Genetik Açıdan İnsanlar Arasında Irk Ayrımı Yoktur
Özellikle son 10 yıldır genetik biliminde elde edilen bulgular, biyolojik açıdan insanlar arasında ırksal farklılıklar olmadığını ortaya çıkardı. Bilim adamlarının birçoğu ise bu konuda hemfikirdiler. Örneğin Atlanta'da yapılan Bilimin İlerlemesi Kongresi'nde (Advancement of Science Convention) bilim adamları şöyle bir açıklamada bulundular:
Irk, tarihe geçmiş olaylarla şartlandırılmış algılarımızın ürünü olan sosyal bir kurgudur. Hiçbir biyolojik gerçekliği yoktur. (Robert Lee Hotz, "Race has no basis in biology, researchers say," Los Angeles Times, 20 Şubat 1997 )
Genetik araştırmalarda, ırklar arasındaki genetik farklılıkların çok küçük olduğu, genlere bakılarak ırkların ayırt edilemeyeceği ortaya çıktı. Konu hakkında araştırma yapan bilim adamları aynı grup içinde yer alan insanlar arasında dahi genetik olarak %0.2 fark olduğunu belirtmektedirler. Irksal farklılıkları belirleyen deri rengi, göz şekli gibi özellikler ise bu %0.2'nin sadece %6'sını oluşturmaktadır. Bu da genetik olarak ırklar arasında sadece %0.012 fark olduğu anlamına gelmektedir. (Susan Chaves Cameron, Journal of Counseling and Development, 76:277-285, 1998) Diğer bir deyişle ırksal farklılıklar kesinlikle önemsiz denecek kadar azdır.
New York Times gazetesinin 22 Ağustos 2000 tarihli sayısında Natalie Angier imzasıyla yayınlanan "Do Races Differ? Not Really, DNA Shows" (Irklar Farklı mı? DNA'nın Gösterdiğine Göre Pek Değil) başlıklı yazıda bu son bulgular şöyle özetlenmektedir:
Bilim adamları uzun yıllar boyunca, toplum tarafından kabul edilen ırksal kategorilerin genetik düzeye yansımadığından şüphe ettiler.
Ancak, araştırmacılar -insan vücudunun- neredeyse her hücresinin kalbinde saklanan ve genetik materyalin tamamlayıcısı olan insan genomunu daha yakından inceledikçe, insanları "ırk" yoluyla birbirinden ayırt etmek için kullanılan standart etiketlerin çok az veya hiçbir biyolojik anlam ifade etmediğine daha fazla ikna oldular.
İlk bakışta bir kişinin Kafkasyalı, Afrikalı ya da Asyalı olup olmadığını söylemenin kolay olduğunu ancak, görünenin altındaki özelliklere inildiğinde ve genom, 'ırkın' DNA özellikleri için tarandığında bu kolaylığın ortadan kalktığını söylüyorlar. (Natalie Angier, "Do Races Differ? Not Really, DNA Shows", New York Times, 22 Ağustos 2000 )
İnsan Genomu Projesi'ni yürüten Celera Genomics Şirketi'nin başkanı J. Craig Venter da ırkın bilimsel değil sosyal bir kavram olduğunu söylemektedir. (Natalie Angier, "Do Races Differ? Not Really, DNA Shows", New York Times, 22 Ağustos 2000 ) Dr. Venter ve National Institutes of Health'de çalışan bilim adamları, insan genomunun tüm dizisinin (sekansının) taslağını biraraya getirdiklerini ve sadece tek bir insan ırkı olduğu sonucuna vardıklarını belirtmektedirler.
