametrelerin kritik değerleri ise
evrenin sonsuza kadar genişleyerek orada durmasına karşı gelmektedir. Salınım
yapan model kapalı evren modeli, ve sonsuza genişleyen modeller de açık evren
modelleri olarak tanımlanmaktadırlar.
Evrenin ortalama yoğunluğunun veya
yavaşlama hızının ölçülmesi, astronomide en zor gözlemlerden birisidir.
Galaksilerin ışık yayan veya görünen kısımlarındaki kütle miktarından, yoğunluk
parametresi Ωo için bir alt limit bulabiliriz. Bu değer 0.01
civarındadır. Ancak görmediğimiz, saklı kütle veya karanlık kütleyi de hesaba
katmalıyız ki o zaman Ωo = 0.1 olabilir. Maddenin bilinmeyen başka şekillerde
de olabileceğini düşünürsek Ωo değeri daha büyük olmalıdır. Diğer yandan galaksi
kümelerinin hareketlerinin gözlenmesiyle elde edilen değeri 0.1 ile 0.2
arasındadır. 1986 yılında gerçekleşen Kırmızı Ötesi Astronomi Uydusu (IRAS)
gözlemlerinin yorumlanmasıyla Ωo'ın 0.5-0.8 değerlerine çıkabileceği
önerilmiştir.
Bugün gözlemsel olarak belirlenen
yoğunluklar açık evren modelini öngörmekte ise de, yoğunluk parametresinin
değerinde genel bir artış görülmektedir. Evrendeki görünmeyen madde miktarı da
dikkate alınırsa, Ωo'ın kritik değeri aşması olasıdır. Böylece, hem
kapalı hem de açık evren modelleri eşit olasılıkta görünmektedir. Belki de bekle
gör demek daha doğru olur.
Şimdi bir de kozmolojide zaman ve
uzaklık ölçümüne bakalım: Daha önceki bölümlerde (kısım 5.6) söz edildiği gibi
en iyi uzaklık ölçümü, galaksilerin bizden uzaklaşma hızlarından kaynaklanan
kırmızıya kayma ile yapılır (Söz konusu hızlar ışık hızından küçük ise,
kırmızıya kaymayı şu şekilde ifade edebiliriz; kırmızıya kayma = z =
Δλ/λ = v/c, veya v = cz; burada v = galaksinin uzaklaşma hızı, c =
ışık hızı, Δλ
= dalga boyundaki kayma miktarı, λ = gözlenen ışığın dalga boyu.) Hareket eden kaynağın hızı
ışık hızına yakın ise z ve v bağıntısında relativistik düzeltme yapılmalıdır. Bu
düzeltme yapılırsa z, bir veya birden büyük olduğunda galaksinin hızı v, ışık
hızı c'den büyük çıkmayacaktır. Kırmızıya kayma miktarı, gözlenen ışığın
galaksiden çıktığı anda galaksilerin birbirlerine göre ne kadar uzaklıkta
olduklarının bir ölçüsüdür.
Daha önce söz edilen modeller
yardımıyla kırmızıya kaymayı zamanla ilişkilendirebiliriz. qo ve
Ωo'ın belli değerleri için (örneğin, kritik değerleri
olan 1/2 ve 1 için) kırmızıya kayma, z, ye karşı zaman grafiği çizilebilir.
Gözlenen kırmızıya kayma miktarı grafikte işaretlenir. Buna karşı gelen zaman
veya ışığın kaynaktan çıktığı andaki evrenin yaşı bulunur. Normal galaksilerde
gözlenen kırmızıya kayma 0.5 civarındadır. Çok parlak, dev eliptik galaksilerde
1 veya daha büyük değerler gözlenmektedir. Ancak, en büyük kırmızıya kayma
kuazarlarda gözlenmektedir ve yaklaşık 4 civarındadır. Bu demektir ki, evrenin
en uç sınırlarındaki cisimler kuazarlardır, ve bizden uzaklaşma hızları çok
büyüktür. Başka bir deyişle, evrenin çok erken evreleri hakkında bilgi
gönderiyorlar demektir. z = 4 değeri, kuazarların, evrenin yaşının, şimdiki
yaşının yaklaşık beşte biri olduğu zaman hakkında bilgi gönderdiklerini
gösterir. Böyle olduğu, yukarıda söz edilen kırmızıya kayma-zaman grafiğinden bulunur.
Gözlemler Hubble sabitinin ölçülmesiyle, evrenin bugünkü yaşını yaklaşık
18-20 milyar
yıl vermektedir.
z = 4 ten daha uzakta veya zaman
olarak daha erken dönemde görülebilen başka cisim yoktur. Evrenin z = 4 ten
önceki evresini anlayabilmek için Büyük Patlama evren modellerinin ısısal
evrimine ayrıntılı bakmak gerekir.
Büyük Patlama modelinde t = 0
zamanı uzay ve zamanda tekilliği ifade eder. t = 0 anında maddenin kapladığı
uzay da boyutsuzdur. t = 0 zamanı civarında, evrende temel parçacıklar ve ışınım
vardır. Ortamın sıcaklığı bir trilyon derece büyüklüğündedir. Evren genişlediği
için giderek soğur. Sıcaklık bir milyon dereceye düştüğünde temel parçacıklar
hafif çekirdekleri oluşturmaya başlarlar. Hidrojen atomunun çekirdeği proton
zaten vardı, sonra helyum, deteryum ve biraz da lityum oluşur. Bu süreç ilk
birkaç dakika içinde bitmiştir. Yapılan hesaplara göre, Büyük Patlamanın bu
evresinde kütle olarak %25 helyum üretilmiştir. Bugün uzayda gözlediğimiz helyum
miktarı da bu kadardır.
Yukarıda söz edilen temel
parçacıkların etkileşmeleri ile ilgili süreçler evrenin yaşı 1 saniye ile 15
dakika arasında iken yaşanmıştır. Bu süreçlerde ortaya çıkan kimyasal yapının
bugün gözlediğimiz yapıya uygun olması; kullandığımız fiziğin, bugünden geriye
giderek evrenin yaşının 1 saniye olduğu zamana kadar doğru olduğunu gösterir.
Böylece sıcak büyük patlama
modelini destekleyen, birbirinden bağımsız 3 bulgu vardır. Birincisi, evrenin eş
yönlü genişlemesi; ikincisi, hafif elementlerin sentezi ve üçüncüsü 2.7°K'lik
mikrodalga arka-alan tayfının kara cisim tayfı olmasıdır.