HENDEK SAVAŞI
Hz. Peygamber (s.a.s)'in müsriklerle yaptigi büyük ve en önemli savaslarindan
birisi. Uhud savasindan iki yil sonra, Hicret'in besinci yilinin sevval ayinda
(23 subat 627) Medine'nin kuzeyinde cereyan etmistir.
Kureys müsrikleri Uhud savasinda basarili olmuslardi ama müslümanlarin gücünü
kiramamislardi. Tam tersine müslümanlar Medine'deki birlik ve beraberliklerini
saglamlastirmis, askeri bakimdan daha güçlü bir duruma gelmislerdi. Medine'de
sürekli problem çikaran Yahudi Benu Nadir kabilesi sürülmüs; doguda Zatu'r-Rika,
kuzeyde Dumetü'l-Cendele yapilan seferler kesin zaferle sonuçlanmis,
müslümanlarin gücü ve etkinligi gün geçtikçe daha da büyümüstü. Bunun sonucu
olarak Mekke müsriklerinin Misir, Suriye ve Irak yönündeki kervan yollari
tamamen kapatilmisti.
Müslümanlarin bölgeye hakim bir güç olmaya baslamasi Islâma katilanlarin
sayisini hizla artirmis, geçen zaman, müslümanlarin sosyal hayatlarini düzenleme
ve yerlestirme yolunda önemli adimlar atmasina firsat tanimisti. Islâm'in bu
gözle görülür güçlenisi karsisinda müslümanlarin baslica düsmanlarindan olan
yahudiler, düsmanca faaliyetlerine hiz verdiler. Özellikle Medine'den sürülen
Benu Nadir kabilesi bütün çevrede Islâm aleyhinde sürekli propaganda yapiyor,
Islâm'in güçlenmesini önlemek için müslümanlara kesin bir darbe vurmanin
yollarini ariyordu. Bu çalismalari sonuçsuz kalmamis, yahudiler aralarinda görüs
birligi saglanarak Kureys ve diger müsrik kabilelerle birlesmenin yollari
aranmaya baslamisti.
Yahudilerden olusan bir heyet Mekke'ye gelerek kiskirtici çalismalardan sonra
Kureys'e ortak düsmanlari olan müslümanlara birlikte saldirmayi Rasûl
Aleyhisselâm'i ve Islâm'i ortadan kaldirmayi teklif ettiler. Ticaret yollarinin
kesilmesiyle ekonomik bir çikmaza düsen ve içlerinde hala Bedir'in acisini
tasiyan müsrikler bu teklifi olumlu karsiladi (Taberî, Tarihu't-Taberi,
Misir,1961, II, 564-5). Yahudi heyeti ve Kureys'ten seçilen elli adam Kâbe
örtüsünün altina girip gögüslerini kâbe duvarina dayayarak tek baslarina
kalincaya kadar müslümanlarla savasmaya yemin ettiler. Artik tek düsünceleri
vardi. Bu savasi mutlaka basarmak ve Islam'i ebediyyen yok etmek (Ibnü'l-Hisâm,
es-Siretü'n-Nebeviyye, Beyrut, 14I7/1987, II, 254, 255).
Yahudiler Kureys'le anlastiktan sonra Necid'e giderek Benu Süleym ve Gatafan
kabilelerini de bu ittifaka dahil etmeye çalistilar. Gatafan kabilesini
Hayber'in bir yillik hurmasinin yarisi karsiliginda müslümanlara karsi savasmaya
razi ettiler. Arkasindan diger Arap kabilelerini dolasarak putperestligin
Islam'dan üstün oldugunu, fakat müslümanlarla savasilmadigi takdirde
putperestligin sonunun yaklastigi propagandasiyla savasa kiskirttilar. Bu
çalismalari sonunda Fezare, Süleym, Sa'd ve Esedogullari kabileleri de ittifaka
dahil oldu (Taberî, a.g.e., II, 566).