Manhattan North General Hospital'ın başkanı Dr. Harold P. Freeman ise, biyoloji ve ırk konusundaki çalışmalarının sonucunu şöyle özetlemektedir:
Irk açısından konuştuğumuzda, genlerinizin yüzde kaçının dış görünümünüze yansıdığını sorarsanız, buna verilecek cevap %0.01 civarında olacaktır. Bu genetik yapınızın çok çok düşük düzeydeki bir yansımasıdır. (Natalie Angier, "Do Races Differ? Not Really, DNA Shows", New York Times, 22 Ağustos 2000 )
Aynı sonuca varan bilim adamlarından bir diğeri ise Washington Üniversitesi'nden biyoloji profesörü Alan R. Templeton'dır. Templeton farklı halklardan insanların DNA'larını analiz etmiştir. Analizler sonucunda, insan türünde çok fazla genetik varyasyon varken, bu varyasyonların çoğunun bireysel olduğunu gözlemlemiştir. Her ne kadar halklar arasında bazı varyasyonlar varsa da, bu varyasyonların çok küçük olduklarını belirlemiştir. Templeton vardığı sonuçları -evrime olan önyargılı inancını korumakla birlikte- şöyle özetlemektedir:
Irk, toplumda kültürel, politik ve ekonomik bir kavramdır, ancak biyolojik bir kavram değildir. Ne yazık ki birçok insan -genetik farklılıkların- insan ırkının özü olduğu gibi yanlış bir kanıya sahiptir... Ben konuya biraz objektiflik katmak istedim. Bu oldukça tarafsız analiz sonucuna göre, insanlığın birbirinden gerçekten farklı alt gruplara bölünmesi gibi birşey söz konusu değildir. (Genetically Speaking, Race Doesn't Exist In Humans http://www.eurekalert.org/pub_releases/1998-10/WUiS-GSRD-071098.php)
Templeton'ın elde ettiği sonuçlara göre, Avrupalılarla Aşağı Saharalı Afrikalılar arasında ve Avrupalılarla Melanezyalılar (Kuzey Doğu Avustralya adalarının sakinleri) arasındaki genetik benzerlik, Afrikalılarla Melanezyalılar arasında olduğundan daha fazladır. Oysa Aşağı Saharalı Afrikalılarla Melanezyalılar siyah derili olmaları, saçlarının cinsi, kafatası ve yüz şekilleri ile birbirlerine daha çok benzemektedirler. Bunlar bir ırkı tanımlarken kullanılan özelliklerdir, ancak genetik olarak bu insanlar birbirlerine daha az benzerler. Templeton bu bulgunun gösterdiği gibi, "ırksal özelliklerin" genlerde görülmediğini belirtmektedir. (Genetically Speaking, Race Doesn't Exist In Humans http://www.eurekalert.org/pub_releases/1998-10/WUiS-GSRD-071098.php)
Popülasyon genetikçileri Luca Cavalli-Sforza, Paolo Menozzi ve Alberto Piazza tarafından yazılan İnsan Genlerinin Tarihi ve Coğrafyası adlı kitapta da şu sonuca varılmaktadır:
Boy ya da deri rengi gibi dış özelliklerden sorumlu olan genler dışta tutulursa, insan "ırkları" derilerinin altında olağanüstü benzerdirler. Bireyler arasındaki çeşitlenmeler, gruplar arasındaki çeşitlenmelerden çok daha büyüktür. (Time, 16 Ocak 1995)
Kitap hakkında bir değerlendirmenin yer aldığı Time dergisinde ise konuyla ilgili olarak şunlar söylenmektedir:
Aslında bireyler arasındaki farklılık o denli büyüktür ki, ırk kavramının tümü genetik düzeyde anlamsız hale gelmektedir. Otoriteler, herhangi bir popülasyonun bir başkası karşısında genetik üstünlüğünün çığırtkanlığını yapan teorilerin "hiçbir bilimsel temeli" olmadığını söylüyorlar. Zorluklara rağmen bilimciler, efsane yıkıcı birtakım keşiflerde bulundular. Bunlardan biri daha kitabın kapağında yer alıyor: Dünyanın genetik çeşitliliğinin renkli haritasında, yelpazenin bir ucunda Afrika vardır, diğer ucunda da Avustralya. Avustralyalı Aborijinler ve Orta-Sahralı Afrikalılar deri rengi ve vücut biçimi gibi dış özellikleri paylaştıkları için, onların çok yakından ilintili oldukları geniş ölçüde kabul gördü. Ama genleri, farklı bir öykü anlatıyor. Avustralyalılar tüm insanlar içinde Afrikalılardan en uzak olanlardır ve komşuları olan Güneydoğu Asyalıları çok andırırlar. (Time, 16 Ocak 1995)
Melanin Pigmenti Nedir?
Melanin koyu içerikli ve ışıktan koruyucu diye bilinen bir pigmenttir. Melanin pigmentinin derideki temel görevi güneşten gelen ulraviole ışınlarını soğurarak derinin hasar görmesini engellemek. Güneş derideki melanin pigmentinin artmasına neden olarak bronzlaşmayı ortaya çıkarır. Çoğu albinizmli ( Akşınlık ya da albinizm, soydan geçen bir metabolizma hastalığıdır. Bu hastalığı taşıyanlara akşın ya da albino denir.
Akşınlarda (gerek insan, gerek hayvan) deri çok ince ve beyazımsı (ya da hafifçe pembe), kıllar (ya da tüyler) beyazdır. Gözlerin gözbebekleri pembe, ağ tabakadan yansıyan ışık kırmızıdır. Gözler ışığa duyarlıdır ve genellikle astigmattır. Akşınlık ender de olsa, zeka geriliği ya da bedensel gerilikle birlikte olabilir.Derilerinde renk pigmentleri bulunmadığı ya da az bulunduğu için güneşten gelen zararlı ışınlar vücuda girer ve fazla güneş altında bulunmaları ölümlerine bile yol açabilir.)insanın derisinde melanin pigmenti yoktur ve güneşe maruz kalımca bronzlaşmaz. Bunun sonucu olarak derileri güneş ışığına karşı çok duyarlıdır ve yanıklar oluşur.
