16 Temmuz 2012

SANAL AŞKLA BAŞLAYAN SONSUZ AŞKLAR

 
Sanal aşklar sanal kimliklerin birlikteliğidir.
Burada sorulması gereken erken bir soru var. Sanal kimlik nedir?
 
"Gerçekte olmayan kimlik"
anlamına gelse de, sanal kimlikler bazen kişilerin gerçek kimlikleriyle özdeş olabiliyorlar.
Yaşadığımız hayat aslında bize yüklenen ve "0" yaşımızdan itibaren öğretilen rollerin oynandığı bir oyun değil mi?
 
Bu roller aldığımız eğitimlerle pekiştirilmiş ve hala pekiştirilmekte değil mi?
İyi vatandaş, iyi aile babası, iyi evlat, iyi yönetici gibi yakıştırmalar bizim oynamamız gereken rollerin sınırlarını çizmiyor mu?
Biz bazen kendimizi bizim dışımızda oynanan bir oyunun parçası olarak hissederiz ve bunun doğurduğu iç tepkiler bizde sanal kimliklerin oluşmasına yol açar.
 
Kişilik bölünmesi olarak küçümsenen ve sınıflandırılmaya çalışılan bu tepki
 
aslında insan benliğinin kendini koruma refleksleridir ve "beyaz atlı prens", "hayallerin kadını",
 
bu sanal kimliklerimizin ihtiyaç duyduğu simgelerden başka bir şey değildirler.
Sanal kimlik kavramına ikinci bir yaklaşımda daha bulunmak gerekiyor.
 
 Aslında sanal kimlik denildiğinde ilk aklımıza gelen şey İnternet oluyor.
Ancak düşünüldüğünde "Sanal kimlik" kavramı İnternet'in bir türevi değil, sadece İnternet sayesinde ortaya çıkma fırsatı bulan bir olgu.
 
Yani İnternet, sanal kimlikleri yaratan değil,
 ortaya çıkmasını sağlayan bir araç sadece.
Sanal kimliği gizli kalmış veya toplum tarafından bastırılmaya çalışılan gizli cinsel kimlikle karşıtırmamak gerekir.
 
Cinsel kimlik sizin sanal kimliğinizin bir parçası olsa bile, bu yazının konusu değil.
Sanal aşk ve gerçek sevgi.
Bir insan gerçekte hiç görmediği birine karşı sevgi duyabilir mi?
Bu sorunun cevabını başka bir sorunun içinde aramak gerekir.
 
Sevgiyi nasıl tanımlamalıyız ?
Freud ve Libido'suna göre mi yoksa Eric Fromm ve Karşılıksız sevgi'sine göre mi?
Freud sevginin cinsel dürtülerin bir türevi olduğunu iddia eder.
 
 İki cinsin birbirine duyduğu ilgi sevgi değil,
 
 cinsel kökenli dürtülerin bir yansımasıdır.
 
Ve Freud' cular şu soruyu sorarlar,
"Leyla ile Mecnun eğer kavuşsalardı yapacakları şey neydi?"
Eric Fromm cevap verir,
 
"Bir annenin çocuğuna duyduğu veya bir itfaiyecinin kendini ateşe atarken ve hatta bizzat Freud çapında bir dehanın, ileri sürdüğü tezler doğrultusunda bin türlü hakaret ve yanlızlığa katlanırken hissettiği şey libido değil, karşılıksız sevgidir.
Sevgi beklentisiz ve çıkarsızdır" der
 
Bu yazının amacı,
 İnternet' te yaşanan aşkların benzersiz olduğunu kanıtlamak değil.
 
Sonuçta insanlar aynı insanlar ve ilişkilerin niteliğini belirleyen yine onlar.
Ancak söylemek istediğim,
 
İnternet'in insana verdiği sınırsız özgürlük duygusu ve fantazileri gerçekleştirmek için mükemmel bir araç olduğu hissi.
Başlangıçta ve bazen asla bunun farkına varamıyorsunuz.
 