Savas hazirliklarina baslayan Kureys, üçyüz at, bin besyüz devenin bulundugu
dörtbin kisilik bir ordu donatti. Buna Yahudi ve diger Arap kabilelerinin
kuvvetleri de eklenince yaklasik onbin kisilik bir ordu meydana geldi. Bu büyük
ordu Islâm'a son ve öldürücü darbeyi vurmâk, Allah'in nurunu bogmak niyet ve
umuduyla Medine'ye yöneldi. Arap yarimadasi belki de o güne kadar böyle büyük
bir orduya sahit olmamisti (Ibn Hisam, es-Siretit'n-Nebeviyye, Misir, 1375/1955,
II, 214, 216, 22I):
Râsulullah (s.a.s) müttefiklerin girisimini haber alir almaz derhal bir savas
meclisi topladi. Mecliste düsmana karsi ne gibi tedbirler alinmasi, nasil bir
savas taktigi izlenmesi gerektigi konusunda istisare edildi. Ashâbin çogunlugu
Medine'yi içerden savunmanin uygun olacagi görüsünde idi. Bu görüs
benimsendikten sonra Selman-i Farisî hazretleri, "bizde bir sehir üstün
kuwetlerle kusatildigi zâman daima çevresine bir hendek kazilir ve sehir bu
sekilde savunulur" seklinde görüs bildirince Rasûl aleyhisselam bunu uygun
görerek savunma planinin bu dogrultuda hazirlanmasini emretti. Vakidî'nin Hendek
Savasi sirasinda Rasûlullah'in Kureys lideri Ebû Süfyan'a yazdigim söyledigi bir
mektuba göre ise, sehrin çevresine hendek kazilmasini dogrudan dogruya sani yüce
Allah, Rasûlüne ilham etmistir. Düsmanin gelecegi yöne kazilacak hendekle sehrin
korumasi esas olmakla birlikte Selmân-i Farisî'nin teklifi içinde Medine'yi
çevreleyen binalar arasina kapatmak da vardi, zaten sehrin diger tarafi dag ve
hurmaliklarla çevrili idi (Ibn Hisam, a.g.e., II, 255).
Rasûlullah, vakit kaybetmeden, ileri gelen sahabîlerle birlikte kesfe çikarak
hendek kazilmasi gereken yerleri tesbit etti. Düsmanin saldirisina açik bulunan
yerlerin tesbitinden sonra bütün müslümanlar toplanarak hendek kazma
çalismalarina basladilar. Medine'deki bütün araçlar toplandigi halde yine de
birçok müslüman araçsiz kalmisti. Bunun üzerine Rasûlullah, müslümanlarla
anlasmali bulunan Benu Kurayza kabilesinden ödünç aletler aldirdi.
Basta Rasûl aleyhisselam olmak üzere bütün müslümanlar canla basla
çalisiyorlardi. Mevsim kis oldugu için çalismak oldukça güç ve yorucuydu. Buna
ragmen müslümanlar büyük bir coskuyla çalisiyor, hep bir agizdan "bizler ömrümüz
oldukça Muhammed'le birlikte savasa devam etmek üzere bey'ât etmisizdir"
anlaminda misralar okuyorlardi. Hendek kazarken Hz. Peygamberin birçok
mucizesinin geldigini yine Islâm tarihçileri nakletmektedirler (Ibn Hisam, a. g.
e., II, 217, 219).
Rasûlullah da coskuyla çalisan arkadaslari ile birlikte toprak kaziyor,
tasiyor, onlarla bir agizdan su anlamdaki beyitleri okuyordu: "Allah'in lütfu ve
hidayeti olmasaydi biz ne hidayete erer, ne sadakalar verir, ne de ibadet
ederdik. Ya Rab! Bizi huzur ve sükuna erdir. Düsmanla karsilasirsak bize sebat
ve metanet ver. Bize saldiranlar fitne çikararak fesat pesinde kosuyorlar. Biz
ise onlara karsi koyuyoruz." Münafiklar ise bu isi agirdan aliyor ve çesitli
bahanelerle çalismamak istiyorlardi (Ibn Hisam a.g.e., II, 216; Taberî, a.g.e.,
II, 566, 567).