Melanin pigmenti göz ve beyin gibi vücudun diğer bölgelerinde de etkilidir;ama melaninin buralarda tam olarak ne yaptığı bilinmemektedir. Melanin retinada ve retinanın fovea denilen bölgesinde bulunmakta ve gelişme sırasında melanin pigmentinin eksikliğinde tam olarak gelişmemektedir. Retinanın diğer bölgeleri melaninin varlığında yada yokluğunda normal olarak gelişmektedir. Gelişim sırasında retinada melanin yoksa gözle beyin arasındaki sinirlerin bağlanışıda değişmektedir. İriste de melanin vardır ve bu irise ışık geçirmez bir özellik kazandırır. Albinizmde iristeki pigment azdır ve bu yüzden iris ışığa karşı yarısaydamdır ama iris tam olarak gelişir ve işlevini yerine getirir.
Melanin Nasıl Oluşur?
Melanin melanosit denilen özel hücrelerde oluşur. Bu hücre deride,saçta ve gözün iris ve retina bölgelerinde bulunur. Amino asit tyrosine’i melanine çevirirken bir çok basamak vardır. Figürde de görebileceğiniz üzere(figür 1) iki çeşit melanin oluşur: siyah-kahverengi eumelanin ve kırmızı-sarı pheomelanin.
Vücudumuzdaki tüm metabolik olaylarda olduğu gibi bir bileşenin diğer bir bileşene dönüşmesi enzimler sayesinde olur. Mesela ABC gibi basit bir reaksiyonda A’nın B’ye dönüşmesi enzim 1 in, B’nin C’ye dönüşmesi enzim 2 nin etkinliğiyle olur. Melaninin olşumuda buna benzer bir reaksiyonla olur ama daha karmaşıktır ve tüm adımları bilinmemektedir.
Tyrosinaz melaninin oluşumundaki temel enzimdir. Tyrosinaz tyrosine’i DOPA ya ve onuda dopaquinone^ye dönüştürmekle görevlidir. Sonra dopaquinone siyah-kahverengi eumelanin yada kırmızı-sarı pheomelanini oluşturur. Tyrosinaz enzimi kromozom 11 üzerindeki tyrosinaz geni tarafından üretilir ve bu genin mutasyonu bir çeşit albinizme neden olur çünkü değişmiş gen tarafından üretilen enzim doğru çalışmaz.
Protein 1’le ilgili tyrosinaz yada DHICA oxydaz protein 2’yle ilgili tyrosinaz yada dopachrome tautomeraz diye bilinen iki enzim eumelanin pigmentinin oluşumunda önemlidir. Her iki enzimin sentezinden sorumlu genler 9. Kromozomun üzerinde bulunmaktadır. DHICA oxydaz genindeki değişmeler bu enzimin işlevinde kayıplara yol açar ve bu da albinizme neden olur. Dopachrome tautomeraz genindeki değişim albinizme neden olmaz.
Başka üç gende melanin pigmentinin oluşumunda ve albinizmde bulunan proteinler üretmektedirler ama bunların kesin rolleri bilinmemektedir. Bu genler: kromazom 15 üzerinde bulunan P geni, kromozom 10 üzerinde bulunan Hermansky-Pudlak sendromu geni ve X kromozomunda bulunan ocular albinizm geni.
İnsan ten rengi öncelikle varlığı nedeniyle melanin cilt. Nedeniyle pembemsi bir belirti ile neredeyse siyah beyaza Cilt rengi aralıkları kan damarlarının altında. [ 1 ] Doğal cilt rengi değişimi başlıca sebebi genetik evrimsel nedenler tam belli olmasa. Bilimsel araştırmalara göre, nüfus içinde doğal insan derisinde renk çeşitliliği en yüksek olduğu Sahra Altı Afrikanüfus, [ 2 ] 19 46 (değişen cilt yansıma değerleri ile med. 31) ile karşılaştırıldığında , Avrupa ve Doğu Asya cilde yansıma değerlerine sahip popülasyonları sırasıyla 62-69 ve 50 ile 59. [ 3 ] gibi dönem "menzil" gevşek, bu durumda tanımlananAfrika albino "menzil" hesaplarken açıkça dikkate alınmamıştır.
Doğal ten rengi bir sonucu olarak karanlık olabilir tabaklama güneş ışığına maruz kalma sonucu. Önde gelen teori deri rengi karşı kısmi koruma sağlamak için yoğun güneş ışığı ışınlama adapte olan ultraviyole hasar ve böylece mutasyonlar üreten fraksiyonu DNA'nın cilt hücrelerinin. [ 4 ] cilt rengi değiştirebilirsiniz Diğer faktörler ortam sıcaklığı koruma, dahil enfeksiyonları, cilt kanseri ya donmalara , yiyecek bir değişim ve cinsel seçilim . [ 5 ]
Konusunda gösterdiği gibi deri rengi farklılıklarının toplumsal önemi, kültürler arasında ve zaman içinde değişmiştirsosyal statü ve ırkçılık .