29 Şubat 2012

Haz.İBRAHİM Kuran-ı Kerim Sırası..7...1

7. Hz .İbrahim: ابراهيم aleyhi's-selâm.... .بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike (Muhammedîyyeti) ve nebîyyike (Mahmudîyyeti) ve Resûlike (Ahmedîyyeti) ve Nebîyyû’l-ümmîyyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi ve’s-sahbihi ve Ehl-i Beytihi...


ALLAHu Zü'l-Celâl'imizin İZni ve İNAYETi ile RABB'ül Âleminimiz SÖZünü, RESÛLALLAH SALLallahu aleyhi ve sellem Efendimizin SESinden buyuruyor:

Resim

وَإِذِ ابْتَلَى إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا قَالَ وَمِن ذُرِّيَّتِي قَالَ لاَ يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِمِينَ
1. ve iz ibtelâ : ve imtihan etmişti
2. ibrâhîme : İbrâhîm
3. rabbu-hu : onun Rabbi
4. bi kelimâtin : kelimeler ile
5. fe : o zaman
6. etemme-hunne : onları tamamladı
7. kâle : dedi
8. in-nî : muhakkak ki ben
9. câilu-ke : (ben seni kılanım) ben seni kılacağım
10. li en nâsi : insanlar için, insanlara
11. imâmen : imam, önder
12. kâle : dedi
13. ve min zurriyyetî : ve benim zürriyetimden, soyumdan
14. kâle : dedi
15. lâ yenâlu : nail olmaz, ulaşamaz
16. ahdî : benim ahdim
17. ez zâlimîne : zalimler
Resim---'' Ve izibtelâ ibrâhîme rabbuhu bi kelimâtin fe etemmehun(etemmehunne), kâle innî câiluke lin nâsi imâmâ(imâmen), kâle ve min zurriyyetî kâle lâ yenâlu ahdiz zâlimîn(zâlimîne).:Şunu da unutmayın ki, bir zamanlar İbrahim'i Rabbi, birtakım kelimeler ile imtihan etti, o, onları sona erdirince, Rabbi ona, «Ben seni bütün insanlara imam yapacağım.» buyurdu. İbrahim, «Zürriyetimden de yap!» dedi. Rabbi ona «zâlimler benim ahdime nail olamaz!» buyurdu.''
BAKARA:124 (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:
وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِّلنَّاسِ وَأَمْناً وَاتَّخِذُواْ مِن مَّقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
1. ve iz : ve olmuştu
2. ceal-nâ : biz kıldık
3. el beyte : ev, yer
4. mesâbeten : sevap yeri
5. li en nâsi : insanlar için
6. ve emnen : ve emniyetli
7. ve ittehizû : ve edinin
8. min makâmı : (makamdan) bir makam
9. ibrâhîme : İbrâhîm
10. musallen : namaz yeri
11. ve ahidnâ : ve ahd ettik
12. ilâ ibrâhîme : İbrâhîm'e
13. ve ismâîle : ve İsmail'e
14. en tahhirâ : temizlemek
15. beytiye : evim
16. li et tâifîne : tavaf edenler için
17. ve el âkifîne : ve devamlı ibadet edenler, itikâfta
18. ve er rukkai : ve rükû edenler
19. es sucûdi : secde edenler
Resim---'' Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen), vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâ(musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd(sucûdi).: Biz ta o zaman bu Beyt'i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kıldık. Siz de Makam- ı İbrahim'den kendinize bir namazgah edinin. Ayrıca İbrahim ile İsmail'e şöyle ahid verdik: «Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem de rükû ve secde edenler için tertemiz tutun!»
BAKARA:125 (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11

وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هََذَا بَلَدًا آمِنًا وَارْزُقْ أَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ آمَنَ مِنْهُم بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ قَالَ وَمَن كَفَرَ فَأُمَتِّعُهُ قَلِيلاً ثُمَّ أَضْطَرُّهُ إِلَى عَذَابِ النَّارِ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
1. ve iz kâle : ve demişti
2. ibrâhîmu : İbrâhîm
3. rabbi : Rabbim
4. ic'al : kıl, yap
5. hâzâ : bu
6. beleden : belde
7. âminen : emin, emniyetli
8. verzuk (ve urzuk) : ve rızıklandır
9. ehle-hu : onun halkı
10. min es semerâti : meyvelerden
11. men : kim
12. âmene : îmân etti
13. min-hum : onlardan
14. bi allâhi : Allah'a
15. ve el yevmi el âhiri : ve sonraki gün, ahiret günü
16. kâle : dedi
17. ve men : ve kimse, kim
18. kefere : örttü, inkâr etti
19. fe : böylece, o taktirde
20. umettiu-hu : onu metalandırırız, dünyalık veririz
21. kalîlen : biraz, az
22. summe : sonra
23. adtarru-hu : onu maruz bırakırım
24. ilâ azâbi en nâri : ateşin azabına
25. ve bi'se : ve ne kötü
26. el masîru : varış yeri
Resim---'' Ve iz kâle ibrâhîmu rabbic’al hâzâ beleden âminen verzuk ehlehu mines semerâti men âmene minhum billâhi vel yevmil âhir(âhiri), kâle ve men kefere fe umettiuhu kalîlen summe adtarruhu ilâ azâbin nâr(nâri), ve bi’sel masîr(masîru).: Ve o vakit İbrahim «Ey Rabbim, burasını güvenli bir belde kıl, halkından Allah'a ve ahiret gününe iman edenleri çeşitli meyvalarla rızıklandır» diye yalvardı. Allah buyurdu ki: «küfredeni dahi rızıklandırır da hayattan biraz nasip aldırırım, sonra da onu ateş azabına uğratırım ki, orası ne yaman bir duraktır!»
BAKARA:126 (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)


وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
1. ve iz : ve o zaman, olduğu zaman
2. yerfeu : yükseltir
3. ibrâhîmu : İbrâhîm
4. el kavâide : temeller
5. min el beyti : evden (evin)
6. ve ismâîlu : ve İsmail
7. rabbe-nâ : Rabbimiz
8. tekabbel : kabul buyur
9. min-nâ : bizden
10. inne-ke : muhakkak ki sen, şüphesiz sen
11. ente : sen
12. es semîu : hakkıyla işiten
13. el alîmu : hakkıyla bilen
Resim---'' Ve iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti veismâîl(ismâîlu) rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîm(alîmu).: Ve ne vakit ki İbrahim, Beyt'in temellerini yükseltmeye başladı, İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz işiten sensin, bilen sensin.’’
BAKARA:127 (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)



وَمَن يَرْغَبُ عَن مِّلَّةِ إِبْرَاهِيمَ إِلاَّ مَن سَفِهَ نَفْسَهُ وَلَقَدِ اصْطَفَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
1. ve men : ve kim
2. yergabu : rağbet etmez, yüz çevirir, uzaklaşır
3. an milleti ibrâhîme : İbrâhîm'in dîni
4. illâ : ancak, den başka
5. men : kim
6. sefihe : sefih oldu, akılsız oldu, cahillik etti
7. nefse-hu : nefsini, kendini
8. ve lekad : ve andolsun
9. istafeynâ-hu : biz onu seçtik
10. fî ed dunyâ : dünyada
11. ve inne-hu : ve muhakkak ki o
12. ve fî el âhireti : ve ahirette
13. le : elbette, mutlaka, kesinlikle
14. min es sâlihîne : salihlerden, salâha ulaşmışlardan
Resim---'' Ve men yergabu an milleti ibrâhîme illâ men sefihe nefseh(nefsehu), ve lekadistafeynâhufîd dunyâ, ve innehu fîlâhireti le mines sâlihîn(sâlihîne).: İbrahim'in milletinden, kendine kıyan beyinsizden başka kim yüz çevirir? Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, hiç şüphesiz o, ahirette de iyilerden biridir.’’
BAKARA:130 (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)