Bu sekilde iki hafta boyunca süren gayret sonunda Medine çevresinin gerekli
yerleri hendeklerle kusatilmis, hendeklerden çikan topraklar iç tarafa yigilarak
siperler olusturulmustu.
Hendek kazma çalismalari biter bitmez Rasûl aleyhisselam savasabilecek
durumdaki bütün müslümanlari topladi. Müslüman mücahitlerin sayisi üçbindi ve
otuz alti da at vardi. Müslüman savasçilar gruplar halinde siperler gerisine
yerlestirildi. Bu sirada Ebû Süfyan komutasindaki ordu Medine'nin Batisindan,
Necid kabileleri de Dogudan Medine önlerine geldiler.
Kureys ordusu Medine'nin kuzeyinden dolasarak Uhud dagi civarina geldi.
Ortaligi bos görünce evvelce Uhud savasinda aldiklari mevkiye dogru yaklastilar.
Burada diger kuvvetlerle birleserek Uhud-Medine yolu üzerinde ilerlemeye
basladilar. Bir müddet sonra Rasûlullah'in hendekler gerisinde görülen çadirlari
karsisina geldiler ve onun karsisinda yer aldilar (Taberî, a.g.e., II, 57I).
Müsrikler çevrede müslümanlari görmeyince hizla Medine üzerine atildilar.
Fakat müslümanlar tarafindan kazilan hendeklere gelir gelmez ne yapacaklarini
sasirdilar. O zamanlar böylesi istihkamlar insa etmek Araplar tarafindan
bilinmiyordu. Rasûlullah'in bu degisik savunma yöntemi müsrikleri hayret ve
saskinlik içinde birakti. Içerlerinde bazilari atlarini hendekler boyu sürerek
bir geçit aradilar. Fakat hendek gayet derin kazilmis oldugu için geçmeyi
basaramadilar. Bu arada hendek gerisinde siperlenen müslümanlar düsmani ok ve
tas yagmuruna tuttular. Düsman süvarileri de bu sekilde karsilik vermek zorunda
kaldilar. Müsrikler bir aya yakin bir süre hendek gerisinde kaldilar. Iki taraf
arasinda herhangi bir savas olmadi. Bir kaçi mübareze ve karsilikli ok atmaktan
baska ciddi bir hareket olmadi (Taberî, a.g.e., II, 572).
Müslümanlar arada sirada taarruz eden düsmani bu sekilde karsilayarak savunma
süresini uzatiyorlardi. Fakat bu sirada müslümanlarla anlasma içindeki Benu
Kurayza kabilesinin anlasmayi bozarak geceleyin Medine üzerinde baskin yapmak
için hazirlandiklari söylentisi yayildi. Bu haber müttelik ordulara göre oldukça
zayif olan müslümanlar arasinda büyük bir endiseye neden oldu. Rasûl
aleyhisselam durumun açikliga kavusturulmasi için Kurayza kabilesine birisini
gönderdi. Benu Kurayza kabilesinin reisi Kaab b. Esed'in Benu Nâdir kabilesi
reisi Nayy b. Ahtab tarafindan kandirilmis oldugu ve Kurayzalilarin gerçekten
anlasmayi bozmus olduklari anlasildi. Kurayza kabilesi ile Evs kabilesi arasinda
dostluk bulundugu için Evs'in lideri Sa'd b. Muaz ve bazi Evs ileri gelenleri
özel olarak Benu Kurayza kabilesine gönderildi ise de olumlu bir sonuç
alinamadi.