Ancak bu duygu davranışları ister istemez etkiliyor.
 
Ve siz bakıyorsunuz ki gerçek hayatta oynadığınız rollerden sıyrılmış gerçekte olmak istediğiniz insan oluvermişsiniz.
 
Ve siz önce kendinize sonra da karşınızdakine karşı dürüst olduğunuz sürece ilişki gerçekten dürüst ve çıkarsız bir hale geliyor.
Artık olduğunuz gibi kabul edildiğiniz duygusuyla karşınızdakini olduğu gibi kabul etmeye başlıyorsunuz.
 
Anlattığınız düşünceleriniz ve duygularınız o kadar içten, bir o kadar bakir ve el değmemiştir.
 
 Gerçek yaşamda olamayacak kadar hızlı yol almışsınızdır kısacık bir zaman içinde.
Karşınızdaki kesinlikle doğru kişidir, çünkü siz onunla konuşmaya devam etmektesiniz.
 
Sabahlara kadar birlikte aslında hiç yaşanmamış bir yaşamı paylaşmaktasınızdır.
 
Yıllardır baskı altına aldığınız dürüst tepkiler vermeye başlarsınız.
 
Onunla birlikte olmaktan ne kadar çok hoşlandığınızı, onunla birlikte kendinizi çok iyi hissettiğinizi anlatırsınız.
Bu duygularınız karşılıklıdır ve aranızda önceleri beklentisiz bir dostluk doğar ve sonra bu yavaş yavaş sevgiye dönüşür.
 
Siz belkide evlisinizdir ve belki karşınızdaki kişi gerçekte asla birlikte olmayı düşünmeyeceğiniz yaşta veya sosyal statüde olabilir.
 
Ve hatta siz İstanbul' da ve sevgiliniz Brezilya' da olabilir.
Ne farkeder ki, ihtiyacınız olan sarılmak için bir beden degildir.
 
Aradığınız ve istediğiniz, sizi sizin kadar iyi anlayan birine karşı duyduğunuz sevginin o, zaman ve mekan tanımaz sıcaklığıdır.
Bir elmanın bir yarısı siz diğer yarısı "o" dur.
Size "Bu rüyadan hiç uyanmasak" der,
siz de ona "Bu bir rüya değil" dersiniz,
 rüya içinde bir gerçekliği yaşadığınızı bilerek.
Birlikte idealinizdeki evi bulur ve içini eşyalarla donatırsınız.
 
Kocaman bir koltuğun üzerinde birbirinizin saçlarını okşar ve küçük sevgi öpücükleri kondurursunuz dudaklara.
Bilgisayarın soğuk ve soluk ekranı karşısında o öpücüğü hissedersiniz dudaklarınızda, ve gerçek olan hiç bir öpücük bu kadar derinden sarsmamıştır sizi daha önce.
Sonra; "sana tuhaf gelecek belki ama" dersiniz,
"Seni seviyorum"...
Ekrandaki cevap mutlulukların en güzelini yaşatır size
"Ben de seni seviyorum" Sonra ne mi olur?
Bilmem..
Bu sorunun binlerce cevabı var.
Bu yazının konusu İnternet üzerinde yaşanan sevgilerin nasıl başlayıp nasıl bittiğini irdelemek değil.
 
Sanal sevgileri bir masaya yatırıp psikolojik tahliller yapmak hiç değil.
 
Sadece İnternet'te yaşanan "Sanal aşkların" günümüzde yaşanan bir çok aşktan çok daha gerçek olduğunu anlatmak.
Belki hayatınızın aşkını İnternet üzerinde bulabilirsiniz.
 
Belki de bulamazsınız.
 
Ama eğer o doğru kişiyi bulursanız, sakın
"Yarın bir başkasını bulurum" kolaycılığına kaçmayın.
Bulamayabilirsiniz.
Ona sahip çıkın ne pahasına olursa olsun !

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...