وَوَصَّى بِهَا إِبْرَاهِيمُ بَنِيهِ وَيَعْقُوبُ يَا بَنِيَّ إِنَّ اللّهَ اصْطَفَى لَكُمُ الدِّينَ فَلاَ تَمُوتُنَّ إَلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ
1. ve vassâ : ve vasiyet etti
2. bi-hâ : onunla
3. ibrâhîmu : İbrâhîm
4. benî-hi : kendi oğullarına
5. ve ya'kûbu : ve Yâkub
6. yâ beniyye : ey oğullarım
7. innallâhe (inne allâhe) : muhakkak ki Allah
8. ıstafâ : seçti
9. lekum : sizin için, size
10. ed dîne : dîn
11. fe : o halde, öyleyse, artık
12. lâ temûtunne : ölmeyiniz
13. illâ : ancak, sadece, dan başka, olmaksızın, olmadan
14. ve entum : ve siz
15. muslimûne : teslim olanlar
Resim---'' Ve vassâ bihâ ibrâhîmu benîhi ve ya’kûb(ya’kûbu), yâ beniyye innallâhestafâ lekumud dîne fe lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne).: Bu dini İbrahim, kendi oğullarına vasiyyet etti, Yakub da öyle yaptı: «Ey oğullarım! Muhakkak ki, bu dini size Allah seçti, başka dinlerden uzak durun, yalnızca müslüman olarak can verin!» dedi.’’
BAKARA:132 (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)


أَمْ كُنتُمْ شُهَدَاء إِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ إِذْ قَالَ لِبَنِيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِن بَعْدِي قَالُواْ نَعْبُدُ إِلَهَكَ وَإِلَهَ آبَائِكَ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ إِلَهًا وَاحِدًا وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
1. em : yoksa, veya
2. kuntum : siz oldunuz
3. şuhedâe : şahitler
4. iz hadara : hazır olduğu zaman, hazır olmuştu
5. ya'kûbe : Yâkub
6. el mevtu : ölüm
7. iz kâle : demişti
8. li benî-hi : oğullarına
9. mâ ta'budûne : neye kulluk edeceksiniz
10. min ba'dî : sonradan, sonra
11. kâlû : dediler
12. na'budu : kul olacağız
13. ilâhe-ke : senin ilâhın
14. ve ilâhe : ve ilâh
15. âbâi-ke : senin ataların
16. ibrâhîme : İbrâhîm
17. ve ismâîle : ve İsmail
18. ve ishâka : ve İshak
19. ilâhen vahiden : tek, bir ilâh
20. ve nahnu : ve biz
21. lehu muslimûne : ona teslim olanlar
Resim---'' Em kuntum şuhedâe iz hadara ya’kûbel mevtu, iz kâle li benîhi mâ ta’budûne min ba’dî kâlû na’budu ilâheke ve ilâhe âbâike ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ilâhen vâhidâ(vahiden) ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne).: Yoksa siz de olaya şahit mi oldunuz; Yakub'a ölüm hali gelip çattığı zaman, oğullarına; «Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?» dediği zaman, oğulları; «Senin Allah'ına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Allah'ına, tek olan o Allah'a ibadet edeceğiz. Biz ancak O'na boyun eğen müslümanlarız.» dediler.’’
BAKARA:133 (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)


وَقَالُواْ كُونُواْ هُودًا أَوْ نَصَارَى تَهْتَدُواْ قُلْ بَلْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
1. ve kâlû : ve dediler
2. kûnû : olun
3. hûden : yahudi
4. ev nasârâ : veya hristiyan
5. tehtedû : hidayete erersiniz
6. kul : de
7. bel : hayır
8. millete ibrâhîme : İbrâhîm'in milleti, dîni
9. hanîfen : hanîf olarak, tek Allah'a inanarak
10. ve mâ kâne : ve olmadı
11. min el muşrikîne : müşriklerden, Allah'a şirk koşanlardan
Resim---'' Ve kâlû kûnû hûden ev nasârâ tehtedû kul bel millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).: Bir de: «yahudi veya hıristiyan olunuz ki, hidayet bulasınız.» dediler. Sen onlara de ki: «Hayır! Hanif olarak hakka tapan İbrahim'in dinine (uyarız) ki, o hiçbir zaman müşriklerden olmadı.»
BAKARA:135 (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)