Kur'ân düsmanin gelisini ve durumun vehametini söyle dile getirir:
"Onlar size yukarinizdan ve asaginizdan gelmislerdi. Gözler dönmüs, yürekler
agizlara gelmisti. Allah için çesitli tahminlerde bulunuyordunuz" (el-Ahzab,
33/1I). Rasûlullah zaman geçirmeden ortaya çikan yeni duruma uygun tertibati
aldi. Müslümanlara hitaben, "emin olunki bunun sonu hayirlidir. Müslümanlarin
yegane koruyucusu Allah'tir" buyurarak müslümanlara güven verdi. Sehir içinde ve
savunma hatti çerçevesinde güvenlik önlemleri bir kat daha artirildi. Geceleri
düsmanin ani bir baskin yapmasini önlemek amaciyla devriye kollari çikarilmaya
baslandi.
Gece basar basmaz bütün devriye görevlileri görev yerlerine dagiliyor,
Rasûlullah ise savunma hattinin en zayif noktasinda bekliyordu. Geceleri çok
soguk oldugu için savasin zorluklari kendisini daha agir biçimde
hissettiriyordu. Bununla birlikte Müslümanlar inançla ve sabirla görevlerini
yerine getiriyorlardi.
Bu arada münafiklar da bos durmuyor bir takim tesvikler ve aldatici sözlerle
imani zayif kimseleri kandirmaya çalisiyorlardi. Nitekim Kur'ân bu duruma "Iki
yüzlüler ve kalplerinde hastalik olanlar" Allah ve Rasûlü size sadece kuru
vaadlerde bulundu" diyorlardi (el-Ahzab, 33/12). Ayetiyle isaret etmektedir.
Kusatma onbes günden fazla sürdügü halde müsrikler hiçbir sonuç alma
basarisini gösteremediler. Muhasaranin devami sabahlara kadar siperlerde
bekleyen müslümanlari oldukça kötü etkiliyordu. Sehrin disariyla bütün
baglarinin kestirilmis olmasi yiyecek sikintisinin baslanmasina neden oldu.
Münafiklar bundan da güç alarak yersiz konusmalarini çogalttilar. Eskiden beri
meydan savaslarina alismis olan müslümanlar düsman karsisindâ hiçbir sey
yapmadan beklemekten sikilmaya baslamislardi. Mevsimin siddeti bu durumu daha da
etkiliyordu. Özellikle geceleri çikan sogukta devriye görevini yapanlar
fazlasiyla muzdarip olmaya basladilar. Hatta hayvanlarina yedirecek birsey
bulamaz hale geldiler. Müslümanlarin direnci yavas yavas kirilmaya yüz tutmustu.
Kur'ânin deyimiyle "Iste orada mü'minler denenmis ve çok siddetli sarsintiya
ugramislardi" (el-Ahzab, 33/11).
Durumun vehameti karsisinda Hz. Peygamber, Müsriklerin birligini bozabilmek
için bir ara Gatafanlilarin reisleri Uyeyne b. Hisn b. Huzeyfe ve el-Haris b.
Avf b. Ebi harise el-Murriye haber göndererek dönüp gitmeleri karsiliginda
Medine hurmalarinin üçte birini onlara vermek üzere anlasmak istediyse de (hatta
anlasma metni bile hazirlanirken) Sa'd b. Mu'az ve Sa'd b. Ubâde ile istisaresi
sonucu bu fikirden vazgeçti (Ibn Hisam, a.g.e., II, 223; Taberî, a.g.e., II,
572-3).
Diger yandan düsman ordusu baskisini giderek arttiriyordu. Degisik yönlerden
pespese saldirilarda bulunuluyor, hendegi asamayarak çaresiz geri dönüyordu.
Muhasaranin olaganüstü siddet kazandigi bir sirada müsrikler ne pahasina olursa
olsun hendegi asmaya karar verdiler. Savasçiliktaki büyük ustaligi ve
Kahramanligiyla söhret kazanmis olan Amr b. Abdived ile Ikrime b. Ebû Cehl,
Nevfel b. Abdullah, Dirar b. Hattab, Hübeyre b. Ebî Vehb hendegi geçmek üzere
ileriye gönderildi. Ebû Süfyan ve Halid b. Velid de onun arkasindan genel bir
saldiri için kuvvetlerini ileriye dogru hareket ettirdiler. Amr ve yanindakiler
binbir güçlükle de olsa hendegi asmayi basardilar.
