YER
Yer konusunun gök bilim
kitaplarında yer alması birçok kişiyi şaşırtmaktadır. Çünkü bu yer bilimlerinin
ana konusudur. Fakat ayağımızın altındaki toprağın diğer gezegen yüzeylerindeki
toprağın da iyi bir örneği olduğunu göz önüne alırsak, Yer dışındaki gezegenleri
analiz etmenin en iyi yolu, üstünde yaşadığımız gezegeni iyi bilmekten geçer.
Örneğin; Ay yüzeyine ayak basıldığında ayaklarının altında ne tür bir materyal
olacağını insanoğlu çok düşünmüştü. Tüm gezegenler beraber oluştu, fakat her
gezegenin; bugün kendine özgü bir iç yapısı, iklimi, yüzey yapısı vardır. Bu ise
onların her birinin farklı bir evrim geçirdiğini ortaya koyar. "Hangi koşullar
gezegenlerin bu şekilde evrimleşmesine neden olmuştur?" sorusuna burada
girmeyeceğiz, yalnız bugünkü durumu öğrenmeye çalışacağız.
Atmosferde basınç, yükseklikle çok
hızlı bir şekilde düşer. Atmosfer kütlesinin yaklaşık %90’nı ilk 16 km
yüksekliğin içinde bulunur. Bu, havanın yüzeye iyice çökmüş olması demektir.
Atmosfer, sıcaklığın değiştiği katmanlar sınır olmak üzere, 4 bölgeye ayrılır
(Şekil 3.7).
Şekil 3.9: Uzaydan Yer’in
görünüşü
Troposferde iki türlü sıcaklık
kaybı vardır. Birincisi, yüzeydeki suyun buharlaşıp yükselmesi sonucu oluşur,
diğeri ise kırmızıöte ışınım yapmasından kaynaklanır. Stratosferde sıcaklığın
artma nedeni, ozon (O3) katmanının burada bulunmasıdır. Bu katman,
Güneş'ten gelen toplam enerjinin %13 ünü soğurduğundan kinetik sıcaklık artar.
Şekil 3.10: Yer atmosferinin
katmanları.
Yer’in iç yapısını öğrenmek diğer
gezegenlerin evrimi konusunda bize ipuçları verir. Deprem dalgalarının
incelenmesi, Yer’in iç yapısı konusunda bize en önemli bulguyu, yani Yer’in sıvı
bir çekirdeğe sahip olduğunu göstermiştir. Bu bilgilerden hareketle Yer’in iç
yapısının bir modeli oluşturulabilir. Böyle bir modelde kimyasal yapı, sıcaklık
ve yoğunluğun derinlikle nasıl değiştiği verilir. Unutulmaması gereken bir nokta
da tüm değişimlerin derinlikle olması, yatay konumda herhangi bir değişimin
olmamasıdır. Böyle modellere küresel simetrik model denir.
Yer, çekirdek, manto ve kabuk olmak
üzere üç bölümden oluşmuştur. Yer’in çekirdeği demir ve nikelden oluşmuştur.
Manto, silikat (Si ve O içeren bileşikler) ve SiO4, SiO3
gibi çeşitli oksitlerden meydana gelmiştir. Kabuk, mantonun hemen üzerinde
bulunur ve silikattan oluşmuştur. Söz konusu silikatlar ve oksitler içerisinde
en çok bulunan Magnezyum elementidir. Kabuk, kimyasal yapısında en çok değişim
gösteren katmandır. Manto ve kabuk her noktasında katıdır. Fakat katılık
derecesi değişir. Bir maddenin katılığı onun plâstiklik derecesi ile ölçülür.
Eğer çekiçle bir metale vurursanız onda sürekli kalan bir bozulma meydana
getirirsiniz. Eğer metalin plâstikliği fazla ise, böyle bir bozulmayı çok daha
rahat gerçekleştirebilirsiniz. Örneğin; alüminyum, demirden çok daha fazla
plâstiktir. Fakat herhangi bir maddenin plâstiklik derecesi sıcaklık ile artar.
Mantonun alt katmanlarının plâstiklik derecesi yüksektir, yani katı-sıvı
arasıdır. Mantonun üst ve kabuğun alt bölgesi ise plâstiklik derecesi az, yani
katı durumuna daha yakındır. Çekirdekteki kimyasal farklılık da onun, iç katı
çekirdek ve onu saran sıvı çekirdek diye iki bölüm oluşturmasına neden
olur.
Şekil 3.11: Güneş ışınlarının Yer ve
Yer atmosferi ile etkileşmesi. Yer’e gelen Güneş enerjisinin yaklaşık üçte biri
uzaya geri yansıtılır.
Küresel simetri var sayımı ilk
bakışta anlamsız gibi gelir. Himalaya dağlarını, okyanus çukurlarını
düşündüğümüzde küresel simetri yokmuş izlenimine kapılırız. Fakat Yer
yüzeyindeki yükseklik değişimleri yarıçapın binde 3'ü kadardır, bu nedenle yüzey
şekillerinin değişimi aslında çok küçük sayılmalıdır.
Yer küre’nin kimyasal yapısını
incelemek için maden ocaklarından ve derin mağaralardan alınan materyaller
kullanılır. Ayrıca yanardağlar gibi doğal süreçler, Yer yüzeyinden 100 km
aşağıdan bize örnek taşırlar. Yer’in kimyasal birleşimi konusunda diğer
bilgiler, ortalama yoğunluktan bulunabilir. Bu, toplam kütlenin, toplam hacime
bölünmesi ile elde edilir. Dünyanın ortalama yoğunluğu 5.52
gr/cm3'dür. Yoğunluğa en çok etki eden fiziksel büyüklük basınçtır.
Derinlere indikçe basınç artar.