قُولُواْ آمَنَّا بِاللّهِ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَالأسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَى وَعِيسَى وَمَا أُوتِيَ النَّبِيُّونَ مِن رَّبِّهِمْ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
1. kûlû : deyin, söyleyin
2. âmennâ : biz îmân ettik
3. billâhi (bi allâhi) : Allah'a
4. ve mâ unzile : ve indirilene (indirilen şeye)
5. ileynâ : bize
6. ve mâ unzile : ve indirilene (indirilen şeye)
7. ilâ ibrâhîme : İbrâhîm'e
8. ve ismâîle : ve İsmail
9. ve ishâka : ve İshak
10. ve ya'kûbe : ve Yâkub
11. ve el esbâtı : ve torunları
12. ve mâ ûtiye : ve verilene (verilen şeye)
13. mûsâ : Musa
14. ve isâ : ve İsa
15. ve mâ utiye : ve verilene (verilen şeye)
16. en nebiyyûne : nebîler, peygamberler
17. min rabbi-him : Rab'leri tarafından
18. lâ nuferriku : fark gözetmeyiz, ayırım yapmayız 19 - beyne
19. ehadin : biri, birisi
20. min-hum : onlardan
21. ve nahnu : ve biz
22. lehu : onu, ona
23. muslimûne : teslim olanlar
Resim---'' Kûlû âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne).: Deyiniz ki, «Biz, Allah'a iman ettik ve bize ne indirildiyse İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a ve torunlarına ne indirildiyse, Musa'ya ve İsa'ya ne indirildiyse ve bütün peygamberlere Rablerinden ne verildiyse hepsine iman ettik. Biz onların arasında fark gözetmeyiz ve biz ancak O'na boyun eğen müslümanlarız.»
BAKARA:136 (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)



أَمْ تَقُولُونَ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَالأسْبَاطَ كَانُواْ هُودًا أَوْ نَصَارَى قُلْ أَأَنتُمْ أَعْلَمُ أَمِ اللّهُ وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَتَمَ شَهَادَةً عِندَهُ مِنَ اللّهِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
1. em : yoksa, veya
2. tekûlûne : diyorsunuz, söylüyorsunuz
3. inne : muhakkak
4. ibrâhîme : İbrâhîm
5. ve ismâîle : ve İsmail
6. ve ishâka : ve İshak
7. ve ya'kûbe ve esbâta : ve Yâkub ve torunları
8. kânû : oldular, idiler
9. hûden : yahudi
10. ev nasârâ : veya hristiyan
11. kul : de, söyle
12. e entum : siz mi
13. a'lemu : daha iyi bilir
14. em(i) : yoksa, veya
15. allâhu : Allah
16. ve men azlemu : ve kim daha zalim
17. mimmen (min men) : o kimseden
18. keteme : ketmetti, gizledi, sakladı
19. şehâdeten : şahitlik
20. inde-hu : onun yanında, katında
21. min allâhi : Allah'tan
22. ve mâ allâhu : ve Allah değildir
23. bi gâfilin : gâfil, farkında olmayan
24. ammâ (an mâ) : şey(ler)den
25. ta'melûne : siz yapıyorsunuz
Resim---'' Em tekûlûne inne ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâta kânû hûden ev nasârâ kul e entum a’lemu emillâh(emillâhu), ve men azlemu mimmen keteme şehâdeten indehu minallâh(minallâhi), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne).: «Yoksa siz, İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakup da ve torunları da hep yahudi ve hıristiyan idiler mi demek istiyorsunuz?» De ki: «Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?» Allah'ın şahitlik ettiği bir hakikatı bile bile inkar edenden daha zâlim kim olabilir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.’’
BAKARA:140 (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)



أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِي حَآجَّ إِبْرَاهِيمَ فِي رِبِّهِ أَنْ آتَاهُ اللّهُ الْمُلْكَ إِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّيَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ قَالَ أَنَا أُحْيِي وَأُمِيتُ قَالَ إِبْرَاهِيمُ فَإِنَّ اللّهَ يَأْتِي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ فَأْتِ بِهَا مِنَ الْمَغْرِبِ فَبُهِتَ الَّذِي كَفَرَ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
1. e lem tera ilâ : ... a bakmadın mı, görmedin mi
2. ellezî : o kimse, o
3. hâcce : tartıştı
4. ibrâhîme : İbrâhîm
5. fî rabbi-hi : onun Rabbi hakkında
6. en âtâ-hu : ona vermesi
7. allâhu : Allah
8. el mulke : mülk, meliklik, hükümdarlık
9. iz kâle : demişti
10. ibrâhîmu : İbrâhîm
11. rabbiye : benim Rabbim
12. ellezî : ki o, o ki
13. yuhyî : diriltir
14. ve yumîtu : ve öldürür
15. kâle : dedi
16. ene : ben
17. uhyî : diriltirim
18. ve umîtu : ve öldürürüm
19. kâle : dedi
20. ibrâhîmu : İbrâhîm
21. fe : öyleyse, işte
22. inne allâhe : muhakkak ki Allah
23. ye'tî : getirir
24. bi eş şemsi : güneşi
25. min el maşrıkı : şarktan, doğudan
26. fe'ti bi-hâ : o zaman, öyleyse, haydi onu getir
27. min el magribi : garbtan, batıdan
28. fe : o zaman
29. buhite : şaşırdı kaldı, afalladı
30. ellezî : o kimse, o
31. kefere : inkâr etti
32. vallâhu : ve Allah
33. lâ yehdi : hidayete erdirmez
34. el kavme : kavim, topluluk
35. ez zâlimîne : zalimler
Resim---'' E lem tera ilellezî hâcce ibrâhîme fî rabbihî en âtâhullâhul mulk(mulke), iz kâle ibrâhîmu rabbiyellezî yuhyî ve yumîtu, kâle ene uhyî ve umît(umîtu), kâle ibrâhîmu fe innallâhe ye’tî biş şemsi minel maşrıkı fe’ti bihâ minel magribi fe buhitellezî kefer(kefere), vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne).. Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim'le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, ona: «Benim Rabbim odur ki, hem diriltir, hem öldürür.» dediği zaman: «Ben de diriltir ve öldürürüm.» demişti. İbrahim: «Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!» deyince o inkâr eden herif şaşırıp kaldı. Öyle ya, Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.’’
BAKARA:258 (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)


وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِي الْمَوْتَى قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِن قَالَ بَلَى وَلَكِن لِّيَطْمَئِنَّ قَلْبِي قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةً مِّنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَى كُلِّ جَبَلٍ مِّنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا وَاعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
1. ve iz kâle : ve demişti
2. ibrâhîmu : İbrâhîm
3. rabbî : Rabbim
4. eri-nî : bana göster
5. keyfe : nasıl
6. tuhyi : diriltiyorsun, hayy yapıyorsun,
7. el mevtâ : ölüler
8. kâle : dedi
9. e ve lem tu'min : ve inanmıyor musun
10. kâle : dedi
11. belâ : hayır, bilâkis, tam aksi (evet)
12. ve lâkin : ve lâkin, fakat
13. li yatmainne : tatmin olması için
14. kalbî : benim kalbim
15. kâle : dedi
16. fe : o zaman, öyleyse
17. huz : al, tut
18. erbeaten : dört
19. min et tayri : kuşlardan
20. fe : böylece, sonra
21. surhunne ileyke : (sana) yanına al, parçala
22. summe : sonra
23. ic'al : kıl, yap, koy
24. alâ : üzerine, ... e
25. kulli : hepsi, her
26. cebelin : dağ
27. min-hunne : onlardan
28. cuz'en : bir parça
29. summe : sonra
30. id'u-hunne : onları çağır
31. ye'tîne-ke : sana gelirler, gelecekler
32. sa'yen : koşarak
33. va'lem : ve bil
34. enne allâhe : Allah'ın ..... olduğunu
35. azîzun : azîz, üstün
36. hakîmun : hakim, hüküm sahibi
Resim---'' Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun).: Bir zamanlar İbrahim de: «Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!» demişti. Allah: «İnanmadın mı ki?» buyurdu. İbrahim: «İnandım, fakat kalbim iyice yatışsın diye istiyorum.» dedi. Allah buyurdu ki: «Öyle ise kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra (kesip) her dağın başına onlardan birer parça dağıt, sonra da onları çağır, koşa koşa sana gelecekler ve bil ki, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.»
BAKARA:260 (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)