Amr b. Abdived atini ileriye sürerek müslümanlari kendisiyle savasacak bir
savasçi taleb etti. Amr birçok savaslarda bulunmus, yigitlik ve gözüpekligi
sayesinde birçok birlikleri dagitmis gayet usta bir silahsor, çevik bir süvari
oldugundan, onunla dövüsmeye kimse cesaret edemezdi. Nitekim müslümanlardan da
kimse onun istegine cevap veremedi.
Bu durumu gören Hz. Ali, Amr'a karsi çikmak için izin istedi. Fakat
Rasûlullah izin vermedi. Amr tekrar ileriye atilarak müslümanlara hitaben;
"Içinizden kahramanlik meydanina çikacak kimse yok mu? Hani ölenlerinizin
gidecegini söylediginiz Cennet?" diye bagirdi. Müslümanlardan yine ses
çikmayinca Hz. Ali ikinci defa izin istedi. Rasulullah kendi zirhini çikarip
Ali'ye giydirdi, beline zülfikâr'i takti ve ellerini açarak "Ya Rabb amcam Übeyd
Bedirde; Hamza Uhudda sehid oldular bu Ali ise kardesimdir ve amcamin ogludur.
Onu koru, beni kimsesiz birakma. Sen Varislerin en hayirlisisin" diye dua ederek
ugurladi.
Amr'in karsisina çikan Hz. Ali kendisini tanitti. Amr, Ali'nin gençligini ve
babasiyla olan dostlugunu ileri sürerek onunla savasmak istemedi. Hz. Ali ise
kendisiyle savasmayi ve onu öldürmeyi arzuladigini bildirdi. Kendisinin savasa
çikanlarin üç tekliflerinden birini kabul ettigini duydugunu; eger öyleyse, üç
teklifi oldugunu söyledi. Ya müslüman olmasini, ya savasi birakip gitmesini,
yada kendisiyle dövüsmesini teklif etti. Ilk ikisini reddeden Amr dövüsmeyi
seçti.
Ilk saldiri Amr'dan geldi. Vurdugu kiliç darbesi Ali'nin kalkanini
parçalayarak basindan yaralanmasina neden oldu. Sira kendisine geldiginde Ali
indirdigi darbe ile Amr'i cansiz yere yuvarladi. Müslümanlar sevinçle tekbir
getirirken müsrikler büyük bir hayal kirikligina ugradilar.
Hz. Ali Amr'in isini bitirince Dirar ile Hübeyre Ali'nin üzerine yürüdüler.
Dirar Hz. Ali'nin yüzüne bakar bakmaz dönüp kaçmaya basladi. Sonradan Dirar,
"ölüm melegi surete bürünmüs bana görünmüstü," diyecektir, bu kaçis hakkinda.
Çarpismaya yeltenen Hübeyre de Ali'nin bir kiliç vurusu ile zirhi delinince
kurtulusu kaçmakta buldu, (Ibn Hisam, a.g.e., II. 224-225).
Hz. Ömer, kaçan kardesi Dirar'in pesinden, Zübeyr b. Avvam da Hübeyr'in
arkasindan kostular. Bu sirada Nevfel b. Abdullah hendege düsmüs, yaralanmisti.
Müslümanlar onu tasa tuttular. Fakat Ali onlari durdurdu, hendege inerek boynu
kirilmis Nevfel'in kafasini uçurdu.
Bu kötü sonuç karsisinda Ebû Süfyan çaresiz ordugahina döndü.
Ertesi günü Benu Kurayza Kabilesi de düsman ordusuna katildi. Müttefikler
böylece kuvvet kazaninca bir kat daha cesaretlenerek saldirilarini
siklastirmaya, tazyiklerini arttirmaya basladilar. Ok ve tas muharebeleri aksama
kadar sürüp gitti. Karanlik basinca müsrikler ordugahlarina çekildiler. Genel
bir saldiri düsüncesi müslümanlar arasindaki endiseyi bir kat daha artirdi.