إِنَّ اللّهَ اصْطَفَى آدَمَ وَنُوحًا وَآلَ إِبْرَاهِيمَ وَآلَ عِمْرَانَ عَلَى الْعَالَمِينَ
1. inne allâhe : muhakkak ki Allah
2. istafâ : seçti
3. âdeme ve nûhan : Hazreti Âdem ve Hazreti Nuh
4. ve âle ibrâhîme : ve Hz. İbrâhîm'in ailesini
5. ve âle imrâne : ve İmrân ailesini
6. alâ el âlemîne : âlemlerin üstüne
Resim---'' İnnallâhestafâ âdeme ve nûhan ve âle ibrâhîme ve âle imrâne alel âlemîn(âlemîne). : Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu âlemler üzerine seçkin kıldı.’’
ÂLİ IMRÂN:33 (Resmi:3/İniş:94/Alfabetik:7)


يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تُحَآجُّونَ فِي إِبْرَاهِيمَ وَمَا أُنزِلَتِ التَّورَاةُ وَالإنجِيلُ إِلاَّ مِن بَعْدِهِ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
1. yâ ehle el kitâbi : ey ehli kitap (yahudiler, hristiyanlar)
2. lime : niçin, nasıl
3. tuhâccûne : tartışıyorsunuz
4. fî ibrâhîme : İbrâhîm hakkında
5. ve mâ unzilet : ve indirilmedi
6. et tevrâtu ve el incîlu : Tevrat ve İncil
7. illâ : ...'den başka
8. min ba'di-hî : ondan sonra (oldu, ondan önce olmadı ki...)
9. e fe lâ ta'kılûne : hâlâ akıl etmiyor musunuz,
Resim---'' Yâ ehlel kitâbi lime tuhâccûne fî ibrâhîme ve mâ unziletit tevrâtu vel incîlu illâ min ba’dih(ba’dihî), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne). : Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?''
ÂLİ IMRÂN:65 (Resmi:3/İniş:94/Alfabetik:7)


مَا كَانَ إِبْرَاهِيمُ يَهُودِيًّا وَلاَ نَصْرَانِيًّا وَلَكِن كَانَ حَنِيفًا مُّسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
1. mâ kâne : olmadı
2. ibrâhîmu : Hz. İbrâhîm
3. yahûdiyyen : yahudi
4. ve lâ nasrâniyyen : ve hristiyan olmadı
5. ve lâkin kâne : ve lâkin, fakat ... oldu
6. hanîfen : Allah'ın tek oluşuna, ölmeden önce ruhun O'na ulaşmasının ve Allah'a teslim olmanın farz olduğuna inanan
7. muslimen : Allah'a teslim olan, müslüman
8. ve mâ kâne : ve olmadı
9. min el muşrikîne
Resim---'' Mâ kâne ibrâhîmu yahûdiyyen ve lâ nasrâniyyen ve lâkin kâne hanîfen muslimâ(muslimen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne). İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyandı; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı, müşriklerden de değildi.’’
ÂLİ IMRÂN:67 (Resmi:3/İniş:94/Alfabetik:7)


إِنَّ أَوْلَى النَّاسِ بِإِبْرَاهِيمَ لَلَّذِينَ اتَّبَعُوهُ وَهَذَا النَّبِيُّ وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَاللّهُ وَلِيُّ الْمُؤْمِنِينَ
1. inne evlâ en nâsi : muhakkak ki insanların en yakın olanı
2. bi ibrâhîme : Hz. İbrâhîm'e
3. le ellezîne : elbette onlar
4. ittebeû-hu : ona tâbî oldular
5. ve hâza en nebiyyu : ve bu peygamber
6. ve ellezîne : ve onlar
7. âmenû : âmenû oldular
8. ve allâhu : ve Allah
9. veliyyu : veli, dost
10. mu'minîne : mü'minler
Resim--- ''İnne evlen nâsi bi ibrâhîme lellezînettebeûhu ve hâzan nebiyyu vellezîne âmenû vallâhu veliyyul mu’minîn(mu’minîne).: Doğrusu onların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar, şu Peygamber ve iman edenlerdir. Allah da müminlerin dostudur.’’
ÂLİ IMRÂN:68 (Resmi:3/İniş:94/Alfabetik:7)


قُلْ آمَنَّا بِاللّهِ وَمَا أُنزِلَ عَلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَالأَسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَى وَعِيسَى وَالنَّبِيُّونَ مِن رَّبِّهِمْ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
1. kul : de, söyle
2. âmennâ : biz îmân ettik
3. bi allâhi : Allah'a
4. ve mâ unzile : ve indirilen şeye
5. aleynâ : bize
6. ve mâ unzile : ve indirilen şeye
7. alâ ibrâhîme : İbrâhîm (A.S)'a
8. ve ismâîle : ve İsmâil (A.S)'a
9. ve ishâka : ve İshâk (A.S)'a
10. ve ya'kûbe : ve Yâkub (A.S)'a
11. ve el esbâtı : ve Yâkupoğulları'na
12. ve mâ ûtiye : ve verilen şeye
13. mûsâ : Hz. Mûsâ
14. ve îsâ : ve Hz. Îsâ
15. ve en nebiyyûne : ve nebiler, peygamberler
16. min rabbi-him : Rab'lerinden
17. lâ nuferriku : ayırdetmeyiz
18. beyne ehadin : aralarından birini
19. min-hum : onlardan
20. ve nahnu : ve biz
21. lehu : ona
22. muslimûne : teslim olanlar
. Resim---''Kul âmennâ billâhi ve mâ unzile aleynâ ve mâ unzile alâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ven nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum, ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne). : De ki: «Allah'a, bize indirilen (Kur'ân)e, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere inandık. Onların arasında hiçbir fark gözetmeyiz, biz O'na teslim olmuşlarız».
ÂLİ IMRÂN:84 (Resmi:3/İniş:94/Alfabetik:7)


قُلْ صَدَقَ اللّهُ فَاتَّبِعُواْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
1. kul : de, söyle
2. sadaka allâhu : Allah doğruyu söyledi
3. fe ittebiû : öyle ise tâbî olun
4. millete ibrâhîme : İbrâhîm'in dînine
5. hanîfen : hanif olarak (tek Allah'a inanarak teslim olmak)
6. ve mâ kâne : ve o olmadı
7. min el muşrikîne : müşriklerden
Resim--- '' Kul sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne). : De ki: «Allah doğru söylemiştir. Öyle ise dosdoğru, Allah'ı birleyici olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi».
ÂLİ IMRÂN:95 (Resmi:3/İniş:94/Alfabetik:7)


فِيهِ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَّقَامُ إِبْرَاهِيمَ وَمَن دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا وَلِلّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ الله غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ
1. fîhi : orada
2. âyâtun : âyetler, deliller, kanıtlar
3. beyyinâtun : açık beyyineler
4. makâmu ibrâhîme : Hz. İbrâhîm'in makamı
5. ve men : ve kim (...olursa)
6. dahale-hu : oraya girdi
7. kâne : oldu (olur)
8. âminen : emniyette, emin
9. ve li allâhi : ve Allah için
10. alâ en nâsi : insanların üzeri (üzerinde sorumluluk)
11. hiccu el beyti : beyt' in hac edilmesi
12. men istetâa : gücü yeten kimse
13. ileyhi : ona
14. sebîlen : yol, yol bulma
15. ve men : ve kim
16. kefere : inkâr etti
17. fe inne allâhe : o zaman, artık muhakkak ki Allah
18. ganiyyun : ganidir, hiçbir şeye muhtaç değil
19. an el âlemîne : âlemlerden
Resim---'' Fîhi âyâtun beyyinâtun makâmu ibrâhîm(ibrâhîme), ve men dahalehu kâne âminâ(âminen), ve lillâhi alen nâsi hiccul beyti menistetâa ileyhi sebîlâ(sebîlen), ve men kefere fe innallâhe ganiyyun anil âlemîn(âlemîne). : Onda apaçık deliller, İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvene erer. Ona bir yol bulabilenlerin Beyt'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse, şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağni (kimseye muhtaç değil, her şey ona muhtaç)dir.’’
ÂLİ IMRÂN:97 (Resmi:3/İniş:94/Alfabetik:7)

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...