Bu arada savasin yönünü degistirecek önemli bir olay oldu. Düsman saflarinda
iken müslüman olan Nuaym b. Mes'ud es-Sakafî gizlice Rasulullah'in ordusuna
katildi. Durumun kötülügünü gören Nuaym, müttefiklerle Benu Kurayza Kabilesinin
arasini bozmak için iyi bir vesile oldu. Hz. Peygamber ona Benu Kurayza ile
müsriklerin arasini açmasi için talimat verdi. Islâma girdigi bilinmedigi için
rahatça Benu Kurayza lideri Kaab b. Esed'in yanina gitti. Kaab'in yaninda daha
baska Yahudi liderleri de bulunuyordu. Onlara yahudilere bir iyilik etmek
istegimi söyleyerek Kureys ve Gatafan kabilelerinin artik savastan usandigindan
söz etti "hatta daha fazla zahmet çekecek olurlarsa sizi birakip gidecekler. O
zaman siz Islâm ordusuna karsi koyamazsiniz. Bu tehlikeyi önlemek için Kureys ve
Gatafan kabileleri ileri gelenlerinden birkaç kisiyi rehin alin" dedi. Yahudiler
bu haberden son derece memnun oldu.
Nuaym, oradan Ebû Sufyan'in ordugahina geldi. Ona Kurayzalilarin anlasmayi
bozduklarindan dolayi pismanlik duyduklarini ve anlasmayi gizlice
yenilediklerini, hatta suçlarini affettirmek için Kureys ve Gatafan
liderlerinden birkaç kisiyi rehin alarak müslümanlara teslim etmeyi
düsündüklerini söyledi. Bu haber Ebû Süfyan'i vesveseye düsürdü. Derhal kurayza
liderine Ikrime b. Ebî Cehl ve Benî Gatafanli bir grupla haber göndererek
muhasaranin çok uzadigini, askerin açliktan sikayet ettigini bu nedenle ertesi
günü genel bir saldiri ile bu duruma bir son verilmesi gerektigi arzusunda
oldugunu söyledi. Buna karsilik Kurayzalilar, Kureys ve Gatafan ileri
gelenlerinden birkaç kisi rehin verilmedikçe kendilerine güvenemeyeceklerini
bildirdiler. Kureys ve Gatafan liderleri bu haberi isitince Nuaym'in sözüne hak
vererek rehin vermekten imtina ettiler. Kurayza kabîlesi ise onlarin tavrinin
Nuaym'i dogruladigini görünce müttefiklerden ayrilarak onlari kendi baslarina
biraktilar, (Ibn Hisam, a.g.e. II. 23I) (Taberî, a.g.e. II 578-9).
Kusatma yine sürüyordu, ama eski siddetini kaybetmisti. Rasûlullah (s.a.s) bu
günlerde, bugün Ahzab Mescidinin bulundugu yerde ayakta durup ellerini yukariya
kaldirarak müsrik kabileleri aleyhinde üçgün boyunca dua ettiler. Üçüncü gün
ögle ile ikindi namazi arasinda duasinin kabul edildigi kendisine vahyedildi.
Ashab bunu Rasûlullah'in yüzünde dalgalanan sevinçten anladi. Cebrail (a.s.)
"sevininiz, Allah onlara bir rüzgar saldi."diyerek Allah'in müsrikleri kasirga
ile perisan edecegini haber vermisti. Allah Rasûlü hemen iki dizi üzerine çöküp
ellerini kaldirdi. gözlerini yere indirdi. ve "bana ve ashabima acidigin için
sana sükranlarimi sunarim Allah'im" dedi. Sonrada haberi ashâbina o
müjdeledi.
Beklenen rüzgar birkaç gün sonra geldi. Bu soguk, dondurucu bir rüzgardi.
Tozlari, topraklari müsriklerin gözlerini dolduruyordu. Rüzgar, onlari kendi
baslarinin derdine düsürmüs, çekilmek, zorunda birakmistir. Çadirlarin
bezlerini, derilerini yirtiyor, direklerini söküyor, sergileri kumlara gömüyor,
yakilan atesleri, asiklari söndürüyor, develeri, atlari birbirine karistiriyor,
hiç kimse kimsenin yanina gidemiyor. Müsrikler ordugahlarindan devamli tekbir
sesleri, silah sakirtilari duyuyorlardi. Kalplerine büyük bir korku düsmüs,
amansiz bir panige kapilmislardi. Kur'an sonradan bu olayi mü'minlere söyle
hatirlatmaktadir: "Ey mü'minler. Allah'in size olan nimetini anin. Hani
üzerinize ordular gelmisti. Biz de onlarin üzerine rüzgar ve görmediginiz
ordular göndermistik. Allah yaptiklarinizi görüyordu. "(ef-Ahzâb. 33/9)" "Allah
kâfirleri öfkeleri ile geri çevirdi. Hiçbirsey elde edemediler. Savasta iman
edenlere Allah'in yardimi kâfi geldi. Allah güçlüdür, herseye galiptir"
(el-Ahzâb; 33/25).
Gece boyunca devam eden firtina, sabahleyin biraz sükûnet buldu. Allah
Rasûlü, Huzeyfe b. Yeman'i düsman ordusu hakkinda bilgi almasi için gönderdi.
Huzeyfe, düsman ordusunun perisan halini görerek geri döndü. Hz. Peygamber
bundan son derece memnun oldu ve sonucu beklemeye basladi. (Ibn Hisâm, a.g.e.
II. 231-2).
Ebû Süfyan ansizin ugradigi bu büyük felâket üzerine Kurayza kabilesinin
ordudan ayrildigi ve orduda ihtalâf çiktigi bahanesiyle kusatmayi sona erdirerek
geri çekilme emrini verdi. Amr Ibnû'l-âs ile Halid b. Velid ikiyüz süvari ile
müsriklerin geri çekilisini denetlediler. Müsrikler basansizliklarindan dogan
umutsuzluk ve sikinti içerisinde hizla ricat etmeye basladilar.
Kureys ordusu Mekkeye, Gatafan kabileleri Necid'e dogru yol alirken
müslümanlar savunma hattindan çikarak düsman ordugahina vardilar. Düsmanin telas
ve heyacan içinde geri çekilirken birakmis olduklari erzak ve zahirelere ve Ebû
Sufyan'in yahudi reislerinden Hayg'a gönderdigi yirmi deveye el koydular.
Develer kurban edildi, hurma dolu sepetler bosaltildi ve müslümanlara dagitildi.
Bu ganimet vasitasiyla muhasaranin ortaya çikardigi kitlik ortadan kalkmisti.
Rasûlullah (s.a.s.) müslümanlara hitab ederek, "Ey Islâm mücahidleri! Emin
olunuz ki bu muzafferiyet sizin için ölümsüz bir basaiidir. Bundan böyle Kureys
kabilesi size degil, siz Kureys'e taarruz edeceksiniz" buyurdu. Rasûlullah'da bu
sözleriyle müsriklerin bütün gücünün tükendigini, artik müslümanlarin zafer
yollarinin açildigini da müjdelemis oluyordu.
O gün ögleye dogru Hz. Peygamber, aldigi ilâhi bir emir geregi müslümanlara
derhal bir ilan yaptirarak bu savasta müsriklerle bir olup, kendilerini arkadan
vuran Benu Kurayzaya karsi savasmak üzere su emri verdi: "Kim dinler ve itaat
ediyorsa, ikindi namazini Benû Kurayza önlerinden baska yerde kilmasin" Bu emri
alan müslümanlar derhal hareket ederek bu yahudi belasini da ortadan
kaldirdilar, (bk. Benû Kurayza Savasi). (Ibn Hisam, a.g.e. II. 233-34).
Kaynak: Islam tarihi